Sevgiyle Harmanlanmış Bedenle...

By redndyellow

439K 48.2K 23.9K

"Çıkardığı fotoğrafın altına, kalemin kapağını ağzında tutarken, kalemle bir not düştü. "Tutku'yla Harmanlan... More

TANITIM
RÜZGAR DEVRAN Ön Bölüm
ACAR&ELVİN: "Bazı yaralar..."
ADEN LİNA DEVRAN Ön Bölüm
Aden Lina Devran Yayımlandı!
TUNA DEVRAN Ön Bölüm
Rüzgar Devran "Tanıtım" 54 Kelime
TUNA DEVRAN YAYIMLANDI! + Açıklama
Tutku DEVRAN| Başlangıç
1.BÖLÜM: "Eve Dönüş"
2.BÖLÜM: "Kaçış"
3.BÖLÜM: "Elektrik"
4.BÖLÜM: "Uyarı"
5.BÖLÜM: "Yangın"
6.BÖLÜM: "Denge"
7.BÖLÜM: "Unutulmaz"
8.BÖLÜM: "Karanlık Yüz"
9.BÖLÜM: "Şeytanla Dans"
10.BÖLÜM: "8 Saat"
11.BÖLÜM: "Kelebek"
12.BÖLÜM: "İhtiras ve İhtiyaç"
13.BÖLÜM: "Kulak Misafiri"
DUYURU: "SEZON FİNALİ/YENİ BÖLÜM TARİHİ"
14.BÖLÜM: "Yalan"
15.BÖLÜM: "Yanımda Kal."
SEZON FİNALİ/16.BÖLÜM: "Son Bakış"
-Yeni Sezon Alıntı-
17.BÖLÜM: "Öldürmeyen Acı"
18.BÖLÜM/ALINTI
18.BÖLÜM: "Kırık Kanatlar"
19.BÖLÜM: "Yeni Başlangıçlar"
-SHB PLAYLIST-
20.BÖLÜM: "Teklif"
21.BÖLÜM: "Plan"
22.BÖLÜM: "Denizatı ve Kelebek"
23.BÖLÜM: "Axel&Basil: Görev"
24.BÖLÜM: "Veda Busesi"
TÜM OKURLARIMA: "Tutku'dan."
25.BÖLÜM: "Koruyucu Melek?!"
26.BÖLÜM: "Randevu?"
27.BÖLÜM: "Belirsizlik"
28.BÖLÜM: "Baştan Çıkarma Operasyonu"
29.BÖLÜM: "İki Sarı"
30.BÖLÜM: "Yenilgi" (PART-1)
30.BÖLÜM: "Yenilgi" (PART-2)
31.BÖLÜM: "Sırların Kirli Perdesi"
31.BÖLÜM'ü OKUYANLAR! •BÖLÜM AÇIKLAMASI•
32.BÖLÜM: "Kapı"
33.BÖLÜM: "Hoşgeldin Devran"
34.BÖLÜM: "Zaaf"
35.BÖLÜM: "Öfke"
36.BÖLÜM: "Ağabey"
37.BÖLÜM: "Misafir"
38.BÖLÜM: "Lider"
39.BÖLÜM: "Tutunacak Dal"
40. BÖLÜM: "Kabus"
41.BÖLÜM: "Seni Özledim."
42.BÖLÜM: "Tanışma"
43.BÖLÜM: "Oğulların Affı"
44.BÖLÜM: "Şeytanın Avukatı"
45.BÖLÜM: "Son Bencillik"
46.BÖLÜM: "Davetsiz Konuk"
47.BÖLÜM: "Özgürlük"
48.BÖLÜM: "Dönüm Noktası"
49.BÖLÜM: "Hoşçakal"
50.BÖLÜM: "Dostların Vedası"
51.BÖLÜM: "Parçalanan Ruhun Tılsımı"
52.BÖLÜM: "Bencil Adam"
🗡53.BÖLÜM🗡: "Kara Liste"
54.BÖLÜM: "Özür Dilerim."
55.BÖLÜM: "Merhaba..."
56.BÖLÜM: "Yetim"
57.BÖLÜM: "Yanındayız."
58.BÖLÜM: "Üç Kurşun"
59.BÖLÜM: "Kelebek"

Ekstra Bölüm: "İntikam Ateşi"

5.7K 518 152
By redndyellow


Rüzgar uyanmadan öncesini anlatıyor bu bölüm. Hastaneyi yani.

Yıldızlarınızı ve ÖZELLİKLE yorumlarınızı bekliyorum. KEYİFLİ OKUMALAR.😘😘😘

3.GÖZ

Hemşireler genç adamın nabzını kontrol edip saniye saniye doktora bir değişiklik olmadığını söylerken, duran kalbi çalıştırmak elindeki alete umut bağlayan adama kalmıştı.

-Çekilin." Tenine çarpan üçüncü şok dalgaları, kalbin ritmini eskisi gibi var hale getirirken, derin bir nefes aldı orta yaşlı adam. "İyi. Mutlaka başında durup, kontrol edin." Savaş Devran onun için oldukça önemli bir isimdi ve emanet edilen can bizzat onun yeğeniydi.

Odadan çıktığında başına toplanan kalabalıkta en metanetli duran insana baktı.

Acar'a.

-Şuan durumu stabil. Bekleyip görmemiz lazım, yapılacak her şeyi yaptık çok ağır bir ameliyat geçirdi. Ve gerçekten yaşama şansı düşüktü. Kan kaybı fazlaydı. Ama oğlunuz çok güçlü. Bundan sonrası ona kalmış. Geçmiş olsun." Elalar çaresiz bir şekilde durumu kabullenirken, Elvin'e kaydı.

Geldiğinden beri sessizce birkaç kez ağlasa da her seferinde gözyaşlarını silip, çocukları avutmaya çalışıyordu. Hiçbiri yalıya gitmeyi kabul etmemişti ve uyanana kadar bekleyeceklerdi de.

Koridorda kalabalık olacaklarını söyleyip onları çoktan zorla hastane bahçesine yolladığından, gözleri Acarla buluştu.

Kollarını açan adama birkaç adımda ulaşırken, başını göğsüne gömüp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Parmaklarını orada olduğuna inanmak istercesine geniş sırtına batırmıştı, bir zaman sonra o hıçkırıklar iç çekmelere döndü.

-Sakinleş güzelim." Bunu söylemesine rağmen sesinin ne kadar güçsüz olduğunun farkındaydı Acar. Hastaneler Rüzgar için çok alışılmadık yerler değildi çünkü her hafta hatta bazen 2-3 günde bir buraya gelirdi. Acı hissetme gibi bir durumu olmadığından, kırık, kanama gibi olaylar sürekli hastanede kontrol edilirdi. Ama bu seferki bambaşkaydı. İçeride canlarından bir parça yatıyordu ve bunu yapanı öldürecek güç, tuhaftır ki Acar'da yoktu o anda.

Sadece kadına sarılıp, dolan elalarını koridorda gezdiriyordu yaşların düşmemesi için.

Savaş, yeşillerine hücum eden yaşları geri yolladı ve çalan telefonunu cevaplarken izlediği ikiliden iyice uzaklaştı.

Zaten odanın hemen önünde de duramamıştı Rüzgar'ın kalbi durduğunda.

-Parmak izi örnekleri alındı mı?" Doğrudan ihtiyacı olan bilgiyi sorarken, sesini minimum seviyede tutuyordu.

-Evet efendim." Aldığı karşılık şu durumda yapılması gereken, ama kimsenin yapacak gücünün olmadığı "bilgi alma" olayında harika bir aşamaydı. Tutku'nun bir şeyler bildiğinin elbette farkındaydı, çünkü yeğeni öyle bir elbiseyi giyip, o tarz bir makyaj ve saçı hayatta yapmazdı.

Rüzgar vurulduğunda, onun da yanında olduğundan emindi. Yapanı gördüğünden de...

Ama o psikolojideki Tutku'yu konuşturmaya çalışmak, onun için merhametsizlikten başka bir şey değildi. Acısını yaşamasına izin vermeliydi, gizlediği her ne olursa olsun, bir sebebi olduğuna inanıyordu.

-Güzel. Analiz için Kemal'e yollatın. İçki bardağındaki tükürük örnekleri de elinizde bulunsun. Şüpheli elimizde olduğunda incelettireceğim." Başka bir şey söylemeden ve bir onaylama dahi duymadan telefonu kapatırken, yanına gelen Bade'nin elindeki su şişelerinden aldı taşımasına yardımcı olmak amacıyla.

-Bir değişiklik var mı?" Kalbinin durduğu detayını sarışından gizlerken, başını sağa sola salladı. Onu ağlarken görmekten nefret ediyordu ve sırf bu kızarık yeşiller için bile katili didik didik doğrayabilirdi. Kadınla birlikte Elvinle Acar'ın yanına giderken, yarı yolda durup koluna dokundu Bade. "Savaş... Rüzgarla konuşmamız mümkün mü? Tek tek girsek? Bizi duyacağına inanıyorum, hatta biliyorum." Bunu doktora sorması lazımdı ama yine de yeşilleri kırmamak için kesin bir yanıt verdi.

-Ayarlayabilirim sarışın." Ne olursa olsun ayarlayacaktı. Yanlarına gittikleri Elvin, uzatılan şişedeki suyu dudaklarına götürüp birkaç yudum alırken, gözlerini kapatıp, her iki yudum arasında derin derin nefes almıştı.

Petek, Sarp, Deniz, Ali, Asu... Duyanların çoğu gelmişti, diğerleri de yoldaydı.

Onların varlığı, tesellileriyle avunmaya çalışıyordu ama oğlunun gözleri açılmadan asla düzgün nefes alamayacağını biliyordu Elvin.

Çocuklarının her birinin üzerine ayrı ayrı titreseler de, Rüzgar, Acarla ikisi için hep en dikkat ettikleri olmuştu içlerinde. Fiziksel olarak, onun kaderine yazılan hastalığın etkileri, ikisini hep korkutmuştu çünkü.

Rüzgar, çocuklar arasında her zaman en uysal ve en bilinçli olanlarıydı. Aşırı hareketleri yoktu, fevri davranmazdı, birini kırmaktan çekinirdi, kendisinin ya da başkasının hakkını savunurdu ama zorba değildi. Bir şeye canı sıkıldığında çevresine belli etmezdi, bunu başka bir şeye yönlendirir, kendini o şekilde ifade ederdi. Kan kusup, kızılcık şerbeti içmek, adeta onu özetliyordu.

Bütün bu kusursuz karakterine rağmen, en çok üstüne titrenilen insan olmak her zaman canını sıkmıştı.

Biliyordu Elvin de Acar da. Delikanlı bir şekilde onlara yük olduğunu düşünüyordu. Ve problemlerini bu yüzden hep kendi halletmeye özen göstermişti.

-Acaba kimin problemini hallederken oldu?" Acar'ın boğuk bir sesle söylediği cümle üzerine, herkes gözlerini ona çevirmişti. "Kimin canını kurtarırken, kendi canını yaktı..." Hepsi onun bu cümlelerini acısından söylediği düşüncesiyle sadece üzülürken, Savaş'ın yeşilleri parladı.

Rüzgar... Birini, birilerini kurtarmak için tehlikeye girmiş olmalıydı. Tanıdığı en zeki insandı, kendisinden, Acar'dan kat kat daha üstün bir zekaya sahipti.

Onu alt eden kişi kim olabilirdi ki? Bir tanıdık mı? Aklına Alaz geldi, ama onun Rüzgar'ı vurmayacağını saçma bir şekilde adı gibi biliyordu.

Koridora giren Tutku'ya kaydı gözleri.

Bakışlarını zeminde gezdirirken, koltuklardan birine oturmuş duvarı izlemeye başlamıştı kız.

Kaşlarını çatarak, daha dikkatli baktı yeğenine.

Bir şey gizliyordu.

Evet, Tutku da Kavin kadar ketumdu ve eğer bir şeyi söylememek için diretirse, dilini kestirir yine söylemezdi. Bu yüzden bir plan yapması gerekiyordu.

Çünkü bunu Tutku'dan öğrenemezse, Rüzgar'dan öğrenme ihtimali çok daha düşüktü.

Telefonunu çıkararak Recep'e mesaj attı.

"Rüzgar'ın telefonunu ve bilgisayarını çocuklara ver. En son kimi aramış, kime bakmış, ne araştırmış... Ne varsa öğren."

Yeğeninin iyileşeceğine inanıyordu, aksini düşünmemişti, çünkü düşünürse şimdi bunların hiçbirini yapamazdı.

O yüzden Rüzgar, ayağa kalkmadan, eşyalarına erişmeden bir kurcalamak lazımdı.

Aklına gelen bir diğer fikirle Rüzgar'ın doktorunu bulmak için, kimseye bir şey söylemeden koridorda hızlı hızlı yürürken, yeğenine bakış attı.

Yeşilleri, donuk kahvelerle buluştuğunda içi daha çok sıkılmıştı.

Keşke çocukları, hep küçük kalsaydı.

Büyüdükçe sırları olmuştu, koruma içgüdüleri, fedakarlıkları... Olmamalıydı.

Onların çocukları hep çocuk olarak kalmalıydı, bencil ve saf. Çünkü diğer türlü yaptıkları tüm fedakarlıklar, sırlar onların sonunu buraya getirecekti.

-Buyrun, Savaş Bey." Gülümseyerek karşısına oturduğu doktoru, tüm aile bireylerinin Rüzgar'ın yanına girmesi için ikna edecek olmasında, tek bir neden vardı.

Tutku'nun, Rüzgar'ın gördüğü son insanın, ağabeyine söyleyeceklerini dinlemek.

•••

Bunca senelik evliliklerinde, Elvin'e attığı adımlar ilk defa bu kadar tedirgindi. Makineden düzenli olarak gelen tiz ve gıcık sesler odayı dolduruyordu sadece. Kadın, oğlunun elini iki avucu arasına almış başparmaklarıyla okşuyordu.

Yıllar önce elleri arasında kaybolan ufak el, şimdi iki eline bile sığmamıştı. Uzun parmakların üzerine gözlerinden bir damla yaş aktı.

-Elvin..." Acar'ın varlığını bile yeni hissetmişti, o kadar kopmuştu ki dünyadan. Rüzgar'ın gözlerini açmasına o kadar odaklanmıştı ki... "Güzelim." Çöken omuzlarında hissettiği iri ellerle, gözlerini sıkıca yumup başını öne eğdi Elvin. Dudaklarını birbirine bastırdı hıçkırmamak için.

-Bebeğimiz..." diye fısıldadı, sesi kışın ortasında kalan kimsesiz bir kuş gibi titremişti. "Bebeğimiz uyanmıyor, Acar." Elalara çevirdi gözlerini, evet, işte o kendisine bakıyordu ama Rüzgar neden bakmıyordu? Neden açmıyordu gözlerini? "Elleri çok soğuk... Üşüyor mu sence?" Eğilerek kollarını ona sıkı sıkı sardı Acar, hiçbir şey söylemeden başını Elvin'in boynuna gömdü, kokusu onu bir parça sakinleştirmişti.

Bunu çocukken de yapardı kadın, Rüzgar'a ve şimdi söylediği son cümle onu geçmişe götürmüştü.

Rüzgar, üşümüş müdür? Yaralanmış mıdır? Bir yere çarpmış mıdır?

-Üşümüyordur Elvin'im." Söylediğinin etkili olduğunu kadının derin bir nefes almasından anladı. Gülümsedi Elvin, burnunu çektikten sonra.

-Üşümez benim oğlum. O hep sıcak." Elini, onun kolu üzerinde yavaşça gezdirdi adam. Elaları, Rüzgarla Elvin'in birleşen ellerinin üzerindeydi.

-Sana söz veriyorum, bunu yapanı bulacağım." Dedi tehditvari bir ses tonuyla. Elaları öfke ve kinle kaplanmıştı ama bu duygular kadının koyu kahvelerine ulaşmadı. Başını çevirip Acarla neredeyse dudak dudağa gelirken, bitkin bir şekilde baktı.

-Bulursan, uyanacak mı?" Adamın cevapsızlığı, ona bir bakıma cevap olurken başını yine Rüzgar'a çevirdi. "O zaman pek bir önemi yok, sevgilim."

İkisi birbirilerine kenetlenmiş halde Rüzgar'ın yanında dururken, Tutku kendisine verilen steril kıyafetleri giymiş, odanın kapısını yavaşça aralamıştı. Anne ve babasını o şekilde, ağabeyinin başında gördüğü an gözlerine doluşan yaşları yok etmek için tavana bakındı bir süre.

-Ben...Gelebilir miyim?" Kızlarının sesiyle ikisi de bir transtan çıkmış gibi irkildiler, Elvin avuçları arasındaki ele bir öpücük kondurup ayaklandı.

Yüzündeki yaşları hiç var olmadıklarına inandıracak kadar hızlı sildi ve Tutku'ya döndü.

-Gel tabii annem." Acar, kadının elinden tutarak kapıya doğru yürürken, genç kızın başına bir öpücük kondurdu ve öyle terk ettiler odayı. El ele.

Sadece iki dakika Tutku'nun odayı incelemesi sürmüştü. Ağabeyinin göğsüne bağlanan kablolara, yüzüne takılan oksijen maskesine, nabzını gösteren aletlere, ameliyat edilerek dikilip bezle sarılan göğsüne...

Ona doğru saniye saniye çekilirken, ağlamamak için kendini çok zor tuttu. Baş ucuna geldiğinde, oturamamıştı, öylece tepeden bakıyordu Rüzgar Devran'a.

-Bunun kabus olma ihtimali?" Diye mırıldandı, ama kendi sesini duyuyordu, ağabeyinin eline dokunuyordu... Ne yazık ki kabus olamazdı. Hayal gücü bile bu kadarını asla tahmin edemezdi çünkü. "Ağabeyciğim..." onun eline bir tüy gibi dokundu Tutku.

Tuvalleri dikkatle boyayan becerikli parmaklar, şimdi kıpırdamıyordu.

-Bunun olacağını tahmin edemedim. Etmeliydim." Sesinde Alp'i suçladığı kadar kendini de suçladığını gösteren bir ton vardı. Kaşlarını hep çatmış, sürekli kendi kendine kızmıştı buraya geldiklerinden beri. "Senin önüne geçmeliydim. Kız kardeşler, ağabeylerini koruyabilir demiştin." Aklına her ay yaptıkları dövüş antrenmanlarının ilkinde Rüzgar'ın Aden'e, kız, dövüşmek için motivasyona ihtiyacı olduğunu belirttiğinde söylediği laf gelmişti. "Ama ben seni koruyamadım." Sağ gözünden fırlayan yaşı, omzu yardımıyla sildi.

Başını öne eğdi suçlu bir çocuk gibi.

-Özür dilerim. Canımın içi...Lütfen, uyan." Eğilerek, onun yüzüne santimler kala durdu teni, o kadar pürüzsüz ve canlı duruyordu ki... Ölüme bu denli yakın olduğunu kabul etmek istemedi Tutku. "Yalvarırım." Diye fısıldarken ekledi. "Yoksa kendimi asla affedemem. Asla."

Makineden gelen sesler tuhaf bir hal aldığında, ellerini ondan çekip yataktan hızla uzaklaştı.

Birkaç saniye içinde ne olduğunu anlamadan hemşireleri içeride, kendini de Savaş yüzünden kapı önünde bulmuştu kız.

Amcası, onu dinlemişti.

Ama bunun farkında bile değildi. Birkaç dakika herkesin bakışlarını üzerinde hissederken, öylece amcasının kolları arasında durdu Tutku. Ona tutundu, kendini suçluyordu. Bir şey mi yapmıştı Rüzgar'a?

-N'oldu?" Çıkan doktora hep bir ağızdan sorulan soru, adamın yüzündeki hüznü daha çok arttırmıştı. O kadar endişelilerdi ki, ağzından çıkacak tek kötü sözle yıkılacaklarmış gibi...

-Bir şeyi yok, nabzı normalin üstüne çıktı. Ama şimdi iyi, merak etmeyin. Dilerseniz sıradaki kişi onu görmek için yanına birazdan girebilir. Kısa tutmanız, iyi olur." Son cümleyi yeğenini kolları arasında tutan Savaş'a bakarak söylemişti. "Geçmiş olsun tekrar."

Sıra Tunayla Adendeydi, beraber gireceklerdi ama genç adam boynundaki maskeyi tek hamlede söküp zemine atarken başını sağa sola salladı.

-Bunu yapamam." Ece ve Lina onun iki koluna tutunmuştu ama ellerini onlardan çekerek, adımlarını daha da geriye attı. "Siktir... Ya gözümün önünde ölürse?!" Bağırarak söylediği cümle, kimsenin düşünmek istemediği bir ihtimaldi.

Elaları, öfkeyle hepsinin üzerinde gezinirken, en son Lina'ya baktı.

-Bunu yapamam. Lina! Üçüzümüzün ölümünü izleyemem!" Koridorun sonuna hızla yürürken, Ece ve Aden onun peşinden koşmuşlardı.

Rüzgar olsa, o da koşardı demeden edemedi içinden Tuna. Öyle ya, ne zaman öfkelense arkasında onu sakinleştirecek bir Rüzgar olurdu.

Ama şimdi, o yoktu.

Dolayısıyla sakinliğe en uzak insandı.

•••

Koridor, artık hepsi için bir ev gibi olmuştu. Derin, Devrim ve eşlerinin de gelmesi yeterli değilmiş gibi, Elvin'in kuzeni Mert de buradaydı. O kadar kalabalık olmuşlardı ki, koridora her saat başı bir grup geliyordu.

Hepsi genelde hastane bahçesinde duruyor, bir değişiklik olana kadar -bu değişiklik Rüzgar'ın uyanmasıydı- ayrılmamakta diretiyordu. Bu kadar büyük bir aileye, sevenlere sahip olduğu için onları gören herkes genç adamı şanslı bulmuştu.

"Rüzgar'ın bilgisayarına hala girememişler. Aradığı son numara Tutku görünüyor. Belli ki hesaba katmadığımız bir telefon daha var. Çünkü bu telefonda sadece üç arama yapılmış."

Savaş, gelen mesajı okurken içinden birkaç küfür mırıldandı. Yeğeni neden bu kadar zeki olmak zorundaydı ki? Bizzat kendisinin yurtdışında okuttuğu Muhammed bile (hatırlayanları göreyim) onun tuhaf şifrelerini kıramıyordu!

Yeşil gözlerini Tutku'ya dikerdi ama kız ortada yoktu. Onu şüphelendiren bir diğer şey de bu olmuştu işte.

Birkaç metre ötesinde annesiyle konuşan Alp'e dikti bakışlarını.

Neden içine aniden bir kasvet çökmüştü bilmiyordu. Bu yüzden delikanlı, izlendiğini fark edip ona dönerek baş selamı verdiğinde kendisi de bu selama karşılık vererek kafasını çevirdi. Artık paranoyak olmuştu ki, Alp'ten bile şüpheleniyordu.

-Hadi bakalım." Ağlamaktan ve uykusuzluktan gözleri şişen Aden, bir gün sonunda anca ikna edebildiği Tuna'nın elinden tutarak odaya girmeye hazırlandığı esnada, içeride Çiçek vardı.

Onun yanına ikinci gelişiydi.

İlkinde, hiçbir şey söyleyememiş sadece sessizce ağlayabilmişti sarışın.

-Seninle yaşadığım bir gün bile bir ömür hissettirirken..." Rüzgar'ın dövmesinin üzerinde belli belirsiz gezindi. "Şimdi aldığım her nefes zehir gibi geliyor, zaman bir türlü geçmiyor. Senin yerinde ben yatsaydım demekten alıkoyamıyorum kendimi." Yeşilleri dolunca ağlamamak adına gözlerini başka yerlerde gezdirdi, eğer ağladığını görürse kaşlarını çatıp, iri elleriyle yanaklarını okşardı o... Keşke uyanıp, bunu yapsaydı. "Sensiz yapabileceğimi sanmıyorum Rüzgar'ım. Lütfen... Sana yalvarırım uyan. Pes etme." Kapının gıcırdamasıyla başını oraya hızla çevirirken, Adenle Tuna'yı görmüştü. "Şey...Özür dilerim, ben fazla kaldım."

Ona anlayışla tebessüm etmeye çalıştı Lina, Eva'nın ne kadar mahvolduğunu, sakinleştirici verilmesine rağmen bir türlü dirayetli olamadığını görüyordu. Ne yazık ki sarışın, serum ve zorla verilen birkaç çubuk kraker dışında hiçbir şey yememişti. Vücudu daha da zayıf düşmüş, stresle birleşince onu krize sürüklemişti.

Rüzgar uyansa, ona iyi bakamadıkları için biraz kırılırdı değil mi?

