45.

8.3K 543 33
                                    




Kollarının arasında tuttuğu genç adamın yüzünde dolaştırdı gözlerini.

Okyanusu taşıdığı gözleri yeni uyandığı için kızarmış, şişmişti. Yüzü ise sıcakladığı için kızarmıştı. Şu anda olduğundan daha çekici geliyordu gözüne. Saatler önce banyoda yorucu geçen küçük bir aktivite yaşamışlardı. Ama şimdi  erkekliğinin onu düşündüğünde bile arsızca tepki vermesi inanılmazdı.

"Ne düşünüyorsun?" Tufan, ahlaksız görüntülerden kurtulmak için birkaç saniye yumdu gözünü.

"Sanırım acıktım." Onun aklından geçen çok daha farklıydı.

"Saat gecenin üçü." Kollarından birini belinden ayırıp alnına dökülmüş saçlarına daldırdı. "Aşağı insek herkesi uyandırırız."

"Aslında daha iyi bir planım var."

"Neymiş?" Saçlarındaki eli yavaşça sakallarına kaydığında avuçlarına bırakılan hoş hisle gülümsedi.

"Lise zamanında gittiğimiz bir çorbacı var. Çok güzel işkembe çorbası yapar."

"Kelle paça?"  Tufan, onun bu hevesli haline gülümsedi.

"Eline su dökeni bulmazsın." Hevesle yataktan doğruldu. Acıkmıştı hem banyodaki aktivite yüzünden hem de hala yol yorgunluğunun verdiği his yüzünden.

"Açık mıdır?"

"Muhtemelen." Çıplak göğsü dışardan yansıyan ışığın altında elmas gibi parlıyordu. Gerindiğinde keyifli bir mırıltı döküldü dudaklarından.

"Hadi gidelim. İki kâse içerim." Eğilip Tufan'ın dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı. Geri çekildiğinde belinden tutulup adamın göğsüne düşürüldü. "Ne yapıyorsun?"

"Boşver yemeği. Karnımızı başka şekilde doyuralım." Bakışları dudağına düştüğünde, Baran karnındaki edepsiz kelebekleri hissetti.

"Olmaz." Hızla doğrulup banyoya girdi. "Kendimi doyumsuz sanırdım. Adam iki saat önceki aksiyonu hatırlamıyor herhalde."

"Seni duyuyorum." Yanakları kızarırken hızla musluğu açtı.

On beş dakikada hazırlanıp evden çıktıklarında evin önünde bekleyen taksiye bindiler. Baran, daha keşfedemediği şehrin karanlığını izlerken büyülenmeden edemedi. Urfa güzel şehirdi.

Hem eski yapıları hem de insanları ve temizliği ile göz dolduruyordu. Ara ara atıştıran kar ise şehri daha bir güzel kılıyordu.

Taksi küçük bir dükkânın önünde durduğunda Tufan ödemeyi yapmış ve yanında eski bir han bulunan dükkâna ilerlemişti. Baran kaldırıma konulmuş masalar da kendi aralarında konuşan gruba kısa bakış attı. Caddedeki sessizlik onların keyifli muhabbetiyle lekeleniyordu.

"Tufan?" Kırklı yaşların sonlarında olan adam dükkânda elindeki tepsiyle çıkarken gördüğü genç adamla gülümsedi. "Eşek sıpası! Otur otur geliyorum." Yüzüne hoş bir gülümseme oluşurken oturan gruba elindeki tepsiyle ilerlemişti.

"Neredesin sen?" Yanına yaklaşan adamla gülümserken adamın uzattığı elini sıkmıştı. "Nasılda büyümüşsün?" Masaya oturduklarında Baran'a kısa bakış attı. "Hoş geldin sende."

"Hoş buldum."

"Seni buralarda tekrar görmek varmış demek." Ellerini oğlanın geniş omuzlarına koydu. "Liseyi yarıda bırakıp gidince dönmezsin sanmıştım."

"Demek ki şimdi nasipmiş."

"Hayırlısı olsun evlat. Annenle aran nasıl?" Beyazlaşmış saçı, yılların izini taşıyan sakalsız yüzü, genç adamı yeniden görmenin mutluğuyla gülümsemeyle aydınlanmıştı.

"Şükür iyi, bir sıkıntı yok." Yüzü ifadesiz, kelimeleri ise hissizdi. Baran onun bu mesafeli halini ne kadar az gördüğünü düşündü. Sanki iki farklı Tufan var gibiydi. Başkalarına karşı soğuk ve mesafeli olan adam. Bir de kendisine baktığında gözlerinde yangınlar başlatan adam.

"Annen sürekli seni anlatır. Hep okulundan ve maçlarından bahseder." Gözleri gururla parladı. "Herkes babanla gittiğinde seni daha da kötü durumlarda beklemişti. Ama sen kim olduğunu, babanın nasıl bir adam olduğunu gösterdin." Tufan sadece başını sallamış ve hafif gülümsemişti.

"Eee, ne yer içersiniz? Taze, sıcacık kelle paça var. Yanında da fırından yeni gelen sıcak pide?" ikili onaylarken hızla doğruldu yerinden. "Tekrar hoş geldin." Sırtını sıvazlayıp dükkâna döndü.

Tufan ona merakla bakan okyanus gözlü oğlana döndü. Hayatı hakkında meraklı olduğunu anlamamak zordu. "Yemekten sonra sana bir şey göstermek istiyorum." Bu sonra konuşalım mesajıydı aynı zamanda.

Çorbalar masaya bırakıldığında. İkili sessizlik içinde içtiler çorbaları. Tufan'ın anlattığı kadar iyi bir çorbaydı. Adamın kendi elinin tadı olmalıydı, çünkü hayatında daha önce bu kadar iyi bir çorba içmemişti.

Sıcak ekmekle tadı daha bir güzeldi. Yemek yenilip kalktığında adamla vedalaşıp sessiz sokakları adımladılar. Ara ara dar sokaklara giriyor bazen de geniş caddelerde yanlarında geçen araçların gürültüsüyle yol alıyordu.

Tufan bulduğu boş taksiyi durdurup adresi verirken Baran karanlığın verdiği avantajla adamın elini tuttu. Ona dokunmadan durmak zordu.

Araç şehrin dışında yüksek ağaçlı bir parkın önünde durduğunda bu sefer ücreti ödeyen Baran olmuştu. İkili toprak yolu yavaş yavaş yürükken etrafı aydınlatan sokak lambasının güçsüz ışığından faydalanıyordu.

Yolun sonu yüksek bir tepede son bulduğunda Baran derin bir soluk bıraktı. "Ne yolmuş, yürü yürü bitmedi."

Tufan omuzlarından tutup önüne döndürdüğünde gördüğü manzarayla soluğu kesildi. Urfa ayaklarının altındaydı. Şehir tüm ışıltısı ve görkemiyle gecenin içinde parlıyordu.

Etrafa konulmuş bankın üzerine oturduğunda gözleri hala manzaradaydı. Köşede yeni fark ettiği bir minibüs ve minibüsün önünde oturan birkaç kişi vardı.

"Burası geceleri ışığın en az olduğu yerdir." Elleriyle gökyüzünü gösterdi. Başını kaldırdığında gördüğü onlarca yıldızın gölgesi gözlerine düştü.

"Çok güzel."

"Öyle." Yanlarına gelen adamdan iki çay isterken sessizlikte izlediler eşsiz manzarayı.

"Neden liseyi yarıda bıraktın?"

"Babam ve annem boşanmıştı. Babam çok hastaydı, biri yanında olmalıydı."

"Nasıl bitirdin sonra?"

"Kısa süre sonra bir dilekçe yazdım ve okulumun nâkilini istedim. Gerekçem olduğundan kısa sürede transferim kabul edildi. Ayrıca notlarımda iyiydi."

Omuz silkti umursamazca. Yıllarca zorluk yaşamışlardı babasının eski dostları olmasaydı eğer şimdi başka yerlerde başka şekillerde olurdu belki.

"Sen çok güçlü bir adamsın." Tufan ellerini kaldırıp yanağına koydu. Gözleri hafif kısıldığında, Tufan'ın yanan harelerine baktı.

"Senden daha güçsüz olduğum kesin" Alnıyla eşeledi alnını. Arkada duran insan yığınını umursamadı bile.

Baranın gözleri dudağına kaydığında gülümsedi. Baran'a bu kadar kısa sürede alışmak inanılmazdı. İnanılmaz olan diğer şey ise kendisini düz olduğuna inandıracakken bu adama tutulmasıydı.




Sevgili Urfalılar, gerçekten böyle yerler  var mı bilmiyorum. Bu yüzden bana böyle bir yer mi var demeyin kdkdkdkdldlkd

Hiç Urfa'ya gitmedim. Tamamen uydurma bu yerler.
Öpüldünüz💜

𝐓𝐔𝐅𝐀𝐍| 𝐁𝐱𝐁Where stories live. Discover now