B-33

52.7K 2.4K 368
                                    

Karne Günü Sonrası Katliamı / 1 

Sınıf öğretmenimiz karneleri dağıtırken ben nefes alacak halde değildim. Sürekli saate bakıyor ve geçmemesi için dua ediyordum. O son zil çaldığında ben buradan ölüme gidecektim. 

Ölüme. 

Bildiğimiz ölüme.

Ozan gerçekleri anlayıp beni hem kız kardeşini öptüğüm hem de üzdüğüm için katledecekti. 

Kafamda Ozan'ın beni nasıl katledeceğiyle ilgili düşünceler dönerken arkadan Ozan beni dürttü. Haliyle yerimden sıçradım. 

"Sanırım teşekkür alıyorum." dedi keyifle. Benim kendimi derslere adamam ona ilham vermişti. O da kendince ders çalışmaya başlamıştı. Zeki çocuk kaçırdığı dersleri birkaç saatlik çalışmayla halletmişti. Herkesten çok Ozan'ın üniversite kazanmasını istiyordum. 

"Çalışmanın karşılığı koçum." Ona sırıttıktan sonra önüme döndüm. Okuldan sonra benimle bir daha böyle konuşmayacaktı.  

Zaten neyin kafasına toplu buluşmayı kabul etmiştim bilmiyorum. Ozan gelip 'karne gününden sonra akıyoruz değil mi karşiiğğm' dediğinde ben direk olarak 'hımm peki' moduna geçmiştim. Çünkü onu reddedersem bir şeyler döndüğünü anlardı. Benim kabul etmemden bir saniye sonra 'Okyanus'la Ceylin de geliyor' deyince bende film kopmuştu. 

Çıkışta cuma namazına mı gitsem? 

Sınıf öğretmenimiz olan kimyacı yüzünde gurur dolu bir gülümsemeyle Hakan'ı tahtaya çağırdı. Hepimize alkışlattı. Sınıf ve okul birincisi olmaya çalışan bu mahlukata övgüler yağdırdı. Hakan'dan sonra karneyi alması için Efe'yi çağırdılar. Nedense Efe tahtaya çıkınca alkışlar artmıştı. 

Tabi ki Efe sınıf sonuncusuydu. 

Karneler dağıtılmaya devam ederken nefes darlığım arttı. Hocanın adımı söylediğini zar zor duymuştum. Tahtaya çıktım. Hoca elime karneyi tutuşturdu. Bana sarılıp tebrik ettiğinde olanların farkında değildim. Ortalamama bakmamı söyledi.

87. 

ORTALAMAM 87'YDİ! 

Üçüncü sınavlarda nasıl kastıysam artık 80 ortalamamı 7 puan yukarıya çıkartmıştım. Fizik sınavından 97 almamın bunda etkisi büyüktü. 

Karneyi alıp yerime geçerken gözüm arka sıradan beni izleyen Aysel'e kaydı. Karneyi gösterip baş parmağını yukarıya kaldırdı. İçimde sevinç çığlıklarının başlamasını bekledim. Ama hiçbir şey olmadı. Bunca zaman Aysel aklıma dahi gelmemişti. Şu an benimle ilgilenmiş olması zerre kadar umurumda değildi.

Ulan bu kız bana ne yaptı böyle? Aysel'i düşünmeye vaktim kalmamıştı onun yüzünden. 

Son kalanlar da karnelerini aldılar. Hoca minik bir 'sınav yaklaşıyor çalışmaya başlayın artık' konuşması yaptı. Kimse onu takmadı. 

Hoca konuşmasını bitirir bitirmez son zil duyuldu. 

Bütün sınıf aynı anda ayaklandı. Ben hariç. Sınıf boşalırken Ozan beni tişörtümden çekiştirerek ayağa kaldırdı. 

"Hayde gidip biraz eğlenelim." 

Tabi, kesin çok eğleneceğiz.

***

Bizi okulun önünden Irak aldı. Kızları almadan önce biraz kendi çapımızda eğlenmemiz taraftarıydı. Ona destek verdim. Hatta kızları hiç almamamız gerektiğini söyledim. Ozan beni susturdu. Ceylin'le aramı düzeltmek istediğini, ilk ilişkimin neden bittiğini hep beraber konuşup halletmemizi böylelikle piliçlerimizle (evet, cidden bu kelimeyi kullandı) gezip tozabilirdik. Grupta sevgilisi olmayan tek kişi benmişim. Ozan'ın hangi ara birini bulduğunu inanın bilmiyordum. 

Irak bizi evine götürdü. Ailesinin maddi durumu konusunda bayağı mütevazı davranıyormuş. Zira evleri bildiğimiz köşktü. 

Kapıyı hizmetlileri açtı. Otuzlu yaşlarında bir kadındı. Montlarımızı alıp astıktan sonra Irak'ın emri üzerine evi terk etti. 

"Artık ev bizimdir!" diye bağırdı. Salondaki koltuğa uzandı. Ozan kendi eviymişçesine rahattı. Bense ne yapacağımı bilmiyordum. Evdeki herhangi bir şeyi kırarsam ömrüm boyunca ödeyemezdim herhalde. 

Birkaç dakika sonra Irak'ın kız arkadaşı geldi. Kız VS mankenlerinden birini andırıyordu. Hangisi olduğunu çıkaramadım. Her neyse. Cümlemde kızın cidden güzel olduğunu anlatmak istemiştim. Teni güneş yanığıydı. Bu havada güneşi nereden bulup da yandı acaba? Kısacık saçlarının kattığı erkeksi hava ona yakışmıştı. Kulağında 5 tane küpe saymıştım.

"Ece." dedi sırıtarak. Güzelliğine rağmen sesi bok gibiydi. Anında gözümdeki büyüsü kayboldu. 

Ece Irak'ın yanına geçti. Biz yokmuşuz gibi öpüştüler. Bu durum Ozan'ı rahatsız etmemişti. Telefonunda Flappy Bird oynuyordu. (Orospu çocuğunun rekoru 179.) 

"Öhöm, öhöm." diyerekten rahatsızlığımı belli ettim. Bana aldırmadılar. 

İkisinin birbirinden ayrılması için evin kapısının çalması gerekti. Ece Irak'tan ayrılarak kapıya koşturdu.

"Ne kadardır çıkıyorsunuz?" diye sordum korka korka. Yakınlığa bakılırsa rahat 1 yıl vardı.

"1 saat." dedi Irak.

1 saat mi? Peki, tamam.  

Gelenler Demir, Okyanus ve daha önce hiç görmediğim iki kızdı. Kızlardan biri Demir'e sarıldığından onun sevgilisi olduğunu çıkarmıştım. 

Okyanus'un yanındaki kız gelip Ozan'a sarıldı. 

Pekala, şu an içinde bulunduğum durum hiç iyi değildi.

"Ceylin nerede?" Soran kişi Ozan'dı.

Okyanus omuz silkti. "Gelmek istemedi." 

Etrafa göz gezdirdim. Herkes sevgilisinin yanındaydı. Kafamı kaşıdım. Okyanus'la aramda birkaç adımlık mesafe vardı. 

Ona bakmak için başımı kaldırdığımdan Demir beni yakaladı. Dudaklarının kenarları yukarıya kıvrıldı. "Hey baksanıza herkes çiftlendi ama Okyanus ve Bora tek kaldılar. Bence bu bir işaret." 

Gözlerim pörtledi. Okyanus'un suratında bir değişiklik yoktu. Boş boş bakıyordu. Onun ifadesizliği sinirimi bozdu. Korktuğumu belli etmemek için kendimi cimcikledim. Göz ucuyla Ozan'a baktım. 

Ozan'ın tek kaşı şaşkınlıkla yukarıya kalktı. 

Tamam, şimdi ölmüştüm. 

BoraWhere stories live. Discover now