55 Kardeş

47 4 0
                                    

Hayat yolu engebelidir. Kimileri için o engeli aşmaksa diğerlerinden daha zordur. Aden daima güçlü olan insanlardandı ve hayatın yokuşlarını tırmanırken de engebelerini aşarken de dimdik dururdu. Belki de bu duruşunu korumasını biraz da Arın'a borçluydu. Çünkü biliyordu ki kendisi düşse de genç adam onu tutardı. Şimdiyse bir yokuştan yuvarlanıyordu ve genç adama seslenemiyordu. Üstelik ondan sakladıkları yüzünden kendini kötü hissediyor, bununla başa çıkmakta zorlanıyordu. Birkaç gündür kendini bu fikirlerle oyalıyordu. Bir yandan prensesin hizmetinde oradan oraya koşmak diğer yandan da sevdiği adamdan sır saklamak genç kız için hayli yorucuydu.

Dikkatli bir şekilde etrafın tozunu alırken ara sıra başını pencereden dışarı çıkarıyor, güneşli havanın tadını çıkararak dışarıda talim yapan muhafızları izliyordu. Arın da onların içindeydi. Genç adam kendine güvenen bir tavırla ama kibarlığını asla elden bırakmadan onlarla dövüşüyordu. Yendiklerine ilk elini uzatan da bizzat kendisiydi üstelik. Genç kız çenesini avcuna yasladı ve onu izlemeyi sürdürdü. Diğer elinde ise temizlik bezi duruyordu. Arın kılıcını her savuruşunda alnına düşmüş birkaç tutam hafifçe kıpırdıyor, ona ilahi bir güzellik bahşediyordu. Yakışıklıydı, gerçekten hem kalbi hem de yüzü güzel olan insanlardandı.

"Hoş bir adam, değil mi?" Birden duyduğu sesle yerinden sıçradı. Başını çevirdiğinde hemen yanıbaşında duran prenses pür dikkat kendisine bakıyordu. Saygıyla başını eğdi ve onu selamladı. Prenses bu saygıya aldırmadan sürdürdü. Gözü Arın'ın üstündeydi. "Ondan hoşlandığımı biliyor olmalısın, Aden." Genç kız şaşkınca kafasını kaldırdı. Prensesin yüzünde büyük bir ciddiyet vardı. Aden söyleyecek bir kelime ararken prenses devam etti. "Eğer onda ufak bir kıvılcım görebilseydim onun için seninle seve seve mücadele ederdim." Ona doğru yaklaştı. "Ama o seni seviyor ve bana da onun hislerine saygı duymak düşüyor. Takdir edersin ki şimdiye kadar her istediğini elde etmiş bir prenses için bu hayli büyük bir fedakarlık ama aşk da böyledir, değil mi? Büyük fedakarlıklar gerektirir." Aden bir şey demedi. "Gözüm üstünde Aden," diye sürdürdü yine prenses. Kızdan gerçekten hoşlanmıyordu. "Ona saygı duyuyor olabilirim ama seni temin ederim ondan vazgeçmiş değilim. Yerin boşalırsa onu seve seve dolduracağımdan emin olabilirsin."

"Beni öldürtüp yerime geçmediğiniz sürece," dedi genç kız da küstahça. Şimdi bir prenses ve hizmetçisi olarak değil aynı adama vurulmuş iki kadın olarak konuşuyorlardı. Yalnız oldukları için de Aden de tüm kozlarını oynamaya karar vermişti. "Hatta beni öldürtseniz bile onun kalbindeki yerimi alamazsınız, efendim. Çünkü biz birbirimize aşığız. Aşk ise bedenin yok olmasıyla sona ermez."

Prenses güldü. Alay dolu bir gülüştü. "Ben öyle basit numaralar yapacak bir kadın değilim, küçük kız. Sadece tetikte beklemeyi seviyorum ve içimden bir ses diyor ki çok beklememe gerek kalmayacak." Gözlerini kıstı ve sesine tehditvari bir ton ekledi. "Ben insanların gözlerini okurum, Aden ve senin gözlerin bana sakladığın bir şeyler olduğunu fısıldıyor." Aden irkilse de yüzündeki ifadenin değişimine engel oldu. Prensesin eline bir koz vermek istemiyordu. Yine de bir an bakışlarını kaçıracak gibi oldu ve bu prensesin dikkatinden kaçmadı. "Tam da tahmin ettiğim gibi. Öyleyse gözlerinin fısıldadığı bir şeyi dile getirmemde bir sakınca yok demektir. Gözlerin bana diyor ki, sakladığım şey sonumuzu hızlandıracak."

Aden'in çenesi kasıldı. Bu kadın fazla olmuştu. "Benim sakladığım bir şey yok," dedi sert bir sesle. Karşısındaki prenses değil de sıradan bir kadın olsaydı çoktan kılıcı boynuna dayanmış olurdu. "Olsa bile tekrar ediyorum, bizim aşkımız o kadar büyük ki sırların üstesinden bile gelir. Çünkü bu aşk sadece iki gencin birbirini sevmesinden ibaret değil. Bu aşk, iki çocukluk arkadaşının bağlarıyla bağlı ve iki kimsesizin de tüm umutlarıyla çevrili durumda. Şimdi izninizle."

Belirsiz SonsuzlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin