Bölüm 24

244K 8.6K 3.7K
                                    

Sabah uyandığında gülümseyerek yatakta bedenini döndürdü Lavin. Elini yatağın diğer tarafına attığında ise gözlerini açtı ve başını kaldırarak yan tarafa baktı. Yatak boştu. İçini istemsiz bir ürperti kaplarken; yan tarafında bulunan sandalyeye asılmış olan, beyaz renkteki ipek sabahlığı alarak üzerine geçirdi ve yataktan çıktı. Boş yatağın yarattığı huzursuzlukla odayı adımladı.

Odanın kapalı olan kapısını açtığında; evde herhangi bir ses olup olmadığını merak ederek dikkat kesildi. Eve hakim olan sessizlik yüzünden bedeni giderek daha çok gerilirken; ürkek adımlarla ahşap merdivenlerden aşağıya indi ve bir kaç defa Sarp'ın adını seslendi. Ancak herhangi bir cevap alamadı. Ardından da evin arka penceresine yöneldi ve beyaz dantel perdeyi araladı. Arabanın park ettikleri yerde olmaması yüzünden, ne kadar istemese de dolan gözlerini kapatıp açarak giriş kapısının ilerisinde bulunan portmantoya ulaştı ve titreyen elleri ile çantasından çıkardığı telefonunda Sarp'ın ismini bularak arama tuşuna bastı.

Tam o anda; evin giriş kapısı açıldı ve Sarp üşümüş olduğunu belli edercesine hızla içeriye girdi. Kapıyı kapattığında karşısında duran Lavin'i görerek gülümsedi. "Günaydın." dedi Lavin'in halinden habersiz. Onu öptükten sonra adımlarını mutfağa yöneltti. Elindeki poşeti tezgaha bıraktı ve ceketini çıkararak kenara attı. Ardından da dolaptan kahvaltılıkları çıkarmaya başladı. "Yeni mi uyandın?"

Lavin dudaklarını birbirine bastırarak başını üzgün bir tavırla salladı. "Neredeydin?"

"Kilere indim. Dolaptaki reçeller bitmiş."

Lavin yutkunurken burnunu çekti. "Arabayı göremedim..."

"Kar başlayınca garaja soktum." dedi Sarp ve kavanozdaki reçeli de tezgaha bıraktı. "Burada çok çabuk birikiyor..." Duraksadı ve başını kaldırarak; sessizce duran Lavin'e baktı. Onun dolmuş olan gözlerini gördüğünde ise kaşlarını çattı. "Lavin?" Ona doğru yaklaştı ve onun yanağından süzülen gözyaşını sildi. "Neyin var? Bir şey mi oldu?"

"Ben... Korktum." dedi Lavin ve ne kadar uğraşsa da; kendini engelleyemeyerek hıçkırdı. "Arabayı göremeyince... Yine gittin sandım."

Sarp bunun üzerine ciddi bir tavıra bürünse de bir an duraksadı ve bakışları düşünür gibi etrafta gezindi. Kendisine masum bir şekilde bakan Lavin'e yeniden gözleri değdiğinde ise omuz silkti. "Yani..." dedi yüzünü düşürmüş gibi. "Denedim ama bu havada gitmem mümkün değildi, mecburen geri döndüm."

Lavin bu sözler üzerine yeniden yaşlarla dolan gözlerine büyük bir şaşkınlık yerleştirdi. Tam yeniden ağlayacaktı ki; Sarp'ın yüzüne yayılan alaycı gülümsemeyi gördü ve şaşkınca nefes verdi. Ellerini onun göğsüne dayayarak Sarp'ı itti. "Aptal." dedi sitemli bir sinirle. "Dalga geçme. Gerçekten çok korktum."

Sarp onun çocuksu yüz ifadesine karşılık; kendisini iten Lavin'e sarılmaya çalıştı. Lavin onu itse de, vazgeçmeden onu sıkıca sarmaladı ve keyifle; onun saçlarına derin bir öpücük kondurdu. "Üzülmek için hep pusuda beklemek zorunda mısın?" dedi iç çekerek. "Yapma. Bundan nefret ettiğimi biliyorsun. Seni bırakıp gidecek kadar aptal değilim artık."

Lavin ona sokuldu ve omuz silkti. Başını onun göğsüne dayayarak bir süre gözlerini kapattı ve sessiz kaldı. Kendini toparladıktan ve iyi hissettikten sonra da bedenini geri çekti ve tezgaha baktı. Nemli gözlerini yeniden silip gülümsedi. "Sen..." dedi heyecanla. "Bana kahvaltı mı hazırlıyordun?"

Sarp arkasına baktı ve başını iki yana salladı. Ardından da tezgaha yöneldi ve malzemeleri onun önüne itekledi. "Hayır." dedi kendinden emin bir tonda. "Bana kahvaltı hazırlaman için hazırlık yapıyordum." Lavin; önündeki malzemelere bakakalırken. "Pancake." dedi Sarp. "Eminim harika yapacaksın."

TutsakWhere stories live. Discover now