ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

6.1K 508 34
                                    

 BUGÜN MULTİMEDYADA MEMLEKETİM BULGARİSTAN'DAN BEĞENECEĞİNİZİ UMDUĞUM ÇOK HOŞ BİR ŞARKI VAR.GÜZEL GÖRÜNTÜLER EŞLİĞİNDE, MUHTEŞEM SESİYLE LİLİ İVANOVA HUZURUNUZDA...


                        ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ELA

Gecenin içinde yine Şile yolunda ilerliyorduk.Ama bu defa oraya gitmemizin sebebi mecburiyet değil, baş başa kısa süreli bir hafta sonu kaçamağı yapabilmekti.İlker'in kullandığı siyah cipin arka koltuğunda Kerim omuzlarımı sarmış, benim başım göğsünde, ellerimiz kenetli oturuyorduk.Arabanın içi oldukça karanlıktı, ama yine de onu görme ihtiyacıyla kafamı kaldırdığım an, Kerim hareketimi anında yakalayıp, dudaklarımdan minik bir öpücük çaldı.Bu öpücüklere artık alışmış olmam gerekirdi, ama kalbim yine de küçük bir takla attı.Düşüncelerim yaklaşık on bir gün öncesine, "Perla"daki akşam yemeğinden sonraki ilk öpücüğümüze kaydı, o bir türlü sonlandıramadığımız, asla unutmayacağım, harika ilk öpücüğe.Direncimi kıran,duvarlarımı yıkan ve dokunulmaz sandığım zırhımı adeta asit gibi eriten büyülü bir öpücüktü o.Bana kalkanımı indirtip, Kerim'i hayatıma kabul ettiren, ona "kal" diyebilmemi sağlayan bir sihirdi.

O gece fazla konuşmamıştık.Belki de bizi sardığını hissettiğimiz masalsı atmosferde, birbirimizde bu kadar kaybolmuşken, kelimelerin yeri yoktu.Gözlerimizi ve ellerimizi zorlukla ayırıp, iki bitişik odada yatmanın heyecanıyla, uyumak için çırpınıp durmuştuk.

Onu da uyku tutmadığını anlamıştım, çünkü ertesi sabah ikimiz de kızarık gözlerle bakışıp gülüşmüştük.Ve ben, bu yeni durumumuzda nasıl davranmam gerektiğinin tereddüt ve gerginliğiyle kızarıp dururken, Kerim beni kendine çekip, alnıma alıştığım o sıcacık öpücüğünü kondurmasıyla, Fatoş ablanın mutlu kahkahası eşliğinde, rahatlamış ve kendimi evimde hissetmiştim.

Rüya gibi dört gün geçirmiştik.Arabaya atlayıp, civarda görülecek yerleri gezmiş, kanepede sarmaş dolaş film izlemiş, birbirimize keman ve gitar çalmış ve konuşmuş, konuşmuştuk.Ve her fırsatta öpüşmüştük.

Mantığımı ve korkularımı boykot etmiştim.Yıllardır kendime dayattığım zorunlu rahibelikten sonra, biraz da normal bir genç kız gibi hissetmeye bu kadar ihtiyaç duyduğumu yeni fark ediyordum.

Kerim'in yanında kendimi sevilen, arzulanan ve kıymetli duyumsuyordum.Ondan bana doğru uzanan esirgeme ve sahiplenme kararlılığını, gereksindiğim bir nefes gibi içime çekiyor ve kendiminkileri kaldırdığım için onun koruma kalkanlarının ikimizi de kapsamasına izin veriyordum.Bütün uzak durma kararlarımı reddetmiş, sakıncalarımı ve temkinimi bertaraf etmiştim.Bu ölçüde koşulsuz güvenin var olabileceğine önceden ihtimal bile vermezdim, ama aşkın gücü gerçekten de mucizeviydi.Bunu biliyordum, çünkü aşıktım.Tüm kalbimle, zihnim ve ruhumla...Aynı Kerim gibi...

Ve en büyük korkum bu gerçeküstü görünen günlerin ardından

gerçek dünyayla yüzleştiğimizde, bu mucizeyi muhafaza edememekti.Çünkü burada, her türlü kötülük, ikiyüzlülük ve art niyetten uzak yaşadığımız küçük cennetimizde, her şey çok kolaydı.

Ama inançlıydım.İkimizin arasındaki güven, biraz hızlı gelişmiş gibi görünse de, pek de kırılgan değildi ve her türlü sınanmayı göğüsleyebilecek kadar derinimize işlemiş gibiydi.

Bütün bu kusursuzluğu karanlık bir leke gibi kirleten tek şey babamın henüz tam anlamıyla yatışmamış olan öfkesiydi.Annem, her ne kadar yumuşatarak anlatsa da, sahte "söz" veya gittikçe geri plana düşen medya popüleritemiz bile hala babamı rahatlatıp, tatmin etmemişti.Bana annem vasıtasıyla uyarılar ve tehditler yağdırmaya devam ediyordu.Ne var ki, şu an için yapabileceğim bir şey yoktu ve hayatımı onun istekleri doğrultusunda yaşamayacağıma zaten çok önceden karar vermiştim.Bu durumda tek üzüntüm, bütün bu manevi işkenceye göğüs germek zorunda kalan fedakar annemin acı çekmesiydi.

ELA'YA  KARŞI  ELA  ("YÖRÜNGE" SERİSİ  1) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now