YAKALA BENİ (devam edecek)

By haleythedevil

296K 23.2K 4.2K

Erkek egemen iş dünyasında kendine yer açmaya çalışan hırslı ve başarılı bir iş kadını Bade Aslım Aslan'ın, n... More

prolog
karakterler
bölüm bir
bölüm iki
bölüm üç
bölüm dört
bölüm beş
AÇIKLAMA&İLERİDEN KESİT
bölüm altı
bölüm yedi
bölüm sekiz
bölüm dokuz
bölüm on
bölüm on bir
bölüm on iki
bölüm on üç
bölüm on dört
bölüm on beş
bölüm on altı
bölüm on yedi
bölüm on dokuz
bölüm yirmi
bölüm yirmi bir
bölüm yirmi iki

bölüm on sekiz

9.4K 1K 204
By haleythedevil

"Yok artık!"

Bade, yaptığı salatayı karıştırırken Sinem'in tepkisine hafifçe gülerek karşılık verdi, "Ben de aynen böyle söyledim." dedi, salata kasesini masaya koyup Sinem'e döndüğünde arkadaşının tatlı kahve gözlerinin şaşkın şaşkın kıpraştığını gördü. Bugün plajda Atabey ile olan karşılaşmalarına şaşıran tek kişinin Bade olmadığı belli oluyordu. Atabey'in uzun açıklamasından sonra Bade ne diyeceğini bilememiş, sonra çok olgunca bir şey yaparak çantasını toplayıp ayağa kalkmış ve adama bir daha bakmadan plajdan ayrılmıştı. Çok olgundu gerçekten.

Ama Atabey ona o lafları ettikten, o kadar ciddi baktıktan sonra ne diyeceğini bilememişti. O an en doğru şey kalkıp gitmekmiş gibi gelmişti. Atabey'in onun için buraya kadar gelmesi kadını şaşırtmış, sözleri gururunu okşamıştı, bu doğruydu. Senin için savaşacağım, demişti Atabey, denemek bedavaydı elbette ama Bade merak ediyordu; onlar için gerçekten savaşılacak bir şey kalmış mıydı?

Sinem şaşkınlığından arınıp kıkırdadı. "Aman, niye şaşırıyorsam?" dedi gülerek masaya otururken, "Bu tam Atabey'in yapacağı bir hareket. Üniversitedeyken de ne zaman tartışsanız senin gönlünü almak için yavru köpek gibi peşinden dolaşırdı.." Hatıraları ona çok komik gelmiş gibi tekrardan kıkırdadı.

Bade, Sinem'in bu tozpembe tavrına gözlerini devirmekle yetindi. Fırın eldivenini takıp, fırından çıkardığı makarnayı masaya koydu ve tabaklara koyarken, "Artık üniversitede değiliz Sinem. Ve aramızda bir tartışma yok. Aramızda..." Ne diyeceğini bilemeyerek durdu, "Her şey var!" dedi sonra patlayarak.

Sinem arkadaşına bakarken tek kaşını kaldırdı, "Bade gerçekten karşımda durmuş, Atabey'in senin için buraya gelmesinin senin gözünde bir önemi yokmuş gibi mi davranacaksın?" diye sordu bilmiş bilmiş. Bade tam ağzını açmış, arkadaşına bir cevap verecekti ki kapının çalmasıyla ikisinin de dikkatleri dağıldı. Aynı anda bakışlarını çalan kapıya çevirdiler, Bade, "Birini mi bekliyorduk?" diye sorarken Sinem omuzlarını silkti, "Komşulardan birisi yemek getirmiştir belki. Sen otur, ben bakarım." dedi ve oturduğu yerden kalkıp, kapıya doğru ilerledi.

Bade tabakları hazırlamış, arkadaşının gelmesini beklerken Sinem birkaç dakika sonra koridorun başında belirdi... Yanında Atabey ile birlikte.

Bade olduğu yerde duraksayarak, şok içinde ilk önce Atabey'i süzdü. Mavi gözlerinde oyunbaz parıltılarla Bade'ye baktı ve kadın bir şey söylemeden önce, dudaklarının kenarında muzur bir sırıtışla, "Sen kızmadan önce..." Sinem'in çocuğuymuş gibi elinde dikkatle tuttuğu torbayı gösterip, "Dondurmalı irmik helvası getirdim." dedi.

Bade çatık kaşlarını Atabey'den çekip, yanında suçlu bir çocuk gibi duran Sinem'e çevirdi. Sinem bir çocuk gibi omuzlarını silkip,  büktüğü dudakları arasından, "Ama dondurmalı irmik helvası getirmiş!" diyerek kendini savundu. Bade parmaklarıyla başını ovalarken, Atabey'e bir bakış daha attı ve düz bir sesle, "Ne dersem diyeyim, gitmeyeceksin, değil mi?" dedi bezgin bir şekilde kabullenerek.

Atabey başını hızlıca iki yana salladı. "Bahçede kalmaya hazırım," Sonra içli içli Bade'nin arkasında duran sofraya baktı, "O fırında makarna mı?"

Bade oflayarak, "Yemeğe kalabilirsin.." dedi isteksiz bir sesle, "Ama yemekten sonra gidiyorsun Atabey!" diye belirtti hızlıca. Bir akşam yemeği, dedi içinden. Ayrıca yanlarında Sinem'de olacaktı. En azından bunu yapabilirdi, değil mi?

Üçü birlikte masaya oturdular. Başta üçünün de gerginliği elle tutulabilir seviyedeydi, birbirlerine bakmadan sessizce yemeklerini yiyorlardı. İlk konuşmayı başlatan Atabey olmuştu, Sinem başta taraflı olduğu belli bir şekilde ters davransa da birkaç dakika içinde sökülmüş, Atabey ile gülerek sohbet etmeye başlamıştı. Bade de zamanla somurtarak oturmaktan, üniversite zamanlarından, en azından yaralayıcı olmayan kısımlarından bahsedilen muhabbetin içinde eğlenirken bulmuştu kendini. Tatlılarını yerken, kahkahaları da çoğalmıştı,

"Hayır, yapmadın!" dedi Sinem gözlerini dehşetle açıp, şok içinde Atabey'in anlattığı hikayeyi dinlerken. Atabey kafasını geriye atıp bir kahkaha patlatırken, Bade gülerek onu seyrettiğini fark etti, "Evet, yaptım!" dedi Atabey gülerek. "Dolabını açıp spor ayakkabılarının içinin çamur olduğunu fark ettiğindeki suratını görmeniz lazımdı.." Bu defa kahkahasına Bade ve Sinem'de katılırken, Atabey gülerek gözünü ovuşturuyordu, "Aptal herif, hak etmişti bunu." dedi hiç utanmadan sırıtarak.

Sinem sırtını arkaya yaslarken hafifçe güldü, "Tam bir baş belasıydın Atabey Zorlu.. Geçmişte de, şimdi de!" dedi alayla. Atabey onun sözlerine karşılık, "Sen de iyi kız görünümünün altında fena değildin Sinem! Konuşturma şimdi beni!" dedi gülerek.

Onlar birbirlerine takılırken, Bade suratında gecenin ortalarından beri silinmeyen bir tebessümle başını eğdi ve tatlısından bir kaşık aldı. Tatlıya bakarken bile suratındaki gülümseme geçmemişti, şapşal adam, en sevdiği tatlının bu olduğunu nereden hatırlamıştı ki? Kaşığı ağzına götürüp, başını kaldırdığında karşısında oturan Atabey'in elini çenesine dayamış, başını yana eğmiş, suratında hafif bir gülümsemeyle, parıldayan gözleriyle dikkatle onu seyrettiğini gördü. 

Bu bakışlar kadının yanaklarının ani bir alevle yanmasına sebep olmuşlardı, Atabey eskiden de bu şekilde bakardı ona. Sanki etraflarında kimse yokmuş gibi. Görebildiği tek şey Bade'ymiş gibi. Bu bakışlar Bade'ye dünyadaki tek kişi oymuş gibi hissetmesini sağlardı.

Bade bakışlarını hızlıca Atabey'den kaçırdı, ama Sinem'de döndüğünde bu bakışların farkında olan tek kişinin kendisi olmadığını anladı. Sinem ikiliye kısa bakışlar atıp, sonra esneyerek kolundaki saate baktı, "Ohoo.. Saat ne kadar geç olmuş.." Bade ona kaş göz yaparken ayağa kalktı, oyunculuk yeteneğini konuşturup sanki çok uykusu gelmiş gibi gözlerini ovuşturdu. "Sizi bilemem gençler ama benim çok uykum geldi. Bir saniye daha dayanacak gücüm kalmadı. Sofrayı siz halledersiniz, iyi geceler, kaçtım ben!" Bade ona daha seslenemeden birden hızlıca topukladı ve gözden kayboldu.

Bade dişlerini sıkıp arkadaşının Speedy Gonzales gibi kaybolduğu koridora kötü bakışlar attı, içinden 'alacağın olsun Sinem!' diye geçirdi. Atabey ellerini dizlerine vurup, ayağa kalkmadan önce, "Eh, ev sahibemiz öfkelenmeden önce masayı temizleyelim o zaman." diyerek ayaklandı. Bade, başını sallayarak Atabey'e, "Atabey, önemli değil, ben hallederim, sen.."

O daha sözünü bitiremeden Atabey elindeki tabaklarla kadına döndü ve yalandan incinmiş gibi baktı, "Ne? Yemeğimi yiyip bulaşıkları bir kadının üzerine mi yıkayım yani? Aşk olsun Bade! O kadar cinsiyetçi bir adam mıyım ben?" Bade'nin bu tavrını hiç tasvip etmiyormuş gibi dudakları arasında cık cıkladıktan sonra elindeki tabakları sudan geçirmeye başladı, Bade onun bu oyuncu tavrına başını iki yana sallamakla yetindi. Birkaç hafta önce mezarlıkta iki büklüm gördüğü adamla alakası bile yoktu karşısındaki adamın, Atabey her zaman neşeli ve oyuncu bir adam olmuştu ama Bade öğrendiklerinin etkisinden bu kadar çabuk çıkamayacağını biliyordu. Yemekte birkaç defa gözlerinin dalgınlaştığını, suratındaki gülümsemenin aklına kötü bir şey gelmiş de gülmekten utanmış gibi ansızın kesildiğini fark etmişti. Bunlar tanıdık davranışlardı, Bade senelerce kendi suratında görmüştü Atabey'in ifadelerini.

Sessizce masayı toplayıp, bulaşıkları makineye yerleştirdiler. Atabey son bulaşıkları yerleştirmek için makineye eğilmişken, Bade tezgaha yaslanıp kollarını göğsünde kavuşturdu ve sesinde engelleyemediği bir alayla sordu adama, "Bahçede yatmak konusunda ciddi değildin, değil mi?"

"Ne?" Atabey, Bade'ye cevap vermek için eğildiği yerden bir anda kalkarken suratı acıyla kasıldı, sıkılı çenesi arasından sessizce inleyerek, "Siktir!" diye mırıldandı ve belini tuttu. Bir eliyle tezgaha yaslanırken, bir süre gözleri kapalı, suratı buruşuk bir şekilde öylece durdu. Bade şaşkınca yaslandığı yerden doğruldu ve elini uzatıp, öylece kalakaldı, "Atabey, iyi misin?" dedi gerçek bir endişeyle. Adamın sıkılı çenesi ve sımsıkı yumduğu gözlerinden gerçekten acı çektiği belli oluyordu.

Atabey birkaç saniye cevap vermedi, hemen ardından gözlerini araladı ve yavaşça doğrulup belini esnetti. "İyiyim, iyiyim.." dedi sakin sesiyle. "Sadece.. belim. Bazen zorluk çıkarıyor." diye açıkladı isteksizce. Dudakları arasından sessiz bir küfür mırıldandı, lanet belinin Bade'nin yanında ona zorluk çıkarmasından nefret etmişti.

Bade'nin gözleri adamın kaslı vücuduna yapışmış mavi tişörtünün altından görebilecekmiş gibi beline kaydı. Fazla yakınlaştıkları anlarda Atabey'in belindeki beyazlaşmaya başlamış uzun ameliyat izini görmüştü. İstemsizce suratını buruşturdu, öyle bir iz insanın canını çok acıtmış olmalıydı. Atabey'in profesyonel spor hayatını bitiren araba kazasından haberi vardı, magazinlerden ve sıkı bir spor takipçisi olan abisinden defalarca arabanın paramparça olduğunu, Atabey'in o arabanın içinden sağ salim kurtulmasının bir mucize olduğunu duymuştu. Haberi ilk aldığında, Atabey'i senelerce görmese bile nefesinin korkuyla kesildiğini hatırlıyordu. Kendine hiçbir zaman itiraf edemese de, adamın iyi olduğunu duyduğunda defalarca kez şükretmişti.

"Nasıl oldu?" diye sordu kendini tutamadan. Atabey'in gözleri ona kayarken, "Kaza, yani.."

Atabey bir anlık çenesini sıkıp bıraktı, hafifçe gülümserken, Bade'nin sorusunu dalgaya almaya çalışıp, "Yeni bir Maserati almıştım. Test sürüşüne çıkmam gerekiyordu." dedi alaylı bir sesle. Bu konudan bahsetmenin onu gerdiği belliydi, değiştirmek ister gibi, "Bu arada, hayır, bahçenize kamp kurmayacağım. Henüz o kadar çaresiz değilim." Kaşlarını kaldırıp, "Henüz." lafının üzerini tekrardan çizdi. Parmaklarını tezgaha vurup, "Yakınlarda bir otelde kalıyorum.. Aslında, artık gitsem iyi olacak. Yorgun olmalısın." Gözleri uzun uzun Bade'nin suratında dolaştı, "Yemek için teşekkür ederim Bade." dedi sahici bir sesle.

Adam tam arkasını dönmüşken, Bade kendini durduramadan ve bu yaptığına çok şaşırarak, "Hiç uykum yok." diye seslendi, "Büyük ihtimalle sabaha kadar televizyondaki üçüncü sınıf korku filmlerini izleyip duracağım.. Eğer.. istersen, gitmeden önce bir kahve içebiliriz?" Sol tarafında, ateş kırmızısı saçlarının tepesinde iki adet boynuzu olan Melis bu teklifi için kadına hakaretler yağdırıp, onu tokatlarken sağ tarafındaki melek Sinem sevinç çığlıkları atıp zıplıyordu.

Atabey, en az Bade kadar bu teklife şaşırmış gibi dururken, kocaman açtığı gözleriyle bir çocuk gibi, "Gerçekten mi?" diye sordu. Sonra da hızlıca, "Evet, tabi, güzel olur." dedi. Bade kafasını sallayıp arkasını döndü ve ikisine de hızlıca kahve hazırlayıp, kupalara doldurduktan sonra bahçeyi gösterdi, "Hava güzel. Dışarıda oturalım mı?" Atabey kafasını sallayıp tezgahtaki kupalara uzanırken, Bade adamın önüne geçip bahçenin kapısını açtı ve çıplak ayaklarıyla serin çimenlere bastı. Bahçenin kenarında duran geniş salıncak sandalyeye ilerlediler. Bade dizlerini altına çekip oturdu, Atabey de kadının yanına oturup elindeki bir kupayı ona uzattı.

Bir süre sessizce kahvelerini içtiler. Bade, kahvesinden bir yudum aldı ve kafasını çevirdiğinde Atabey'in dikkatle onu izlemekte olduğunu gördü. Yutkunurken, "Senin için zor olmalı." dedi. "Basketboldan vazgeçmek."

Atabey kadına bakmaya devam ederken gülümsedi, kısılan gözlerindeki hayranlık elle tutulur derecedeydi. "Biliyor musun, hiç değişmemişsin Bade.." dedi hayranlıkla. "Yıllar önce de böyleydin. Kocaman acıları göğüslerdin, sesin çıkmazdı ama benim parmağıma batan kıymıkla ilgili nasıl hissettiğimi defalarca kez sorardın.."

Bade adamın laflarına karşı sessiz kaldı.

Atabey gözleri elinde tuttuğu kupanın üzerindeyken omuzlarını silkti, "NBA'de oynamak her zaman hayalimdi. Hiç gerçekten yapabileceğimi düşünmemiştim. Böyle düşünen tek insan ben değildim üstelik. Başta babam olmak üzere küçüklükten beri girdiğim tüm takımlardaki koçlarım aynı şeyi düşünüyorlardı. Çok yeteneklisin Atabey ama bu öfke probleminle birlikte bir takım oyununda başarılı olman imkansız." Senelerce farklı insanlardan duyduğu aynı cümleyi taklit ederek söyleyip kendi kendine güldü, "Ben de buna inanıyordum, bu yüzden diğer insanları suçlamam manasız.. İnanmayan tek kişi sendin." dedi.

"Kavga ettiğim o maçı hatırlıyor musun?" diye sordu kadına.

"Hangisini?" diye alayla sordu Bade. "Kavga etmediğin bir maç var mıydı ki? Bu konuda daha spesifik olman lazım Zorlu."

Atabey güldü, "Şu uzun boylu, saçlarının kenarlarını şekilli kesmiş dallamayı dövdüğüm maçtan bahsediyorum."

"Hatırlıyorum." dedi Bade dalgınca. Atabey ile ilk çıkmaya başladıkları zamandı. Atabey'i sahada olduğu süre boyunca hevesle izlemiş, tüm maç boyunca ertesi gün boğaz ağrısı çekecek kadar güçlü bir şekilde tezahürat yapmıştı. Atabey o maçta çok başarılıydı.. Ta ki kavga çıkardığı için oyundan atılana dek. Atabey birden karşısında duran çocuğa atıldığında ne kadar korktuğunu hatırlıyordu. Maçın ardından Atabey'in öfkeyle çöp kutusunu tekmelediği soyunma odasına girdiğinde ve çocuğun yarılmış kaşını gördüğünde dayanamayıp ağlamaya başladığını da hatırlıyordu. O zamanlar Atabey'in kendini bu şekilde incitmesinden nefret ediyordu.

Atabey suratında minik bir gülümsemeyle, "Kaşım yarıldığı için hüngür hüngür ağlamıştın. Açık yaram bile senin ağlaman kadar acıtmamıştı canımı. Sırf ağladığın için gidip o çocuğu tekrardan dövmek istemiştim. Ağlaman bittikten sonra, bana bakıp, 'neden insanların seni bir pislik gibi görmesini istiyorsun?' diye sordun. Neden bilmiyorum ama o sorun beni şok etmişti. Sen bundan daha iyisin, çok yeteneklisin ve harika bir kalbe sahipsin. Neden sevdiğin şeyleri kendinden uzaklaştırmak için bu kadar çaba harcıyorsun?"

"Dumura uğramıştım Bade. Çok güzeldin, karşımda durmuş benim canım yandığı için içli içli ağlıyor ve bana hayatta kimsenin etmediği kadar güzel laflar ediyordun. Fark ettin mi bilmiyorum ama o günden sonra bir daha hiçbir maçta kavga etmedim. Karşı taraftan ağır tahrik alsam bile... Gülüp geçtim. Çünkü bir daha kavga edersem seni ağlatacağımı biliyordum. Ben hayallerime ulaştım ama bu bile senin sayendeydi."

Bade dolan yaşlarını geri itmek için birkaç defa gözlerini kırpıştırdı, dudağının kenarını ısırarak ne söyleyeceğini bilemeyerek durdu, sonra bir hiddetle, "On sene Atabey. On sene boyunca yoktuk birbirimizin hayatında. Ben buradaydım, bambaşka şeyler yapıyordum, bir şeylere tutunmaya çalışıyordum.. Sen ise..." Alayla güldü, "Bir rüyayı yaşıyordun! Herkesin taptığı bir yıldızdın, yıldızlarla takılıyor, dünyaca ünlü mankenlerle çıkıyordun.. Gerçekten hayatında önemli kimsenin olmadığına inanmamı mı bekliyorsun? Kimseye.. bir şey hissetmediğine?" Adamın geçmişinin, yani, ondan sonrasının kendisini ilgilendirmediğini söylemeye çalışıyordu ama bu koca bir yalandı. Onu Demet ile gördüğü geceyi hatırlıyordu.. Çılgına dönmüştü. On sene boyunca adamın kimseyle birlikte olmadığını düşünecek kadar saf değildi, geçmişteki Bade bile bu kadar saf olamazdı, kaldı ki artık içindekileri birilerine döktüğü için, kafasını o gömdüğü kumdan çıkardığı için olaya biraz da olsa Atabey'in tarafından bakabiliyordu. Adam senelerce Bade'nin ona ihanet ettiğine inanmıştı, hatta konuştukları o akşam söylediğine göre Bade'nin Erdem'e aşık olduğunu, bir ilişkileri olduğunu bile düşünmüştü.. Birlikte olduğu kadınları görmezden gelebilirdi, o da en karanlık anlarında, tutunacak bir dal aradığı, birinin yumuşak dokunuşuna ihtiyaç duyduğu anlarda hatırlamadığı yüzlerle bir iki kaçamak yapmamış mıydı? On sene uzun bir süreydi. Ama eğer başkasına aşık olduysa.. Bunu nasıl unutabilirdi, bilmiyordu.

"Evet, haklısın, bir rüyanın içindeydim Bade." dedi Atabey, kaşlarını çatıp kadına bakarak. "Doğru. İnsanlar bana tapıyordu, istediğim her şeye sahip olabiliyordum.. Kadınlar, pahalı arabalar, lüks partiler.. Ama gerçekte hayatım nasıldı, biliyor musun?" Sesi düştü, "Kocaman bir evde yapayalnızdım. Neye sahip olursam olayım.. Sanki birisi kalbimi söküp almış gibi, hiçbir şeyden gerçekten zevk alamıyordum. Belki de alıyordum, bilmiyorum. Hissetmiyordum ki. Koca on sene boyunca, aklımdaki her şeyi unutup o sahaya çıktığım anlar dışında eskisi gibi hissettiğim tek anlar hangileriydi biliyor musun?" Yutkunarak baktı kadına, birkaç kez ağzını açıp kapattı, sonra kendi kendine gülerek, "Büyük ihtimalle bir ezik olduğumu düşüneceksin.. Bir aralar, eline kamera alıp her anımızı videoya almaya takmıştın kafayı, hatırlıyor musun? Ben seninle dalga geçiyordum, sen ileride bu videoları izleyip çok eğleneceğimizi savunuyordun.."

Adamın gözlerinden savunmasız bir bakış geçti. "Her gece o videoları tekrar tekrar izledim ben Bade. Tek başıma, rüya gibi hayatımda yalnızlıktan kıvranırken o videoları izledim, seni özledim, senden nefret ettim, sonra seni daha çok özledim.. Kahkahalarınla uyuyabildim çoğu gece." Dudaklarını birbirine bastırdı, "Her şeye sahiptim ama elimdeki tek şey seni birkaç dakikalığına da olsa görebildiğim o videolardı."

"Ya artık o videolardaki kız değilsem?" diye fısıldadı Bade, dolu gözleriyle adama bakarken. "Ya bambaşka biriysem? On sene Atabey.. Hiç gözünü korkutmuyor mu bu? Ya artık o kız değilsem?" Başını salladı, "Ki değilim. İnan bana, değilim."

Atabey normal bir tavırla omuzlarını silkti. "İstersen beş yüz farklı versiyonun olsun.. Aşık olmadığım tek bir tanesi bile olmayacak."

Bade sessiz kalırken, adam ortadaki havayı yumuşatmaya çalışıp, "Tabii bunda güzel yüzünün hatrı yok diyemeyiz... ne kadar güzel olduğundan bahsetmiş miydim?" diye şakayla karışık sordu. Bade onun bu tavrına gülmeden edemedi.

Atabey kadının gülmesini hayranlıkla seyrettikten sonra, eli ona dokunmak için sızlarken kendini tutup, "Ne düşünüyorsun?" diye sordu.

"Vazgeçmeni. Aramızda istesek bile aşılamayacak kadar çok problem olduğunu. Sana nasıl güveneceğimi bilmediğimi. Gitmen gerektiğini. Daha sayayım mı?" diyerek baktı adama, Atabey omuzlarını silkip suratını buruştururken, "Ana fikri kaptım." diye mırıldandı.

Bade ayaklarını çimene basarken, dik bir şekilde oturur pozisyona geldi ve Atabey'e baktı, "Ne umuyorsun bilmiyorum Atabey ama sonunda ne olursa olsun, sahip olduğun şey o videolardaki eğlenen, neşeli kız olmayacak. Geçmişimizi bir şekilde telafi edebileceğimizi düşünüyorsun, biliyorum ama.." Dudaklarını bastırdı, tekrar adama baktığında mavi gözleri biraz da olsa öfkeliydi, "Yalnızca birkaç ay önce bacaklarımı üvey kardeşin de dahil herkese kolayca açan bir kaltak olduğumu düşünüyor ve bunu söylerken tereddüt etmiyordun." dedi, sesinde saklayamadığı bir hiddetle. Adamın o sıralar onu aldatan sadakatsiz bir kadın olarak gördüğünü, gerçeği bilmediğini biliyordu ama... o gün bin bir parçaya ayrılarak küçük düşen kadınlık gururu bunu biliyor muydu?

Atabey, çenesini sıkıp içinden kendine binlerce küfür savurdu.. Bade haklıydı. Kadına korkunç şeyler söylemiş ve ima etmişti. Onu her Tuğrul ile gördüğünde çıldırmış, daha da ileri gitmişti. Kendiyle en gurur duyduğu anlar değildi, ama.. Kendini affettirmek için buradaydı, değil mi? Gerekirse kadının ayaklarına kapanırdı. Bade onu affedene dek her yolu deneyecekti. Başka çaresi yoktu. Başka mutluluk yoktu. Onun Bade'den başka yolu yoktu.

"Ben aşağılık pisliğin tekiyim Bade," dedi normal bir sesle. "Sana söylediğim şeyler için pişman olmadığım tek bir gün olmayacak ama buraya tüm bunları affettirmek için geldim zaten." Başını salladı. "Ve özür dilerim ama vazgeçmiyorum." Ayağa kalktı, tüm vücudu kadından ayrılmadan önce bir öpücük alma, en azından kokusunu içine çekme isteğiyle, ihtiyacıyla yanıp kavrulurken ellerini cebine sokup yumruk yaptı ve kendisini dizginlemeye çalıştı. Bade'nin şu anda bir dokunuşa hoş bir karşılık vermeyeceğine emindi. "Tatlı rüyalar. Yarın görüşürüz." dedi ve kadına son bir bakış atıp, bahçeden çıktı..

On beş-yirmi dakikalık mesafedeki oteline gecenin ılık serinliğini katarak yürüdü. Odasına girip, üstünü çıkarıp bir duş aldı ve her şeye rağmen iyi bir geceydi, diye düşündü. En azından Bade'yle birlikteydi. Kadınla konuşmuş, yanında oturmuş, onu birkaç defa gülümsetmeyi başarmıştı. İşinin kolay olmadığını biliyordu. Bade onu kolay kolay affetmeyecekti, hatta Atabey direncini her kırdığında daha da kaçacaktı kadın. Ama en azından ondan çığlıklar atarak kaçmıyordu, değil mi? Onu dinliyordu. Anlamaya çalışıyordu.

Evet, pislik. dedi içindeki kötücül ses. Senin seneler önce ona olmadığın kadar anlayışlı, değil mi?

Duştan çıkıp baksırını giydi ve yatağa uzandı. Kafasını kaldırıp, son haftalarda nereye giderse gitsin deli gibi yanında taşıdığı, uyurken başucundan ayırmadığı fotoğraf çerçevesini eline aldı. Oğlu ve sevdiği kadın. İkisinin de suratlarına bir öpücük kondurup, çerçeveyi yanındaki yastığın üzerine koydu ve çift kişilik yatakta, tek başına, rüyasında onlarla olduğunu görmeyi dileyerek gözlerini yumdu..

selammm bebikolarımm

söz verdiğim gibi bölümle geldimm biraz geç oldu ama idare edelim artıkk

bu arada tekrarr söyleyeyim, bir aksilik çıkmazsa şeytanın pençesinde için yeni bölüm de yarın akşam gelecek. onu da çok özlediniz, biliyorum.

ay bişey söyliycem, ben atabey-bade diyaloglarını, birbirleriyle konuşmalarını yazarken gerçekten çokk zevk alıyorum. siz de okurken zevk alıyor musunuz?

atabey ne yaptı etti eve bir şekilde kendini davet ettirdi.. ama irmik helvasıyla gelmiş çocuğum bakın eli de boş gelmemiş... kurban oliyim sana.. düşünceli çocuğum benim. SAKINNN CIRLAMAYIN AYNN KNKM ÇOK DÜŞÜNCELİ DİYE. JETONU KÖŞELİ BİRAZ, NAPALIM? ddjdjjd şaka şaka cırlayabilirsiniz hak ediyo eşek sıpası

şaka bi yana, evet oturup konuştular, hatta eğlendiler bile ve dediğim gibi bu bölümleri daha çok görmemizi planlıyorum. evet ikisinin de kötü, çok acı dolu bir geçmişleri var ve ikisi de bununla yaşamak zorunda ama tüm hayatlarını bu kötü hatıralara dolasak onlar için çok acımasız olmaz mıydı? bence atabey de, bade de, -özellikle bade güzel çiçeğim- artık biraz da olsa eğlenceyi hak ediyorlar. ayrıca merak etmeyinn, böyle vakit geçirmeleri, bade'nin atabey'i affettiği anlamına gelmiyor ki son kısımda da gördük güzel prensesim kötü kötü şeyler hatırlayıp sinirlendi. ama bade'nin ne olursa olsun atabey'i tanıdığını ve içindeki tüm dur uyarılarına rağmen onu sevdiğini unutmayalım. yani, tanıdığı kadarıyla atabeyin vazgeçmeyeceğini biliyor ve bir kadın olarak kendine tam ifade edemese de içten içe sevdiği ve onu çok kıran adamın onun için çabalamasını istiyor. bence bu çok çok normal bir duygu. birine aşık olduğunuzda, sizi en çok kıran kişi o olduğunda sizde içten içe keşke kendini affettirecek bir şeyler yapsa, diye düşünmüyor musunuz? HALİMİ SADECE AŞIKLAR ANLARRR neys yükselmeyelim bilen bilir aylardırr tek sloganım AŞK YOK djdjdj birilerinin kalbi kırılmıs...

benim bu not kısmını sabahaa kadar uzatıp sizinle sohbet edesim geliyor, siz eğleniyor musunuz okurken, yoksa offf yine ne saçmaladı bu yormaa kitap mı okuycaz seni mi dinliycez diyip geçiyor musunuz?

gittiimmmmmm artıkkk

sizi çok seviyorummmm

btw: iki gün üst üste bölüm attım, bunun yorumuna çok çokk uzuun uzun yorumlar yapar mıyız??


Continue Reading

You'll Also Like

787K 15.4K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
347K 1.6K 48
seks hayatın bir parçası...
1.7M 46.1K 14
Hansa Kozcu &Fatih Haznedar 🌹 BERDEL/AŞİRET KURGUSUDUR YALNIZ BİLDİĞİNİZ BERDEL HİKAYELERİNDEN DEĞİLDİR. ŞİDDET VE ZORLAMA TARZI ŞEYLER YOK [Başlama...
186K 8.5K 47
↝TAMAMLANDI 0540****: Cenk silahları aldın mi . 0540****: Cevap ver bana. Gece: Galiba yanlış numaraya mesaj yazdınız . Gece: Ne silahı ya . 0540****...