~8~

61 5 0
                                    

Çalan telefonla uykumu yarılamak zorunda kaldım. Elimi telefonumun olduğu komidine uzatıp telefonu aldım. Ekranda Adnan yazısını görmeyi beklemiyordum tabiki.

Hiç yerimden kıpırdamayarak telefonu açtım ve yine hopörler'e aldım. Baş ucuma koydum.
"Uyanmadın mı hala?" gözlerim kapalı bir şekilde cevapladım.
"Sanada günaydın." uyku akan sesimle uyumak istediğimi umarım anlamıştı.
"Günaydın mı? Öğlen oldu neredeyse." güldüğünde telefonuma baktım. 11.32'ydi saat.

"Sen erken kalkıyorsan ben ne yapabilirim ki. Kusura bakma 07.00'da kalkamam." lisedeyken de aynıydı erken kalkardı. Yedi nedir abi ya yedi daha karga yemeğini yememiş oluyor.

"Hadi kalk sen yemek de yememişsindir. Yemeğini ye konuşacağımız konu var." ve çat telefon kapanır. Bana bir sor bakalım ben yatağımdan kalkmak istiyor muyum? Tabiki hayır.
Telefonu yastığımın altına koydum ve tekrar uyuma pozisyonunu aldım.

Kapının aniden açılmasıyla lanet ettim bugüne.
"Hadi kalkkk! Yemek hazırladım. Kalkk!" yastığı Dilara'nın suratının ortasına attım ve yanımda ki diğer yastığı aldım kafamın altına.

"Kalksana kızım! Yemek hazırladım diyorum kalkk!" üstüme atladı ve zıplamaya başladı. Üstümden hızla ittim onu. Kapıda Fatih'i görünce diğer yastığımı da ona fırlattım. Beklemediği için karnına gitti yastık.

"Bana ne atıyorsun be! Sanki birşey yaptık." söylene söylene odadan çıktı.
Dilara odamın perdelerini açarken güneş ışınları girdi odama. Odanın perdeleri krem rengi ama kendi odamın perdeleri siyah olduğu için içerisi karanlık oluyor odamın en sevdiğim yanıda bu. Sabah da rahatça uyuyabiliyorum. Normalde olsa uyandığım zaman bir daha uyuyamam.

"Hadi kalk hemen masaya gel." odadan çıktı. Kesin Adnan bunu aradı yoksa mal gibi gelip de bana kalk yemek yiyeceğiz demezdi. Salaklık edip hayatını tehlikeye sokmaz yani.

Üzerime dizlerime gelen ince bir hırka giyindim ve lavaboya gittim.
Elimi yüzümü yıkadım ve odama çıktım. Ayağıma evde giyindiğim terliklerimi geçirdim ve mutfağa indim. Terliksiz dolaşamam evde. Rahatsız hissediyorum kendimi.

Fatih masayı silip sürmüş bile.
"Ayılığını her zaman ki gibi göstermişsin. Ekmeğide ağzına üçlü beşli götürmüşsün. Bence onu yedi yapta ölmen kolaylaşsın." önündeki koca ekmeği elime alarak kopardım. Fatih ağzını bitiremediği için hala bana laf söyleyememişti. Dilara çayımı doldururken ben salatadan yiyordum.

"Lokmalarımı mı sayıyorsun? Ne biçim ev sahibisin misafire böyle mi yapılır?" ağzımdan koca bir hah çıktı.
"Bir daha buraya geldiğinde benim odam da kalırsan o zaman göstericem sana iyi bir ev sahibini. Misafire nasıl davranılır göreceksin." onun önündeki peynire sertçe bastırdım ve ağzıma attım. Korkuyla yutkunurken Dilara'ya baktı.

"Ne abarttın be Melis. Altı üstü bir yatağında yattı. Sende hemen korkma Fatih."
Dilara hem onu hem beni azarlarken kendimi onun çocuğu onuda Fatih ve benim annem sandım.
"Hadi yemeğini çabuk ye." bunu demesi de bu teorimi kanıtladı. Kendisini annem mi sanıyor cidden?

Çatalımı sertçe tabağımın kenarına koyduğumda o da ellerini masaya koyarak birleştirdi.
"Doğruyu söyle seni Adnan aradı değil mi?" nefes verdi ve suyundan bir yudum aldı.
"Evet yemeğini hemen yemeni sonrada hazırlanmanı istedi. Seni almaya gelecekmiş." neşeyle söylediği şeye bende cırlayarak karşılık verdim. Tabi Fatih'inde ah siz kızlar demesine de gözlerimi devirmiştim.

Dilara'nın verdiği haber karşısında benim karnım hemen doymuştu.
Hızla merdivenlerden çıkarken misafir odasından gelen telefonumun sesini duydum. Koşarak ya da siz buna uçarak diyin telefonuma ilerledim.

Aşk YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin