44. Ayrılık da sevdaya dahil..

2.4K 284 331
                                    

Keyifli okumalar...Bölüm NerimanPek3 ithaftır.

Gözlerini bu sefer açtığında gün batmak üzereydi. Uyumadan önce annesi babası başında mutlulukla bir şeyler anlatırken gözü çaprazında ki sandalyede sessizce oturan kızdaydı. Ne zaman nasıl gelmişti? 'İki yıl boyunca sesinden bile mahrum bırakan o değil miydi? Bi konuş artık zalımın gızı. Ölemedin de beni utanmadan ayağına kadar getirdin de. Ama konuş artık da' diye isyan etmesine ramak kalmıştı.

Cama yaslanmış ikiliyi gözleriyle takip eden kardeşiyle göz göze gelince başıyla yanında babasıyla sohbet eden annesini işaret etti.Mesaji alan Mehmet yaslandığı yerden doğrulup
"Anne, Baba kantine inip çay falan içsek... Az hava da alırız." Dedi.

Annesi önce gitmek istemese de Meltem'in sessiz oturmuş halini görünce oğlunun niyetini anlayıp, ayağa kalktı. Günlerdir kendisiyle sessiz gözyaşı döküp oğluna dua eden kıza seslendi.
"Meltem, kızım otur otur ayaklarımız şişti. Biz Cemal Amcanla az dolaşalım. Biz gelesiye Yiğit'in yanında kalır mısın annem?"

"Kalırım Aysel Teyze." Ailesi odadan çıkana kadar ayakta bekleyen kız onlar çıktıktan sonra yine en uzağında ki sandalyeye oturdu.
Vicdansız cadı... Sanki uyanmadan önce başında ağlayan o değilmiş gibi... Uyan diye yalvaran başkası gibi...Yüzüne bile bakmıyordu şimdi.
Neyse ki koma halinde hasta yanında konuşulanları duyduğu efsanesi gerçekmiş. Kısacık yaptıkları ziyaretlerinde iç çekerek anlattığı sevdasını, özlemini harfi harfine duymuştu Yiğit. Bu kadar sessizlik yeterdi artık.

Özellikle soğuk tutmaya çalıştığı ses tonuyla "Hemşireyi çağırır mısın?" diye sordu.

Endişeyle sandalyesinden kalkıp yanına gelen kızın telaşından aldığı keyfi aylardır hissetmemişti. Elini alnına koyup ateşini kontrol etmesi, ağrın mı var diye telaşlı soruları paha biçilmezdi. Aynı soğuk ifadeyle
"Ağrım yok su vermesini isteyecektim." dedi

"Ben burdayım. Hemşireyi çağırmana gerek var mı?"
Bardağa doldurduğu suyu uzatsa da almayan adama baktı. Yiğit'in tavrına alınmıştı. Kendisinden istese o da verirdi. Belki varlığından, burada olmasından rahatsız olmuştu. İki sene boyunca telefonda dahi konuşmadığı kızı sevmeye niye devam etsin ki diye düşündü.

"Omzumdan vuruldum kolum hareket ettirince ağırıyor. Sen içirsen..."diye nazlandı. Şaşkın bakışlarla karşılık alınca umursamaz tavırla devam etti.
"Mecbur değilsin tabi. Yardım butonuna bassan, hasta bakıcı falan gelir illaki."

Meltem önce kol askısıyla bağlı koluna sonra serum takılı diğer koluna baktı. Elinde su dolu bardakla oturur vaziyetteki hastaya yavaş yavaş suyunu içirdi. Sandalyesine gitmek için arkasını döneceği sırada Yiğit'in bileğini tutmasıyla duraksadı .
Yalvarır gibi "Gitme artık uzağa." Demesi
"Sen gönderdin, ben gitmek istemedim." Sitemiyle karşılık buldu.

Madem konuşmaya başlamışlardı önce geçmişi kapatalım diye kendini savunmayla devam etti genç adam.
"Abinle aran bozulsun istemedim."
"Bir kere bile aramadın."

"Dayanamaz geri gel derdim."
"Deseydin gelirdim."
"Ya şimdi...Gözden ırak olunca gönlünden de mi ırak oldum Laz kızı? Uzak durmaların, susmaların ondan mı?"

Uzak durmak... Artık sevmemek... Ne saçmalıyordu bu adam? Ameliyatta beyninin bir kısmını nasılsa burası işe yaramıyor deyip almışlar mıydı acaba? Günlerdir yaşadıkları stresi, üzüntüyü fark etmemiş miydi? Gözlerini açıp kahve gözleriyle kendine baksın yeter ki artık ağlamam demişti, demesine ama Yiğit böyle yaparsa akmak için hazırda bekleyen gözyaşlarını nasıl engelleyecekti. Anlatmaya çalışmak yerine yatağın kenarına oturdu. Yaralı koluna dikkat ederek sevdiğinin göğsüne sığındı. Ruhuna ilaç gibi gelen kalp atışlarını ritmine kapıldı. O da anlasındı artık.
Yiğit'in kolu yüzünden dilediği gibi sarılamamasına homurdanmalarına kıkırdadı. Başını kaldırıp yüzüne sevdiğinin gözlerine kısacık bakıp tekrar kulaklarında atan kalp atışını dinlemeye koyuldu.

Adresim Aynı( Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin