B-6

75.3K 3K 283
                                    

Hey Uzaylı 

Ozan'la uzun süre yürüdükten sonra öylesine aylak aylak dolaşmadığımızı anladım. Beni bir yere götürüyordu. "Pişt." dedim dikkatini çekmek için. Beresini alnından yukarıya çekiştirip bana baktı. "Beni nereye götürüyorsun bakalım?"

"Evime." 

"Oha beni eve mi atıyorsun?"  Ozan omzuma yumruk attı. Dudaklarımı büzerek omzumu ovuşturdum. "Ben de kendimi eve atmak isterdim. Suçlu sen değilsin dostum."

"Gay değilim." diye açıklamaya koyuldu. "Olsam ilk seçeneğim sen olmazdın, inan bana." 

Yarı hayal kırıklığına uğramış bir şekilde Ozan'ın peşinden ilerlemeye devam ettim. Biliyorum, daha iki gündür tanıdığım bir çocukla okuldan kaçmak sonra da onun evine gitmek pek akıllıca değildi. Özellikle o çocuk kendine faça atan bir psikopatsa. 

Ama ben salağın önde gideniydim. Şimdiye kadar bunu çoktan anlamış olmanız gerekiyor. O yüzden hikayeme geri dönüyorum. 

Yürüdükçe daha da dolambaçlı yollara girip asıl caddeden uzaklaştık. Lüks siteler gerimizde kalmıştı. Daha fakir kesime gelmiştik. Ozan'ın burada bir yerlerde duracağını sanmadım. Fakat durmadı. Bu da benim için gayet iyi oldu. Çünkü fakir kesim cidden ürkütücüydü. (Her tarafları altın içinde olan kadınların baraka gibi evlerde oturduğunu düşünün. Çocuklar bu hava yalın ayak koşuşturuyorlar. Biri eşeğe, bildiğiniz eşeğe biniyor.)

Yaklaşık 6 katlı bir apartmanın önünde durduk. Ozan zile bastı. Hoparlörden bir kız sesi kimo diye sordu, Ozan da 'ebenin körü' diye cevap verdi. Ardından kız küfür etti ve kapıyı açmadı. Kapının açılması için Ozan'ın 7 kez zile basması, 5 kere özür dilemesi ve onlarca küfür savurması gerekti. Fakat yine de içeri girebildik. Tuhaftı. Cidden tuhaftı. 

Ozan evin dış kapısını ittirdi. Kapı gıcırdayarak açıldı. Ayakkabılarımızı çıkarıp içeri girdik. Evde oda parfümü kokusu hakimdi. Köşede kocaman bir aile fotoğrafının yanında duran spreyden geliyordu koku. El işlemesi olduğu belli olan yumuşacık halıların üstünden yürüdüm. Ozan montumu alıp bana odasını tarif etti. 

Son koridordaki sağdaki mi yoksa soldaki mi odayı söylediğini bilmiyordum. Bu yüzden kendim bir seçim yaparak sola döndüm.

Yanlış seçim. 

Odanın kapısını açmamla kendimi koyu renklere bulanmış bir odada bulmam bir oldu. Duvarlar grup posterleriyle süslenmişti. Kızın teki kulaklıkları kulağından yağmur dansını andıran bir şey yapıyordu. Beni görünce durdu. Kahverengi gözlerini bana dikti. Yatağının üzerinden bir yastık kapıp bana fırlattı. Yastıktan kurtulayım derken koridordaki halıya yapıştım ve kıç üstü yere yapıştım. Bu iki oluyordu. Acıyla bağırdım.

"Neler oluyor be?" Ozan başıma dikildi. Bir kız bir bana bakıyordu. İç çekti. "Okyanus." dedi yavaşça. Sesinde bıkkınlık vardı.

"Odama o girdi!" kızın sesi bağırınca çığlığı andırmıştı. Korkarak Ozan'a yaklaştım. 

"Bora?"

"Burayı senin odan zannetmiştim." Zar zor konuşabildim. Utancımdan yerin dibine girmek istiyordum. 

"Her neyse. Okyanus, Bora. Bora, Okyanus." Ozan ayağa kalkmama yardım etti. Çekine çekine elimi uzattım. Kız bana karşılık vermeyince de elimi hemen saçlarımın arasına koydum. Öyle mal mal kaldığım zamanlar için, ki bu sık sık oluyordu, kendimce taktikler geliştirmiştim.

"Merhaba cüce." dedi sırıtarak. Yanaklarımı ısırdım. Kız neredeyse benimle aynı boydaydı. Bir de bununla dalga geçiyordu. Olayı toparlamak için omuzlarımı dikleştirip sırıttım. 

"Hey Uzaylı."

Kız odanın kapısını suratıma kapattı. 

BoraWhere stories live. Discover now