18. Bölüm

7K 510 118
                                    

"Ben hala gece araba kullanmanız fikrinden emin değilim. Alex daha üç günlük şoför ve sen de çok profesyonel değilsin Çekirdek. Bilemiyorum."

"Merak etme Seloloy, arabana bir şey olmaz. Düşündüğün kadar kötü değilim. Hem Alex sadece feribota kadar kullanacak, söz verdiğimiz gibi tek bir çizik bile almadan getireceğim sana arabanı."

Selen Çiğdem'e ters ters bakarak suratını buruşturdu. "İşin arabasında değilim geri zekâlı, sadece gece yola çıkıyorsunuz ve şehirlerarası bir yolculuk bu. Kim olsa korkar. Dikkatli olun lütfen. Ölmemeye gayret göster tamam mı?"

Çiğdem Selen'in sözlerine güldü. Ayakkabılarının ikisini de bağladıktan sonra kalkıp üzgün üzgün bakan arkadaşına sarıldı. "Merak etme. Bu sene beraber tatil yapacağız hayal ettiğimiz gibi. Sonunda! Üç senenin sonunda zafere ulaşacağız!"

İki kız da tuhaf heyecan sesleri çıkardılar. Selen neşeyle ellerini çırptı. Ayın on yedisinde İzmir'de buluşacaklardı sözleştikleri gibi. Kerimler çalışırken, onlar keyif yapacaklardı.

Selen geri çekildiğinde lacivert bavula dayanmış bir şekilde telefonunu kurcalayan Alex'e baktı. Dün Kerim gittikten sonra Çiğdem, Alex, Selen, Naira oturup konuşmuşlardı biraz. Çiğdem'e anlattığı kadar detaylı olmasa da rüyalardan bahsetmişti Alex. Herkes o kadar alışmıştı ki Alex'e, hiçbiri gitmesini istemiyordu. İçten içe Selen de korkuyordu. Akrabalarıyla yakın birisi olmamıştı hiç Selen. Şimdi hiç yoktan bir kuzen edinmek güzeldi. Sahiden de asla gitmeyeceğini bildiğin, her zaman her türlü zorlukta senin için orada olacağından emin olduğun bir akraba gibiydi Alex. Ama doğal yollarla olmasa da gitme ihtimali hep vardı.

Kendisine bakıldığını fark eden Alex hemen başını kaldırıp gülümsedi. Telefonu arka cebine koydu.

"Bana bak, sakın Allah'ın Kütahya'sında içsel yolculuğunu falan tamamlayıp gitme. Bu seni son görüşüm olmasın. Kerim'le binlerce liralık sözleşme imzaladın, bir anda ortadan kaybolursan biz sıçarız."

Alex gülerek kolunu Selen'in omzuna doladı. "Ha, gitsem, gittim diye üzülmeyeceksin, sözleşme yüzünden kahrolacaksın yani, öyle mi?"

Selen onun sorusuna cevap bile vermedi. Kollarını onun beline dolayıp, başını da onun göğsüne yaslayarak sarıldı. Boyu anca bu kadarına yetiyordu. "Cidden, eğer dönmenin falan bir yolu varsa, gitme, o saçmalığa dönme. Bak burada ne güzel eğleniyoruz, mutluyuz. Belki hiçbir zaman bir prens kadar zengin olamazsın ama yine de sefahat içinde yaşamana yetecek kadar paran olacak. Ayrıca on dört kardeşin yerini tutmam ama iyi bir kuzenim bence."

Bu sefer Çiğdem de sesli bir şekilde güldü Selen'e. O konuşurken bu gitme ihtimalleri fikri kafasında iyice büyüyordu. Sahiden böyle bir şey söz konusuydu. Gidebilirdi Alex. Ufacık da olsa hesaba katamayacakları bir ihtimal vardı böyle.

"Sen o aptalların yarısından fazlasından daha iyi bir kardeş olursun. Haftaya pazartesi görüşeceğiz bak. Arabana da iyi bakacağız söz."

Alex geri çekildiğinde Selen'e göz kırptı ve eskiden kız kardeşlerine yaptığı gibi onu bir kez alnından öptü. Kendisi büyük bavulu alırken, Çiğdem ufak olanı aldı. Onu da Çiğdem'in elinden almak istedi ama Çiğdem vermedi. En son kapıdan çıkarken "Bak yalnız kalabileceğine emin misin? Geçerken seni de atalım Kerim'e. Saat bir yani. Belki yatmamıştır?" diye sordu Çiğdem Selen'e. Öğlen Naira ailesiyle Bodrum'a gitmek üzere o da ev sınırlarını terk etmişti. Şimdi Çiğdem'le Alex de gidiyordu. Selen yalnız kalacaktı.

"Yok ya, bir şey olmaz. Yarın ş'aparım ona ben. Hadi siz gidin oyalanmayın daha. Bir an önce şu Da Vinci'nin şifresini çözün."

Son bir kez gülüştükten sonra güç bela ayrıldılar. Aşağı inip bavulları bagaja koyduktan sonra Alex direksiyona, Çiğdem de öbür tarafa geçti. Arabaya binmeden önce yukarı bakıp Selen'e el salladı. Şapşal kız yanağını cama yapıştırmış komiklik yapıyordu.

FIRLAMA PRENS (1)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu