~7~

65 5 0
                                    

Dona kaldım. Şuan ki durumumu başka birşey açıklamaz açıkcası. Kafamda anılar canlanırken beni tanımış olmasından korktum. Amacı ne bunun? Derin nefes alarak yüzümü ona döndüm.

"Yalan söylemem." dedim net birşekilde. Ama içimde ne yangınlar var ona tekrar yalan söylediğim için. Ona yalan söylediğim için onu tekrar kaybedersem ne yaparım ben? Doğruyu da söyleyemem ki.

"Yalanına inanmam." geçmiş de ki kelimeleri aynen tekrarlıyorduk. Buna ne denir? Dejavu mu? Tekerrür mü? Kafam karıştı. Tek bildiğim şuan buradan gitmemiz.

"Söylememen senin yararına olur zaten." dediğinde sabırsızlandım.
Yanaklarımı şişirerek sertçe bıraktım.
"Artık gelicek misin? Eve gitmem gerekiyor." etrafına bakındı ve yanıma doğru gelmeye başladı.

Telefonumdan ses gelince sinirle elimi cebime attım.
"Ya yalan söylediğini öğrenirse?"
Mesajı okuduğum da gözlerimi kapattım. Ağlamak yok Melis. Öğrenirse sonucunu düşünmek bile istemiyorum.
"Kötü bir şey mi?" Adnan'a baktığımda açıklama gereği duydu galiba.
"Mesaj gelince duraksadın da öyle sordum." dediğinde kafamı olumsuz anlamında salladım. Konuşmak gelmiyor içimden. Sesim çatallı çıkabilir.

➿➿➿

Evin önüne geldiğimde onun kolundan tuttum.
"Bir yere sapmadan eve git direk." bana tuhaf bakış attığında. Haklı olduğunu düşündüm. Benim böyle birşey söylememi beklemiyordu galiba.
"Annemin beni okula gönderirken söylediği kelimeyi kurdun." güldüğünde bende güldüm ama ben ciddiydim.

"Her neyse ciddiyim." dediğimde elini asker selamı verir şekilde yaptı ve arabasına bindi. Onun uzaklaşmasını izlerken telefon çaldı.

"Ne yaptığını sanıyorsun lan sen!?" fazla bağırdığımı düşündüm ama karşımda olsa boğardım her halde.
"Yavaş güzellik. Diyeceğimi dedim ben borcunu ödemelisin." yukarı bakarak sabır dilendim.
"Beni hasta etme Ercüment! Sana borcum felan yok! Sakın ona bir zarar verecek olursan yada onun yakınlarında dolaştığını duyarsam gideceğim yeri biliyorum." şak diye tekrar telefonu suratına kapattım ve eve doğru ilerledim.

İçeri girdiğimde evde tuhaf bir sessizlik hakimdi. Salona adım attığımda karşımda bir çift Ercüment beklemiyordum açıkcası. Hatta kızların sandalyeye bağlı oturmasını da beklemiyordum.

"Kime gidecekmişsin?" bana doğru gelirken yerimden kıpırdamadım. Gözüm Dilara'ya kaydığında gözleri dolu dolu bakıyordu. Üzgünüm kızlar.
"Sen ne hakla benim ailemin etrafında dolaşırsın. Defol evimden!" elimle kapıyı gösterdiğimde güldü.

"Sakin ol sadece konuşacağız." dedi ve koltuğa oturdu.
"Konuşcağımız konuyu telefonda konuştuk. Git!" dişlerimin arasından söylediğim şeye karşın bana gözlerini kısarak baktı.
"Sinirlenmeye başlıyorum. Konuşucaz yoksa burda değilde çok sevdiğin çocuğun yanında olurum."sinirle ona bir adım attığımda elini salladı.
Cıkcıkcık "yakışmıyor öyle şeyler. Oturda konuşalım işte." gözlerimi sabırla kapattım.

"Ne istiyorsun?" bu söylediğim şey üzerine yüzünde keyifli bir gülümseme oluştu.
"Borcunu öde." ayağımı sertçe yere vurdum.
"Ne borcundan bahsediyorsun!? Beni kandırıp para mı alan sensin. Benim senden para almam gerekirken gelmiş benden hangi yüzle para istiyorsun?" yavaşça ayağa kalktı.

"Senden para isteyen olmadı ki. Sadece bana borcunu öde. Hatırlamıyor musun? Ben senden onu bulmam karşılığında istediğim şeyi?" dehşetle geri çekildim.
"Sen! Sen ne pislik bir adamsın! Sende benden onu istediğinde ben sana para verdim. Anlaşmıştık şimdi karşıma geçip benden nasıl bunu istersin!?"

"Eski günleri unutma Melis. Seninle iyi bir arkadaştık." hala gülerek bana bakıyordu. Bu zamana kadar hiç aramamış ve sormamıştı şimdi ne diye geliyor ki?
"O arkadaşlığı bozan sensin bana eski günleri hatırlatma şimdi defol!." dediğimde keyifle gülümsedi.
"Şimdilik görüşürüz güzellik. Beni bir yerde aramak istersen ben her zaman 'O'nun etrafında olacağım." yanağımdan makas alarak yanımdan geçti.

Aşk YenidenWhere stories live. Discover now