Sevgiyle Harmanlanmış Bedenle...

By redndyellow

439K 48.2K 23.9K

"Çıkardığı fotoğrafın altına, kalemin kapağını ağzında tutarken, kalemle bir not düştü. "Tutku'yla Harmanlan... More

TANITIM
RÜZGAR DEVRAN Ön Bölüm
ACAR&ELVİN: "Bazı yaralar..."
ADEN LİNA DEVRAN Ön Bölüm
Aden Lina Devran Yayımlandı!
TUNA DEVRAN Ön Bölüm
Rüzgar Devran "Tanıtım" 54 Kelime
TUNA DEVRAN YAYIMLANDI! + Açıklama
Tutku DEVRAN| Başlangıç
1.BÖLÜM: "Eve Dönüş"
2.BÖLÜM: "Kaçış"
3.BÖLÜM: "Elektrik"
4.BÖLÜM: "Uyarı"
5.BÖLÜM: "Yangın"
6.BÖLÜM: "Denge"
7.BÖLÜM: "Unutulmaz"
8.BÖLÜM: "Karanlık Yüz"
9.BÖLÜM: "Şeytanla Dans"
10.BÖLÜM: "8 Saat"
11.BÖLÜM: "Kelebek"
12.BÖLÜM: "İhtiras ve İhtiyaç"
13.BÖLÜM: "Kulak Misafiri"
DUYURU: "SEZON FİNALİ/YENİ BÖLÜM TARİHİ"
14.BÖLÜM: "Yalan"
15.BÖLÜM: "Yanımda Kal."
SEZON FİNALİ/16.BÖLÜM: "Son Bakış"
-Yeni Sezon Alıntı-
18.BÖLÜM/ALINTI
18.BÖLÜM: "Kırık Kanatlar"
19.BÖLÜM: "Yeni Başlangıçlar"
Ekstra Bölüm: "İntikam Ateşi"
-SHB PLAYLIST-
20.BÖLÜM: "Teklif"
21.BÖLÜM: "Plan"
22.BÖLÜM: "Denizatı ve Kelebek"
23.BÖLÜM: "Axel&Basil: Görev"
24.BÖLÜM: "Veda Busesi"
TÜM OKURLARIMA: "Tutku'dan."
25.BÖLÜM: "Koruyucu Melek?!"
26.BÖLÜM: "Randevu?"
27.BÖLÜM: "Belirsizlik"
28.BÖLÜM: "Baştan Çıkarma Operasyonu"
29.BÖLÜM: "İki Sarı"
30.BÖLÜM: "Yenilgi" (PART-1)
30.BÖLÜM: "Yenilgi" (PART-2)
31.BÖLÜM: "Sırların Kirli Perdesi"
31.BÖLÜM'ü OKUYANLAR! •BÖLÜM AÇIKLAMASI•
32.BÖLÜM: "Kapı"
33.BÖLÜM: "Hoşgeldin Devran"
34.BÖLÜM: "Zaaf"
35.BÖLÜM: "Öfke"
36.BÖLÜM: "Ağabey"
37.BÖLÜM: "Misafir"
38.BÖLÜM: "Lider"
39.BÖLÜM: "Tutunacak Dal"
40. BÖLÜM: "Kabus"
41.BÖLÜM: "Seni Özledim."
42.BÖLÜM: "Tanışma"
43.BÖLÜM: "Oğulların Affı"
44.BÖLÜM: "Şeytanın Avukatı"
45.BÖLÜM: "Son Bencillik"
46.BÖLÜM: "Davetsiz Konuk"
47.BÖLÜM: "Özgürlük"
48.BÖLÜM: "Dönüm Noktası"
49.BÖLÜM: "Hoşçakal"
50.BÖLÜM: "Dostların Vedası"
51.BÖLÜM: "Parçalanan Ruhun Tılsımı"
52.BÖLÜM: "Bencil Adam"
🗡53.BÖLÜM🗡: "Kara Liste"
54.BÖLÜM: "Özür Dilerim."
55.BÖLÜM: "Merhaba..."
56.BÖLÜM: "Yetim"
57.BÖLÜM: "Yanındayız."
58.BÖLÜM: "Üç Kurşun"
59.BÖLÜM: "Kelebek"

17.BÖLÜM: "Öldürmeyen Acı"

4.6K 591 305
By redndyellow

Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler
Yeni Sezon İlk Bölüm
17.Bölüm: "Öldürmeyen Acı"

3.GÖZ

Üzerindeki kanlar içindeki kıyafetleri çıkarılalı 24 saat olmak üzereydi. Ameliyatının üzerinden 18 saat geçmişti. Doktorlar yapılabilecek her şeyi -Savaş'ın bu ameliyatın gizli tutulması konusundaki uyarısını dikkate almak da dahil- yapıp gerisinin Rüzgar'ın bünyesine kaldığını açıkça dile getirmişlerdi.

Tuna, gözleri kıpkırmızı bir halde Tutku'nun dibinde oturduğu duvarın tam karşısında, omuzunda ağlayan Aden'in yanında oturmaktaydı. Elaları yere odaklanmıştı ve elindeki isim kolyesini çeviriyordu.

Rüzgar'ın kolyesini.

Tutku ise herkesin bakışlarını üzerinde hissetmekten hiç hoşlanmamıştı. Üzerinde ağabeyinin kanına bulanmış mini siyah elbise ve kendisinden beklenmeyecek kadar çok makyajla kafalarda soru işareti bırakmıştı ama ona soru sormaya yeltenen Acar'ı Savaş durdurmuştu.

Kardeşi panikten fark edememiş olabilirdi ama Tutku konuşacak durumda değildi.

Ağzını açıp tek bir kelime etmemişti. Petekle Sarp koridorun bir ucunda Eva'yı teselli etmeye çalışırken, Arda kardeşinin önüne eğilmiş bir şeyler söylüyordu.

Acaba Rüzgar'ı vuranın Alp olduğunu bilseler ne olurdu?

-Alp açmıyor telefonunu..." dedi Petek sıkıntıyla Sarp'a söylenirken, Bade hemen kulak kabartmıştı ve tepkisini ölçmek için kıza bakmıştı.

Yerinden kalkan Tutku'nun dudaklarındaki alaycı tebessümü fark eden tek kişi kendisiydi.

-Nereye kızım?" Babasının sorusuna karşılık, eliyle tuvaletleri göstermekle yetindi. Adımları oraya doğru beceriksizce yönelirken, Bade bir gölge gibi takip etmişti onu.

Elvin perişan bir halde, kadına minnettar bakışlarını atarken kendini suçlu hissetti. Bildiği şeyler gittikçe omzunda yük olmaya başlıyordu. Hem sahiden...Alp, neredeydi?

Bunun onunla bir ilgisi olduğunu kızın daha deminki o tuhaf alaycı gülüşünden de anlamıştı.

Tuvalete girdiğinde Tutku'nun hangisinde olduğunu anlamaya çalışıyordu ki öğürme sesleriyle panikledi Bade. Kusmaya gelmişti demek ki, hastaneye geldiklerinden beri sadece titreyen elleriyle bir bardak su içip, parmaklarındaki kanı temizlemişti ama yüzünde bile kurumuş kan izi duruyordu.

-Tutku...Yengem?" Kusması sona erince ağzını peçeteyle silip, sifonu çeken kız bir cevap vermeye halinin olmadığını fark etti. Kapıyı açıp Badeyle yüz yüze geldiğinde elinin tersini ağzına sürttü. "Bir doktora görünelim. İster misin?" Ellerini yıkarken, yüzünü buruşturarak kafasını sağa sola salladı. "Mide bulantısı için ilaç var. Onu vereyim?" Makinenin sinir bozucu kağıt havlu sesi bile kulağına gürültü gibi geliyordu. Diğer kapılardan çıkan iki kişi çoktan tuvaletten gitmişti bile.

Ayna karşısındaki ölüden farksız haline baktı Tutku.

-Hadi. Kırma beni, gel bir doktora görünelim." Bakışlarındaki ciddiyet, sarışını korkutmuştu. Kendi kızı gibi gördüğü bu biriciğine yardım etmek istiyordu ama Tutku hiç yardımcı olmuyordu. Şok içindeydi belli ki.

-Senden bir şey isteyeceğim. Çok önemli." Söylediği şey Bade'yi ümitlendirdi, ilk defa konuşmuştu. Elini kızın dağılmış saçlarına uzatarak, okşadı şefkatle kahverengi tutamları.

-İste canımın içi." Ne isterse yapabilecek durumdaydı, bunu yeşillerde görebiliyordu kız. Zaten bunu sadece Bade'den isteyebilirdi, ailedeki en yufka yürekli insandan... Annesinin mantıklı fikirlerini, ablasının paniğini, başka kimseyi çekemezdi. Ona Bade Devran'ın razı oluşu lazımdı.

-Kürtaj yaptırmak istiyorum. Doktorla gizli bir randevu ayarlayabilir misin?" Bir an doğru algılayıp algılamadığını sorguladı beyninde sarışın.

Acaba Rüzgar oğlana ağlamaktan tüm nöronları intihar mı etmişti? Yüzündeki ifadeden nasıl bozguna uğradığını görüyordu genç kız.

-Ne...Ne dedin?" Kuruyup çatlamış dudaklarında dilini gezdirirken, ağlamaktan kızaran burnunu kabaca çekti Tutku.

-Yapabilir misin, yapamaz mısın?" Bade, ellerini saçlarının arasına sokarken, kısa bir an gözlerini yumdu. Rüzgar orada can çekişiyordu ve kardeşi burada hayatındaki en önemli kararlardan birini almıştı.

Ona yardım etmek mümkün değildi. Ama etmezse ne yapacaktı? Ya bu ruh haliyle daha başka şeylere girişseydi... Daha geri dönüşü olmayan şeylere...

Şimdi emindi işte, Alp'ten hamileydi ve Rüzgar'ı vuran o olacaktı ki Tutku bu bebeği bir saniye bile düşünmeksizin istememişti. Bunları sindirmeye çalışırken, başını sağa sola salladı.

-Tutku bunları kendi içinde tutamazsın sadece. Ve sana yardımcı olamam. Özür dilerim." Söylediklerinin sonunda kahveler parlak tuvalet zeminine çevrilmişti. İç çekerek arkasını döndü sarışın.

Tutku, yere odaklanmış kahvelerini bir milim bile titretmeden kadının kolunu kavradı. Öyle sıkı tutmuştu ki, dirseğinin daha o anda ağrıdığını fark etti Bade.

-Sakın. Kimseye söylemeyeceksin yenge." Gözünden bir damla yaş yanağı boyunca akarken, dişlerini sıka sıka belirtti durumun ciddiyetini. "Söylersen seni asla affetmem. Asla." Etmezdi. Ama Bade de bunu saklayamazdı ki.

Şuan en şüpheli ve her yönden suçlu görünen Alp'ten bile... Hatta özellikle ondan.

Tutku hamileydi. Ve bebeği aldıracaktı. Bu gizlenecek şey miydi? Bu kadarı çok fazlaydı.

-Tamam..." kafasını ikna etmek için sallarken, onun kolunu bırakıp kapıya doğru yürüdü genç kız.

Arkasından ağlamaya başlayan kadın çaresizdi, ne yapacağını bilmiyordu.

Bildiği tek şey bu olayda Alp'in o kadar da "kimse" olmadığıydı. Sonuçta bebeğin babası oydu ve işleri batırdıysa, gelip düzeltmesi gereken de oydu.

Yavaşça yere çömelirken sessizce ağlamaya devam etti. Tutku'yu çok iyi tanıyordu, eğer kafasına koyduysa yapardı ve Alp bile onu engelleyemezdi.

Üstelik olanların Alple ilgisi varsa... Rüzgar'ın vurulmasıyla bağlantılıysa... Hiç engelleyemezdi.

Çaresizce bir bebeğin hayatı için Alp'i aradı. Cevap vermemişti, tam da tahmin ettiği gibi. Bir mesaj bırakabildi sadece.

Bade Devran: "Tutkuyla ilgili. Önemli."

Mesajı atalı on saniye olmuştu ki, Alp'in ismiyle titredi telefonu.

Tutku onu affetmeyecekse bile, masum bir bebeğin canına kıydıktan sonra eskisi gibi olamayacağını anladığında teşekkür edecekti içten içe ona. Doğru olanı yapmaya çalışıyordu ama her şey o kadar karışmıştı ki...

Bade artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edemez hale gelmişti. Tıpkı Tutkuyla Alp gibi, o da bu işin içinden çıkamıyordu.

•••

Alp, geldiği otelde, her katta duran asansörü bile beklemeden deli gibi koşturdu. Katları nefes nefese çıkarken, bütün vücudu gerilmişti. Hiç onluk bir durum olmasa da kusası geliyordu. En son ne zaman kusmuştu? Hatırlamıyordu bile.

Tutku, ailedeki herkesin dediğine göre bir gündür hastanede değildi.

Oraya bizzat gitmek zorunda kalmıştı sarı. Rüzgar'ın yanına.

Perişan olan ailenin, sorumlusu kendisiydi. Sadece, hamile haliyle içi çıkarcasına ağlayan Aden'in gözyaşları için bile cehennemde yeri hazır olmalıydı.

Genç adamın başında durmadan ağlayan ve dua eden Eva... En çok onun yüzüne bakamamıştı kız kardeşi kollarında ağlarken.

Ama bunlar en büyük sorunu bile değildi. Savaş'a "bir ağabey olarak" yardımcı olmak adına Tutku'yu sormuştu ve Rüzgar'ın vurulduğu otel odasına gideceğini öğrenmişti. O oda hala kimseyi müşteri olarak almıyordu çünkü kanıt toplanması daha sonrasında özel temizlenmesi için bir aylığına tutmuştu Savaş.

Hastanedeki kimse Tutku Devran diye birinin kürtaj olduğunu söylemese de, bahsettiği kişi Tutkuydu. Bebeği kendisi bile kesip çıkarırdı istese, öyle inatçıydı.

Kapının önüne geldiğinde ağlama sesleri duydu. Adımlarında sanki o anda gücü tükenmiş gibi bir duraksama yaşamıştı.

Elindeki kartı ekrana yasladığında kimliği tanıyan kapının kilidi yavaşça açıldı. Kapıdaki güvenlik Recep olduğu için, onun aileden olduğunu bildiğinden girmesine izin vermişti.

Hem belki Tutku'ya iyi gelirdi. Öyle zannediyordu her şeyden bihaber adam. Oysa içerdeki kızın hissettiği bambaşkaydı.

Açık kahverengi gözler, ilk başta yerdeki halıya takıldı. Tamamen kurumuş kanla kaplıydı. Rüzgar'ın kanıyla.

Suçlu hissediyordu, köpek gibi suçlu hissediyordu ama pişman mıydı? Hayır. Başka çaresi yoktu.

Patronla sonunda konuşmuştu ve hastanede canı için savaşan Rüzgar'ın ölüm tehlikesi kalkmıştı. Kimse onun öldürülmesi için gelmeyecekti yine, ama genç adam uyanırsa,

kontrolden çıkarsa,

gerçekleri birine anlatırsa, Alp bedelini en ağır şekilde ödeyeceğini biliyordu. Herkes öderdi.

Kimliğini öğrendiği her insan, toprağın altındaydı. Rüzgar Devran hariç. Onun adına bir anlaşma yapmak için, tüm kartlarını sermek zorunda kalmıştı.

Ama bir önemi yoktu. Eğer o uyanmazsa, hiçbir anlamı kalmayacaktı.

Odaya tamamen girip kapıyı kapattığında, burnunu çeken kıza çevirdi başını. İçeri birinin girdiğini anladığı anda yüzündeki yaşları silmişti, şimdi onu sadece ıslak kirpikler ve kızarık yüzüyle görüyordu Alp. Günler öncesinden duran makyajı hala yüzündeydi kısmen. Bu perişan haline rağmen çok güzel görünüyordu.

-Regl olduğumu sanmıştım. Ama o, kendine yer edinmeye çalışıyormuş. Üç haftalıkmış." Dedi Tutku, onun bir şey demesini beklemediğinden kıza sadece bir adım atabilmişti. Şaşkınlıkla yerinde beklerken, ona ne yaparsa yapsın, ne kadar sıkı sararsa sarsın, fayda etmeyeceğini biliyordu. "Eğer üç hafta demeseydi doktor, Demir'den olduğunu düşünürdüm. Belki yaşamasına izin verebilirdim." Cümlenin sonunda kaderin bu cilvesine alayla gülmüştü,

bilerek canını acıtmak için söyledi bunları,

ama Alp kalbine bir hançerin saplandığını hissediyordu.

Demirle birlikte olduklarını onun ağzından duymak... Kıskanç herif değildi, ama ilk defa kanı bu duyguyla fokur fokur kaynıyordu. Demirle o günden sonra hiç karşılaşmamıştı, özellikle birlikte çalışmak istemiyordu ve onun aramalarını da görmezden gelmişti.

Tutku. Kabul etmek istemese de, onun için kıymetliydi. Ama bu saatten sonra onu bu gerçeğe inandırmak, imkansızdı zaten.

Yüzü donuk bir ifadeyle, öylece duran kıza baktı Alp. Onu bu hale kendisi getirmişti, ağlamaktan kızaran gözlerin de, rengi atmış yüzün de sorumlusu kendisiydi.

Ona doğru hiç de cesur olmayan bir adım daha attı.

-A..aldırdın mı?" Bir şey söylemek anlamsızdı.

Kafasını salladı Tutku.

Sağa sola değil. Aşağı yukarı.

-Ağabeyimin canına kast eden bir pisliğin bebeğini doğurmak mı?" Sesi o kadar kısık olmasına rağmen, öyle etkiliydi ki, kalbinin sıkıştığını hissediyordu sarı. Ne zaman var olduğunu anlamadığı can, ellerinin arasından kayıp giderken, gözleri yavaşça doldu. O, bir bebek istiyor muydu? Kesinlikle hayır. Ama Tutku'nun onu aldırması canını yakmış mıydı? Kahretsin, evet. "Beni tanımıyor musun? Onu doğuramazdım. Son olanlar olmasa bile beni aldatan bir adinin bebeğini doğurmazdım."

-Tutku..." birkaç adımda kızın yanına ulaşırken, yere eğilerek buz gibi olan ufak eli tuttu. Kırmızı ojeleri yer yer soyulmuştu. "Tutku...Ben..." ne diyeceğini bilmiyordu, içindeki ateşi tarif edebilecek bir söz yoktu. Gözünden bir damla yaş kızın eline doğrudan damlarken, boştaki eliyle göz pınarlarına baskı uygulayıp yeni yaşların akmasını engelledi.

-Sen...Evet sen...Neden iyi bir insan olamadın ki?" O kadar masum bir soruydu ki, buna ne diyeceğini bilemiyordu delikanlı. Haklıydı, dibine kadar haklıydı. "Hep kötü insanların bir sebebi olduğuna inanırdım. Seninki neydi? Ağabeyimin canına kast etmenin..." elini tutan eli, karnına yasladığında, Alp'in ağlamamak adına çenesini sıktığını görüyordu. "Benim güvenime ihanet etmenin... Onu elimden almanın...sebebi neydi?"

Oydu. Her şeyden sorumlu olan kendisiydi.

Tutku'yu tanıyordu. Onu çok iyi tanıyordu, gerçekten bebeği doğuracağına inanmış mıydı?

Nasıl yapabilirdi ki? Dediği gibi Rüzgar'ın şuan hastanede yaşam mücadelesi vermesine neden olan onu, nasıl bağışlardı?

O bebeğin günahı olmamasına rağmen, onu nasıl isteyebilirdi? O kadar merhametli miydi? Kim olurdu ki? Kim sadakatsiz ve acımasız birinin bebeğini doğururdu?

-Özür dilerim." Diyebildi sadece, dünyadaki en anlamlı ve en anlamsız özür olabilirdi. Aynı anda ikisini de barındırıyordu. Tutku'nun kahvelerine gözlerini çekinmeden dikti, ne kadar mahvolduğunu görsün istiyordu. Ama kızdan bir duygu almak zordu. "Güzelim, özür dilerim."

-Eğer geriye alma şansın olsa..." gözlerini kan kaplı halıya çevirdi kız. "O kanı akıtır mıydın?" Bu soruyu duymak istemiyordu sarı, çünkü cevabı belliydi ve o da yalan söylemekten nefret ederdi. Gözlerini yumarken, kızın sesini duydu yeniden. "YAPAR MIYDIN? Güvenime yine ihanet eder miydin?"

-Yapardım." Bu cevabın üzerine kızın elinin, elinden çekildiğini hissetti, gözlerini açıp onunla göz göze gelirken pişman olacağını bildiği halde bu eylemi tekrarlamaktan kaçınmayacağını haykırıyordu kahveleri.

Tutku, bıçak gibi sözlerini onun kalbine saplarken sessiz kaldı bu yüzden.

-Sana güvendiğim için aptal gibi hissediyorum." Dedi tüm dürüstlüğüyle. Sesinde öyle bir sakinlik vardı ki, kopacak bir fırtınanın habercisi gibiydi. Kızın karnındaki elini yüzüne değdirdi Alp, elini ittirmesini beklemişti ama yapmadı Tutku.

Kızın gözünden bir damla yaş aktığında, kendi gözünden de bir damla yaş aktı.

Bugüne kadar sadece iki kez ağlamıştı. Ve üçüncü, yani o anki, kaybettiği bebeğe değildi sadece, kaybettirdiği güvene, Tutkuyaydı.

-Etrafındaki duvarlara aldırmadım. Çünkü senden hiçbir beklentim yoktu. Gerçekten... Bana açılmanı istemedim. Duyacaklarımın hoşuma gitmeyeceğini zaten biliyordum. Ama senin...Bu kadar canımı yakacağını hiç düşünmedim." Ellerini onun yüzüne çıkarıp, kendisine bakmasını sağladı Alp. Baş parmakları kızın yanaklarını okşarken, konuşmadan önce yutkundu.

-Tutku...Canını yakmayı hiç istemedim. Seni..." sağ elini indirip, kızın karnına koydu. "Onu..." derin bir nefesi zar zor ciğerlerine doldururken, kafasını sağa sola salladı. Onun öldüğünü inkar etmek istiyordu zihni. "İncitmek istemedim."

-Eğer ağabeyimi vurmasaydın..." tırnaklarını adamın karnına koyduğu eline batırırken, dudaklarını ıslattı diliyle. "Onu yine aldırırdım. Çünkü sen her şeyden habersiz bir bebeğin, sırf babası olduğun için sana duyacağı saf bir sevgiyi bile hak etmiyorsun." Bu cümlenin her kelimesi, her harfi boğazında düğüm olurken, başını önüne eğdi. "Sen dünya üzerindeki hiçbir duyguyu, özellikle güveni ve sevgiyi, hak etmiyorsun. Bu yüzden hep yalnız olacaksın."

-Sus..." diye mırıldandı, emir değil daha çok bir yalvarış gibiydi. Ama susmadı Tutku, onu acıtabileceği her şekilde acıtmak istiyordu. Yapacaktı da.

-Demiştin ya çatıda, bazen bomboş hissediyorum diye. Haklısın. Öyle hissetmelisin, çünkü varlığın sadece acı veriyor. Herkese. Bana, Eva'ya... Ağabeyinin, Rüzgar'ı vuran kişi olduğunu öğrenirse, ne olacak düşündün mü?" Düşüncesi bile onu keyiflendirmiş gibi dudağının bir kenarını kıvırdı, gerçekten delirmiş gibiydi. "Senden nefret edecek. Benim gibi." Kolunu aniden tutan genç adamla burun buruna geldi.

Ateşle barut. Kesinlikle ikisiydi.

-Tutku..." nefesi kızın dudaklarına çarparken, gözlerini onun gözlerinden bir an bile ayırmadı. Ona son bir kez sarılsa, onu son bir kez öpse... Bütün acısı silinip giderdi. Biliyordu. Rüzgar, ellerinin arasından kayıp giden bebek, kimliği... Her şey önemini yitirirdi. Ama her şeyden imkansızdı bu. "Lütfen sus."

Tutku, kahkahalarla gülmeye başladı. Sarı onun için endişelenmeye başlarken, gülmesini kesmedi. Hatta ayağa zar zor kalkıp, kahkahalarına devam etti.

Yüzü gülmekten kıpkırmızı olana, nefesi boğazında tıkanana kadar güldü. Güldü... Güldü...

-Gerçekten üzüldün mü?" Bu cümle bile çok komikmiş gibi yeniden gülmeye başladığında, Alp, ona dokunmak için bir adım attı ama geri çekilmişti kız. Bir dakika sonunda anca kendini toparlamışken, gülmekten gözüne doluşan yaşları sildi. "Bebek falan yok Alp. Hiç olmadı."

Kafayı gerçekten yemiş miydi? Bunun yalan olup olmadığını anlamak için gözlerine iyice baktı ama hayır.

Doğru söylüyordu.

Elbette yengesini tanıyordu ve elbette kulaklarına güveniyordu Tutku. O gün kadın, ikisini görmüştü, biliyordu. Bunu daha mutfakta Alple onu birlikte gördüğü anda anlamıştı. Yengesi duygularını pek gizleyebilen biri değildi.

Bu durumu kullanılabilecek en mantıklı şekilde kullanmış, bu da planını daha inandırıcı kılmıştı.

Bade'nin Alp'e anlatacağına adı gibi emindi, o, merhameti ketumluğunun önün geçen bir kadındı.

-Ne..." onun bu üzgün(?) yüz ifadesi Tutku'yu yine güldürürken, ona doğru bir adım attı.

Bebek fikrine ne zaman sıcak bakmıştı bu pislik de şimdi olmadığı için üzülüyordu? Üzülmeye hakkı var mıydı?

-Bir insan neden senden bebeği olsun ister ki? Merak etme. Hiçbir zaman yoktu ve olmadı. Öyle düşünmeni istedim." Gözlerinde deli parıltılar vardı, hakkını vermeliydi, intikamı harikaydı.

Alp böyle bir azapla kavrulduğunu hatırlamıyordu. Hayatı boyunca bugünü unutmayacaktı. Koşarken şişen ciğerleri hala yanıyordu. O panik, üzüntü, korku, endişe, belirsizlik...

Kız Rüzgar'ın kanıyla kaplı halının üstünde durduğunda, yanına gidip kolunu tuttu. Haksızdı, ama içi üzüntü ve öfkeyle cayır cayır yanıyordu. O yanıp tütmeyen bir tip olmamıştı hiçbir zaman. Bu yüzden konuştu.

-Neden? Acı çekeyim diye mi? RÜZGAR'I SEVE SEVE VURDUĞUMU MU DÜŞÜNÜYORSUN? HİÇBİR ŞEY BİLMİYORSUN KIZIM. HİÇBİR ŞEY!!" Anlatmadığı şeyleri bilmediği için kendini üzgün mü hissetmeliydi?

O gizemli ve can vermekten çok can yakan erkeğin peşinde, kendini zavallı durumlara düşüren yüzsüz, güçsüz bir kız değildi.

Bir şeyleri bilmiyorsa, o anlatmadığı içindi. Anlatmalıydı.

Tek kaşını kaldırarak, alayla gülümsedi. Onun canını yaktığını bilmek, içindeki ateşi söndürmese de bir nebze su serpmişti.

-Acı mı çekiyorsun? Ne var biliyor musun?"

Karnına saplanan, daha yeni yeni iyileşen dikişine batan ağrıyla, kaşları çatıldı Alp'in.

Kızın elindeki bıçak içinde yavaş yavaş ilerlerken, onu durdurmak için elini tutmadı.

Dişlerini birbirine bastırdı, dayandı. "Seni öldürmeyen acı..." Adam ayakta duramayarak saniye saniye yere eğilirken, elindeki bıçağı acımasızca çevirdi Tutku.

Birkaç gün önce ağabeyinin kanına bulanan elleri, şimdi Alp'inkine bulanmıştı. Pişman mıydı? Hayır. Onun gibi. Yine olsa, yine yapardı.

-Güçlendirmeden önce süründürüyormuş Alp." Adam yere düştüğünde bıçağı çekti ve kanının halıya bulaşmasını izledi. Yüzünü hiçbir şekilde buruşturmuyor sadece derin derin nefes alıyordu sarı, sanki bu durumu daha önce yaşamış gibi rahattı.

-Bunu...hak ettim." Dedi çenesini sıkarken, kesinlikle etmişti. Tutku, elindeki bıçağı yere düşürdüğünde, kanlı metal halıyla buluştu.

-Sürün. Tam da burada." Odanın kapısına doğru giderken, yaptığı şeyin doğruluğundan gram şüphe duymadı.

Ama içinde bir yerde sızlayan vicdanı neydi?

Dönüp onun yarasına bakmasını söyleyen yüzsüz iç sesine küfretti. O böyle birisi değildi! Hiç olmamıştı.

Ona asla el uzatmayacaktı, çünkü bir kere uzatmıştı ve uçurumdan aşağı çakılması bir oluşmuştu.

Alabileceği en iyi şekilde intikam almıştı. Olmayan bir canlının kaybıyla yüzleştirmiş, suçluluğunu yüzüne haykırmış ve ağabeyini vurduğu halının üzerinde onu yaralı bir şekilde bırakmıştı.

Otelin kapısına çıktığında derin bir nefes aldı ama Recep'in yanına gelmesiyle birlikte adamın yüzündeki endişeli ifade bu nefesi yakıcı kılmıştı.

-Recep amca? N'oldu?" Adam elindeki telefonu, üzerindeki ceketin iç cebine yerleştirirken, kıza yaklaştı iyice. Kimsenin duymasını istemiyordu.

-Aradılar. Hastaneye gitmemiz lazımmış." Korku tüm kanında gezmeye başladığında, adamla birlikte arabaya koşturdu Tutku. Hastanenin otoparkından hızla çıktıklarında, otoparka giren motorun sürücüsünü tanıdığını fark etti genç kız.

Demirdi.

Öldürmeyen acı, süründürüyordu.

Ve o anda sürünen Alp'in yardımına ne komiktir ki, Demir koşmuştu.

•••

Bölüm Sonu.

*Neler düşünüyorsunuz? Tutku'nun intikamı... Nasıldı? Alp mahvoldu...

*Hamile olacağını düşündürttüm herkese ama bunu yapmazdım. SHB'nin yolu uzun ve bu ikili aralarındaki sorunu bir de bebekle taçlandıramazdı... Ve Tutku'nun aldırma olasılığı elbette çok büyüktü. Çünkü Elvin'den ayrılan yönünün anaçlık olduğunu söylemiştim, o noktada zıtlar annesiyle. Yine de heyecanlıydı bence. Kabul edin...

*Alp, ne yapacak? Rüzgar'ın durumuyla nasıl yüzleşecek?

*Eva'ya durumu nasıl anlatacak?

*Rüzgar iyi mi? Hastaneden neden aradılar? Birine bir şey mi oldu?

*Alp, Patronla ne anlaşması yaptı?

*Tutkuyla Alp için işler hangi noktaya varacak? Toparlayabilecekler mi?

Alıntılar, bilgilendirmeler ve daha fazlası için,
INSTAGRAM; tutkudevran

Aşkla kalın, bolca çokça,



Sevin,sevilin. ❤️❤️❤️

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 49.6K 39
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
180K 953 8
13.1K 4.1K 37
KEŞFEDİLMEMİŞ HAYATLARIN ÖZLEMİNE Tolstoy şöyle diyor: Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar; ya birisi bir yolculuğa çıkar ya da şehre yabancı b...
258K 11.3K 112
Umutların aşka bağlandığı bir hikaye... "Mum ışığıyla yakılmış hayallerim küller halinde savrulan umutlarım vardı benim." ♥♥♥ Hayata kaldığın yerden...