16. Bölüm: Hangi adamın ikinci yumruğuma dayanabilir?

83 16 76
                                    

Gerçekten gitmişti. Ben şimdi ne yapacaktım? Anıl olmadan nasıl yaşayacaktım? Aniden yere çöktüm ve ağlamaya başladım. Ne benimle ağlayan vardı ne de beni teselli eden, sadece Anıl vardı ve o da gitmişti. 

Hiç kimsem yoktu. Hemen telefonumu elime alıp Asya'yı aradım. 

"Alo? Nasılsın canım?" dedi her zamanki neşeli sesiyle. 

"B-Ben kötüyüm..." dedim yutkunarak. 

"Ne oldu sana? Neredesin? Anıl nerede?" 

"O... gitti. Beni bırakıp gitti. Artık benim yaşamak için bir sebebim var mı?"

"Derin ne olur bekle. Beni bekle ben geliyorum" dedi ve aniden kapattı. Sadece sessizce ağlamak istiyordum. Saatlerce hiç durmadan ağlamak. En kötüsü de neden gittiğini bilmemekti. Başım dönüyordu. Ama yıkılmak istemiyordum. Bu yaşamın başındaki Derin değişmişti. Artık yeni bir Derin vardı. Kimseye ihtiyacı olmadan yaşayan güçlü kız yerine sevgiye muhtaç ve Anıl olmadan yaşayamayan bir kız gelmişti. Bu kızı kabullenmem kolay mıydı? Ya da diğer kıza gitme demek ne kadar zordu? 

"Aç kapıyı! Derin!" diye bir ses duydum. Sanırım bu ses Asya'nın sesiydi. Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim ve içinde neşem ve ruhum olmayan bedenimle kapıya gittim. Kapıyı açtığımda Asya direk boynuma atladı. 

"Derin ne oldu? Anıl nereye gitti?" Ardından Fiko da bana aynı soruları yöneltince cevaplamak zorunda kaldım.  Birlikte salona geçtik ve ikisi de boş gözlerle bana bakmaya başladı. 

"A-Anıl..." dedim yutkunarak. "Gitti" diye ekledim tek solukta, karşımdaki boş koltuğa bakarak. 

İkisinin bakışları birbirini buldu ve "Ne!" diye bağırdılar aynı anda. 

"Yapmaz öyle şey. Başka bir yere gitmiştir" dedi Asya.

"Ben de öyle sanıyordum. Ama gitti" dedim güçlükle çıkan sesime meydan okuyarak.

"Nereye gittiğini söyledi mi?"

"Söylemedi Fiko. Söylese ben burada olmazdım" 

"Ben... ben gidiyorum" dedi ve ayağa kalktı. Demek işin içinde o da vardı. Anıl benden ne saklıyorsa o da biliyordu. 

"Nereye? Ne biliyorsun? Nerede Anıl?" dedim kolunu tutarak. 

"Anıl sana anlatmadıysa ben anlatamam. Bu yasak" dedi ve  gitti. O da Anıl'ın peşinden gitti. Bunlar nereye gidiyordu? Bizden ne saklıyorlardı? Daha sonra gözlerimin kapandığını hissetmeye başladım. İyi değildim. Ama dayanmaya çalışıyordum. Sanırım Asya'da ne olduğunu bilmiyordu. Ayakta duramıyordum. Sendelemeye başlamıştım. 

Anıl Karataş

"Watt yeter. Üzülme bu kadar geri gideceksin" dedi Rowan.

"Burada olduğum için üzülmüyorum. Kesin ağlıyordur şimdi. Ya bayıldıysa ya kafasını bir yere vurduysa ya yanında kimse yoksa, Rowan ben geri gidiyorum" dedim ve ayağa fırladım. Ama kalkmama izin vermedi ve kolumu tuttu.

"Gidemezsin! Ne diyeceksin ona?" 

"En azından iyi olduğunu bilmem lazım. Yaşayamam. Ona bir şey olursa yaşayamam. Bırak gideyim" 

"Ama görünmez olarak gideceksin. Başka türlü olamaz" 

"Sağ ol Rowan" dedim ve tekrardan eve geldim. Yavaşça içeri girdim ve kapıya yaslandım. 

Derin'i üzgün görmek beni mahvediyordu. Şuan tam karşımdaydı ve karşımda olduğu halde ona sarılamamak, dokunamamak, kokusunu içime çekememek...

Yakışıklı YalancıWhere stories live. Discover now