MUTSUZ SON?

33 2 0
                                    

Yerimi yadırgadığım için ve uyuyamadığım için tekrar lanetler savurdum. Yastığımıda almam gerekiyordu hatta yatağımı birde siyah perdelerimi, elbise dolabımda olabilir. Lanet olsun odamı komple alabilir miyim? Yada odayı boş verin beni kendi evime gönderseniz yeterli.

Gözlerimi tavana dikmiş sabah saatin kaç olduğunu bilmeden düşüncelerimle boğuşuyordum. Her zaman komidinimin üstünde duran bir saatim olduğu için alışkanlıktan komidinin üstüne bakıyordum ama burda olmadığı için bir boka yaramıyordu.

Kendi evimde odamın her köşesi bir düzene göre döşenmişti ama burda öyle birşey yoktu. Kafama göre düzenlemiştim. Aslında düzen bile yoktu ki.

Yatağımdan acaleyle kalktım yoksa kafayı yiyecektim. Ela ve Dilara hala uyuyordu. Belkide Fatih benim odamda kalmıştı. İşte bu en sinir olduğum olaydı ve umarım böyle birşey olmamıştır.

Adnan bile kalkmamıştır bu saatte, saat daha 5 çünkü. Kendi evimde olup Adnan'a kahvaltı hazırlamayı ve kızlara hizmet etmeyi bile tercih ederim. Karga bokunu yemeden bu saatte uyanmanın mantığı yoktu çünkü.

Odamdan çıkarak lavaboya yöneleceğim sırada Burak'ın dün yaptıkları aklıma geldi ve sinsice sırıtıp Selin'in odasına girdim. Neden Selin demeyin çünkü odasından parfüm alacaktım. Burak kız parfünlerini sevmez ve biz sıktığımızda bile iki metre ötemizde durur. Sinsice sırıtmam daha da arttı.

Burak'ın odasına girerek mışıl mışıl uyuduğunu gördüm. Ne mışıl mışılı be horluyordu hayvan gibi. Neyse her yere parfüm sıkmaya başladım ama işim garanti olsun diye ilk onun üstüne sonra giysi dolabına sıktım. Selin ağzıma sıçacak gibi ama sorun değil. Hepsine sıktığımdan emin olduktan sonra etrafada biraz sıktıktan sonra odadan çıktım.

Onun sinirli hali gözümün önüne geldiğinde kahkaha atmadan edemedim. Normalde olsa kahvaltıyı hazırlardım ama hala babama olan sinirim hat safhada.

O yüzden bir kaseye mısır gevreği ve süt dökerek salona televizyonun önüne geçtim. Televizyonda bu saatte de birşey yoktu. Bir filmde durdurdum kanalı. Dünyanın durduğu gün yazıyordu ama filmin ne olduğunu pek de umursamıyordum açıkcası. Kafam o kadar dolu ki sadece ekrana bakıyor ve arada kasede ki mısır gevreğimi ağzıma atıyordum.

Adnan'la ne olacak bilmiyorum. Ercü en son hastanelik olmuştu ve ben hala yanına gitmedim. Mert'le de konuşmam gerekiyor. Ve ben bunları yapacak güç bulamıyorum kendimde. Birincisi Adnan Ercü'nün yanında olmamı istemiyor. İkincisi Mert'i nerede bulacağımı bilmiyorum. Üçüncüsü o kadar üşeniyorum ki anlatamam. Ve bugün birde ablamla alışverişe gitmemiz gerek ve yarın Yağmur'un nişanı var harika cidden(!) her şey üst üste gelmek zorunda mıydı?

Yada hayatın bana kıçıyla gülmesi gerekiyor muydu? Tabiki de evet. Diye düşünerek göz devirdim. Kasede ki mısır gevreği bittiğinde kaseyi sehpaya bırakarak kafamı koltuğa yasladım.

Alnımı ovmaya başladım. Başım kazan gibi oldu cidden. Adnan dün telefonda iki saat Murat'la konuşmuştu ve ne konuştuğunu merak ediyorum. Çünkü Murat yani bu. Kızla ne konuştuğunu bile bu kadar merak etmiyorum. Düşünün yani Murat'ın tehlikeliğine. Derin nefes alarak yerimden kalktım. Gözüm saate kaydığında babam kalkacaktı.

Babamla görüşmek istemediğim için hemen yukarı çıktım. Annem kapıdan çıkınca bende içeri giriyordum ki annem bana seslendi.

"Mağdem uyanmış benim canım kızım bana yardım etsin bakalım." diyerek merdivenlere yöneldi tam itiraz edicektim ki beni susturdu.
"Başka seceneğin yok. Hemen gel." dedi ve mutfağa girdi. Gözlerimi devirerek merdivenlerden indim bende.
"Tezgahdakileri masaya koy." diyerek hemen başlamıştı.

Aşk YenidenWhere stories live. Discover now