YERALTI CEHENNEMİ

By Mervelien

189K 10.9K 6.3K

"Geceleri geleceğim sana," diye devam etti konuşmaya. "Geceleri seveceğim seni. Beni asla göremeyeceksin." Sa... More

YERALTI CEHENNEMİ
Tanıtım Videosu
1. KADEH
2. RUHAN
3. RUZENİN
4. "KALARATLİ"
5. "LEİLA"
6. "HELLHEİM"
7. "GEÇMİŞ"
8. "JÖRMUNGANDR"
9. "VAROLUŞ"
10. "HİSLER"
11. ''FREYA''
12. ''ZİNCİRLER''
13. ''LİLY''
14. ''POSEIDON"
16. "KARANLIK"
17. "GÜL TOHUMU"
18. "BAŞLANGIÇ"
19. " GERÇEKLER"
20. "MÜHÜRLÜ RUH"
21. "KAYBOLUŞ"

15. "FENRİR"

2.4K 266 93
By Mervelien

15. BÖLÜM
"FENRİR"

"Seni özledim kardeşim..."

Zaman durmuş gibiydi. Boğuk sesin özlem dolu tınısı tüylerimi diken diken etmişti. Yumduğum gözlerimi açtığımda karanlığı aydınlatan bir çift kehribar rengine sahip gözlerle karşı karşıya geldim.

Bedenini göremiyordum, fakat gözleri bile mağarayı aydınlatmaya yetecek kadar aydınlıktı.

''Değişmişsin,'' dedi ilk kez sesini duymama rağmen yabancı gelmeyen sesin sahibi. ''Hemde çok.''

Ne söyleyeceğimi kestiremiyordum. Sadece karşımda abim olduğunu bildiğim biri duruyordu ve ben sadece susmak zorunda hissediyordum kendimi.

"Gözlerin çok soğuk bakıyor. Bir yabancı gibi Hel..."

Ona bir yabancı gib hissettiğimi söylemek istiyordum ama konuşacak kadar güçlü değildim. Yanıma yaklaştıkça sıcaklığını hissediyordum. Alnını alnıma yaslayan bedenden ürkmek yerine öylece durdum. Boğazıma düğümlenen yumrular yüzünden tek kelime bile edemiyordum. Gözümden damlayan yaşlar yanaklarımdan çeneme doğru akıyordu.

Kirpiklerimin arasından gözlerine baktığımda yanaklarımı okşamaya başladı. Göz yaşlarım bu sefer onun parmaklarından aşağı doğru kayıyordu.

"Ağlama miniğim," dedi sessizce. "Ağlama..."

Dudaklarımı birbirine bastırıp hıçkırıklarımı bastırdım.

''Gitmeliyiz,'' dedi alnını başımdan çekerken. ''Try birazdan burada olur.''

Cevap vermek yerine usulca başımı salladım. Kendime gelmek için bir kaç kez derin nefesler aldım.

Boğazımı temizleyip karanlıktan dolayı sadece gözlerini gördüğüm bedenin etrafında dolandım. Ayağım yerde dolanan zincirlere çarpınca ayağım takıldı. Yere düşeceğim sırada kolumu kavrayan güçlü eller sayesinde yere düşmekten kurtulmuştum. Kendimi toparlayıp çekingen bir ses tonuyla konuştum.

''Zincirleri nasıl kırmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok.''

Bileğimden kavradığında zincirlerin çıkardığı ses mağarada yankılandı. ''Bana yaklaş Hel.''

Söylediğini yapıp bileğimden tutan eline dokunarak ona doğru yaklaştım. Kalın ve sıkı zincirlerin bileğini kapladığını fark edince içimde taşan öfkeye hakim olamadım. Gözlerimi yumup açtıktan sonra derin bir nefes aldım.

''Zincirin kilit kısmını bulup yakman gerekiyor.

''Etraf çok karanlık bu yüzden önümü bile göremiyorum,'' dedim isyan ederek. ''Bunu nasıl yapacağım.''

Dışarıda duyduğum bağırış ve acı dolu çığlıkların artıyor oluşu beni daha çok korkutuyordu. Saçlarımı sertçe çekip savurduğum sırada Fenrir'in gergin sesini duydum.

''Zincirin kilidi sırtımda Hel. Onu çıkarman için arkama geç ve sadece dokun.''

Zincirin kilidinin sırtında oluşunu tuhaf bulmuştum. ''Ne demek istiyorsun?''

''Buradan kaçıp kurtulmamı engellemek  için kilidi büyüyle sırtıma işlediler.''

Söylediğini kavrayamadım, fakat dediğini yaparak temkinli adımlarla bedenine dokunarak omuzlarını kavradım.  Avucuma değen sertlikle dudaklarımın arasından kaçan şaşkınlık nidasına engel olamadım. Eğer tahmin ettiğim şey doğruysa ona dokunup çıkarabileceğimi sanmıyordum.

''Sırtına sadece zinciri mühürlemekle kalmamışlar, tenine kilidi batırmışlar,'' dedim korku dolu bir sesle. ''Bunu çıkarabileceğimi sanmıyorum.''

''Kilidi çıkarmayacaksın. Ona dokunman yeterli.''

''Bundan emin misin,'' diye sordum endişeli bir sesle. ''Bunun bu kadar kolay olması tuhaf değil mi?''

''Kolay olacağını söylemedim,'' diyerek beni cevapladı. ''Sadece dokunmanı belirttim.''

''Bu şekilde gizemli konuşman beni ürkütüyor.''

Cevap vermeyeceğini anladığımda titreyen ellerime inat sırtında bulunan kilide dokundum. Kilidin tenine yapışan kısmına yavaş bir şekilde temas ettiğinde Fenrir'in dudaklarından dökülen anlamsız cümleleri anlamaya çabaladım, fakat uğultulardan dolayı hiçbir şeyi kavrayamıyordum.

Ona soru soracağım sırada sol kolumdan başlayan acı tüm bedenime yayıldı. Acıyı iliklerime kadar hissediyordum. Benimle birlikte Fenrir'in çığlığı mağarayı inletti. Gözlerim kararmaya başladığında gözlerimin önüne gelen karartı ile beraber vücudum uyuştu.

*
''Acılar içinde geçen her gün için ölmek isteyeceksin Fenrir.''

Karanlığın içinde yankılan sesin sahibi kimdi bilmiyorum, fakat alaylı sesi  kulağa oldukça ukalaca geliyordu. Etrafımı net görmeye başladığımda nerede olduğumu anlamak için etrafıma baktım. Tanıdık gelen duvarlarlar birlikte mağarada olduğumuzu fark ettim.

Dumanların arasında kırbaçlanan kurdu görmemle birlikte kanım dondu. O kişinin kim olduğunu biliyordum. Dev cüssesine rağmen onu saran zincirlerden kurtulamıyordu. Oraya doğru koşmak istesem bile önümde duran duvar yüzünden ilerleyemiyordum.

''Fenrir,'' diye fısıldadım sessizce.

Gözleri kırmızıya döndüğünde etrafına baktı. Beni duyduğunu düşünmüştüm, fakat yanılmıştım. Dişlerinin arasından hırladığında bedeni geriliyor, zincirleri kırmak için büyük çaba sarf ediyordu. Kendini zorladıkça zincirler bedenini sarıp onu boğuyordu. Karşısında duran iri yapılı kel adam onun çabalarına gülüyordu. Fenrir'e yaklaşıp çenesini kavradı.

''Bize Hel'in yerini söylersen bu acıya katlanmak zorunda kalmayacaksın.''

Fenrir hırladığında karşısında duran adam sinirlenip yanında duran adamın elinde ki kırbacı genişletip Fenrir'e doğru salladı. Acı içinde uluyan Fenrir ile birlikte tüm bedenim titremeye başladı.

Ona işkence çektirirken izlemek çok kötüydü. Gözlerimi yumup arkamı dönsem bile acı dolu haykırışı kulaklarımda çınlıyordu.

''Durun,'' dedim titrek bir sesle. ''Lütfen durun.''

Bu görüntüye daha fazla dayanamayacaktım. Önümde duran duvara vurmaya başladım ama hiçbir işe yaramıyordu. Kırbaçların sesi arttığında Fenrir'in solukları yavaşlamaya başladı.

Kurt formundan insan formuna dönmeye başladığında çığlıkları mağarada yankılandı. Beyaz teninden akan kan ve kara saçlarından yere damlayan ter damlalarını izledim. Üzeri çıplak olduğundan alt bölgesine bakamıyordum.

Elinde kırbaç bulunan adam sırtına bir darbe daha indirdiğinde elleri daha fazla bedenini taşıyamadı ve yere düştü. Adamın kahkahası artarken tırnaklarımı avuçlarımı kanatana  kadar sıktım.

"Hel nerede, küçük kurtçuk?"

Fenrir yerden kafasını kaldırıp kehribar rengi gözleriyle alaylı bir şekilde karşında duran adamı süzdü.

"Onu asla bulamayacaksınız!"

Gülmeye başladığında kırbaçın darbeleri sırtına hiç durmadan inmeye devam etti. Dizlerimin önüne çöküp duymadığını bilmeme rağmen yalvardım.

"Yerimi söyle Fenrir," dedim yalvarırcasına. "Lütfen yerimi söyle."

Kehribar gözleri yorgunlukla kapandığında nefesi kesilmişti. Kel olan adam çenesinden tutup saçını geriye doğru çekti.

"Hel'in yerini söylemediğin her gün bundan daha fazla acı çekmen için elimden geleni yapacağım."

Yorgun gözlerini açıp karşısında duran adamı daha fazla sinir etmek için gülümsedi. "Buraya her gün gelip kemiklerimi kırıp bedenimi kırbaçlasanız bile kardeşimin yerini size söylemeyeceğim."

Duvara sertçe yumruğumu geçirdim. "Lanet olası yerini söyle!"

Kel adamın gözleri karardığında dudaklarından anlamsız cümleler döküldü ve mağarayı kara bulutlar kaplamaya başladı. Fenrir, ne olacağını anlamış gibi bedeni gerildi ve gözlerini sıkıca yumdu.

Dumanlar çoğalıp Fenrir'in bedeninin içinden geçtiğinde kemiklerinin kırılma sesi bana bile geldi. Fenrir'in bedeni acıyla havaya fırlayıp yere çakıldı. Şok içerisinde siyah dumanların Fenrir'in kemiklerini kırışını izliyordum. Zinciler dumanlarla birlikte havaya kalkıp bedeni sardı.

Titreyen bacaklarım sonunda hareket ettiğinde bedenimden yayılan gücü hissediyordum. Gölgeler korkunç bir yüz ifadesi içerisinde Fenrir'e saldırırken onu saran zincirleri yakmayı hayal ettim. Sol göğsümden başlayan güç önümde duran duvarı parçalara ayırdı.

Beni hala göremiyorlardı, fakat ona saldıran dumanlar beni fark etmişti. İçlerinden biri suretini benden gizlemeye çalışacağı sırada çenemi sıkıp kaçmasına engel oldum. Fenrir'in bileklerine bağlanan zincirleri koparıp onun boynuna dolayıp nefes almasını engelledim. Diğer suretler dumanın arasından kaçmaya çalıştıkça diğer zincirlerde tek tek kopmaya başladı.

Fenrir'in sırtı yanmaya başladığında aynı acıyı kendi sırtımda hissettim. İkimizde acı bir şekilde bağırırken yerde uzanan Fenrir, gözlerimin içine baktı ve gülümsedi.

"Başardın küçüğüm..."

*
Kulaklarım uğuldamaya başladığında yerde uzandığımı fark ettim ve mağaranın içi aydınlıktı. Gözlerimi açıp etrafıma bakındım. Sol tarafımda uzanan Fenrir'i gördüğümde rahatlayarak derin bir nefes aldım. Yorgun bir gülümseme vardı suratında. Gözümden akan yaşı elini kaldırarak durdu.

"Başardın küçüğüm..."

İşte o zaman yeni idrak edebilmiştim zincirleri kopardığımı. Mağara aydınlandığı için yüzünü yeni görebilmiştim. Az önce rüyada korkudan yüzüne bakmak bile aklıma gelmemişti.

Gülümsemesine karşılık verdiğimde derin bir nefes aldı. Uzun kirpiklerinin arasında kehribar gözleri parıldadı. Beyaz tenine sararmıştı ama yine de oldukça yakışıklıydı. Sert çene hatları ve keskin bir suratı vardı. Saçları altın rengindeydi.

"Beni hatırlamadığını biliyorum," dedi yorgun ama eğlenceli bir sesle. "Bu yüzden abinin yakışıklı suratını ilk kez görüyormuşsun gibi övebilirsin."

Gülümsemem genişledi ve gözlerinin içine bakmaya devam ettim. "Övebileceğim kadar yakışıklı değilsin"

Kahkahası mağarada yankılandı ve uzandığı yerden doğrulup gülmeye devam etti. Omuzları çöktüğünde gülerken ağladığını yeni fark edebilmiştim.

Yerimde doğrulup yanına yaklaştığımda omzuma dokundum.

"Seni kırdım mı?"

Başını yerde kaldırdı. Bir süre öylece gözyaşları içerisinde gözlerimin içine baktı ve daha sonra dirseğimden tutup göğsüne çekti. Başımı okşamaya başladığında göğsü inip kalkmaya devam etti ve az önce kahkahaları yankılanan mağarada hıçkırıkları duyuldu. Titreyen ellerimi sırtına yaslayıp kabuk bağlamış yaralı sırtını ovaladım.

"Her gün," dedi kesik sesiyle. "Her gün olmayan tanrıya senin için dua ettim Hel."

Dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Olmayan tanrıya her gün yaşaman ve tüm bu karanlık olaylardan uzak kalman için dua ettim."

"Sen böyle acı çekerken," dedim kızgın bir sesle. "Mutlu olmam için nasıl dua edersin."

Başımı göğsünden kaldırıp çenemden tuttu. "Yaşaman için canımı verebilirim Hel."

İtiraz edeceğim sırada elini kaldırıp etrafına baktı.

"Buradan gidelim Hel. Senin için oldukça tehlikeli."

Konuyu kapatmak istediğini anladığımda şimdilik sustum. Ayağa kalkmak istediğinde tökezledi. Yürümekte zorlanacağını biliyordum. Uzun zamandır zincirlere bağlı kaldığını bilmek kendimden nefret etmeme sebep oldu. Kolundan tutup ayağa kalkmasına yardım ettim. Dudaklarımı birbirine bastırıp dolu gözlerimi mağaranın girişine çevirdim.

Fenrir'in bakışları üzerimdeydi, fakat ona bakmamakta ısrar ediyordum. Eğer gözlerine bakarsam hıçkıra hıçkıra ağlayıp beni affetmesi için yalvaracaktım ve bundan hoşlanmayacaktı.

Tüm yükünü omzuma vermediğini anladığımda belinden tutup kendime çektim. Bu şekilde yükünü bana vermek zorunda kalmıştı. Mağaranın girişine yaklaştığımızda seslerin olmayışı kaşlarımı çatmama sebep olmuştu.

Aydınlık yüzeyle birlikte Fenrir'in suratını daha net görebilmiştim. Onu incelerken Fenrir dişlerinin arasından hırladı. Baktığı yere döndüğümde karşımızda duran yaratıklarla adımlarım durdu. Hemen yanlarında diz çökmüş Klantus ve Poseidon vardı.

"Try," dedi, Fenrir nefretle. "Ölümün elimden olacağını söylemiştim."

Kel olan ve oldukça çirkin surata sahip olan adam öne doğru çıkıp önce bana sonra Fenrir'e baktı. "Yürümeye bile hali olmayan bir kurt beni korkutmaz. Hel'i avuçlarımın içine aldıktan sonra seni öldürmek için can atıyorum."

Fenrir dirseğimden tutup beni arkasına aldığında sırtında iz kalan ve hala kabuk bağlayan kırbaç izlerini daha yakında gördüm. Teninin her yerinde iz vardı. Temiz olan bir alan bile yoktu. Kabarık hale gelen yaralarına dokunduğumda Fenrir, gerildi, fakat karşısında duran adama doğru tüm nefretiyle haykırdı.

"Kardeşimin yanına yaklaşamadan kafanı gövdenden ayıracağım."

Try'ın kahkahası etrafa yayıldığında Fenrir'in omzunun üzerinden Klantus'un olduğu yere baktım. Try koparılmış olan elini gösterdiğinde tüm dikkatim ona yöneldi.

"Zamanında bir elimi sana kaptırdım Fenrir," dedi sinirle. "Bu sefer başımı kaptırmama niyetim yok."

Daha sonra elinde duran asayı yere vurduğunda siyah dumanlar etrafında dönmeye başladı. Fenrir'in bedeni titrediğinde olacakları biliyordum. Fenrir'in tüm kemiklerini kıracaklardı. İçimden taşan öfkeye engel olamıyordum.

Fenrir, bileğimi tutup bana bakmadan konuştu.

"Git buradan Hel. Onları oyalayıp kaçman için zaman tanıyacağım."

Bileğimi tutan elini çekip sırtında devamlı izi kalacak olan yaralara baktıktan sonra elini avucumun içine aldım. Yürüyecek hali bile yokken savaşamayacağını biliyordum. Onun önün geçip içimde yatan tüm öfkemle karşımda duran adamın suratına baktım. Etrafında suretli gölgeler gezerken içlerinden biriyle göz göze geldiğimde onunla karşılaştığımızı hatırladım. O da beni hatırlamış gibiydi. Çığlık atarak etrafında dönmeye başladığında Fenrir'in zincirlerden dolayı iz kalan bileğini okşayıp Try'ın üzerine doğru yürümeye başladım.

Fenrir'in bağırdığını duyuyordum, fakat gözlerimi karşımda duran yaratıktan alamıyordum.

"Ona acı çektirdin," dedim tehlikeli bir sesle. "Benim yerimi bulmak için her gün onu kırbaçlayıp kemiklerini kırdın."

Adımlarım durdu ve etrafında duran dumanlara acı çektirmek istedim ve başardım. Onlar çığlık atarak yaratıklara saldırmaya ve kaburgalarını parçalamaya başladılar. Try korkuyla bana bakarken gülümsedim.

"Seni öldürmek için çat atıyorum Try."

Yaratıkların kaburgaları parçalanırken çıkardıkları acı çığlıklar tıpkı Fenrir'in acı dolu haykırışları gibiydi. O anıları hatırladıkça nefretim daha çok çoğalmaya başladı.

Try elinde duran asayı kaldırıp üzerime doğru tüm kara dumanları saldı. Göğsüme doğru savrulan kara dumanlar canımı yakmak yerine bana güç verdi.

Try şaşkınlıkla bana bakarken yandan bir gülümseme belirdi dudaklarımın arasından.

Daha sonra göğsüme çarpan kara dumanlar aydınlanmaya ve denizin etrafında bulunan her şeyi savurmaya başladı. Try kaçmaya çalışıyordu, fakat kaçamıyordu. Işık büyüdükçe başımı geriye doğru savurdum ve tüm gücümle haykırıp içimde büyüyen gücü Try'ın üzerine savurdum.

Ona çarpan güç ile kaburgaları parçalanıyordu. Bu hissi Fenrir'e yaşattığı için onun on kat daha acı çekmesini istedim. Ona yaklaşmaya başladığımda gözleri büyüdü.

"Ona böyle acı çektiriyordun değil mi?"

Sorduğum soruya cevap vermeyince daha çok sinirlendim. Elimi kaldırıp havada döndürüp asasını parçalara ayırdım.

"Onu az önce öldüreceğini söylüyordun," dedim kin dolu bir sesle. "Ama şimdi ölecek olan kişi sensin."

Havada asılı kaldığından onu kendime doğru çekip yanıma yaklaştırdım. Yüz yüze geldiğimizde çenesini sertçe kavrayıp tırnaklarımı tenine geçirdim. Ensemden koluma dolanan yılan çenesini kavradığım Try'ın yüzüne yaklaştıkça çığlığı kulaklarımı sağır edecek türdendi.

Yılan tısladığında bana yalvarıyordu.

"Lütfen affet beni Hel, sana yalvarıyorum canımı bağışla."

Siyah ve beyaz yılan bana doğru baktığında kaşlarımı çatıp yılanın gözlerinin içine baktım.

"Benim ne zaman tereddüt ettiğimi gördün."

Yılan ne söylemek istediğimi anladığında ağzını açıp dişlerini Try'ın boynuna geçirdi. Gözlerini yumup çenesini daha çok sıktım.

"Aileme zarar veren herkesin sonu senin gibi olacak."

Yılan boynuna dolanıp nefesini kesene kadar boğmaya başladı. Fenrir'in yapma diyen sesini duymama rağmen umursamıyordum. Şuan benim için önemli olan tek şey sevdiğim insana zarar veren bu yaratığın ölmesiydi.

"Acı çekiyor musun," dedim yılanın derisini okşarken. "Daha çok acı çekmeni sağlayacağım."

Ağzından köpükler çıkarken gülmeye başladı. "Görmek istediğimiz Hel'i bize gösteriyorsun. Sen dünyanın kurtarıcısı falan değilsin..."

Köpükler çoğalmaya başladığında gözleri kaydı. Nefesi kesilmesine rağmen gülümsemeye devam etti. "Sen ölümü çağırıyorsun."

Afalladığımda benimle birlikte boynunu saran yılanda duraksadı. Gözlerimin içine bakarken zafer kazanmış gibiydi.

"Sen asla iyi biri olamayacaksın Hel. Öfken sevdiklerini bile kurtarmaya yetmeyecek."

Geri geri gittiğimde ayağım taşa takılıp yere düştüm. Ellerime batan deri dikenler canımı acıtmıyordu. Yılan dişlerini son kez Try'a geçirdiğinde gözleri kapandı ve bedeni yere serildi. Siyah beyaz yılan işini bitirdiğini anladığında sürünerek yanıma gelip bileğime dolandı.

Gözlerinin içine baktığımda gözlerimin rengini yeni fark etmiştim. Tıpkı güneşin doğuşu gibi turuncu ama aslında kızılımsı bir renge bürünmüştü. İşte o zaman Try'ın benim için neden o cümleyi kurduğunu anlamıştım.

"Ben birini öldürdüm," dedim titrek bir sesle. "Ben az önce birinin canını aldım ve bunu yaparken zevk aldım."

Yılan bana bakmaya devam ederken başını dizime yasladı ve gözlerini yumdu. İşte o zaman bir ses duydum. Kulaklarımın o sesi işitmesiyle birlikte tüm bedenim titremeye başladı.

"Seni yeniden görmek güzel Ölümü Çağıran Hel..."


BÖLÜM SONU

INSTAGRAM: Mervelien

VOTE VE YORUM YAPMAYI LÜTFEN UNUTMAYIN!! 💕

SEVİLİYORSUNUZ.

Continue Reading

You'll Also Like

46.5K 2.2K 29
#yalicapkini #afrasaracoglu #mertramazandemir #seyfer #antepli
46.6K 4.2K 32
Beş asırdır kayıp olan Ay ve Yıldız Prensesleri yeniden Gökyüzü'ne dönerler. Başlarına ne geldiğini kendileri dahil kimse bilemez. Kayıp hatıralar ye...
21.6K 3.3K 7
abilerim kurgusu, erkek versiyon. Bu kurgu reenkarnasyon içerir! 🐈⬛ Deniz'in, Egemen olarak yeniden doğduktan sonra hayalinde ki resme kavuşma hikay...
38.6K 4.3K 61
Taylan, on dört ciltlik bir fantastik romanın son cildini bitirince büyük bir hayal kırıklığına uğrar ve ufak bir sinir krizinden sonra geçirdiği ufa...