Bölüm 40

161K 6.6K 1.7K
                                    

"Sikeyim."

Batı evin önündeki arabasına binecekken bir an duraksadı ve onunla birlikte gelen kız arkadaşına baktı. "Cüzdanım." dedi. "Bavulumda kaldı. Kadın bizi apar topar çıkarınca unuttum. Kimliksiz yakalanmak istemiyorum." Arabanın anahtarını kıza uzattı ve "Sen beni arabada bekle." diye devam etti. "Ben hemen alıp gelirim."

Ağır ve telaşsız adımlarla evin kendisi için açılan demir kapısından girdi ve bahçedeki yolu ıslık çalarak, elleri cebinde katetti. Evin giriş merdivenlerinden çıktıktan sonra elindeki anahtarla sakince kapıyı açtı ve tam da o an annesinin dudaklarından dökülen sözleri duyarak duraksadı.

"Evet; o... Batı'nın babası; Hilmi Aksoy."

Kaşlarını çatarken kendisine sırtı dönük bir şekilde oturan kadına baktı ve sonra kısa bir an bakışları annesine öfkeyle bakan Sarp'ı buldu. "Hilmi mi?" dedi dudaklarından kendisinden bağımsız dökülen kelimelerle. "Hilmi Aksoy mu? O kim?"

Kapının açıldığını fark etmeyen Ayla bu soruyla irkilir gibi oldu ve arkasına büyük bir şaşkınlıkla döndü. "Batı?"

"O kim ya?" dedi Batı şaşkın ve anlamaz gözlerle ona bakmaya devam ederken. "Babamın adı başkaydı hani? Ben doğmadan ölmüştü. Bu nereden çıktı; Hilmi Aksoy da kimin nesi?"

Sarp bu soruya bozulan sinirlerini yansıtır gibi gülümserken "Aramıza hoşgeldin." dedi Batı'ya imayla. Öğrendiği gerçek nedensizce onu şaşırtmazken; gözlerini kapatıp açtı. Batı'nın babasının Hilmi oluşuna, duyduğu cevaba bir şekilde hazırdı ve bu nedenle tepkisizliği kaçınılmazdı. Yaşadığı şoklar; çoktan uyuşmasına neden olmuştu zaten. "Annen sana hangi masalı uydurdu bilmiyorum ama emin ol asla tanımak istemeyeceğin bir babaya sahipsin." Gözlerini yardım dilenircesine yukarıya çeviren ve gergin bir nefes alan Ayla'ya baktı. Başını iki yana salladı. "Annene çok uygun bir babaya sahipsin."

Ayla ayağa fırlarken Sarp'ı anlamaya çalışan Batı'ya baktı. "Batı." dedi. "Seninle bunu sonra konuşabilir miyiz? Inan bana şu an yalnızca birinize bir açıklama yapabilirim."

Batı omuz silkip ellerini ceplerine sokarken; "Yemin ediyorum neler olup bittiği zerre kadar umrumda değil." dedi Ayla'ya. "Senden bir açıklama istemiyorum. Babamın kim olduğu, o da umrumda değil; ismi neyse ne, sonuçta hayatımda yanımda yoktu; hala da yok. Değil mi? Beni siklemeyen adamı ben hiç siklemem." Sarp'a baktı. "Ama anlamadığım tek bir şey var." dedi. "Senin ne ilgin var bu konuyla?"

"Ne ilgim mi var?" diye sordu Sarp yapay bir merakla. Duyması gereken en son soruyu duymuş gibi Ayla'yı işaret etti. "Ortak bir anneye sahibiz. Desem... Yeterli bir cevap olur mu?"

Batı gözlerini büyütürken "Ne?" dedi. "Ne demek bu?" Duyduğunun bir espri olup olmadığını çözmeye çalışırken; ortamdaki gerginliğin ve annesinin yanaklarında duran ıslaklığın bunun fazlasıyla ciddi bir cevap olduğunu kanıtlar durumu nedeniyle yutkundu. "Sen..." dedi inanamayarak. "Nasıl ya... Sen; onun oğlu musun? Annemin? Ne alaka? Yani benim..."

"Abin oluyorum." dedi Sarp. Bu durumu, hatta öğrendiği hiçbir durumu henüz sindirememiş olsa da artık umursamaktan vazgeçmiş gibiydi. "Ne hoş bir aile, değil mi?" Gözlerini öfkeyle devirirken yan tarafında duran ve olan biteni koruduğu sessizliğinin barındırdığı şaşkınlıkla izleyen Lavin'e çevirdi bakışlarını. "Hadi." dedi. "Gidelim artık. Yeter."

Lavin başı ile onu onaylarken; kapıya öfkeli adımlarla ilerleyen Sarp'ın peşine takıldı ve o arada Ayla'ya tedirgin bir bakış attı. Sarp'ın aksine; karşılarındaki kadının üzgün halini görmek kendisini etkilemişti. Ne olursa olsun, onun Sarp'a bakarken hissettiği hüznü ve özlemi fark edebiliyordu. Aralarında giderek büyüyen mesafeye rağmen bunun yıkılmaz olmadığını da hissedebiliyordu bir şekilde. Ancak o an yapabileceği hiçbir şey yoktu.

TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin