17. Bölüm: Aşığım lan! Çok aşığım hem de çok!

58 15 43
                                    

Bunu ona yapmayacaktım. Hala gözleri korku doluydu. Islak gözleri korkuyla büyüdü. Yanına yaklaştım ve o küçük kızı kendime çektim. Bu korkuyu bile ona yaşatmak istemiyordum. Artık kendini tutmuyordu ve ağlamaya başlamıştı. Daha sonra iğneyi sıkan parmaklarımı yavaşça ileri doğru götürdüm.

İğneyi önce kızın eşofmanına  batırdım ve tekrar çıkartıp kendi bacağıma sapladım. Kız bunu anlayınca şaşkın gözlerle bana bakmaya başladı ve ben o an sadece vücuduma giren sıvıyı hissettim.

"Aferin canım kardeşim" dedi Arwin sinsice sırıtarak.
"Şerefsizsin sen!" diye bağırdım. Daha sonra çocuğu kolundan sertçe çekerek tekrar yerine oturttu ve tekrar bana döndü.

"Gelelim sıradakine... "

"Ne istiyorsun lan daha?!" 

"Merak etme bu son... Senin gözlerinin önünde bazı şeyler olacak ve sen de buna ses etmeyeceksin"

"Ne gibi şeylermiş onlar?"

"Örneğin bu gördüğün çocukların öldürülmesi gibi..."

"Sakın! Eğer onlara dokunursan..."

"Hiç bir şey yapamazsın çünkü dünyalı kıza aşıksın!"

"Aşığım lan! Çok aşığım hem de çok! Eğer ona dokunursan seni gebertirim. Bana yap! Kimseye dokunma!"  diye bağırdım kendime ve sinirime engel olamayarak.  

"Emin misin? Dünyalı bir kız için mi yapıyorsun bunları?"

"Hiç olmadığım kadar eminim. O dediğin dünyalı kız benim her şeyim ve eğer ona zarar verirsen..."

"Anladık. Zaten çok korkuyordum senden. Tamam o zaman gözlerini kapa" dedi sinsice sırıtarak. Ona güvenmiyordum. Bu yüzden gözlerimi kapatıp kapatmamakta emin değildim. Sanırım bunu anlamış olmalı ki elindeki çakıyı çocuklardan birinin boğazına dayadı. Bu çok hızlıydı.

"Dur! Yapma... Tamam" dedim ve çaresizce gözlerimi kapattım. 

Aradan birkaç saniye geçmişti ki kafama aldığım darbeyle açık bile olmayan gözlerimin karardığını hissettim. 

Derin Atacan

"Derin bu adamlar kim?" dedi Asya elindeki silahı doğrulttuğu adamlara bakarak. 

"B-Bilmiyorum" dedim yutkunarak.

"At silahı yere yoksa ölürsün" dedi kalın sesiyle. İri cüssesiyle oldukça güçlü görünüyordu. Korkuyla ellerimi havaya kaldırdım. Asya da öyle yapmıştı. 

Anıl sana ihtiyacım var... Neredesin? Beni neden bıraktın? Keşke şu kapıdan içeri girsen ve kurtarsan bizi... Gözlerine yeniden baksam...  Gülüşüne yeniden baksam...  Yeniden aşık olsam...

"Derin aptal mısın? Düştüğümüz duruma bak! Sen sırıtıyorsun" diye fısıldadı Asya.

"Kes sesini konuşma!" 

"Ya sabır!" Adam bunu duyunca Asya'nın yüzüne sert bir yumruk geçirdi. Ne yaşadığımı ve neye şaşıracağımı şaşırmıştım. Sadece çığlık atmakla yetindim. Asya ise kahverengi gözlerini açmakta bile güçlük çekiyordu. Çok ama çok korkuyordum. Burnundan akan kanlar bana müthiş bir korku veriyordu. Normalde böyle şeylerden asla korkmazdım. Ama bu sanki farklıydı...Öylece bekliyorduk. Hiç bir şey yapmıyorlardı. En sonunda "Emredersiniz" diye bir ses geldi. Ne olduğunu anlamıyordum. 

Tıpkı geldikleri gibi sessizce çıkıp gittiler. Ellerim zangır zangır titrerken elime telefonumu aldım. Anında Ali'yi aradım. Neyse ki bizi yalnız bırakmamıştı. Hemen gelmişti. 

Yakışıklı YalancıOù les histoires vivent. Découvrez maintenant