Bölüm 36 / Kısım 2

171K 7.4K 2K
                                    

Las Vegas... Ortasında bulunduğu çölün ölü topraklarının aksine içinden hayat taşan şehir; Lavin ve Sarp'ı her zamanki boğucu sıcağıyla selamladı o sabah.

Mccarran Havaalanı'na inen uçaklarından indikten sonra alanın çıkışında bulunan araç kiralama bürosuna ilerlediler. Sarp yeni bir araç kiralamak için sözleşme işiyle uğraşırken; Lavin telefonunun çaldığını fark etti ve oturduğu sandalyeden kalkıp bürodan ayrıldı. Çantasından çıkardığı telefonunun ekranına baktı ardından. Arayan babasıydı. Son birkaç günde olduğu gibi yine kendisinden geri dönmesini isteyeceğini biliyordu Lavin. Bu nedenle sıkılgan bir tavırla telefonu kulağına götürdü. "Efendim?"

"Neredesin?"

"Las Vegas'a indik az önce."

"Las Vegas'a?" Iğneleyici tondaki bu sorunun hemen ardından, telefonun diğer ucundan öfkeli bir cümle duyuldu; "Senin şu an Istanbul'a inmen gerekiyordu Lavin, Vegas'a değil."

"Dün de söyledim babacığım; henüz işimiz bitmedi, biter binmez döneceğim."

"Hayır." dedi babası. Sesi gereğinden fazla sertti. "Hemen şimdi Istanbul'a bir bilet alacaksın ve döneceksin." Cevap alamayınca devam etti Altuğ Bey; "Duydun mu beni? Yarın buraya dönüyorsun Lavin. Yeter bu kadar tatil yaptığın. Sen orada hayatını yaşa diye vermedim o izni ben sana. Yeterince eğlendin ve bitti, yarın buraya dönmüş olacaksın. Tamam mı?"

Lavin bu cümlelere karşılık gergin bir nefes aldı ve gözlerini devirdi. Günlerdir ne halde olduğu bilinmeden sürekli kendisine maval okunmasından bunalmıştı. Telefonu açar açmaz nasıl olduğu yerine nerede olduğunun sorgulanması sinirini bozmaya başlamıştı. "Dönmüyorum." dedi bu yüzden, umursamaz ve kendisinden emin bir tonda. "Bu konuyu da daha fazla konuşmak istemiyorum baba. Işim bitince döneceğim."

"Ya yarın dönersin; ya da olacaklardan ben sorumlu değilim. Anladın mı?"

Babasının bu büyük öfkesi şaşırmasına neden olurken; yanına gelen Sarp'a baktı ve "Umrumda değil." dedi telefona karşılık. Sesi gereğinden fazla netti. "Istediğini yapabilirsin." Dişlerini sıktı babasının devam eden öfkeli cümlelerine karşılık. "Kapatmam gerek şimdi, hoşcakal." Telefonu kulağından indirirken gözlerini kapatıp açtı ve sonra elindeki telefona kısa bir bakış attı Lavin.

Telefon yeniden çalmaya başladığında; sabrı tükenmiş gibi bir nefes aldı ve melodi susar susmaz babasından gelen tehditkar mesajı okudu. Başını iki yana sallayıp telefonu hızla yere fırlattı ve ayağıyla üzerine basıp parçalanmasına izin verdi. Hayatta asla yapmayacağı şeylerden birisi; ailesine kafa tutmaktı ve o an ilk kez bunu yapmıştı. Babasının kendisine göre haklı olduğunu biliyordu fakat; psikolojisi kimin haklı olduğunu sorgulamakla meşgul olamayacak haldeydi. Bir kez olsun yalnızca kendini düşünmek istiyordu. Nasıl iyi hissedecekse öyle devam etmek istiyordu.

Sarp; parçalara ayrılan telefona gözlerini büyüterek bakakaldı. "Kimdi arayan? Sorun ne?"

"Babam." dedi Lavin, başını dikleştirerek ona odaklandı. "Sinirim bozuldu sadece... Sen aldın mı arabanın anahtarını?" Sarp şaşkın bir havada başı ile onu onayladığında ise Lavin elini ona uzattı. "Ver o zaman. Ben kullanacağım."

Yeni bir şok dalgası bedenine hücum ederken "Lavin?" dedi Sarp. Onu kısaca süzdü. "Iyi misin sen?"

"Iyiyim." dedi Lavin. Elini işaret etti gözleriyle. "Sadece araba kullanmak istiyorum. Verir misin anahtarları?"

Sarp yorucu uçak yolculuğunun sonunda bir de araba kullanmakla uğraşmak istemediği için anahtarı, itiraz etmeden onun avcuna bıraktı ve önlerindeki otoparka yanyana sıralanmış arabaların en sonundaki araca; gri renkli, cabrio bir Jaguar'a ilerledi.

TutsakWhere stories live. Discover now