Sevgiyle Harmanlanmış Bedenle...

By redndyellow

439K 48.2K 23.9K

"Çıkardığı fotoğrafın altına, kalemin kapağını ağzında tutarken, kalemle bir not düştü. "Tutku'yla Harmanlan... More

TANITIM
RÜZGAR DEVRAN Ön Bölüm
ACAR&ELVİN: "Bazı yaralar..."
ADEN LİNA DEVRAN Ön Bölüm
Aden Lina Devran Yayımlandı!
TUNA DEVRAN Ön Bölüm
Rüzgar Devran "Tanıtım" 54 Kelime
TUNA DEVRAN YAYIMLANDI! + Açıklama
Tutku DEVRAN| Başlangıç
1.BÖLÜM: "Eve Dönüş"
2.BÖLÜM: "Kaçış"
3.BÖLÜM: "Elektrik"
4.BÖLÜM: "Uyarı"
5.BÖLÜM: "Yangın"
6.BÖLÜM: "Denge"
7.BÖLÜM: "Unutulmaz"
8.BÖLÜM: "Karanlık Yüz"
9.BÖLÜM: "Şeytanla Dans"
10.BÖLÜM: "8 Saat"
11.BÖLÜM: "Kelebek"
12.BÖLÜM: "İhtiras ve İhtiyaç"
13.BÖLÜM: "Kulak Misafiri"
DUYURU: "SEZON FİNALİ/YENİ BÖLÜM TARİHİ"
14.BÖLÜM: "Yalan"
15.BÖLÜM: "Yanımda Kal."
SEZON FİNALİ/16.BÖLÜM: "Son Bakış"
-Yeni Sezon Alıntı-
17.BÖLÜM: "Öldürmeyen Acı"
18.BÖLÜM/ALINTI
18.BÖLÜM: "Kırık Kanatlar"
19.BÖLÜM: "Yeni Başlangıçlar"
Ekstra Bölüm: "İntikam Ateşi"
-SHB PLAYLIST-
20.BÖLÜM: "Teklif"
21.BÖLÜM: "Plan"
23.BÖLÜM: "Axel&Basil: Görev"
24.BÖLÜM: "Veda Busesi"
TÜM OKURLARIMA: "Tutku'dan."
25.BÖLÜM: "Koruyucu Melek?!"
26.BÖLÜM: "Randevu?"
27.BÖLÜM: "Belirsizlik"
28.BÖLÜM: "Baştan Çıkarma Operasyonu"
29.BÖLÜM: "İki Sarı"
30.BÖLÜM: "Yenilgi" (PART-1)
30.BÖLÜM: "Yenilgi" (PART-2)
31.BÖLÜM: "Sırların Kirli Perdesi"
31.BÖLÜM'ü OKUYANLAR! •BÖLÜM AÇIKLAMASI•
32.BÖLÜM: "Kapı"
33.BÖLÜM: "Hoşgeldin Devran"
34.BÖLÜM: "Zaaf"
35.BÖLÜM: "Öfke"
36.BÖLÜM: "Ağabey"
37.BÖLÜM: "Misafir"
38.BÖLÜM: "Lider"
39.BÖLÜM: "Tutunacak Dal"
40. BÖLÜM: "Kabus"
41.BÖLÜM: "Seni Özledim."
42.BÖLÜM: "Tanışma"
43.BÖLÜM: "Oğulların Affı"
44.BÖLÜM: "Şeytanın Avukatı"
45.BÖLÜM: "Son Bencillik"
46.BÖLÜM: "Davetsiz Konuk"
47.BÖLÜM: "Özgürlük"
48.BÖLÜM: "Dönüm Noktası"
49.BÖLÜM: "Hoşçakal"
50.BÖLÜM: "Dostların Vedası"
51.BÖLÜM: "Parçalanan Ruhun Tılsımı"
52.BÖLÜM: "Bencil Adam"
🗡53.BÖLÜM🗡: "Kara Liste"
54.BÖLÜM: "Özür Dilerim."
55.BÖLÜM: "Merhaba..."
56.BÖLÜM: "Yetim"
57.BÖLÜM: "Yanındayız."
58.BÖLÜM: "Üç Kurşun"
59.BÖLÜM: "Kelebek"

22.BÖLÜM: "Denizatı ve Kelebek"

5.3K 651 201
By redndyellow


Multimedya;

Bölüm sonunu okumayı, yıldızlamayı ve MUTLAKA yorum yapmayı unutmayın.
Keyifli okumalar..

3.GÖZ

Alnında biriken terler, ıslak saçlarından süzülen su damlalarıyla birleşiyor, yüzü bu şekilde iyice parlak bir görüntü alıyordu. Dudakları arasında verdiği kesik kesik nefesler, aldığı darbelerden dolayı göğsünden hırıltıyla çıkmaktaydı.

Yüzü duvara dönüktü, arkasını dönmek istese bile ayak bileğine bağladıkları demir neredeyse kangren olmasına neden olacak türdendi, bu yüzden dönmek için bir çabası yoktu. Sırtına vurulan tazyikli suyun şiddeti son bir saatte arttırılmıştı ama buna odaklanmadı.

Kendini tamamen kilitlemişti, dış etkenlerden uzaktı. Kız kardeşini, erkek kardeşini düşündü. Sarışın ve oldukça uysal olan kıza karşın diğer kardeşi oldukça hareketli ve asiydi. Yine de ikisini de çok seviyordu. Çok fazla.

Annesinin yüzünü getirdi gözlerinin önüne, mavi gözleri o kadar güzeldi ki, o gözleri başka birinde şimdiye kadar görmüş olsa aşık olurdu. Işık saçıyordu, hele o cam maviler aile gibi sevdiği insanlara bakarken daha da parlamıyor muydu, kendi açık kahveleri o ışıltının yanında çok sönük kalırdı. Orada öyle büyük bir aşk görürdü ki, bunu gördüğü bir insan daha vardı. Babası. Babasıyla yaptığı ilk futbol maçı da bu yüzden aklına geldi aniden... Sarı, kahküllü saçları koşarken alnına çarpıp duruyordu ve adam onu yordukça daha da keyifleniyordu.

-Konuşmuyor mu?" Anlamadığı bir dilde konuşan adamları bile duymamıştı, dudağının bir kenarını kıvırmış gülümsüyordu. Adam olumsuz cevap almış olacak ki sırtında hissettiği kırbaç darbesiyle yüzündeki tebessüm genişledi.

Suyun akışı durdurulmuştu. Sert kayış sırtında art arda şaklarken, sırtında su haricinde akan damlalar kendi kanıydı. Koyu sıvı, kalçalarına kadar süzüldü ve bir yerde zemine damladı.

Kapı gürültüyle açıldığında birkaç el ateş edilmişti ve bu yüzden kendini kilitlediği dünyadan kurtardı sarı. Başını sola doğru yavaşça çevirdiğinde, kaskını çıkaran gençle göz göze geldi.

-İyi misin sarı?" Demirdi.

Rüyasından, koluna dokunan parmak yüzünden sıçrayarak uyandığında nerede olduğunu ayırt edemedi bir an. Susuzluktan kuruyan dudakları aralanmıştı, koyu sarı tutamlar sırılsıklamdı. Ve boynundan akan terler göğsüne süzülüyordu.

-Oğlum, iyi misin lan?!" Özgür'ün sesini duyabilmişti ve elindeki pastayı tutarken kendisine endişeyle bakan Selin'i de görüyordu neyse ki. Bulunduğu dünyanın havasını derince içine çekerken, pastaya odakladı açık kahvelerini.

-İyiyim. Kabustu." Yatakta iyice doğruldu ve tişörtünü boynundan çekerek çıkardı hemen, tişörtü avuçları arasında top haline getirirken adet gereği bir dilek tutup mumu hızla söndürdü.

Özgür alkışlarken, Selin de pastayı komidine bırakmıştı. Biri sağında diğeri solunda oturuyordu iki arkadaşı, aynı anda boynuna atlayarak onu devirmeye niyetlenseler de ikisini de kucakladı ve sırtüstü düşmeye direndi Alp.

-İyi ki doğdun sarı!" Selin bunu söyledikten sonra hiç iğrenmeden onun ıslak saçlarını Özgürle birlikte bilerek kurcaladığında kulak zarını patlatacak şekilde bağırdı.

-İyi ki doğdun beee!" Onları çok seviyordu Alp, pek arkadaş canlısı biri olmasa da, artık bir aile gibi benimsemişti ikisini de. Bu yüzden uzun bir sürü bu sarılmayı devam ettirdi ve elleriyle onların sırtını okşadı.

-Seviyorum sizi." Geri çekildiğinde, yataktan da kalmak adına bacaklarını indirmişti ki Selin onun kucağına doğru başını sarkıtıp yüzünün dibine girerek kaşlarını kaldırıp indirdi.

-Sadece bizi mi?" Yaptığı imayı anlasa da onun kafasını işaret parmağıyla kibarca iteleyen genç adam yerinden kalktığında, oflayarak ayaklandı sarışın da Özgür'ün bakışlarıyla anlattığı "Yapma." İmasına rağmen hem de. "Yaaa bugün doğum günün! Yap bir çılgınlık, tut öp onu, aşığım sana deee!" Böyle çılgınca bir fikirden sonra dip not olsun diye öksürdü. "Şey tabii önce her saçma haltı neden yaptığını anlatma nezaketinde bulun."

Alp, gözlerini devirirken dolaptan kıyafetlerine bakıyordu. Rastgele bir pantolonu eline geçirdiğinde kıza çevirdi başını.

-Ne aşkı?" Cevabı Özgür'ü güldürürken, ona bir yastık geçirip, Alp'in yanına gitti kedi gibi adımlarla kız. Ellerini boy avantajıyla arkadaşının yanaklarına kolayca uzatıp sıkarken, çekiştirdi ve söylendi.

-Cık cık cık. Oluyor mu? Petek teyzem sana işler ciddiye binince tavuk gibi kaçacağına adam ol demedi miiii?!" Alp, onun ellerinden kurtulup dik dik baktığında da ellerini beline koyup çemkirme moduna geçti. "Ya bırak şu siktiğimin inadını! Git konuş kızla. Düşünsene ne güzel olur yeni yaşına onunla girsen, kollarına alıp öpsen..." Sarı, tişört bulup arkasına dönünce ellerini kaldırıp ekledi. "Tabii dahasını da yapabilirsiniz! Size kalmış.. Kime diyorum ben? Aliyyyooooo!" Derin bir nefes verirken, arkasını döndü genç. Bir elini avuç içi yeri gösterecek şekilde kaldırmış, açık kahve gözlerini kızın yeşillerine dikmişti.

-Selin, aşk falan yok. Ben kimseye aşık değilim." Tişörtü omzuna atıp, arkasına döndü. "Kaldı ki sikik sikik açıklama yapmama gerek de yok. Çünkü bahsettiğin şeyleri hayal falan etmiyorum, umrumda da değil. Doğum günüm yeterince harika, pasta için eyvallah." Elini başına götürüp asker selamı çakarak odadan çıktığında, yatakta sırtüstü iyice yayılmış Özgür'e döndü Selin tepinerek.

-Offf! Katır inadı var ya katır!" delikanlı sevgilisine hak vererek başını aşağı yukarı sallarken, cebinde titreyen telefonu çıkarıp ekrandaki isimle boğazını temizledi sarışın. "Alo, Petek teyze?"

Kadın, Alp'e hazırlıyor oldukları parti için onunla konuşmaya başladığı sırada bugünün "yıldızı" da, banyoda aksini inceliyordu. Ellerini lavabonun iki yanına yaslayarak, başını öne eğdi ve derin bir nefes aldı.

Yalan söylemişti.

Doğum gününü Tutkuyla kutlama fikri, Selin'in ağzından çıkınca kulağına acayip hoş gelmişti. Siktir. Bunu düşünmenin sırası hiç değildi.

Tutku defterinin kapandığı çok barizdi. Çünkü ne o bir şeyleri anlatabilirdi ne de Tutku o anlatmadan bir daha yanına gelirdi. Bu durumu kabullenmek ve devam etmek doğru olandı. Annesinin her sene olduğu gibi hazırlayacağına kesin gözüyle baktığı partiye gelse bile aralarındaki bu durumu gözardı etmeliydi.

Ona eski Tutku Devran gibi davranacaktı, seviştiği Tutku Devran gibi değil.

Çünkü diğer türlü aralarındaki o çözülemeyen "şey" hep problem olacaktı. İkisinin de çözmeye niyeti olmadığına göre en iyisi bir şeyleri eski haline getirmiş gibi davranmaktı.

Miş gibi yapmak yani.

•••

Petek, Eva'nın taktığı süslere derin bir nefes alarak tekrar bakarken, salondaki herkes kadının bu tatlı heyecanını gülümseyerek izliyordu. Hazırladığı kesinlikle aile arasında bir şeydi, daha sonrasında gençler kapattırılmış bir karaoke barda istediği gibi eğlenebilecekti. Acar'ın ısrarıyla "old gang" adını verdiği çete de, Devranların kulübünde sabahlayacaktı.

-Beğenir değil mi?" Selin, kanepeyi hızlı hızlı çiğnerken başını salladı, oldukça acıkmıştı ve bu açık büfe olayı tam onluktu! Kadının incelik yapıp Özgürle ikisini çağırması da ayrı hoştu!

-Beğenir, harika olmuş." Özgür'ün cümlesi üzerine ona gülümsemişti ki çalan kapıyla birlikte zıpladı yerinde. Ayağındaki ufak topuklu ayakkabılar tıkırdamıştı parke zeminde.

-Hih! Geldi! Geldi! Herkes hazır mı?" Koşarak kapıya giderken, Sarp sakinleşmesi için elinden tuttu kadının. Cam mavisi gözler kendisine döndüğünde, gülümsedi tüm içtenliğiyle. Başta sadece "Barbie" gibi gördüğü bu kadın nasıl olmuştu da tüm ömrü haline gelmişti? O kadar zorluğu nasıl atlatmışlardı da kendisi baba olurken, bu kadının harika bir anne oluşuna şahit olmuştu? Üstelik o çocuklardan biri bugün 23 yaşına basıyordu. Şaka gibi.

-Sakin ol. Her şey harika." Kadının dudaklarına tatlı bir öpücük kondurduğunda, Petek utanarak aslında kazık kadar olan ama onun gözüne ufak gelen çocuklara bakış attı ve gülümseyerek kapıya ilerledi. Sonunda dış kapıyı açtığında Alp tam da istediği gibi karşısındaydı.

Yüzündeki gülümseme bile her şeyi ele veriyordu aslında ama sarı tamamen salağa yattı. Şu aralar hep yaptığı gibi... (Yazar lafını da soktu, hehe.)

-Oğlum, hoşgeldin." Kollarını açan kadını hemen kucakladı ve onu indirmeden kapıyı kapattı Alp. O kadar güzel kokuyordu ki... Yıllardır aynıydı kokusu. Kurabiye ve portakal karışımı klasik parfümü, kendi tenine has kokuyla birleşiyor onunla bütünleşiyordu. Annesi... Onun için öyle kıymetliydi ki, bu hayatta en çok saygı duyduğu kadındı. "Belin ağrıyacak, indir delii..." kıkırdayan sarışını yere indirdiğinde, yanaklarını tutmuştu Petek. "İyi ki doğmuşsun benim sarı civcivim..." içeridekiler kıs kıs gülerken, genç adam derin bir iç çekti, elbette içerde birileri olduğunu hissediyordu ve karizmayı çizdirmişti. "Yakışıklım, iyi ki varsın..." sanki ayak üstü kutluyor imajı çizmeye çalışıyordu ve onun bu çabasını takdir etti Alp.

Eğer annesini çok iyi tanımıyor olsa, numarasını yutabilirdi. Ama heyecandan ekstra parlayan mavileri bile durumu ortaya koyuyordu aslında.

-Yerler seni." Kadının makyajına aldırmadan yanağını ısırdığında, hemen geri kaçtı Petek. "İyi ki doğurmuşum diyo musun??" Sorduğu soruyu şaka gibi söylese de, ciddi olduğu ortadaydı ve gururla başını salladı kadın.

-Diyorum. İyi ki doğurmuşum seni." Aralarındaki bu duygusal bakışma uzayıp gidecekti ki artık arkada kalmaktan sıkılmış Tuna, diğerlerini de el işaretleriyle ikna ederek salon kapısından fırladı ve kapı önünde bağırdı.

-SÜRPRİİİİİİİZZZZ!" Ellerindeki konfetileri patlattığında Petek bile yerinde sıçramıştı. Alp'in yüzü istemsizce sırıtma halini alırken, pastasının olduğu tekerlekli masayı birlikte getiren Ardayla Eva yüzünden daha da genişledi gülüşü.

Bir elini bu sürprizle ağzına kapatmıştı ki, öne doğru uzattı elini onları gösterir gibi.

-Lan...Şu tiplere gel." Kardeşleri yanlarına gelip kendisine aynı anda sarıldığında, onların beline ellerini sardı ve ikisini de aynı anda kaldırdı Alp bir tık zorlansa da.

Kalabalık beliyle ilgili uyarılarda bulunsa da umursamamıştı. İki kardeşini de aynı anda kaldıramayacaksa ne diye kas yapmıştı ki?

-İYİ Kİ DOĞDUN KIVAAAAANÇ! İYİ Kİ DOĞDUN KIVAAAANÇ! İYİ Kİ DOĞDUN İYİİ Kİ DOĞDUN MUTLU YILLAAAR SANAAAA..." Alp ismi ritme uymadığı için Kıvanç'ı kullandıkları şarkıyı hep bir ağızdan söylediklerinde ve karşısına dizildiklerinde hepsinde bakışlarını gezdirdi sarı. Ama o yoktu.

Yüzündeki tebessümün düşmesine izin vermedi. Belki de böylesi ikisi için daha doğruydu.

-Harikasınız. Çok teşekkür ederim. Bu..." Evayla Arda'ya sıkı sıkı sarılmıştı, ama eliyle bir an ensesini ovaladı utandığı çok ama çok nadir -senede bir o da doğum gününde mahçup olduğundan- zamanlarda yaptığı gibi. "Yaptığınız çok güzel. Size sahip olduğum için mutluyum. İyi ki varsınız." Yaptığı konuşmanın sonunda hepsinden alkış alırken, Tuna okkalı ıslıklar çalarak daha da gürültü çıkarmıştı.

-Mutlaka bir dilek tut!" Tam mumu üfleyecekken Eva'nın hatırlattığı şey üzerine gözlerini devirdi ama onu kırmamak için sabahkinin aksine ciddi bir dilek tutmaya karar verdi.

Normalden uzun sürmüştü. Bir anlık dalgınlıkla ateşle bakışırken, kendine geldi ve tek nefeste üfledi büyük pastadaki mumları. Tekrar alkışlanınca, yüzüne de eski tebessümünü yerleştirmişti.

Resmen kapı önünde doğum günü kutluyorlardı. Petek, pastayı dilimlemek için mutfağa götürürken, herkes tek tek genç adama sarılmaya başlamıştı. İyi dileklerde bulunup, bir insanın duymak isteyeceği her şeyi söylüyorlardı.

Herkes salona girmek için uzaklaşırken, Rüzgarla ikisi en arkada kaldı.

-Rüzgar..." delikanlı onunla birlikte duraksarken, başını çevirdi Alp'e. Açık kahvelerinden belliydi bir şey söylemek istediği. "Teşekkür ederim. Sırdaşım olduğun için." Bunu söylemek zordu, öyle ki söyledikten sonra dişlerini birbirine iyice bastırmış istemsizce etrafı kolaçan etmişti. Onun koluna avucuyla bir kez vurdu Rüzgar.

-Her zaman." Başka bir şey söylemeden uzaklaşırken derin bir nefes alan Alp, çalan kapı yüzünden salona giden adımlarını, topukları üzerinde dönerek kapıya yöneltti ve annesinin topuklu ayakkabılarının sesini duyunca mutfağa doğru seslendi.

-Ben bakarım!" Kapı kolunu indirdiğinde, görmeyi beklemediği birini görmüştü. Aslında hiç beklemediği dese yalan olurdu, hem beklemiş hem beklememişti.

Onu burada göremeyince ümidi kesmişti işin özü, ama gördüğü görüntüyle kalakaldı.

-Geciktim m..." elinden neredeyse düşecek olan torbayı tutarken söylenen Tutku, kafasını kaldırdığında doğum günü çocuğunu(!) görünce kirpiklerini kırpıştırdı. "Sanırım sürpriz için geç kalmışım." Cümlesinin sonunda dudaklarını birbirine bastırarak gülümsediğinde, onu baştan aşağı süzmekle meşguldü Alp.

Uzun, göğsünün altına kadar inen dümdüz koyu kahverengi saçlar,

bembeyaz teninde harikalar yaratan kıpkırmızı bir ruj,

ultra mini, tüm hatlarını saran dekolteli ama oldukça günlük duran siyah bir elbise... Parmağındaki iri kelebek figürü yüzük...


Dudağının bir köşesini kıvırdı.

-Sürpriz oldu aslında. Hoşgeldin. Beklediğime değmiş." Tek kaşını kaldırdı Tutku, bunu tıpkı önceki zamanlarda kendisine sataştığı anlarda olduğu gibi söylemişti. İmalı ve gıcık bir şekilde...

-Beklediğin gibi? Kırmızı giymemi beklemez miydin?" Şirin şirin ona sataşırken içeri geçti ve topuklularını çıkarmak için eğilecekken aklına Peteklerin böyle bir şeyi yapmadığı gelince doğruldu. Yine de sarının bir anlığına gözlerinin kaydığı dekoltesini düzeltti eliyle bilinçli olarak.

Ateşe karşılık ateş.

-Beklerdim. Kırmızıyı severim, biliyorsun." Açık kahveler dudaklarına kaymıştı rujunu hatırlatmak istercesine. Tutku, elindeki hediye torbasını ona uzatıp, kollarını açtığında belli etmese de ikinci kez şaşırdı.

Tutku Devran ve sarılmak? Galiba gerçekten normal davranabileceklerdi.

Ellerini onun ince beline sıkıca sardığında ve zarif parmakları adamın kaslı boynuna dolandığında, ikisi de bedenlerinin sızladığını hissetti. Özlemle.

-Giydim zaten, ama..." fısıltıyla devam etti. "iç çamaşırı olarak. Göremeyecek olman kötü." Cümlesi boynunu yakarken, alt dudağını ısırdı genç adam. Nasıl normal davranacaklardı ki? Siktir. Şimdi Tutku'yu kırmızı bir takımın içinde hayal eden görüntüyü atmak zordu.

Üstelik her kıvrımını, belindeki uçan kuşların figürü dövmesinin santimini bile biliyorken...

-Başka ne giydin?" Onu bırakmadan belini sıkı sıkı sarmaya devam ettiğinde, yanlarına gelen Petekle birlikte yüzüne koca bir gülümseme yerleştirdi kız.

-Aaa Tutku, geldin mi?" Elindeki pasta tabaklarını, kendisi gelince sarılmaları sonlanan ikiliye uzattığında, Alp içinden küfretti.

Onun istediği çatal pastaya takacağı türden değildi. Kesmenin hoşuna gittiği göğüs çatalıydı...

-Yok, halâ yoldaymış." Sarı, huysuz huysuz söylenip yanlarından salona doğru hediyesi ve pastasıyla giderken, Petek göz devirmiş, Tutku da sinsice gülümsemişti.

-Laf sokmasa olmaz! Aman neyse geç içeri güzelim..." Elvin'in de pasta tabakları taşıdığını görünce, annesiyle birlikte salona girmiş oldu Tutku. Alp, Evayla Rüzgar'ın yanına gitmiş sohbet etmeye başlamıştı bile.

Masanın üstünden kendine bir bardak soda dolduran kız, kalçasını koltuk kenarına yaslayarak gözünü kırpmadan onları izlemeye başladı.

-Pist. N'aber?" Selindi. Tutkuyla, maçta bir kez karşılaşmış gibi yaptığından samimi davranamıyordu herkes tuhaf karşılar diye, ama yanına gelmesinde bir sorun yoktu. Elindeki ufak tabağı atıştırmalıklarla doldurmuştu. Tutku da bu görüntüyü görünce acıktığını hissetti ve onun tabağındaki mini burgerlerden birini kapıp koca bir ısırık aldı omuz silkmeden önce.

Gözü elbette o üçlüye dalmıştı. Çünkü çok tuhaftı. Alp hakkındaki gerçeği bilen Rüzgar, Alp tarafından vurulmuştu, Eva'nın ise, diğerleri gibi, bundan haberi yoktu. Rüzgar'ın beline sarılmış her şeyden bihaber ağabeyinin sataşmalarına gülümsüyordu.

Bazen bir şeyleri bilmemek, kesinlikle bilmekten daha iyiydi.

-İyi misin?" Koluna dokunan Selin'e başını sallarken, hangi ara dolduğunu anlamadığı gözlerini birkaç kez kapatıp açtı.

Sadece... Rüzgar'ın burada olması çok kıymetliydi...

Şuan bile aniden Alp'e duyduğu öfkeyi bastıran tek şey Rüzgar'ın hayatta olması, üstelik onun yaptığı şeye hak vermesiydi! Tutku bu yüzden pes etmeyecekti, bu gerçek ortaya çıkana kadar da asla beyaz bayrağı çekmeyecekti.

-Senin gelmene sevindi bence." Selin'in cümlesi üzerine kıza çevirdi başını, bunu gerçekten içten söyleyip söylemediğini anlamak için ama doğruydu. Yeşiller ispatlamak ister gibi Alp'i gösterdi. "Kabul etmez ama bak..." bu sefer kafasını ona çevirdiğinde sarının kendisine bir an baktığını ve hatta göz kırptını gördü. "Sana bakıyor ara ara. Ay...Ya ne tatlısınız."

-Tatlı falan değiliz Selin." Dedi huysuz huysuz. "Ayrıca bu işin peşini bırakmayacağım. Demirle öğrenirim sandım ama öyle olmaz, bir şekilde Alp'in bana her şeyi anlatmasını sağlamam lazım." Selin'in yeşillerinde gördüğü destek mutlu edip, aynı zamanda gördüğü umutsuzluk canını sıksa da diretecekti. Onun kalçasına vurdu Selin.

-Afferin be! Öğren. Hepimiz rahatlayalım. Hattaaaa..." gözlerini kısarak işaret parmağını çenesine ritmik bir hareketle vurmaya başladı. "Ben de bir şeyler düşüneyim. Ve güçlerimizi birleştirelim. Ne yalan söyleyeyim, sizi shiplemem bir yana, Alp'in neler karıştırdığını da aşırı merak ediyorum..."

Tutku'ya yumruğunu uzattığında onunla yumruk tokuşturan kızın yanına Elvin geldiğinde ikisine elindeki pasta tabaklarını uzattı ve Selin, teşekkür ederek yeni yiyeceği kalpli gözlerle kucakladı.

-Herkese hediyeleri için teşekkür ederim. Yalnızken açacağım." Alp, pastalarını yemeye başlayan herkese hitaben yüksek sesle söylediği bu cümlenin üzerine Tutkuyla göz göze gelirken -çünkü hediyesi eski zamanlarda kapışan kralların yolladığı bir kutu dışkı bile olsa ölesiye meraklıydı- kızdan uzun bir süre almadı açık kahvelerini. Onun hediyesi. İçlerinde, en heyecan duyduğuydu.

-Siktir. Boşuna o kadar para verdik." Dedi Acar şakasına, herkes onun bu söylediğine gülerken, dik dik millete baktı. "Ne? Şaka değildi."

Neyse, dedi içinden, en azından pasta güzeldi.

Selinle Elvin tuhaf bir şekilde iyi anlaşıp Ankara'da ortak gittikleri bir kafe hakkında konuşmaya başladıklarında bir şey dikkatini çekti Tutku'nun.

Alp yavaşça salondan çıkmıştı, koyu kahveleri hediyelere kaydığında kendi hediyesinin orada olmadığını gördü. Gözlerini avını takip eden bir aslan gibi kısarken, pasta tabağını masaya bıraktı ve Selinle konuşan annesine döndü.

-Ben bi lavaboya gidiyim..." ikisini bırakıp çaktırmadan salondan çıktığında, mutfağa doğru sapan Alp'in peşinden gitti topuklu ayakkabıların içinde parmak ucunda kalkarak. Sanki bu topuklular yetmezmiş gibi -her ne kadar en kısasını seçse de- bir de ses çıkarmamaya çalışmak ekstra zordu.

Mutfak kapısında durduğunda Alp tahmin ettiği gibi kendi hediye torbasını açmaya başladı. Torbayı kan kırmızı tezgahın üzerine bırakıp, dikdörtgen şeklindeki kutuyu çıkardı ve bir süre baktı hediye paketine.

Bağlanmış ince hasırı andıran ipi ucundan çekerek çözdü ve kalın kapağı yavaşça kaldırdı. Ufak bir yastık içinde konumlandırılmış kutuda, bir kolye kendisine göz kırpıyordu. Kolyeyi parmak uçları arasına alarak, açık kahvelerini üzerinde iyice gezdirdi.

Deniz atı.

Ne küçük ne de büyük sayılabilecek gümüş bir kolye ucu, uzun zincire takılmıştı. Deniz atının gözünü gösteren siyah taş haricinde hiçbir gösterişi yoktu, ama kuyruğunun üzerindeki işlemeler, kafasının üstündeki desenler...

O kadar güzeldi ki.

-Takmak ister misin?" Kendisine yönelik konuştuğunu anlayınca, bir an kalakaldı Tutku. Arkasını bile dönmeden onun olduğunu anlamıştı. Kolyeyi yavaşça çekiştirdi yastıktan ve uzun parmaklarının ucunda tutarak havaya kaldırdı.

Bir cevap vermek yerine ona doğru yürüyen kız, dizleri üzerine çöken Alp'e, görmeyeceğini bilse de gözlerini kısarak baktı.

-Boyları eşitledim." Şakadan omzuna bir tane patlatıp, elindeki kolyeyi aldı ve eğilerek boynuna geçirdi. Başını öne doğru sarkıtarak kolyenin klipsini takmaya çalıştı ama tırnaklarını kestiği için biraz zorlanmıştı.

Omuzlarından aşağı düşen koyu saçların, kendisiyle olan tezatlığına gülümsedi Alp. Belli belirsiz elini kaldırıp, onun hissedemeyeceği şekilde dokundu tutamlara... Yumuşacıktı, üstelik kokusunu buradan dahi alıyordu. Bu saçların çıplak göğsüne sarıldığı günler, şimdi gözüne çok uzak görünüyordu. Sanki yıllar önceymiş gibi...

-Oldu..." Saçları çekildiği anda elini indirdi ve boğazını temizleyerek ayağa kalktı Kıvanç. Kutuyu kapatıp arka çebine atarken, torbayı da atılmak üzere köşeye ayrılmış çöp poşetinin üstüne fırlattı. Vücudunu tamamen kıza çevirdiğinde, kolyenin onunla sağladığı uyuma dudağının bir kenarını kıvırdı Tutku. "Senden bir kolye aldım. Borcum vardı." Diyerek açıklamaya çabaladı, hediyesinin asla özel bir anlam taşımadığını.

Alp, kollarını göğsünde birleştirip, başını salladığında tam arkasını dönecekti ki, bileğinde hissettiği el durdurmuştu onu.

-Teşekkür ederim. Zevkin hiç fena değil..." tek kaşını kaldırarak kendisine bakan kızı sinir etmeyi yine başarmıştı, bir an piç piç sırıtıp sonra meraklandığı şeyi sormadan edemedi. "Neden denizatı?" Koyu kahvelerde cevabını almayı umdu ama kahretsin ki Tutku da kendisi gibi kapalı kutu olabiliyordu bir şeyleri çaktırmama konusunda.

-Neden kelebek?" Bir şey demek yerine sadece derin bir nefes aldığında kızın yine arkasını döneceğini anladı ve mırıldandı.

-Sana benzediği için." Bu çok ucu açık bir şeydi, ne yönden ve nasıl bir kelebeği düşündüğü tamamen tartışmalıydı. Akıllıca verilmiş, net olmayan bir yanıttı. Tutku, bu yüzden bileğini ondan kurtardı ve tüm içtenliğiyle gülümsedi.

-O zaman neden aldığımı artık, biliyorsun." Kaşları kıvrılmış bir halde kızın arkasından bakarken, saniye saniye yüzünü bir tebessüm kapladı. Salak bir sırıtışı, başını öne eğerek gizlerken, kafasını sağa sola salladı "bu kızla uğraşılmaz" dercesine. Ensesini ovalarken, bala çalan gözleri kolye ucuna yeniden takıldı ve yüzündeki sırıtış yerini ufak tebessüme bıraktı.

-Neden denizatı..." diye düşünceli bir sesle mırıldandı kendi kendine.

Aslında bunun anlamını çözmeleri uzun zaman almayacaktı, hatta çoktan çözmüşlerdi. Ama birbirilerini nasıl gördüklerini dile dökmek, bunu çözmekten ne yazık ki kat kat daha zordu.

Yoksa denizatı ve kelebek, tam da ikisinin hikayesini özetliyordu.

•🦋•

Bölüm Sonu. 😘😘😘

Umarım sevdiniz! Yıldızlamayı 🌟 ve yorum yapmayı unutmayın.

*Tutku&Alp?

*SHB yazarken kanım kıpır kıpır...

*Neler düşünüyorsunuz? Ağırdan almayı aşırı seviyorum...

*Ve ne yalan söyleyeyim Alple Tutku'nun bu "ne seninle ne de sensiz" hallerini yazmak hoşuma gidiyor.

*Sizce Alp'in gördüğü rüya neydi? Demir onu nereden kurtardı?

*Denizatı ve kelebeğin gizemi ne sizce... Merak etmeyin öğreneceksiniz :) Onlar birbiri için söylemese bile 3. Göz olarak ucundan anlatabilirim...

Alıntılar, bilgilendirmeler ve daha fazlası için,
INSTAGRAM; tutkudevran

Kendinize çok çok iyi bakın, aşkla kalın. Bana, panoma ne zaman isterseniz mutlaka yazın. Unutmadaaaan, bolca çokça, en en az benim kadar,




Sevin,sevilin. ❤️❤️❤️

Continue Reading

You'll Also Like

35.1K 1.1K 19
Dünyanın en çok okunan kitaplarından biri olan Küçük Prens isimli başyapıttan güzel sözler
Haz By 🍀

Romance

397K 6.2K 20
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
13.1K 4.1K 37
KEŞFEDİLMEMİŞ HAYATLARIN ÖZLEMİNE Tolstoy şöyle diyor: Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar; ya birisi bir yolculuğa çıkar ya da şehre yabancı b...