42. BÖLÜM

24K 811 111
                                    

Ertesi gün kahvaltıda, Ahmet ev konusunu tekrar açar. İlk fırsatta bir ev ayarlamak istediklerini tekrarlar. Kerem, hepsini şaşırtarak

-Evi aceleye getirmeyin. Maçka’daki daire boş. İsterseniz şimdilik orayı kullanın. O arada bir şeyler ayarlarız.

Sevim, hayretle Zeynep’in yüzüne bakar. Oğlundaki bu değişikliğin Zeynep’in eseri olduğunu anlayacak kadar tanımıştır gelinini ama Zeynep, başını tabağına eğmiş, konuşmaya katılmamayı tercih etmiştir. Sevim’in her geçen gün ona saygısı artmaktadır. Oğlunun kendilerine koyduğu barikatları yıktırabilecek tek güç gelinidir.

-Sen ne düşünüyorsun Zeynepçim?

-En azından hastaneden bir haber çıkana kadar ben burada kalmanızdan yanayım. Siz orada daha rahat edeceğinizi düşünüyorsanız elbette… Ama bize yük olduğunuzu düşünmeyin asla!

-Ya, ben o evi o yüzden teklif etmedim ki? Ev arayacaklar şimdi. Aceleye gelmesin diye…

-Biliyorum oğlum! O ev senin, bize teklif etmen bile büyük incelik.

Bir an yanlış anlaşıldığını düşünen Kerem, annesinin sözleriyle rahatlar. 

-Ben birazdan çıkacağım. Şirkette işlerim var isterseniz Ufuk sizi götürsün, oraya bir bakın.

-Sen git, Sevim. Benim yapacağım bir şey var. 

-Zeynepcim, senin için de uygunsa sen de gelir misin? Orası Kerem’in bekâr eviydi. Ne var ne yok bilemiyorum, bir göz atalım.

-Olur. Hava çok güzel, Rüya’yı da alırız. O da biraz hava alsın.

Kerem, kendini zorlayarak bir hamle daha yapar ve babasına dönerek

-Dışarı çıkacaksan ben bırakayım seni, şimdi çıkıyorum zaten.

Ahmet, Kerem’in teklifine şaşırmıştır. Günlerdir kendisine tek laf etmekten kaçınırken bugün biraz olsun konuşma çabası içindedir. Kerem’in uzattığı zeytin dalına bütün gücüyle tutunur. “Çok iyi olur, oğlum!” diyerek kalkar masadan. Kerem de babasının ardından kalkıp Zeynep’in yanına gelmiştir. Eğilip onun alnına bir öpücük kondurur. “Çıkıyorum ben!” der.

Zeynep, bir anda kızardığını hisseder. Kendini zorlayarak gülümser ve “Tamam, haberleşiriz!” demeyi başarır.

Onlar gidişini izleyen Sevim

-Oğlumu tanıyamıyorum, çok değişmiş diyecektim ama sonra farkına vardım ki ben zaten oğlumu hiç tanımıyorum. Sadece şunu söyleyebilirim: Sen Kerem’e çok iyi geliyorsun Zeynep.

-Teşekkür ederim. Değişmek doğru sözcük mü bilemedim. Belki de ben başka bir Kerem tanımadığım için.

-Ben oğlumu çok küçük bıraktım Zeynep. Daha çocuktu. Kendi acıma öyle daldım ki onu görmedim bile. Bunun affedilir tarafı yok. Ben kendimi affedemezken Kerem’in bizi affetmesini bekleyemem. Ama görüyorum ki senden öğreneceğim çok şey var. Benim hiç kızım olmadı. Gerçi oğullarıma ne kadar iyi bir anne olduğum da tartışılır. Görüyorsun işte! Ama senin gibi bir kızım olsun isterdim Zeynep. 

Kerem, hep çok zor bir insan oldu. Çocukluğundan beri öyleydi. Bir süre sonra kendi hâline bıraktık çünkü başa çıkamadık. O da gün günden uzaklaştı bizden. Daha doğrusu tamamen koptu. Şimdi birkaç gündür izliyorum sizi ve her defasında sana hayran oluyorum. Sen o kadar güzel ve o kadar fark ettirmeden onu idare ediyorsun ki! Tam da o yüzden senden öğreneceğim çok şey var dedim.

Ben sadece anne olarak değil eş olarak da başarısız oldum, Zeynep! Eğer Ahmet’i senin yaptığın gibi idare etmiş olsaydım birçok şeyin önüne geçebilirdim belki ama olmadı. Ahmet’in yörüngesinden çıkamadım. Ayaklarımın üzerinde duramadım, ben.

BENİ Geceye TESLİM ETMEWhere stories live. Discover now