-Hayır hayır çıkma." Kapıya gelen kıza engel olmak için kapıyı kapattı ve Tunayla Eva'nın tuhaf bakışlarına maruz kaldı Lina. "Üçümüz kalalım."

-Kızım manyadın mı? Doktor tek tek girin dedi, ikiliyi zor ikna ettik. Üçlü ne? Konferans mı yapıyoruz?!" Tuna'nın söylediği cümleye normalde gülerlerdi, ama Rüzgar vurulunca gülmeye yarayan kaslar felç geçirmiş gibiydi.

-Ya susun. Tek tek konuşuruz. Bir şey olmaz. Hem ben inanıyorum." Elini şiş karnında gezdirdi. "Bebiş, Eva ve senin güzelim elaların aynı anda iyi gelecek ona. Hadi." O kadar hevesliydi ki, sanki Rüzgar onu duyunca şak diye gözlerini açacaktı.

Hızlı adımlarla kardeşinin yanına gitti, hayır, göğsündeki yaraya, sabit duran eline bakmayacaktı.

-Evet, doğru tahmin." Dedi kendini çok zorlayarak da olsa gülümserken. "Bu güzel ses tabii kardeşine ait!" Onun bu oyununu yıllardır birlikte büyümenin getirdiği alışkanlıkla hemen anladı Tuna. Yatağın diğer yanına geldi yavaş adımlarla.

-Adamı hepten komaya sokacaksın Lina." İkisini merakla izleyen Eva'ya dönüp, umursamaz bir şekilde omuz silkti. "Susmasını söylemek için de uyanabilir gerçi." Aden'in yalandan çattığı kaşları ve birbirine bastırdığı dudaklarına, çarpık bir gülümsemeyle baktı genç.

-Sus yaaa! Hep çene." Dedi baş parmağını diğer dört parmağına vurup açarak "çene" işareti yaparken. Sonra yine Rüzgar'a döndü. "Neyse ne diyordum? Şey..." elinde değildi, makineye istemsizce kahveleri kaymıştı. Sonra da...eline.

Titreyen parmaklarıyla, onun iri elini avuçları arasına aldı.

-Rüzgar...Böyle olduğuma bakma ben..." asla ağlamayacağına dair verdiği sözü hatırladı ve yanaklarını şişirirken, bir elini havada rastgele salladı sinek kovalarmış gibi. "Şey ben...Çok korkuyorum. Çünkü hamile olduğumdan beri onların..." gözlerini karnına indirdi, bebeklerinden bahsediyordu.

Evayla Tuna, ağlamamak için bir söz vermemişlerdi onun gibi. Çünkü dayanamayacaklarını biliyorlardı.

Sarışının gözlerinden yaşlar akarken, Tuna bir damla akan yaşı tahammülü yokmuş gibi elinin tersiyle tek seferde sildi ve Rüzgar'ın diğer elini tuttu.

-Onların, sizinle tanışacağı zamanı hayal ediyorum. Ve bu doğum konusundaki korkularımı biraz azaltıyor." Gündelik bir sohbetten bahsedermiş gibi normal tutmaya çalışıyordu sesini, başarılı da olmuştu. Sandığı kadar ağlak olmayabiliyordu, ha? "Şimdi...Onların seninle tanışamayacağı ihtimali, bana çok ağır geliyor. Rüzgar dayısıyla parmak boyası yapamayacak olmalarını, seninle bisiklet sürmeyi öğrenemeyeceklerini düşünmek... Kalbimi sıkıştırıyor." Genç adamın elini karnına koyarken, omzunda bir el hissetti.

Evaydı. Başını kızın koluna yaslamış, sessizce ağlamaya devam etmişti.

-Rüzgar dayılarını benden dinlemeleri iyi olmaz. Hakkında bir sürü kötü özellik uydururum." Tuna'nın söylediği cümleyle, dolu gözlerine rağmen gülümsedi iki kız.

-Uydurur valla, çirkef bu. Biliyorsun..." Rüzgarla sohbet ediyormuş gibi üçüzüne söylediği cümle üzerine hepsi gözlerini gence dikmişti ki bir şey oldu.

Mucizevi bir şey.

Rüzgar, Aden'in karnı üzerindeki uzun parmaklarını yavaşça oynattı.

-Ço..çocuklar..." Hayal mi görüyordu bilemediğinden Tunayla Eva'ya seslenmişti ama bütün bakışlar karnında toplanınca onların da fark ettiğini anladı.

Parmakları, bir kez daha kıpırdadı.

Yeğenlerini okşuyor gibiydi.

Oksijen maskesinin içi aniden buharla dolarken, gözleri yavaşça aralandı delikanlının.

Maske onu artık ihtiyacı olmadığından rahatsız ediyordu.

Tuna, koşarak odanın kapısına gitti ve açar açmaz bağırdı.

-UYANDIIIIIII!!!" Çığlık çığlığa birbirine sarılan kalabalık ailesinin sesi o anda bile yeni yeni ayılan Rüzgar'a ulaşmıştı.

Adenle Eva gülmekten ağlamaya başladıklarında, parmaklarını ufaklıklar üzerinde yeniden gezdirdi Rüzgar. Onlarla tanışmadan ölmek istemezdi, değil mi?

Boynuna sarılıp, mutluluk kahkahaları atan Bade'yi sıkıca kucaklamıştı Savaş da. İşte şimdi keyfi yerine gelmişti, kadının yeşil gözlerine ulaşan mutluluk, kendi gözlerine de yansırken kadın yanlarına gelen Aras'a sarıldığında, çalan telefonla koridorda uzaklaştı adam.

Kimsenin ona dikkat etmediğine emin olurken yanıtladı Recep'ten gelen aramayı.

-Hastaneye gelin. Önemli." Dedi sabit bir ses tonuyla. Aslında sağ kolu, Alp'in geldiğini ve Tutku'nun o anda tuhaf bir yüz ifadesiyle otel kapısına çıktığını söyleyecekti ama Savaş'ın cümlesiyle kalakaldı.

-Buraya birini yollayayım mı?" İçindeki korkuya engel olmaya çalışıyordu Recep, ama Savaş'ın müjdeyi vermemesindeki amaç ikisinin de gelip gözleriyle bu ana tanık olmalarını istemesiydi.

Yeşillerini, Recep'in söylediği cümleyle birlikte, kalabalık ailesinde gezdirirken, aklına Rüzgar'ı vuranı bulma konusundaki kararlılığı gelmişti.

Bir anlık o yüce mutluluk, kendisinin bile aklını başından alabiliyordu işte!

-Yolla tabii Recep." Dedi yeşilleri saniyesinde öfkeyle kaplanırken. "Ne derler bilirsin. Katiller, cinayet mahalline mutlaka yeniden uğrarlar."

Başka bir şey demeden telefonu kapattı.

İçindeki ateşin şimdi daha da harlandığını hissediyordu. Sebep olanı bulana kadar sönmeyecek bir intikam ateşinin...

•••

Bölüm Sonu. 😘😘😘

*Sizce Savaş olayı çözebilecek mi?

*Recep, Tutku'nun odada Petek'e yalan söylediğini, Alp'i de dahil eden bir şeyler gizlediğini Savaş'a söyleyecek mi?

*Alp'in yaptığını aile öğrenirse ne tepki verecek?

Bu bölümü yazmayı çok istemiştim. Rüzgar'ın uyanması hemen geçiştirilmemeliydi bence. Umarım sevdiniz.

*Ateşin Gölgesinde'ye mutlaka göz atın.

Alıntılar, bilgilendirmeler ve daha fazlası için,
INSTAGRAM; tutkudevran

Kendinize çok çok iyi bakın. Aşkla kalın, bana mutlaka ne zaman isterseniz yazın. Unutmadaaaan,






Sevin, sevilin. ❤️❤️❤️

Continue Reading

You'll Also Like

35.1K 1.1K 19
Dünyanın en çok okunan kitaplarından biri olan Küçük Prens isimli başyapıttan güzel sözler
191K 1K 8
1.8K 213 10
Gizli numara: Özledim Gizli numara: Katilimi özledim ben bu gece Gizli numara: Çok seviyorum Gizli numara: Yıllardır çok seviyorum Gizli numara: Olmu...
800K 52.9K 33
O bir zengin. O bir prenses. O bir güzellik abidesi. O fazla zeki. O kim mi? Tabi ki benim. Ben kim miyim? Tanıştırayım sizi kendimle. Ben Mine VUSLA...