Belirsiz Sonsuzluk

By antided

14.2K 1.5K 1.3K

Duru, sıradan bir yaşantıyı sürdüren kendi halinde bir doktordu. Kendisinden uzakta yaşasalar da çok sevdiği... More

1- Hayatın başlangıcı
2- Hayat gerçekte nasıl başlar?
4- Hazan (2018)
5- Meraklar Hırslandırır
6- Belirsizlikler afallatır
7- İntikam herkesi yakar
8- Duyguların mevsimi
9- Karışıklık
10- Yitirince fark edilen değerler
11- Umutları kim öldürür?
12- Hikayelerin sonu hep iyi mi biter?
13- Yeni evren öncesi
14- Işıl (2015)
15- Maske
16- Tarihin tekerrürü
17- Kalbe batan yapraklar
18- İhanetin tadı
19- Hedef ve tetik
20- Buhran
21- Terk edenler geri döner mi?
22- Yüzleşme
23- Hesaplaşma ve restler
24-Zelzele
25-Derin hisler
26- Muallak
27- Geçiş
28- Evren (1990)
29- Delilerin dünyası
30- Evrenin bağrı insan doludur
31- Savaşın fitili
32- Geç duyulan yakarışlar
33- Evren'in dönüşü
34- Budalaca hisler
35- Komedinin de hüzünlü bir yanı vardır
36- Kader insanın avcuna sığmaz
37- Yıkılmaya yüz tutmuş hayaller
38- Dünyanın sınırları
39- Vedalar bazen ihtiyaçtır
40- Geçmiş bir gölgedir
41- Su(2010)
42- Aşkı özel kılan hikayesi midir
43- Dikiş tutmayan hisler vardır
44- Fikirlerin Raksı
45- Son zamanların kaosu
46- Saygı
47 Dostça bir tebessüm
48 Son adım
49 Aden(1650)
50 Kalabalığa çarpan yıldırım
51 Kaybedişlerin en çaresizi
52 Raks
53 Kendini keşfediş
54 Büyücünün laneti
55 Kardeş
56 Bazı yüzleşmeler gereklidir
57- Namütenahi
58- Fırtınanın fragmanı
59- İhanet seremonisi
60- Pranga
61- Final

3- İçsel Evrenler

665 46 5
By antided

Herkesin hayal gücünün sınırları vardır. Kimi çok geniş bir evrene yayar düşlerini kimi nispeten daha dar bir çevreye. Duru hayal gücüne kilit vurmuş biriydi doğrusu ama yeniden gözlerini açtığında karşılaştığı manzara o kilitleri açmıştı.

Uyandığında bir tahtanın üzerindeydi. Her yer bembeyazdı ve genç kızın üzerinde uzun, uçları yere değen bembeyaz bir elbise vardı. Kahverengi saçları omuzlarından dökülürken bu kıyafeti kimin giydirdiği hakkında en ufak bir fikri yoktu. Her şeyin beyaz olması onda düşteymiş izlenimi veriyordu. En son olanları anımsadığında yüzünü buruşturarak etrafa bakındı. Tam bu sırada Anıl'ın tanıdık sesini işitti. "Beni mi arıyorsun?"

Genç kız sıçrayarak arkasına baktığında onu gördü. Anıl, tam karşısındaydı. "Burası neresi?" diye tıslarcasına konuştu. "Bana ne yaptın?"

Anıl sırıttı. "Ben sana ne yapabilirim ki, Duru?" Ellerini iki yana açtı. "Sana yalnızca sen bir şeyler yapabilirsin. Kendini bu kafese tıkman gibi." Etrafında döndü. "Tanıştırayım, burası senin iç dünyan."

Duru sinirli bir kahkaha attı. "Benimle alay mı ediyorsun? Dinle, beni hemen hastaneye geri götür."

Anıl güldü. "Yoksa beni polise mi verirsin?" Kızın hastane odasındaki basit tehdidiyle alay etti. "Haberin olsun diye söylüyorum, burada polis de sensin suçlu da." Dudağını ıslattı. "Ayrıca bil diye söylüyorum, bu seninle alay etmediğim nadir konulardan."

Duru, ellerini Anıl'ın açtığı saçlarından geçirdi. Kurumuştu tutamları, dalgalı saçlarının dokusu teninde hissediliyordu. Gözleri irileşti. Her neredeyse duyularının gayet iyi çalıştığı bir yerdi burası. Burnuna keskin bir koku geliyordu ama iyi mi kötü mü ayırt edemiyordu bu kokuyu. Kulakları Anıl'ın sesini daha net işitiyor, tenine sürten kumaşı bile adeta özümsüyordu. "Tüm bunlar aptalca bir oyun ama ben hiç eğlenmiyorum." Üstündeki elbiseye aldırmadan gitmeye kalktı ama nereye gideceğine dair bir fikri yoktu. Her yer bembeyazdı ve bu beyazlık sonsuza dek sürecek gibi geliyordu ona. Gözleri sinirden doldu. "Anıl!" diye ona bağırmak için döndüğünde genç adam tebessümle onu izliyordu. Adamın yumuşak bakışlarının kendisini sakinleştirdiğini hissederken "B-bana ne yapıyorsun?" diye soludu. "Sen kimsin?"

"Daha önce de söyledim," dedi Anıl ona doğru yaklaşarak. "Benim kimliğimi bulmak için kendini tanımakla işe başlamalısın, Duru."

"Ne demeye çalışıyorsun?" Etrafına baktı yeniden. "Burada neler dönüyor? Neden her taraf beyaz?"

"Dediğim gibi, burası senin iç dünyan Duru.  İçin temiz ama çok boş. Daha doğrusu eksik. Temiz olduğu için beyaz ve temiz olduğu için de sonsuzluk gibi geliyor."

"Diyelim ki bu deli saçması şeye inandım," dedi. Bu cümleyi kurması bile hataydı ama ne olduğunu anlaması gerekiyordu ve bu cevabı da bir tek karşısındaki adam ona verecekken sorun yaratmak kendisini yormaktan başka bir işe yaramayacaktı. "Burada ne arıyoruz?"

Anıl kollarını göğsünde birleştirdi. Onun da üstünde beyaz bir tişört ve siyah bir pantolon vardı. "Gerçek seni. Olmak istediğin, olduğun ama daima bastırdığın seni."

"Bu beyazlık içinde mi bulacağız?" dedi Duru. "Burada hiçbir şey yok."

Anıl ona derin bir bakış attı. "Burada, çok şey var. Sadece sen görmüyorsun. Henüz." Gülümsemesi genişledi. "Fakat üzülme, ben sana göstermek için buradayım."

Duru hiçbir şey anlamamıştı. "Nasıl göreceğim?"

Anıl derin bir nefes çekti ciğerlerine. "Öncelikle sana işleyişi anlatacağım, Duru. İnsan mekanizmasının işleyişini anatomik değil daha çok ruhsal olarak ele alacağım ama. Kulağa ne kadar ütopik geldiğinin farkındayım fakat senden tek istediğim beni sonuna kadar kesmeden dinlemen."

Duru başını aşağı yukarı sallanmakla yetindi. Anıl ise boğazını temizleyerek uzun bir konuşma olacağını belli etti ve kızın endişeyle kaplı gözlerine bakarak konuşmaya başladı.

"Nasıl başlanır tam bilmiyorum ama sana en anlaşılır haliyle anlatmaya çalışacağım. Öncelikle insan ruhunu bir yapboz gibi düşünmeni isteyeceğim senden. Bizim ruhumuzu oluşturan parçalar, bir bütünü meydana getirir. Eğer insanda bir parça bile eksikse duygularına ve çoğu zaman tavırlarına yansır bu durum. Bazı insanlar tamamlanmaya en yakın konumdadır ama bir elin parmak sayısını geçemeyecek kadar az insan gerçekten kendini tamamlamayı başarır. Tanrının insanlara hem armağanı hem de cezasıdır ruh dediğimiz şey dolayısıyla. Ruhun parçaları bazen kaybolur ve ruh, eksik olmaya mahkum edilir bazı insanlar için. Daha doğru bir ifadeyle insanlar kendilerini mahkum eder kendilerine. Sen buna en iyi örneksin." Duru dudaklarını aralayacakken verdiği sözü hatırlayarak vazgeçti. Anıl da bunu fark etmişti. "Gel gelelim yine bazen bunları bulmak gerekir. Senin bulman gerekiyordu kendini, ben de bu yüzden buradayım. Buraya kadar bir sorun varsa alabilirim."

Duru "Neden ben?" diye mırıldandı kendinden beklemediği kadar sakin bir sesle. "Dünyada bunca insan varken niye beni buldun?"

Anıl "Seni ben bulmadım," diye konuştu. "Beni çağıran sendin Duru. Sana sorduğum soruyu hatırlıyor musun? Cevabın evet olduğu an kendi hür iradenle bu şeye başladık." Gözlerine baktı. "Asıl sorman gereken şeyi sormadın hala."

Duru ne sorması gerektiğini bilmiyordu. Beyni fonksiyonlarını yerine getiremiyor gibiydi. "Ne sormalıyım, bilmiyorum."

"Pekala," dedi karşısındaki. "Sen düşünedur, ben devam edeceğim." Yutkundu. "Bizim mevzu, tam olarak kendini bulma kısmında ortaya çıkıyor açıkçası. Yapmamız gereken seni bulmak ve bu yüzden ruhunun derinliklerine gizlediğin kimliklerinle tanışmak. İnsanların tamamı, tek bir hayat yaşadıklarını söyler durur. Bazıları o hayatın hakkını vermek için kendini paralar, bazıları o hayatı tek seferde harcar. Oysa hayat, sadece yaşadığımızı sandığımızdan ibaret değildir. Sen sadece Duru değilsin. Birbirinden farklı isimler taşıdığın, asla inanamayacağın yaşamlara da sahipsin aslında."

"Paralel evren teorisinden mi bahsediyorsun?" dedi şaşkınca kız. Sözünü çoktan unutmuştu. Hissettiği afallayış kelimelerle ifade edilecek cinsten değildi zira. "Bu imkansız."

"Birincisi imkansız diye bir şey yoktur, Duru. İmkansız sadece biz insanların uydurduğu bir bahanedir. İkincisi paralel evren var mı bilmiyorum ama benim bahsettiğim evreni uzakta aramamıza gerek yok. Her insan birçok evren taşır içinde, biri ise dışa yansımasıdır yalnızca. O da şu an yaşıyor olduğumuz evrendir. Diğer evrenler bastırdığımız duygulardan oluşur. Kinin evreni vardır, aşkın, arzunun... Hangi duygundan kaçıyorsan o duyguyu taşıdığın bir geçmişe sahipsindir kısacası. Bizim algılarımız beş duyu organıdır, dolayısıyla senin kendini tanımanı sağlayacak beş evrenin daha var anlamına geliyor bu. Bu evrenlerin her birinin anahtarı bir öncekidir ve bu evrenlerin hiçbirinde zaman aynı hızda ilerlemez. Gerçek dünyadaki zamanın hızı, tüm evrenlerinkinden hızlıdır. Ancak bu senin diğer dünyalarının sahte olduğu anlamına gelmez. Diğer evreninin anahtarını bulmak için, girdiğin her yeni evrende kendini tanıman ve bir soruya cevap vermen gerekir. Senin ruhuna giren soruyu ben sordum ve sen dürüstçe cevap verdin. Az sonra gireceğin diğer boyutta yanında ben olmayacağım. Hiç haberin olmadığı bir hayatı izleyeceksin ancak hiçbir müdahalede bulunamayacaksın. Bir sorun olursa diye seninle izleyeceğim hayatlarını fakat benden bir yardım göremezsin ne yazık ki.

Senden bu noktada tek bir şey istiyorum, Duru. Asla kendine yalan söyleme. Yalan söyledikçe hapsolduğun bu duvarlar daralacak ve eğer kendini doğru zamanda bulmazsan kaybolacaksın. Daha önce kaybolan insanlar oldu ama sen kaybolmamalısın."

Anıl soluklandı. Genç kız işittiklerini sindirmeye çalışıyordu. Bunun bir kamera şakası olması için her şeyini verirdi ama adam oldukça ciddi duruyordu. "Diğer meseleye gelince, kendinden kaçmaman yine yararına olur çünkü göreceğin insanların şu an bulunduğun karakterle yakından uzaktan alakası olmayabilir. Hiç beklemediğin anda, beklemediğin şeyler yaparken tanık olabilirsin kendine ama unutma, bunu yapan aslında senin esir ettiğin duyguların. Şunu da unutma: Hisler bir gün mutlaka intikamını alır.

Kendini kandırdığın her an zaman aleyhine işler. Buradan çıkmayı başardığında dünyada asırlar geçmiş de olabilir, birkaç saat de. Bu tamamen sana bağlı."

"Ya başaramazsam?" diye sordu. "O zaman ne olacak? Hayatımın sonuna kadar burada mahkum mu olacağım?"

Başını iki yana salladı Anıl. "Hayır, Duru. Başaramazsan yok olacaksın. Tüm evrenlerini tanıyarak ve burada, yok olacaksın. Üstelik bu, ölüm dediğimiz kavramdan çok daha tehlikeli bir durum demek. Çünkü yok olmak, kendi kıyametini yaşamakla birdir."

"B-ben istemiyorum," dedi Duru. "Vazgeçtim tamam mı? Kendi hayatıma dönmek istiyorum. Nasıl yaparsın bilmem ama bir an önce Duru olarak bıraktığım yerden devam etmek istiyorum hayatıma."

"Üzgünüm," dedi Anıl. "Seni ruhunun derinliklerine ben getirdim ama bizi buradan yalnızca sen çıkarabilirsin."

Duru, ayak tırnaklarından saç tellerine kadar vücudunu bir titreme sardığını hissetti. Algıları oldukça açık olduğu için bu titreme, onda kriz geçiriyormuş hissiyatı yaratmıştı. Genç kız mahur bir bakışla karşısındaki yabancının iç dünyası olarak nitelendirdiği beyazlığa baktı. Ne yapacaktı, nasıl yapacaktı? Bu duyduklarına inanmak bile hayli güçken kendini deli diye ciddiye almadığı bir adamın esaretinde bulmuştu. Bunun hiçbir açıklaması yoktu. Ya kendisi de deliriyordu ya da insan donanımı, imkansız şeyleri başaran bir paranormaliteye sahipti. Zira akla yatkın gelmiyordu hiçbir şey. Bu duyduklarını birine anlattığını düşündü. Hiç şüphesiz deli damgasını yer, kendini ruh ve sinir hastalıkları merkezinde ters giydirilmiş beyaz bir önlükle bulurdu.

"A-ailem ne olacak?" diye mırıldandı. "Samet, mesleğim? Onlar ne olacak?"

Anıl saatine baktı. "Sen dönene kadar -ki dönebilirsen- onlar devam edecek. Şu an dünyada senin yokluğunun üstünden yaklaşık bir gün geçmiş durumda." Gözlerini kaldırıp kızın dehşetle harmanlanmış ifadesine baktı. "Buraya geleliyse sadece yarım saat oluyor. Burada kaldığın süre artıkça dünyadaki yokluğunun süresi de arttığı için matematiksel bakma olaya. Ortada bir örüntü yok. Üstelik her evrenin kendine ait bir zaman ölçeği vardır. Bu yüzden birinde yirmi yaşında bir genç kızken diğerinde daha yaşlı ya da genç olman mümkün. Bu sistemi çözebilmiş değilim. Burada bir yıl geçirdiğin takdirde dünyada tahmini olarak ne kadar zaman geçeceğini ben bile tahmin edemem anlayacağın." Burun kemerini sıktı. "Çünkü şimdiye kadar kimse, üç aydan fazla kalamadı kendi kafesinde."

Duru hala anlamlandırmakta zorlanıyorken gözlerinden birkaç damla yaş aktı. "Neden sen peki?" diye sordu. "Niye beni bulan sen oldun Anıl?"

Genç adam beklediği soruyu nihayet duymuştu. "Benim adım," dedi. "Anıl değil. Tıpkı senin Duru olmadığın gibi. Bir sürü ismim var fakat tabi bana dilediğin gibi seslenebilirsin." Elini salladı. "Cevabına gelince... Belki bir gün... Belki bir gün o cevabı kendin bulmayı başarırsın, doktor." Boğazını temizledi. "Son olarak, kendi benliklerinde geçirdiğin zaman dilimi seni şaşırtmasın. Geçmişte de olabilirsin, gelecekte de. Hatta sen, kendini şu anında bile bulabilirsin. Artık başlamalıyız. Zaman geçiyor."

Genç kız kanının çekildiğini özümsedi. "Sevdiklerimi son defa da olsa... Bir kere daha görmeme izin verecek misiniz? Başaramasam bile."

Genç adam kaşlarını kaldırdı. Ardından iç çekti. "Zamanı geldiğinde, evet." Kızın iyice sararmış suratına baktı. "Hazır mısın?"

"Başka seçeneğim mi var?"

Anıl dudağını kıvırdı. "Yok." Tekrarladı. "Hazır mısın?" Elini uzattı.

Duru uzun bir soluk çekti içine ve çenesini dikleştirdi. Ne pahasına olursa olsun bu saçmalığa son verecek, normal yaşantısına dönecekti. Her şeyin rüya olna ihtimalini çoktan elemişti ama elini genç adamın elinin üstüne koyarken çıkardığı mırıltıda hala bir umut kırıntısı vardı.

"Hazırım."

Continue Reading

You'll Also Like

7.4M 300K 55
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
240K 4.2K 30
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı.Bir an kalbim duracak gibi oldu. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi ve odamın kapısını açt...
198K 13K 61
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...
32.1K 4.5K 38
Memur bir kızın çözmesi gereken vaka için gittiği ormanda karşılaştığı şeylerin hayatını değiştirmesine sebep olmasını anlatan bir kurgudur Alıntı; O...