4. Bölüm

7.9K 633 113
                                    

Gözlerini açmasını engelleyen inanılmaz baş ağrısı, içinden kendisine küfürler etmesine sebep oldu. İki sabahtır aynı kafayla uyanıyordu. Bir daha iki gece üst üste alkol almayacağına yemin ederek gözlerini açmayı denedi. "Of başım!" diye sızlanarak alnını ovuşturdu. Dün geceye dair hiçbir şey hatırlamıyordu. En son hatırladığı şey, kulüpte art arda devirdiği votkaların tadıydı. Ondan sonrası koca bir boşluk gibiydi. Eve nasıl gelmişti, neler olmuştu, hiçbir fikri yoktu.

Yattığı yerde dönünce odasının öbür ucundaki kanepede yatmakta olan Alex'i gördü. Aslında bu duruma sıkılması gerekiyordu fakat onu burada görünce nedense birden rahatlayıverdi. Hatta gözlerini devirip surat asacağına, dudaklarında bir tebessüm bile oluştu. Bir günde ona bu kadar alışmış olduğuna inanamıyordu! Okuduğu kitaptan öyle etkilenmiş olmalıydı ki, sanki Alex hayatında hep varmış gibi hissediyordu.

Ama onun gitmesi gerekiyordu. Dün yaşadığı aksaklıkları, zorlukları hatırlayınca suratını buruşturdu. Bilmediği yüzlerce, binlerce şey vardı bu adamın. Yeni doğmuş bir bebekten farksızdı. Ona öğretilmesi gereken şeyleri düşündükçe ürküyordu. Burada olduğu sürece onu eve kapatamazdı. Ayrıca kendisine zor bakıyorken, ona nasıl bakabilirdi ki?

"Allah'ım! Kimliği bile yok! Çıkaramayız da! Ya sonsuza kadar burada kalacaksan? Ne yapacağız?" diye mırıldandı yattığı yerde kendi kendine Alex'e bakarken.

Keşke bu kadar yakışıklı olmasaydı. Her şey biraz daha kolay olabilirdi.

O sessizlikte aniden telefonunun çaldığını işitti. Derinden bir yerden ama yakından geliyordu ses. Örtünün altına girdiğinde ses daha da netleşti, telefonu ayakucunda gördü. Dün gece kıyafetleriyle uyumuştu. Telefonu cebinden çıkarmayı bile unutmuştu. Hemen uzanıp telefonu aldı. Ajanstan aradıklarını görünce neredeyse sevinçten havalara sıçrayacaktı. Ceyda Hanım'ın sesini duymayı bile özlemişti! "Efendim Ceyda Hanım?"

"Merhaba Çiğdemcim. Nasılsın? Müsait misin?"

"Evet tabii. Buyurun?"

"Ya normalde böyle yapmam ama, acil bir iş çıktı. Bir dizide bir bölümlük kısa bir rolün olacak. Normalde birini ayarlamıştık fakat hanımefendi son anda bizi yarı yolda bıraktı. Ben de şimdi deli gibi onun yerine adam arıyordum. Eğer bugün müsaitsen sen gidebilir misin? Gerçekten çok acil. Parası da iyi olacak, merak etme. Lütfen evet de bana."

"Olur, olur tabii! Müsaidim, seve seve gelirim. Nerede set? İsterseniz ben direkt oraya giderim."

"Süpersin! Set Üsküdar'da. Bir saat içinde gidebilirsen, yeri sahile yakın, ben adresi atarım sana. Kanal X'de oynayan Zamanın Ötesinde diye bir dizi, biliyorsun değil mi? Detayları adresle beraber mesajla atabilirim sana."

"Biliyorum diziyi Ceyda Hanım, siz adresi atın yeter."

"Süpersin Çiğdem valla çok sağ ol ya! Kolay gelsin. Sonra yine konuşuruz."

"İyi günler."

Telefonu kapattığında "Evet!" diye bağırarak heyecanla yataktan çıktı. Böyle ciddi küçük rolleri seviyordu. Gidip bir kafede falan oturduğunda yirmi beş-otuz lira anca alıyordu çünkü. Ama daha mühim şeyler oldu mu, ücret de iyi oluyordu. Bir de son dakika işi olduğu için şansı dönmüştü.

"Keşke önceden beni arasaydınız salaklar! O zaman böyle yarı yolda bırakılmakla uğraşmazdınız," diyerek dolaptan bornozunu ve saç havlusunu çıkardı.

Alex de onun yaptığı gürültülere uyandı. Onun da başı biraz ağrıyordu. Ama onun durumu daha iyi olduğu için dün geceyi tüm ayrıntılarıyla hatırlıyordu. Öpüşme kısmı da bu hatırladıklarına dahildi. Hatta özellikle o kısım dahildi.

FIRLAMA PRENS (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin