29. Bölüm: Herkes ona Yakışıklı Yalancı derdi!

42 11 36
                                    

İçeri girdiğimde vücudumda devasa bir sıcaklık vardı. Tenimde katlanılmaz bir acının çığlıkları vardı sanki. Ama umursamıyordum. Gözlerimdeki yaşlara engel olmaya çalışarak bağırmaya başladım

"Derin ne olur cevap ver! Yalvarırım ses çıkar bir şey de!" dedim ve ileri doğru bakmaya başladım. Ses yoktu...

"Watt çık dışarı! Orada olsa çoktan görürdün!" bu ses sanırım Mark'a aitti.
Ama benim cevabım oldukça basitti.

"Eğer onun canını yakan alevler benim canımı da yakmazsa ben rahat uyuyamam. Kendimi affedemem!" diye bağırdım. Bir süre hiç bir şey yapmadan alevlerin tenimi yakışını hissettim. Bir de acıyı...

"Onu buldum!" diye bağırdı Rowan. Bu sesi duymamla yerimden fırladım ve koşarak dışarı çıktım. Ben daha güzel yüzünü bile göremeden boynuma dolanan kollarını hissettim.

"Anıl! Çok korktum. B-Ben..."

"Geçti güzelim, tamam mı geçti? Ona bedelini en ağır şekilde ödeteceğim. Damarlarımda onunla aynı kan dolaştığı için kendimden utanıyorum. Bunları sana yaşattığım için özür dilerim. Seni böyle bir şavaşın içine sürüklediğim için özür dilerim"

O sırada Mark ve Rowan'ın beni sinir eden gülüşme sesleri duyuldu. Tabii nedenini çok iyi anlıyordum. Kim bir  çete liderinin ve aynı zamanda koskoca yıldırım lordunu bu şekilde görebilme imkanı bulabilirdi ki?

"Öhöö öhöm!.." dedim onları uyarırcasına.

"Özür dilerim majesteleri" dedi Mark sırıtarak. Daha sonra Derin'i bıraktım ve küçük bir sihir kullanarak alevlerin üzerinde küçük bir bulut oluşturup onları söndürdüm.
Daha sonra herkesin yanımızda belirdiğini fark ettim.

"Aaa... ne olmuş burada?" dedi adamlardan biri eli ile ağzını kapatarak. Bu adam biraz önce Işık Lordu'nun yanında duran adamdı.

Yerimden kıpırdamadan tenezzül etmeden üstüne en az 50000 kilovatlık bir yıldırım gönderdim.

" Ah!...Yıldırım çarptırdı bana gördünüz mü?" dedi adam karnını tutarak.

"Yıldırım çarpmadı Anıl Karataş çarptı ve eğer bu şekilde devam edersen vücudunda kırmızıdan başka renk göremeyene kadar döverim seni ve öldürmem... sadece acı çekersin..." dedim sırıtarak daha sonra kalabalığa döndüm ve "Herkes eğlenmeye devam etsin" diye bağırdım.

Aradan biraz zaman geçtiğinde her şey normale dönmüştü. Biz de hep birlikte sohbet etmeye başlamıştık.

Derin Atacan

"Biraz daha anlat Fatih lütfen" dedim gülmekten ağrıyan karnıma aldırmayarak.

"Sihir okulundayken Watt'in lakabı neydi biliyor musun?" dedi sırıtarak. Daha sonra araya Rowan'ın gülüşü girdi.

"Sakın Mark! Kes sesini!" dedi Anıl yarı güler bir ses tonuyla. Bu hali beni de eğlendiriyordu ve Fatih de tahmin ettiğim üzere susmamıştı.

"Herkes ona Yakışıklı Yalancı derdi"

"Neden?" diye sordum merakla. Çok garip bir lakaptı bu. Nedenini oldukça merak etmiştim.

"Okulda bütün kızlar peşinde olduğu için her birine farklı bir yalan uydururdu oradan kaldı. Hatta biri şöyleydi: Kızın birine kendini hasta olarak tanıtmış kız bunu öz hastası sanıyordu. Yani sizin deyiminizle akıl hastası ya da seri katil olarak tanımlanabilir" dedi tekrardan gülmeye başlayarak.

"Sonra ne oldu?"

"Bence bu kadar yeter" diye araya girdi Anıl. Sanırım sırlarının açığa çıkması hoşuna gitmemişti. Ama ben eğleniyordum ve eğlencemi bozmaya niyetim yoktu.

Yakışıklı YalancıWhere stories live. Discover now