⚜️Hüküm ve Sınanma⚜️

Start from the beginning
                                    

Maria, "Siz oldukça akıllı bir Prensessiniz. Bu ülkenin İmparatoriçesi olmaya layıksınız. Düşmanınız kim olursa olsun nasıl baş edeceğinizi bilirsiniz. Yine de Olga'ta katılıyorum. Karşınızdaki kim olursa olsun hafife almayın."

"Almam. Tavsiyeniz için teşekkür ederim." Buzları eriyen göle yaklaştıklarında ilerisi uçsuz bucaksız görünüyordu. Gözleri sis çöken dağlarda gezindi. "Olga,"dedi birden, gözleri hala kısıktı. "Eleanour hakkında bana hala yeni bir haber getirmedin. Bu kadar gizli kalmayı nasıl başarıyor? Rastan'a geleli aylar oldu. Nadejda onu boş yere getirtmedi. Fakat saraya da hala davet etmedi. Ortaya çıkarmak için neyi bekliyor?"

"Madam Prina yeni bir gelişme olsaydı hemen haber gönderirdi Prenses. Kız hala Altın Köşk'te tutuluyor ve çalışanlar gittikçe daha suskun olmuşlar. Yeni haber alamıyoruz."

"Nikolai'ın bu durumdan haberi var mı?" Bu konu hakkında ne o ne Nikolai hiçbir şey dememişti. Onun geçmişini kurcalamamıştı. Yeni bir hayata başlamışlardı ve geçmiş umurunda olmamıştı. Fakat şimdi bu geçmiş hayatlarını bir şekilse kurcalayacak gibi duruyordu. Nadejda'nın sessizliğinden hoşlanmıyordu.

Olga, "Bu konuda bir bilgim yok. Fakat Prensin haberi olsaydı kızı görmek istemez miydi? İlla bir şekilde duyulurdu."

"Görmek ister mi bilemiyorum. Yine de zaman zaman aklımı kurcalıyor. Özellikle bu sıralar saraya durgunluk çökmüşken yeni fırtınanın onlar tarafından geleceğini düşünüyorum. Bunca zaman süren sessizliğin sonu iyi olmaz." Eli kalbinin üstüne gitti. Ritmi bir anda hızlanmıştı. Nikolai'ın kısır olduğunu biliyordu. Nadejda onu öne atamazdı. O halde onu endişelendiren neydi? İlk aşkların unutulmaz yanı mı? Mümkündü. Nikolai onu görürse ve eski duyguları alevlenirse ne olurdu? Hızla soluk alıp verdi. Boş yere kuruntu yapıyordu. "Saraya dönelim."dedi ve hızlı adımlarla yürümeye başladı. Zamanla Nikolai'a öyle çok bağlanmıştı ki onu kaybetme ihtimali içini buram buram yakıyordu.

***

Rastan Şehri - Altınköşk

Nadejda altın kaplamalı at arabasından indiğinde yüzünde sinsi bir gülüşle köşkü inceledi. Gecenin bir vakti gizli tünelden köşke sokulan çocuğu görmeye gelmişti. Köşkün kapıları açılıp içeri girdiğinde Eleanour onu kapının önünde bekliyordu. Sapsarı saçları arkasında toplanmış, bir iki bukle boynundan sarkıyordu. Dolgun yanakları kızarık, dudakları boyalıydı. Bembeyaz teni ve solu mavi gözleri vardı. Hemen gerisinde ise Eleanour'dan daha koyu saçlarıyla kuzeni Svetlana duruyordu.

"İçeri geçelim."dedi Nadejda. Köşkün geniş salonuna girdiler. Nadejda'nın gözü boş koltuklarda gezindi. "Çocuğu getirin." Eleanour hemen odadan çıktı. Svetlana kuzenini izledi uzun uzun.

"Franco'nun burada bulunmasını istediğine göre aklından geçen bir şeyler var."dedi Svetlana kuzenine yaklaşarak. Nadejda gülümsedi.

"Torunumu bizzat görmek istiyorum."dedi. Fazlasını söylemedi. Svetlana kuzeni olsa da onunla aklındakileri paylaşmayacaktı. Tahta çıkış kutlamalarında Vladimir'in yatağına aldığı kadınlardan biriydi Svetlana. Ona bir piç doğurabilmeyi çok istemişti. Fakat olmamıştı. O günden sonra ona karşı her daim temkinli olmuştu. Fakat şu an kızına ihtiyacı vardı.

Eleanour küçük bir çocukla kapıda göründü. Çocuk annesinin önündeydi. Sapsarı saçları, masmavi gözleriyle Elanour ve Nikolai'ın oğlu olduğunu belli ediyordu. Göz şekli annesinden, burnu ve dudakları ise babasındandı. Tanıdık yüz hatlarını kimse reddedemezdi. Damarlarında kraliyet kanı aktığını her yönüyle belli ediyordu. "Franco, gel."dedi Nadejda ellerini iki yana açarak. Franco tedbirli adımlarla yaklaştı. Nadejda çocuğa sarılırken herhangi bir şey hissetmiyordu. "Ne kadar büyümüşsün. Büyüdükçe babana benzemişsin." Gözleri Elanour'u buldu. Kız masumca gülümsüyordu. Yıllar sonra ona ihtiyaç duyulduğu için memnundu. Artık o ve ailesi için yükselme vakti gelmişti.

Aynadaki KanWhere stories live. Discover now