11- Umutları kim öldürür?

242 32 8
                                    

"...Öyle işte Barış. Hazan bu işin peşini bırakmayacak, haberin olsun."

Barış, neredeyse on beş dakikadır küçücük meseleyi allayıp pullayıp anlatan Serpil'i dinlemekten o kadar yorulmuştu ki "Tamam Serpil," dedi bezgince. "Ben hallederim. Aradığın için sağ ol." Kızın bir şey demesine izin vermeden telefonu kapattığında başını geriye attı.

Hazan'ın yaptığı bu şey içinde bir yerlerde büyük bir volkanın patlamasını andıran bir faciaya dönüşmüştü. Öfke usulca damarlarına yayılıyordu. Sevdiği kızın Uras için çabaladığını bir başkasından duymak onu öfkelendirmişti. Eliyle alnını ovdu. Hazan'ın bu işe karışmasını engellemesi gerekiyordu, genç kız işin ucunun kendisine dokunduğunu anlamamalıydı. Bunun kız meselesi için çıkan bir kavga olması gerekiyordu yalnızca. Aksi takdirde Hazan'ı kaybedebilirdi.

Genç adam, telefonunu çıkarıp kızın numarasına baktı. Parmağı ismine dokunurken birden onu aramaktan vazgeçti. Serpil'i aradan çıkarmalıydı önce
İlk gördüğü an açgözlülüğünü hissettiği o kız bu haberi hatır için değil, biraz daha para koparmak için yetiştirmişti adama. Barış, kızın bu durumdan zevk aldığını ses tonundan bile anlamıştı. Muhtemelen bunu ilerde adama karşı bir koz olarak kullanmaya çalışacaktı karı koca. Barış kendi kendine güldü. Şimdilik daha kibar yollarla susturacaktı onları, ilerisini sonra düşünürdü.

Fuat'ı yanına çağırıp ona yarın kıza başka bir yerde parasını vermesini ve çenesini kapalı tutması konusunda onu ikaz etmesini söyledi. Ardından kendine bir içki alıp odasına çekildi. Yarın, sevgilisiyle geçireceği güzel günden başka hiçbir şey düşünmeyecekti.

Günün ilk ışıklarıyla tüm gece bir uyuyup bir uyanan Hazan, kıyafetlerini giydi. Eskisi gibi değildi, aynanın karşısında uzun süre geçirmiyor ve kişisel bakımıyla ilgilenmiyordu. Saçlarına istemeyerek bir tarak vurup evden çıktığında annesi ve ablası henüz uyanmamıştı. Genç kız önce her zaman gittiği deniz kenarına gitti. Yüreğindeki sıkıntı içten içe onu kemiriyordu. Masmavi suya bakarken bu denizden daha kalabalıktı sanki içi. Acılar doldurmuştu kalbini, deniz kenarında balık tutan insanlar da sanki yüreğindeki mutlulukların avcısıydı. Artık bu maviliğin bile kendisine huzur vermediğini anlaması uzun sürmedi. Dalgınca ayaklanıp yürümeye başladığında ruhu daralmıştı. Adımları yavaştı, ara sıra güne kendisi gibi erken başlayan insanlarla çarpışıyordu. Yaz ayının bunaltıcı sıcağı onu terletmişti. Uras'ı kafasından atmaya çalışmaktansa çoktan vazgeçmişti. Yapamıyordu Hazan, iki ay içinde sırılsıklam aşık olduğu adamı düşünmeden bir an bile duramıyordu. O dört duvar arasında ne yapıyordu Uras şimdi? Üzgün müydü, uğradığı haksızlığa ağlıyor muydu için için? O da Hazan'ın onu düşündüğü gibi düşünüyor muydu genç kızı?

Bir fotoğrafları bile yoktu. Özleyince bakabileceği bir resmi bile yoktu adamın. Aralarına koydukları o mesafeler buna izin vermemişti. Hazan dolu gözlerle etrafına baktı. Durgunca yürüdüğü sokaklar, onu mahallesine getirmişti. Ezbere yürüyordu, ne yaptığının farkında değildi. Evine giden sokağa saptığında köşeyi dönmesiyle duraksadı. Serpil, yabancı bir adamla hararetle bir şeyler konuşuyordu. Hazan derhal kendini duvarın arkasına gizleyip gözlerini daha iyi görebilmek için kıstı.

Gri bir takım elbise giymiş bir adam, ceketinin iç cebinden bir tomar para çıkarıp etrafı yokladı. Hazan son anda kafasını geriye çekerek görülmekten kurtuldu. Birkaç saniye bekledikten sonra tüm cesaretini toplayarak kafasını çıkardığında adamın parayı kıza verdiğini gördü. Hazan, bu yüze dikkatle baktı. Bu adam kimdi ve niye gizli saklı, kuytu bir yerde Serpil'e para vermişti? Bir an bunun Uras ile ilgili olduğunu düşündü. Bu düşünce kızı harekete geçirmeye yetmemişti ama. Önce ne olduğunu anlaması lazımdı. Bu para, o ifadeye karşılık mı verilmişti? Emin olmalıydı.

Belirsiz SonsuzlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin