B-30

57K 2.5K 144
                                    

Veee kötü haberler. Okul açılıyor. Haftada 1 bölüm yazmak için uğraşacağım fakat sınav zamanları bilgisayara yanaşabileceğimi sanmıyorum -maalesef-  Geçen dönem de 1 ay bölüm yazamamıştım. Gösterdiğiniz sabır için teşekkür ederim ^^ Elimden geldiğince Bora ve yan kitap 'Ozan' üzerinde uğraşacağım. Profesyonelce yazmaya uğraştığım 'Arabella' var ona da göz atabilirsiniz. 

Her neyse. Kitaba dönelim ^^ 

Not: Eğer yeni bölüm yazamazsam bunu bir çeşit sezon finali olarak düşünün..

Gerçekler 

Aralık ayının sonlarına geldiğimizde nefes alacak durumda değildim. Üçüncü sınavlara bir hafta kalmıştı. Okul sınavlarını geçtim, YGS'ye sayılı günler vardı. Her gün dershanedeydim. Eve uğramaya vaktim olmuyordu. Okulda ücra bir köşeye çekilip testlerimi çözüyor ardından yemek yiyip dershaneye gidiyor, deneme sınavına giriyor ve dershanene kapanana dek kütüphanede ders çalışıyordum. Ders çalışmak kafamı bir şeylerden uzak tutmanın yoluydu. 

Ceylin'le haftanın yalnızca iki günü doğru düzgün konuşabiliyorduk. Ders çalışırken telefonu kendimden uzağa fırlatıyordum. Onu kendimden uzaklaştırmaya çalıştığımın farkındaydı. Tabi ki farkındaydı. Ceylin bir şeylerin ters gittiğini iyi biliyordu. Bunu sınav stresime yormuştu. Üzerime gelmiyordu. O böyle yaptıkça kendimi daha çok suçlu hissediyordum. Olaylarla ilgili tek kelime etmemiştim. Ceylin sık sık 'bir şeyim' olduğu konusunda beni sıkıştırıyordu. Fakat ben onu başımdan kovuyordum. Sonunda pes etmişti.

Ozan ders çalışma isteğimi garip karşılamıştı. Ders çalışan bir tip olduğumu biliyordu fakat bu kadarını beklemiyordu belli ki. Telefonu açtığımda onun mesajlarıyla karşılaşıp duruyordum. Çoğunlukla kafa dağıtmaya davet ediyordu. Sigaraları ısmarlayacağını söylediği mesajı şaşkınlıktan elli kere okumuştum. Hayır, sigara içmeyecektim. Olmaz.

Test kitabını hışımla kapadım. Günlerden cumartesi ve Bora Düzyatan evde ders çalışıyor. Dün de çalışıyordu, önceki gün de. Son zamanlarda çalışmaktan başka bir şey yapmıyor. 

Odanın içinde volta atmaya başladım. Ne zaman dersi bıraksam beynimin içini düşünceler kemirmeye başlıyordu. Okyanus bana 'siktir' çektikten sonra defalarca onunla karşılaşma ümidiyle Ozanlara gitmiştim. Defalarca. Okyanus her defasında kaçacak bir yol bulmuştu. O kadar sinirlenmiştim ki Ozan'a dönüp her şeyi anlatasım gelmişti. Hala yaşıyorum, yani anlatamadım. Henüz cesaretim tam değil. 

Telefonumu açtım. Açılış melodisi kulaklarımı tırmaladı. Kapatırken seslide kaldı herhalde. Pin kodunu girdim.  Mobil veriyi açarak beklemeye koyuldum. Normal mesajların ardından whatsapp mesajları geldi. 

3 normal mesaj Tuncay'dan.
2 whatsapp mesajı Ceylin'den. 

Tuncay'ın mesajlarını boş vererek Ceylin'inkilere baktım. Muhittin yine yapamadığı soruların fotoğraflarını çekip yollamıştır. 

Konuşmalıyız. 
Telefonu açınca beni ara. 

Normalde aramazdım. Ama dayanamadım. Hem suçlu hem güçlü olamazdım. İlgiyi hak ediyordu. 

"Selam." Sesimi olabildiğince neşeli tutmaya çalıştım. Ceylin'in nefes alış verişi duyuldu. Bu tepkiyi biliyordum. 

"Bora biliyorum." 

Sessizlik.  

"Okyanus anlattı. Yaptığı şeyin farkında. Onun hatası yüzünden kendini geri çekemezsin." Durdum. Okyanus suçu tamamıyla üstlenmişti. Arkadaşlıklarının ne hal aldığını düşündüm. Tamam, ortada bir arkadaşlık yoktu ama Okyanus gibi bir kızın arkadaşlık ilişkisinden fazla bir şey beklenemezdi.

"Sana tam olarak ne anlattı?" Suçu ne derecede üstlendi? 

Ceylin özet geçti. Okyanus yalnızca beni öptüğü kısmı anlatmıştı. Kalanı yoktu. Onun hikayesine göre ben karşılık vermemiştim.

Bu koca bir yalandı.

"Ceylin, öyle olmadı." 

"Nasıl?"

Ve ben her şeyi anlattım. 

Ceylin ben cümlemi bitirir bitirmez telefonu yüzüme kapadı. Ancak burnunu çektiğini duymuştum.  

Bu benim sıçışımın başlangıcıydı. 

BoraWhere stories live. Discover now