11. Bölüm

10.4K 557 180
                                    

Parmakları piyanonun üzerinde, gözleri kapalı ve kendinden geçmiş haldeydi. Çiğdem'i beklerken çok sevdiği piyano konçertosunu çalıyordu. Hala içeride Kraliçe Victoria olmaya çalışıyordu. Kendisi çoktan şu Albert'ın kıyafetlerini giymişti bile. Aynada kendisine baktığında baya bir şaşırmıştı. Sonra da şaşırdığına şaşırmıştı. Son iki aya kadar zaten hep böyleydi. Ne olduysa son iki ayda olmuştu. Şartlar onu bambaşka bir adama dönüştürmüştü. Sürekli rol yapmak öyle yorucuydu ki! Artık tükenmişti. Sadece birkaç saat için bile olsa eski Alex olabilme şansına erişmek çok güzeldi. Tamam, bugünlerde giydiği kıyafetler çok daha rahat olabilirdi, ama şu an üzerinde olan kıyafet ona fazlasıyla iyi ve güvende hissettiriyordu.

Koyu lacivert kadife bir ceket içine, yine aynı tonlarda lacivert ve beyaz çizgili bir yelek giymişti. En içteki gömleği ise hâkim yaka beyaz bir gömlekti. Gömleğindeki küçük altın rengi düğmeler ceketindeki süslerle çok uyumluydu. Ceketiyle aynı renk dar pantolonunun altına da uzun çizmeler giymişti. Tıpkı savaşa giderken olduğu gibi. Bu tarz çizmeleri seviyordu.

Şu an gerçekten tıraşı dahil her şeyiyle tam bir prensti.

Parmakları yavaş yavaş notaların üzerinde gezinmeye devam ederken Çiğdem kabarık tüllü altın sarısı ve kırık beyaz tonlarındaki kostümüyle salonun kapısından gizlice Alex'i dinliyordu. Bu an tıpkı kitaptaki gibi hissettiriyordu ona. Monica'nın gizlice Alex'in çalışma odasının önüne gelip onun piyano çalışını dinlediği bir sahne okumuştu. Tabii o sahne Monica ve Alex açısından pek hayırlı bitmişti ama muhtemelen Çiğdem'le Alex'in pek buna vakitleri olmayacaktı. Zaten yapmamaları daha doğru olurdu.

O kadar güzel çalıyordu ki ağlamak istiyordu Çiğdem. Hüzünlü falan çaldığından değildi tabii, sadece Alex'in piyano çalarken insanın başını döndüren bir cazibesi vardı. Gerçi o cazibesi hep vardı.

Son bir kez kendisini kontrol etmek için antredeki aynaya döndü. Elbisesinin askıları kollarının üzerindeydi, omuzları açıktı. Askıları da çok ince birkaç kat tülden oluşuyordu. Dirseklerinin üzerine kadar beyaz eldivenleri vardı. Eldivenler asil görüntüsünü resmen ikiye katlıyordu. Elbisenin üstü dardı ve memelerini gerçekten güzel göstermişti. Tabii Naira'nın bu konuda çok emeği olmuştu. O memeleri öyle gösterebilmek için elbiseyle baya uğraşmıştı. Elbisenin belden başlayan etek kısımları ise abartılı olmamakla birlikte kabarıktı. İçinde kat kat tül vardı. Elbisenin göğüs dekoltesi kısmından başlayan değişik figürlü altın sarısı süsler ise kırık beyaz eteklere indikçe azalıyordu. Eteğinin tüllerinin üzerinde yer yer sarı pırıltılar vardı. Bu da gözleri kamaştırmıyordu. Yerinde bir süs katıyordu. Ayağına da yüksek topuklu bir dore ayakkabı giymişti ama eteklerinden ötürü görünmüyordu tabii. Ayakkabı konusunda 1800 kuralının dışına çıkmıştı fakat kostüm odasındaki ayakkabılar ona uymamıştı. Uyan ayakkabılar ise elbisesiyle uyumlu olmadığı için böyle yapmıştı. Muhtemelen çoğu kadın ayakkabılar konusunda aynı uyanıklığı yapacaktı.

Ayakkabılarıyla aynı renk olan maskesini yüzüne yerleştirerek salona doğru döndü. Yüzünde nazik bir gülümsemeyle birlikte piyanonun yanına doğru yürüdü. Alex Çiğdem'in varlığını fark edince bir an için yavaşladı ve onunla göz göze gelince tamamen durdu. Az önce aklı başından gitmiş olabilirdi.

Bu cidden haksızlıktı! Çiğdem'in onların zamanında yaşaması gerekiyordu! Eğer Çiğdem orada olmuş olsaydı tüm prenseslerle kapışacak kadar güzel olduğu için herkesi salağa döndürürdü. Eğer Çiğdem orada olsaydı onu kendi prensesi yapabilirdi. Onunla hiç düşünmeden evlenirdi hem de! Daha ilk gördüğü baloda teklif ederdi.

Yavaşça oturduğu yerden kalkıp tam onun karşısında dimdik durdu. Çiğdem maskesini yüzünden çekerken iyice sırıttı. Alt dudağını kemiriyordu arada. Rujunun bozulması umurunda bile değildi. Alex şuan öyle komik görünüyordu ki. Sanki konuşmayı unutmuş gibiydi.

FIRLAMA PRENS (1)Where stories live. Discover now