13. Bölüm

9K 518 159
                                    

Sınıftan çıkar çıkmaz, elleri neredeyse tavana değecek kadar sevinçle zıplayıp sessizce "Yes beybi!" diye bağırdı. Az önce son sınavından çıkmıştı ve bu sınav bu dönemin tek yazılı sınavı olmuştu. Diğerlerini de başarıyla atlattığından adı gibi emindi çünkü jüri olan öğretmenlerin ifadelerini çözecek kadar tanıyordu onları. Zaten kendisi de sınavlarının iyi geçtiğini düşünüyordu.

Hala finalde olanları düşünerek fazla ses yapmamaya gayret gösterdi ve hızlı adımlarla çıkışa doğru gitti. Alex gelmiş olmalıydı. Bugün çekimleri kısa sürecekti. Zaten artık yavaştan son sahneleri çekiyorlardı. Dizi final yapacaktı haziranın ikinci haftasında. Çekecek çok az sahneleri kalmıştı ve bu çalışma saatlerine ve hızlarına bakılırsa çekimleri tamamlamaları an meselesiydi. Alex'i göremiyordu bile yoğunluktan.

Şimdi sorunsuzca finalleri atlattığında İzmir'e gitme planları yapması gerekecekti. Babası da annesi de yakında "Özlediiim!" diye darlamaya başlarlardı. Ama onun henüz İstanbul'dan ayrılma hevesi yoktu. Ailesini özlemişti fakat Alex film çekimleri için Çeşme'ye gidene kadar onunla kalmak istiyordu. Tabii onun ne zaman ne olacağı belli olmadığından, elindeki her dakikayı onunla beraber geçirmesi gerekiyordu.

Kampüs kapısından da çıktığında Alex'in şapkasının önünü indirmiş, telefonunu kurcalayarak kendisini beklemekte olduğunu gördü. Bir süre ona uzaktan bakıp sırttı. Kitap okurken hayal ettiği prensle şu an gördüğü prens arasındaki fark düşününce çok komikti aslında. Tabii her türlü Çiğdem'in prensiydi o. Tuhaf kumaş pantolonlar ve dökümlü ipek gömleklerle de, kot pantolon ve şapkayla da.

"Hey! Ne yapıyorsun bakalım?" Ona doğru seslenerek yürüdü. Alex Çiğdem'in sesini duyar duymaz başını kaldırdı. Şapkasını da kaldırarak Çiğdem'e en güzel gülümsemelerinden birini gönderdi. Onunla kavuşur kavuşmaz da bir kolunu ona doladı ve iyice kendisine çekerek dudaklarına uzun bir öpücük bıraktı. Dudaklarını ondan ayırmayı başardığında "Bana gelen şu Tweetleri okuyorum. Hala tam alışabilmiş değilim. Facebook çok daha kolaydı. Burada bir sürü insan bana bir şeyler yazıyor. Hepsini göremiyorum bile," diye açıkladı.

"Çünkü sen artık ünlü sayılırsın. Onların yarısı sana iş atan kızlardır, boş ver, okuma zaten. Eee, sınavlarım bittiğine göre n'apıyoruz?" Çiğdem keyifle Alex'e sokulurken, Alex de kolunu onun omzuna atıp kendisine çekti. Beraber yürümeye başladılar. Alex Çiğdem'in tatlı kıskançlığına güldükten sonra bilmem dercesine omuzlarını indirip kaldırdı. "Sınavları biten sensin. Senin canın ne yapmak istiyorsa onu yapalım."

"Tamam o zaman, ben bir restoran biliyorum, bizim Starbucks'ın oralarda, yemekleri çok güzel, gidip bir şeyler yiyelim. Sonra bakarız."

***

Alex'le baş başa geçirdiği nadir dakikaların sonuna yaklaşmak çok canını sıkıyordu. İki saattir aynı yemek masasında neredeyse her şeyden konuşmuşlardı ama bu durum Çiğdem'e yetmiyordu. Evde iki kızla—özellikle de bir tanesi sosyal kraliçeydi—beraber yaşadığı için sevgilisiyle pek baş başa dakikaları olmuyordu. Naira sürekli birilerini getiriyordu. Kızların hiçbir zaman bu konuda şikâyetleri olmamıştı. Bunu kabul etmişlerdi en baştan. Ama şimdi Alex varken ve de Alex Çiğdem'in tazecik erkek arkadaşıyken evde yeterince özel zaman geçirememek kesinlikle sorun demekti. Alex'in iş ve adaptasyon yoğunluğu, Çiğdem'in de ders ve iş yoğunluğu zaten başlı başına problemdi. Alex buralara alıştıkça daha çok kızlara ihtiyaç duymaz olmuştu. Kendi arkadaş çevresini ediniyordu. Edinmeye çalışıyordu.

Önündeki ıslak kekin sosunu çatalıyla karıştırırken Alex kendisininkinin sonuna gelmişti. Lokmasını çiğnerken düşünceli bir şekilde gülümseyen Çiğdem'e baktı.

FIRLAMA PRENS (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin