bölüm yirmi bir

8.8K 955 203
                                    

Bade, günün son toplantısından çıkmış, odaklanmış bir halde bilgisayarına gömülmüş, yeni anlaşmalarının maddelerini incelerken kapısı çalındı ve o dalgın bir sesle, "Girebilirsin," dediğinde kapının açıldığını duydu. Gelen kişinin Burak olduğunu düşünerek, kafasını kaldırmadan, "Dosyaları masanın üzerine bıraktım Burak, incelersin." demişti ki, Burak'a ait olamayacak kadar ince bir sesin, utangaç bir tonda, "Merhaba." dediğini duydu.

Kafasını hızlıca kaldırdı ve karşısında en fazla 9-10 yaşlarında, sarışın bir kız çocuğunun durduğunu gördü. Küçük kız, Bade'ye suratındaki minik gülümsemeyle bakarken dizlerinin biraz üzerinde biten şirin, beyaz elbisesinin etekleriyle çekingen bir tavırla oynuyordu. Ofisinde görmeyi beklediği en son şey küçük bir kız çocuğu olduğu için Bade birkaç kez gözlerini kırpıştırıp kıza şaşkın şaşkın baktı, sonra bir tepki vermesi gerektiğini anlayarak, yumuşak bir sesle, "Aa, merhaba canım.." dedi, sonra koltuğundan kalkıp kıza doğru birkaç adım attı. "Kayıp mı oldun?"

Kız uysalca başını salladı. "Aslında abimi beklemem gerekiyordu ama.." Tatlı bir tavırla burnunu kırıştırdı, "Biraz sıkıldım. O gelmeden aşağı inmem gerekiyor ama burası çok yüksek ve tek başıma asansöre binmeye korkuyorum." Bunu yüksek sesle söylediği için utanç duyuyormuş gibi başını hafifçe öne eğdi, o kadar tatlı duruyordu ki Bade onun bu haline hafifçe gülümsemeden edemedi. Biraz daha kıza yaklaşıp, hemen önünde diz çöktü ve aynı boya gelmelerini sağladı. "Önemli değil canım, sana bir sır vereyim mi?" Kız mavi gözlerini kocaman açıp başını salladı, Bade gülerek, kısık bir sesle, "Ben de bazen asansörde tek başıma olmaktan korkuyorum."

Kız sonunda suratına bir gülümseme ekleyip bakmaya başladı Bade'ye. Normalde güvenlikleri çağırıp kızın abisine ulaşmasını sağlayabilirdi ama açıkçası bu küçük kızın abisine ulaştığını kendisi görmeden içi rahat etmeyecekti, o yüzden, "Aşağı birlikte inmemizi ister misin?" diye sordu.

Kız, "Olur." diyerek başını salladı, sonra "Teşekkür ederim." diye ekledi. Kızın elinden tutup asansöre bindiler, Derya cıvıl cıvıl sesiyle konuştukça Bade gülümsemeden edemiyordu. Çocukları hep çok severdi, özellikle bu kadar tatlı ve sevimli olanları.. Derya hızlı adımlarla kadını şirketin çıkış kapısına kadar yönlendirdi, siyah bir Porshce jeep'in önünde durduklarında eliyle, "İşte abimin arabası," dedi tatlı sesiyle.

Bade arabaya takılan bakışlarıyla kaşlarını çatmadan edemedi, neden bu araba ona bu kadar tanıdık geliyordu?.. Derken, arkasındaki sesle düşünmesine bile gerek kalmadı.

"İşte buradasın küçük hanım!"

Hızlıca arkasını döndü, arkasında ona bakan siyah güneş gözlükleri, beyaz tişörtü ve kot pantolonuyla elleri cebinde sırıtarak onlara bakan Atabey Zorlu'ydu. Bu sırada Derya, Bade'nin elini bırakıp koşa koşa hemen karşılarında duran adamın yanına gitmişti. Bade ellerini beline yerleştirip gözlerini devirdi. Elbette, Derya asansörde bıcır bıcır sesiyle hiç susmadan basketboldan bahsettiğinde kim olduğunu, daha doğrusu kimin kardeşi olduğunu anlaması lazımdı. "Cidden mi Atabey?" dedi, tek kaşını kaldırıp adama üstten bir bakış atıp. "Artık böyle numaralar için küçük çocukları mı kullanıyorsun?"

Atabey, kardeşinin saçlarını okşayıp hiç utanmadan sırıttı. "İşe yaradı ama değil mi?" dedi yaramaz bir sesle, Bade içinden, 'kime söylüyorum ki?' diye geçirdi. Atabey en az Derya kadar çocuktu! Düz bir sesle, "Tebrikler Atabey, beni aşağı indirmeyi başardın. Şimdi, hoşçakal."

YAKALA BENİ (devam edecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin