(43) Ölümsüz Olmak Mı?

84.6K 9K 26.6K
                                    

Özlemek de garip bir duygu. Özlüyorsun fakat yanında değilsindir. Hemen sonrasında derin bir iç çekersin ve kalp bir damla kan kaybeder. Ona sahip olamazsın ama özlediğin için bir yudum yaşam yitirirsin...

Bir gariplik vardı bende. Tam olarak ne olduğunu bulamıyorum ama hissediyorum bir gariplik vardı. En son Ammamet'in yanında bayılmıştım fakat gözlerimi açtığımda kolumdaki yara tamamen kapanmıştı. Tamam, bir şifacı olduğum için normalde de yaralarım çok hızlı kapanırdı. Fakat bu güne kadar en kısa sürede kapanan yara bile birkaç günü bulurken, koskoca bıçak yarası nasıl üç saat içinde kapandı? Evet, çok az bir süreyi baygın geçirmiştim ve yaranın açıldığı süreyle birlikte üç saat ediyordu. Bu kadar hızlı kapanması iyiye işaret değildi. Tapınakta ruhların uzun yaşamla ilgili söyledikleri ve kapanan yara aklıma bir ihtimal getiriyordu. Ancak beni deli gibi korkutan bir ihtimal olduğu için üzerinden durmak bile istemiyorum. Düşündüğüm şeyi bana yaptılarsa asıl o zaman hepsinin canına okurum! Kahretsin! Bir ölümsüze dönüşüyor olamam değil mi?

"Hazır mıyız?" Karşımda oturan canavara bakarak konuştum. Mağaranın içinde otururken sağ bacağımı ikimizin göreceği şekilde ortaya uzattım. Eteğimi yukarı sıyırıp bileğime bakmaya korkuyorum. "Bunu yapmadan önce bir şey öğrenmeliyim. Araf'taki lânetli insanlardan olan dövme doğuştan mı? Yoksa sonradan kendileri mi yapıyorlar?" Savcı'ya dövmesini sorduğumda bana ezelden beri var demişti. O gün fazla sorgulamadım ama ölümsüz olma tehlikesi yaşarken ayak bileğime bakmaya korkuyorum.

Cevap bekleyerek canavara bakarken, "Ne?" diye tiz bir ses çıkardım. "Doğuştan mı?" Evet, konuşmasa bile bakışlarından ne demek istediği kendiliğinden anlıyordum. Aramızdaki bağ kopmuş olabilir ama ben neredeyse doğduğum günden bu yana aynaya bakıp onunla konuştum. Haliyle bu bağımız tüm lanetlerden daha güçlü olduğu için konuşmadan da anlaşabiliyorduk.

"Ama benim tenimde ölümsüz olduğuma dair bir simge yok," dediğimde gözleri eteğimin gizlediği ayağımı bulunca yutkundum. "Yok değil mi?" Aç artık şunu dercesine bakan canavar, benim için bunun ne kadar zor olduğunu nereden bilecekti.

Ne de olsa ölümsüz olacak o değildi! Pardon o zaten bir ölümsüzdü!

"Pekâlâ açıyorum." Derin nefes alarak gözlerimi sımsıkı kapattım. "Eğer bir dövme varsa bana söylemeden derimin o kısmını söküp at. Hemen sonrasında dövme yoktu dersen inanırım." Güler gibi bir ses çıkarınca homurdanarak eteğimi biraz yukarı sıyırdım. Tanrım lütfen herhangi bir dövme olmasın. Oyunbazların gücü en çok çıplak ayaklarla kaldıklarında aktif oluyordu ve bir sembolleri varsa bu ayak bileğinde olurdu. İşte beni en çok korkutan buydu çünkü ayak bileğimdeki acı hâlâ geçmemişti!

"Eee?" dedim. "Var mı bir şey?" Gözlerim kapalı ondan bir cevap bekliyordum.

Çıkardığı keyifli homurtuları iyiye yordum ve gözlerimi açıp bileğime baktım. Gördüğüm pusula dövmesi ise soluğumu kesmişti. "Aman tanrım..." Kalbim hızlanırken başımı eğerek yakından baktım. Bileğimin iç tarafında kan kırmızısı bir dövme vardı. Diğer tüm klanların dövmesi farklı şekillerde olsa da rengi hep siyah, lacivert veya koyu maviye yakın olurdu. Fakat benim dövmem beyaz tenimde kıpkırmızı bir şekilde ışıldıyordu. Sanki kandan bir mürekkeple özenle çizilmiş gibi göz kamaştırıcı bir pusula vardı. Biraz hayranlık ve bolca korkuyla dövmeye dokundum. Parmaklarım ürkekçe pusulanın çizgileri üzerinde gezinirken, öyle yuvarlak bir pusula değildi. Aksine kutup yıldızını anımsatır gibi dört farklı yöne hırçın uzantıları vardı. Yıldızdan bir pusulaydı. Yıldızın sekiz farklı rotası vardı fakat en belirgin rotalar, alt, üst, sağ ve soldaki uçlarıydı. Bu dördü daha uzun ve daha koyu kırmızıydı. Dört ucunda da gösterdikleri yönlerin Latincesi yazıyordu. Fakat bir bütün olarak yazmak yerine her yönün sadece baş harfi vardı.

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin