B-34

51.5K 2.5K 660
                                    

Yorumlarınız için minnettarım :D Sorularınıza cevap bulabileceğiniz güzel bir bölüm olmasını umuyorum ^^ 
Veee bundan sonra ne olabilir sizce? Yorumlarda tahminlerinizi dile getirin! Tabi ki neler olacağını size söylemeyeceğim ama tahminlerinizi merak etmiyor değilim :D 

Her neyse. Lafı fazla uzatmadan bölümü siz 'bildiğimiz okuyucular'a bırakıyorum :D Seviliyorsunuz hanımlar ve beyler :*

Karne Günü Sonrası Katliamı / 2 

Ozan kahkahayı bastı. O kadar yüksek sesli gülüyordu ki suratımdaki endişeli bakış yok oldu. Kasılan kaslarım yavaş yavaş eski hallerine döndüler. 

"Bora ve Okyanus mu?" derken hala gülmeye devam ediyordu. Sesinden bu durumdan oldukça keyif aldığını çıkardım. Hayali bir durumdan bahsedermişçesine rahattı. "Belki kıyamet gününde." 

"Nedenmiş o?" Demir kollarını kavuşturup Ozan'a baktı. "Neden olmasın?"

"Çünkü" Ozan önce beni sonra Okyanus'u işaret etti. "Durum ortada. Beynini kullan be Demir. Sence Okyanus Bora'yla ilgilenir mi? Hadi ilgilendi diyelim Bora Okyanus'la neden ilgilensin? Birbirlerinin tipi bile değiller."

Kabul etmeliyim ki kalbim kırılmıştı. Okyanus'un bana bakmayacağını düşünüyordu. O an sinirden her şeyi anlatıveresim geldi. Fakat kendimi durdurdum. Aptalca bir gurur yüzünden arkadaşımı katil edemezdim. 

Konu Irak'ın argo şakalarıyla son buldu. Kızlar kendi aralarında toplanıp mutfağa gittiler. Irak mutfağı dağıtırlarsa onları öldüreceğini söylediğinde Okyanus ona küfür etti. Ozan ikisinin atışmalarına arka çıkıp olayları büyütmeye çalıştı. Sonra ikisi birleşip Ozan'a küfür ettiler. 

Güzel bir arkadaşlık ve aile tablosu tabi. 

Irak ve Ozan kızlar mutfağa gittiklerinde kafa kafaya verip geçen sene olan olaylardan bahsetmeye başladılar. Ben kendimi bilerek onlardan soyutlamıştım. Koltuğumda mutlu mesut bir şekilde oturmuş Ozan beni öldürmediği için şükrediyordum. 

Demir Irak'ın yanından kalkıp benim yanıma oturdu. Demir'in yanında öylesine sönük kalıyordum ki bir an erkekliğimden şüphe duydum. Yüzümü buruşturup ortadan kaybolma umuduyla koltuğun içine gömüldüm. Demir viskisinden -bu herif viskiyi nereden buldu?- bir yudum aldı.

"Gururun kırılmış olmalı." İşlemeli bardağı koltuğun kenarına bıraktı. Uzun parmaklarıyla koltukta ritim tutmaya başladı. "Onu seviyorsun sonuçta."

Yerimden zıpladım. 

Ozan'ın Demir'in söylediklerini duyup duymadığını kontrol ettim. Neyse ki duymamıştı. Hala Irak'la konuşuyordu. Konuştukları şey ciddileşmiş olmalıydı. Bizi duyamacak kadar konuyu dalmıştı.

"Nereden çıktı bu yahu?" dedim şaşırmış gibi yaparak. Kötü haber: Ben oyunculuk yapamam. 

"Nereden olacak..." Bana doğru eğilerek gizemli bir hava yarattı. Ses tonu kalınlaşmıştı. "Bakışı kaçırmadım." 

Kızardım. Kulaklarım yanıyordu. Titreyen elimle kulağımın arkasını kaşıdım. "Yok öyle bir şey." 

"Hı hıı. Irak da bu kızla önümüzdeki 10 yıl boyunca çıkacak." 

Buna cevap vermedim. Ellerimi dizlerimin üzerinde kenetleyip başımı öne eğdim. Demir içkisini koltuğun kenarından aldı. Benim önüme tuttu. "Bu gece erken ayrılmaya bak. Sarhoş olur da doğruluk ve cesaretlilik oyununa kalırsan Okyanus olayını ağzından kaçırırsın."

"Ne olayı?" Hala hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi davranmak konusunda inatçıydım. Demir derin bir iç çekti. 

"Okyanus farklı bir kız onu üzmemeye çalış. Üzersen... Acısını fena halde çıkarır." İçkisini içti. Midemde bir şeylerin düğümlendiğini hissettim. Demir Okyanus'un davranışlarını nasıl iyi bilebilirdi?

"Ahhh!" Alnına vurdu. "Sana kimse anlatmamış." 

Suratımın şekli değişti. Midemdeki düğüm git gide sıkılaşıyordu. Demir'in söyleyeceği şeylerin beni rahatsız edeceğinden emindim.

"Okyanus beni seviyordu. Karşılığını hak ettiği gibi veremedim." 

Tamam, şimdi deliriyorum. 

Etrafa Demir'i öldürebileceğim iyi bir eşya bulabilmek için baktım. Ama ne eşya bulabildim -aslında tablolardan birini kafasına geçirebilirdim ya da şu vazoyu kafasında parçalayabilirdim- ne de onu öldürmek için bir sebep. 

Ben kimdim ki karışıyordum?

Bora kim ki zaten.

Ayaklandım. "Tuvalete gitmem gerek." Yoksa Demir'in üzerine kusacağım. Demir suratında dehşet bir gülümsemeyle bana merdivenleri işaret etti. Ozan halimi görünce kaş göz hareketleriyle ne olduğunu sordu. Boş ver bakışımla onu yanıtladım. 

Merdivenleri ikişer ikişer zıplayarak tuvalete çıktım. 

Tuvaletin kapısını nasıl açtığımı ya da kapadığımı hatta hangi ara tuvaletten çıktığımı bilmiyorum. Hayatımın orası silikti. Tek istediğim şey kendimi bir yerlerden atmaktı. 

Kıskançlık duygusunu amına koyim. 

Kazağımı düzelttim. Pantolon kemeri sinirimi bozuyordu. Kemeri düzeltmeye çalışırken merdivenlerden inmeye uğraşıyordum.

Elbette ki bu beceriksizliğimde birine tosladım. 

Başımı güçlükle kaldırıp çarptığım kişiye baktım. 

Okyanus. 

Bu lanet kızın gözlerini çok seviyordum. 

"Dükkanın açık." Çok ciddi konuşmuştu. Bir çırpıda fermuarımı kapadım. Kızarmaya vaktim dahi olmamıştı.

"Konuşmamız gerek." Sesim toktu. Bir an o sesin sahibinin kim olduğunu idrak edemedim. Daha önce sesimi hiç bu kadar kararlı tondayken duymamıştım.

"Abimin aşağıda olduğunu biliyorsun değil mi?" 

Bunu çok iyi biliyordum ve biraz sonra yapacaklarım yüzünden pişman olacaktım. 

Onu kendime çekip kocaman sarıldım. Kız ne olduğunu anlamamıştı. Elleri boşta duruyordu. 

"Özür dilerim." dedim titreyen sesimle. "Çok çok çok özür dilerim. Asla seni kırmak istemedim. Demir az önce seninle arasında bir şeyler olduğunu söyledi." Yutkundum. "Şey, eskiden olduğunu söyledi. Ne yapacağımı bilemedim. Ben seni seviyorum. Gerçekten seviyorum. Daha önce böyle bir şey hissetmemiştim. Ozan'ın ne diyeceği şu an zerre kadar umurumda değil. Aşağıya inip ona kendim bunu bile söyleyebilrim. Yeter ki sen de aynı şeyleri hissettiğini söyle." 

Konuşmayı bitirdiğimde geri çekildim. Loş koridorda Okyanus'un yüz hatlarını seçmekte zorlanıyordum.

"Bora." dedi fısıldayarak. "Benim sevgilim var." 

BoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin