Bahar

By CordeliaValerie

3.1K 230 200

Bahar'ın sıradan yaşamı, arkadaşı ile birlikte uğradığı saldırı ile altüst olur. Bir yandan yaşadıklarının et... More

1
2
3
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15

4

181 16 9
By CordeliaValerie

Günler sonra dışarı çıktı Bahar. Abisi yanındaydı, sahilde yürüyüp denizi seyrederek geçirdi dışarıdaki vaktini. İlk bir saatte kardeşini güldürmek için elinden geleni yapmıştı Bora. Bir kaç küçük tebessüm yakalayınca nasıl da sevinmişti. Abisinin günlerdir gergin olan ifadesinin nihayet biraz olsun yumuşadığını görmek de Bahar'a iyi gelmişti.

"Abi? Çağırsana Gamze ablayı da. Farkındayım, terhis olduğundan beri görüşmediniz. Benim yüz..."

"Orada dur bakalım ufaklık. Hiç bir şeyin senin yüzünden yanlış ya da kötü gittiği yok. Evet görüşemedik ama sadece yüz yüze görüşemedik. Her gün konuşuyoruz merak etme"

Abisinin içini rahatlatma girişimine anlayışla gülümsedi Bahar.

"O zaman beni eve bıraktıktan sonra ara onu. Yüz yüze de görüşün artık. Yemeğe falan gidersiniz belki."

"Bak bak, sen büyüdün de abinin gönül işlerini mi organize ediyorsun?"

Bahar uzun uzun baktı abisine. Bora yanlış bir şey söylediği hissiyle huzursuzca kıpırdandı, gözlerini kaçırdı. Genç kadının gözlerinde sakin, sessiz, çaresizlikle karışmış bir hüzün vardı.

"Büyüdüm abi" dedi bakışlarını denize çevirerek, "Büyüdüm"

Bora kardeşinin eline uzandı, hafifçe dokundu. Psikolog bir süre Bahar'ın rutin jestlerle bile irkilmesinin normal olduğunu söylememiş olsa paniklerdi. Onun yerine yavaşça çekti elini, denizi izleyen kardeşine baktı.

"Biz, bizimle olduğun için mutluyuz Bahar. Geri kalan hiç bir şeyin önemi yok. Hayatımızda senin yüzünden bozulan, yanlış giden ya da sekteye uğrayan hiç bir şey yok. Sen iyi ol, yeter"

Bahar abisine baktı. Gözleri dolmuştu.

"Olacağım abi. Olmaya çalışacağım."

Bora hafifçe gülümsedi. Çayına uzandı. Büyükçe bir yudum alıp denize çevirdi bakışlarını. İki kardeş bir süre daha sessizce denizi izlediler.

Şehrin keşmekeşi daha ürkütücü geliyordu artık Bahar'a. İnsan seslerine karışan mekanik gürültüler, nereye gittiğini bilmedikleri uçakların yarattığı hava akımının yeryüzüne ulaşan sesi, dört bir yandan kulaklarına gelen yapı gürültüleri. Ama en çok kornalardan tedirgin oluyordu Bahar ve yaşadığı şehirde korna sesi duyulmayan tek bir an bile yoktu. Karşıya geçmek için trafik ışıklarında beklerken yanına gayri ihtiyari fazla yanaşan insanlardan elinde olmadan kaçtı. Bora kardeşini rahatlatmak için koluna hafifçe dokunup kendisine yaklaştırdı. Yaya ışığının yeşile dönmesine saniyeler kala bir ambulans sireni duydular. Araçlar yolu açıp, yayalar yeşile rağmen beklerken ambulans geçti önlerinden. Bahar'ın hıçkırarak ağladığını ancak ambulans geçip insanlar hareket etmesine rağmen yerinden kıpırdamaması sayesinde anladı Bora.

"Bahar! Güzel kardeşim. Tamam, sakin ol. Yok bir şey. İyiyiz, iyisin. Hadi gel, eve götüreyim seni. Çok yoruldun bugün"

Bahar aceleyle yanaklarını silip başını sallarken Bora etraflarında onları izleyen kimi şaşkın, kimi acıyan, kimi endişeli, kimi kınayan bakışlarda gözlerini gezdirdi. Hiç biri umurunda değildi fakat Bahar'ı rahatsız etmelerine izin vermeyecekti. Bahar'ın hızlanan adımlarına uydu, eve doğru yürümeye başladılar.

Dakikalar sonra eve geldiklerinde, salonda anne ve babasıyla oturan Sevcan ve Muhsin'i görmek Bahar'ın en son aklına gelebilecek şeydi.

Daha yeni kuruyan göz pınarlarına yeniden hücum eden yaşları engelleyemedi. Odasına kaçtı. Sevcan'ın acılı ama anlayışlı bakışını, Muhsin'in kendi kızına özlem duyan hüzünlü ifadesini görememişti.

Annesi misafirlerine özür diler gibi bakarak kızının odasına ilerledi. Bora şaşkınlıkla olanları izledi önce, ardından misafirleri selamlayıp babasının yanına oturdu.

Suna kızının odasına girdiğinde onun yanında oturduğu yatağın kenarına başını dayayarak hıçkıra hıçkıra ağladığını gördü. O geceden beri ilk kez görüyordu Sevcan ve Muhsin'i. Bahar, Özden'in cenazesine katılmayı çok istemişti fakat hem sağlık durumu elvermiyordu hem de Sevcan Bahar'ı görmeye dayanamayacağını söylemişti eşine. Onların durumunu anlayan Suna ve Yavuz kızlarını gitmemeye ikna edebilmişti neyse ki...

"Bahar, yavrum" diye seslendi Suna. Ardından gidip sımsıkı sarıldı kızına, "Yapma ne olursun! Kendini toparla. Bak, Sevcan teyzen ve Muhsin amcan seni görmeye gelmiş."

"Karşılarına çıkamam anne, yüzlerine bakamam"

"Yapma kızım ne olur"

"Yapamam anne... Ben... ben yanına gidebilseydim. Yanına bile gidemedim anne. Ben Özden'in çığlıklarını duydum, yanına gidemedim. Yanına gitsem şimdi yaşıyor olurdu belki"

Suna cevap veremezken gözleri yaşlarla dolmuş Sevcan girdi içeri. Bahar'a yöneldi hızla, yanına çöktü. Suna'dan izin ister gibi baktı, Suna biraz geri çekildi. Yüzünü elleriyle kapatmış halde hala hıçkıra hıçkıra ağlayan Bahar'ı kendine çekti Sevcan. Usulca saçlarını okşarken omzuna yatırdı başını.

"Hiç biri senin suçun değil güzel kızım"

Bahar ellerini yüzünden çekti, Sevcan'a baktı. Sevcan, kızın yanağını okşayıp gözyaşlarını sildi, iki yanağından öptü Bahar'ı. Kendi kızını öper gibi. Ardından ikisi de usulca ağlarken Sevcan iyice sarıldı Bahar'a. Biri evladını, biri arkadaşını kaybetmiş iki kadın birbirine sığınıp gözyaşı dökerken Suna da ağlayarak onları izledi.

.........................

Koridorda yürürken Onur'la bir gün önce yaptıkları konuşmayı düşünüyordu. Sahi konu ne ara Bahar'ın "Atakan benim sevgilim değil, artık hoşlanmıyorum bile ondan" demesine sebep olacak bir yere gelmişti. Neyle ilgili konuştuklarını bile tam olarak hatırlamıyordu. Onur İrlanda'da başvurduğu bir işten bahsediyordu galiba, eğer kabul edilirse bir süre İrlanda'da şirket içi eğitimlere katılacak, ardından farklı bir ülkedeki bir temsilcilikte çalışmaya başlayacaktı. Sahi, uzun zamandır bu başvuruyla ilgili haber beklediğini söylemişti. Peki nereden çıkmıştı bu konu?

İki gün önce kafeye girip bilgisayarına eğilmiş, dikkatle bir şeyler okuyan Onur'u gören Bahar ve Özden, hemen ardından onu cepheden görebileceği bir yere oturmuş bir şeyler içen Atakan'ı fark etmişlerdi. Onur kafasını kaldırdığında ilk göz göze geldiği kişi kendisine bir süredir izleyen Atakan olmuş, buna şaşıran genç adam önce ters ters bakmış, sonra bakışlarını çekmişti. Kapıya yakın bir yerde Esma ile konuşan Bahar ve Özden'i görmesiyle de bilgisayarı hemen kapatmış, yanlarına gelmişti.

Bahar'ın Onur'u biraz çekingen biraz da nazlı bir edayla selamlaması ne Esma'nın ne de Özden'in gözünden kaçmamıştı. Özden'in bilip Esma'nın bilmediği şey iki gencin birbirlerini gördükleri her yerde dünyayı unutmuş gibi davrandıkları ve hiç bir günü birbirlerinden habersiz geçirmedikleriydi. Onur buraya iş görüşmeleri için geldiğini daha önce Bahar'a söylemişti ama asıl beklediği haberin İrlanda'da başvurduğu şirketten gelecek haber olduğunu bilmiyorlardı. O gün söylemişti bunu genç adam.

Sohbet bir şekilde tam da bu konuya geldiğinde İrlanda'daki iş başvurusundan olumlu dönüş gelme ihtimali üzdü Bahar'ı. Onur için elbette en iyisini istiyordu, arkadaşıydı sonuçta (sadece arkadaş mıydı?), burada kalıcı olmadığını da biliyordu ama...

"Umarım beklediğin haberi alırsın" dedi Bahar mahzunca.

"Umarım" dedi Onur. Bahar'ın mahzun hali içine biraz dert olsa da söylemediği kısım bu başvuruyu yaptığı daha ilk anda İstanbul temsilciliğinde çalışmayı talep ettiğiydi. Bu kadarını halası bile bilmiyordu.

"Ne iş yapıyorsun ki?" dedi Özden.

"Yapı denetimi" dedi Onur.

"Bir nevi inşaat mühendisi yani"

"Pek sayılmaz" derken güldü Onur, "Mühendislik tamam ama inşaat değil benim işim. Yapılmış binaların sağlamlığı, dinamiği, güçlendirilmesi..."

"Güzelmiş. Keşke İstanbul'a gelsen" dedi Özden arkadaşına yan gözle bakarak, "Burada başını kaşıyacak vaktin olmaz"

"Ah keşke" dedi Esma, yeğeninin kolunu sıvazlayarak, "Ben mutfağa bakayım, siz devam edin"

Bahar dikkatle Onur'a bakıyor, bir şey söylemesini bekliyordu.

"Bakalım" dedi Onur, genç kadına bakmamaya çalışarak, "Nereye göndereceklerine onlar karar verecek."

Bahar'ın bu sessizliğinden tuhaf bir keyif alıyordu Onur. Halasının Atakan hakkında söylediklerine rağmen o konudan emin değildi ama Bahar'ın kendisi konusunda bu kadar sessiz ve mahzun kalışı onun da kendisinden hoşlandığının göstergesi olabilirdi. Yine de dayanamadı.

"Burada çalışmasam bile yine mümkün olduğunca çok gelmeye çalışırım ben" dedi gülerek, "İstanbul'da özleyeceğim çok daha fazla şey var artık" diye ekledi Bahar'a bakarak.

Bahar belli belirsiz gülümsedi, Onur'a baktı.

Onları bir süredir uzaktan izleyen Atakan yerinden kalktı, yanlarına geldi.

"Selam" dedi gözlerini Onur'dan ayırmadan. Elleri terliyor gibiydi, fark ettirmemeye çalışarak pantolonuna sildi, "Neden bahsediyordunuz?"

"Onur İrlanda'da bir iş başvurusu yapmış, ondan bahsediyorduk" diye cevapladı Özden.

"Aa öyle mi? İrlanda'da mı yaşıyorsun?"

"Evet" dedi Onur.

"Ne güzel" dedi alnını kaşıyarak, "Ben burada, başka bir şehirde yaşıyorsun sanmıştım" dedi bu kez. Hafif tutuk, tedirgin hali gözden kaçacak gibi değildi. Onur tek kaşını kaldırıp doğrudan Atakan'a baktı.

"Hayır ama yaşamayı isterdim" dedi kısaca.

"Tabi, tabi" dedi Atakan sanki onlarla konuşmuyormuş gibi, "Neyse ben gideyim. Bahar seni arayacağım, tamam mı?"

Bahar şaşkınlıkla baktı Atakan'a.

"Tamam" diyebildi sadece.

Özden "Ne iş?" der gibi göz kırpınca dudağını büzdü "Bilmiyorum" anlamında. Ardından arkadaşına yanaştı hafifçe.

"Bir ara konuşalım, demişti ama.."

"Kim bilir ne yumurtlayacak?" dedi Özden gözlerini devirerek.

"Yok Özden ya, bu çocukta bir şey var ama anlamadım"

Özden omuz silkince Bahar, Onur'a döndü. Genç adam gözlerini ayırmadan ona bakıyordu. Keyfi kaçmış gibiydi.

"Sevgilinin canı sıkıyorum sanırım"

"Ne?"

"Atakan. Son zamanlarda sürekli burada karşılaşıyorum ve her seferinde beni öldürecekmiş gibi bakıyor. Sanırım canını sıkıyorum. Eğer öyle bir şey varsa..."

"Atakan benim sevgilim değil!" dedi Bahar kendini tutamayarak.

"Emin misin?" diye sordu Onur kollarını bağlayarak, "O senin gibi düşünmüyor sanki. Sanırım eski bir mevzuymuş, hoşlanıyormuşsun bir süredir. Sevgili olmanız şaşırtıcı olmaz"

"Atakan benim sevgilim değil, artık hoşlanmıyorum bile ondan!"

Normalden daha yüksek sesle yaptığı bu ani itiraf kafedeki bir kaç kafanın onlara dönmesine sebep olmuş, Onur'u sevindirmiş, Özden'i şaşırtmış, Bahar'ı ise utandırmıştı. Bahar hızla kafeden çıkarken Özden peşinden gitmiş, tam lafa girecekken Bahar'ın "Hiç başlama Özden!" uyarısı ile bütün söyleyeceklerini yutup gülmemek için ağzını sımsıkı kapatmıştı.

Bu sabah Onur'a yakalanmamak için ezilme tehlikesini göze alıp ışıktan değil, akan trafiğin ortasından karşıya geçmiş, kafenin önünden gitmemişti. O andan beri düşünmeden edemiyordu. Onur'dan hoşlandığını kendi içinde kabul etmişti artık ama sırf hoşlanıyor diye İrlanda'ya dönüp bir sonraki gelişinin belirsiz bir tarihe ertelenmesi neden canını bu kadar sıktığını bilemiyordu.

Pencerenin önünde durup Özden'den gelen mesajı cevapladı. Arkadaşının sonsuza dek susmayacağını biliyordu elbette. Uzun bir mesaj yazmıştı. Onur'dan hoşlandığını kabul et, demeye getiriyordu. Özden'in hem ona yardım etmek istediğini hem de eğlendiğini biliyordu Bahar ama kızmıyordu ona. Baştan beri tek istediğinin onun mutluluğu olduğunu biliyordu çünkü. Daha fazla tutmadı içinde.

Tamam, ben hoşlandığımı kabul ediyorum. Ama bunun bana bir faydası yok ki Özden. Çocuk bugün, yarın gidecek. Hem onun benden hoşlandığını da hiç sanmıyorum. Kim bilir geldiği yerde ne güzel kızlar vardır, bana ne diye baksın?

Çok geçmeden cevap geldi arkadaşından.

Şimdi dersteyim ve ağır saçmalıyorsun. 40 dakika sonra bir temiz döveceğim seni!

Telefonunun ekranını kapatıp çantasına atarken koridorda adı yankılanmıştı.

"Bahar?"

Bahar arkasını döndü. Atakan hızlı adımlarla ona doğru geliyordu.

"Efendim?" dedi Bahar kısaca.

"Derse mi gidiyordun?"

"Hayır" derken gözlerini kaçırdı Bahar, etrafına baktı, "Ders iptal oldu, ben de Özden dersten çıkana kadar kütüphaneye gidiyordum"

"Anladım. Şey... vaktin varsa konuşabilir miyiz?"

"Tabi" dedi Bahar. Atakan yine gergin görünüyordu. Gergin de değil sadece. Endişeli, belki biraz da çekingen. Atakan'la birlikte kantine yürürken aklında bir sürü soru vardı.

Kantinde masaların neredeyse tamamı boştu. En dipteki masaya ilerledi Atakan. Bahar sandalyesini çekip otururken "Bir şey içer misin?" diye sordu ama sorusuna verilecek cevabı dinleyecek halde değil gibiydi.

"Hayır, sağol" dedi Bahar.

Atakan tam karşısına oturup bir süre hiç bir şey söylemeyince endişelendi genç kadın. Atakan bir süre daha parmakları ile oynadı, etrafına bakındı. Bahar dikkatle izledi onu.

"Atakan, iyi misin sen?"

Atakan irkilmiş gibi baktı genç kadına, gülümsemeye çalıştı.

"İyiyim, sorun yok"

"Ne konuşacaktın benimle?"

Atakan derin bir nefes aldı, ardından burnundan verdi.

"Bahar.. biz seninle 2 senedir tanışıyoruz. Tamam çok fazla şey paylaşmadık ama iyi anlaştığımızı düşünüyorum. Öyle değil mi?"

"Öyle" dedi Bahar başka ne diyeceğini bilemeden.

"Ben herkesle iyi anlaşırım gerçi, bilirsin ama çevremde gerçekten yakın hissettiğim çok az insan vardır. Sen de onlardan birisin."

"Teşekkür ederim" dedi Bahar şaşkınlıkla.

"Aslında bir süredir sana bunu söylemek, seninle paylaşmak istiyordum ama hep bir şeyler oldu, cesaret edemedim. Benim için insanlarla bu tür şeyleri konuşmak imkansızdı eskiden. Şimdi imkansız gelmiyor ama yine de çok zor. Çünkü açıkçası her ne kadar söylemeden önce üzerinde çok fazla düşünsem de her zaman beklediğim tepkiyi almadığım oluyor"

Bu kez tedirgin olma sırası Bahar'daydı. Yakın zaman önce hevesle beklediği sözcükler, cümleler şimdi korkulu rüyası olmuştu zira Atakan o sözleri söylerse dönüşü yoktu. Ne diyecekti?

"Bak.. bu gerçekten zor" dedi Atakan parmakları ile oynayıp gözlerini kaçırarak, "Bir süredir sana sormak istediğim bir şey var."

"Nedir?" dedi Bahar. Bir an önce bitsin istiyordu, kafasında kendi cevabını hazırladı. Samimi olacak, çok uzun süredir ondan hoşlansa da artık öyle hissetmediğini söyleyecekti. Saniyeler sonra Atakan başını kaldırdı, Bahar'a baktı. Yeniden derin bir nefes aldı.

"Onur'la... aranızda bir şey var mı? Yani sevgili misiniz?"

Bahar şaşkınlıkla baktı Atakan'a. Gerçekten kıskanıyor muydu yani? Sevgiliyiz diye yalan söylese? Olmaz, dedi içinden. Sonuçta Onur'un ona karşı ne hissettiğini bilmemesi bir yana sevgili olduklarını söylemek nahoş bir yalan söylemek anlamına gelecekti.

"Sevgili değiliz" dedi huzursuzca kıpırdanarak.

Atakan gülümsedi.

"Çok iyi arkadaşsınız o zaman. Sık sık bir arada görünce ben sandım ki..."

"Evet, tanışalı çok kısa bir süre oldu ama sanırım yakın olduğumuzu söyleyebilirim"

"Ne güzel" dedi Atakan gülümsemeye devam ederek, ardından yine tedirginliği ifadesine yansıdı "Pekala, bunu söylemek soruyu sormaktan daha da zor. Afedersin" dedikten sonra alnını kaşıyıp bir kaç saniye bekledi.

"Bahar..."

Bahar yeniden rahatsızca kıpırdandı olduğu yerde.

"Bunu sana söylemeyi çok düşündüm. Dikkatini çekmiştir, bir süredir sana daha yakın olmaya çalışıyorum, kafede sık sık yanınıza geliyorum"

Bahar başını salladı. Farkındaydı elbette.

"Tabii ki birbirimizi uzun süredir tanımamıza rağmen son zamanlarda bunları yapıyor olmamın bir sebebi var."

Bahar nefesini tuttu. Gözlerini sımsıkı kapatıp bunun kafasında yazdığı bir mizansen olmasını dilemeyi çok istiyordu. Atakan uzandı, Bahar'ın elini tuttu.

"Bahar ben... Ben Onur'dan hoşlanıyorum"

--------------------

"Ne dedi, ne dedi!" diye sordu Özden şaşkınlıkla.

"Onur'dan hoşlanıyormuş."

"Oha! OHA!" derken güldü Özden, "Yani Atakan ga..."

"Özden bağırmaz mısın lütfen! Biri duyacak!"

"O enine boyuna süzmeler, her kafeye gidişimizde dibimizde bitmeler. Hiç de aklımıza gelmedi. Nasıl gelmedi ya?"

"Özden boş ver şimdi bunları. Çocuk lisede fark etmiş erkeklere ilgi duyduğunu, o zamandan beri de çok az kişiyle paylaşmış bunu"

"Hadi ya! Haklı ama herkese söyleyemez ki, insanlar acımasız."

"Öyle"

"Ee Gizem?"

"Gizem galiba o zamanlar hoşlanıyormuş bundan. Arkadaşları "Taş gibi kız, çıkma teklif etsene" diyormuş hep. Bu da geçiştiriyormuş ama bir yerden sonra imalar yapmaya başlamışlar. Öyle olunca bu da korkusundan kıza çıkma teklif etmiş"

"İyi de kızı kullanmış pislik!"

"İlk zamanlar evet ama daha sonra açılmış Gizem'e. Anlatmış. Gizem de önce kızmış, uzunca bir süre konuşmamış Atakan'la ama sonra anlayış göstermiş. Arkadaş olmuşlar, kız kimseye bir şey söylememiş"

"Vay be, esaslı kızmış!"

Bahar başını salladı. Devam etti.

"Onur'u ilk gördüğü gün etkilenmiş. Bizimle, yani... benimle yakın olduğunu da anlayınca işte"

"Çay ısmarlamalar, yanımızda bitmeler, öyle tatlı tatlı sohbet çabaları falan" Özden ıslık çaldı, "Vay ki ne vay"

"Öyle" dedi Bahar tekrar.

Özden bir süre sessiz kalıp arkadaşına döndü.

"Üzüldün mü?"

Bahar arkadaşına baktı, hafifçe gülümsedi.

"Şaşırdım, çok şaşırdım hem de. Ama üzüldüm diyemem. Özden ben Atakan'ın benden hoşlandığını söyleyeceğini zannedip huzursuz oldum biliyor musun? İki senedir hoşlandığım adam benden hoşlandığını söyleyecek diye korktum, ben ona aynı şekilde karşılık veremeyeceğim diye rahatsız oldum"

"Çok normal" dedi Özden, "Atakan gibi birinden hoşlanmak çok kolay bir şey Bahar ama sen uzun süredir farkındaydın bunun ünlü bir oyuncuya ya da şarkıcıya duyulan hayranlıktan farklı bir şey olmadığının"

"Haklısın"

"Tabi Onur'un etkisi de çok büyük" dedi Özden omzunu arkadaşının omzuna çarparak.

Bahar başını eğip gülümsedi. Ondan bir cevap gelmeyince Özden kolunu arkadaşının omzuna attı.

"Atakan'ı geçtik. Sen şimdi o mesajın hesabını ver bakalım. Ne demek geldiği yerde ne güzel kızlar vardır? Sen fıstık gibi kızsın, senin gibisini nereden bulacak? Güzel kızlar vardır tamam ama çocuk ayan beyan senden hoşlanıyor işte!"

"Sanmıyorum Özden ya!"

"Niye sanmıyorsun Bahar? Geçen gün ben sana beklediğin filmin vizyona girdiğini söylerken bekçi köpeği gibi dikti kulaklarını, dikkat kesildi. Üç vakte kadar elinde biletlerle sinemaya gidelim demezse ne olayım!"

Özden cümlesini bitirip meyve suyuna uzanırken Bahar'ın telefonundan gelen mesaj sesine dikkat kesildi ikisi de.

Küs müyüz yoksa? diye yazmıştı Onur. Özden sırıttı. Bahar gözlerini devirdi arkadaşına, Hayır, çocuk muyuz? diye cevap verdi mesaja.

"Onur, değil mi?" dedi Özden sırıtarak.

Bahar başını salladı. Özden bardağını bırakıp geriye yaslandı, kollarını bağladı.

"Birazdan sinemaya gitmek isteyip istemediğini soracak."

"Hadi oradan" dedi Bahar gözlerini devirerek.

Bir kaç dakika sonra tam da Özden'in söylediği gibi bir mesaj gelince gözlerini kocaman açarak arkadaşına baktı Bahar. Özden yeniden sırıttı, telefonu Bahar'ın elinden kaptı.

"Özden dur, bak sakın saçma sapan bir şey yazma!"

Özden telefonu arkadaşından kaçırırken kahkaha attı.

"Aşkolsun, yapar mıyım hiç öyle şey? Sen merak etme, ben hallediyorum"

"Özden ya, ver şu telefonu!"

"Dur bir! Yolluyorum... Yolladım"

Bahar arkadaşından telefonu alırken hafifçe eline vurdu.

"Ne yazdın? Off Özden ya!"

"O filmi görmeyi senin de istediğini, tabii ki onunla izlemekten keyif alacağını ve dersinin öğlen biteceğini, yazdım"

Bahar biraz heyecandan biraz da Özden'in yaptığı emrivakiye kızmasından ne diyeceğini bilemezken bir mesaj daha geldi.

Yarın görüşürüz öyleyse. Çıkışta alırım seni.

"Ne diyor?" dedi Özden.

"Yarın görüşürüz, okul çıkışı alacakmış beni. Ya Özden ya, ne işler açtın başıma!"

Özden gülerek ayaklandı, çantasını omzuna atıp kitaplarını toparladı.

"Sakın iptal etme, ayıp olur çocuğa. Bahar Allah aşkına iki sene saçma sapan platonik takıldın zaten, bak önünde düzgün bir insan var. Hoşlanıyorsun da... Çekingen kalma artık."

"Off!"

"Oflama! Yarın güzel bir şeyler giy, biraz da makyaj yap. Ya da sen boşver, ben gelir hallederim o meseleyi okuldan çıkmadan"

Bahar gözlerini devirdi. Elbette iptal etmeyecekti. Onur'dan mesaj geldiğinde hissettiği heyecan ve gizlemeye çalıştığı mutluluk buna izin vermezdi. Ama o kısa da sürse kendine bunun için izin verecekti.

"Hadi aşk doktoru, hadi! Derse geç kalacağız!"

Binaya doğru yürürken bir diğer binanın köşesinde duran ve tesadüfen ona döndüğünde başını çeviren Kadir'i gördü Özden. Yanında yine adını bir türlü hatırlayamadığı çocuk vardı. Ufuk'un etrafta olması ihtimali onu bir parça rahatsız edince etrafına bakındı, yoktu. Bahar'ı dürttü.

"Bu ara Kadir sürekli etrafta mı dolanıyor, bana mı öyle geliyor?"

Bahar etrafına baktı, binanın köşesindeki iki kişiyi fark etti.

"Evet, şu sıralar fazla etraftalar. Boş ver, bizimle alakaları yok baksana, takılsınlar kendi hallerinde. Ufuk'tan bir haber var mı?"

"Yok" dedi Özden düşünceli bir halde, "Çok şükür kapandı o konu."

"Aman iyi" dedi Bahar saçını geriye atarak, "Herkes kendi hayatına baksın. Ders çıkışı direk eve mi gideceksin?"

"Yok, fakülte sekreterine uğramam lazım. Sonra da babamla annem gelecek, babanneme gideceğiz. Ne zamandır gitmedim, gidip fırçamı yiyeyim" dedi gülerek.

Bahar güldü.

"Selam söyle. Ben de işin yoksa benimle kitap almaya gel diyecektim."

"Onur'u çağır" dedi Özden sırıtarak.

İki arkadaş tatlı tatlı atışarak binalarına girerken Kadir elindeki sigarayı yere attı, ayağıyla ezdi.

--------------------

Ertesi gün okulun kapısında onu bekleyen Onur ile buluşmadan önce Özden'den bin tane nasihat dinlemişti Bahar. Gözüne sokulan rimel ile dudaklarını şeker yemiş gibi yapış yapış hissettiren ve sürekli yalama hissi uyandıran dudak bakım kremi de cabasıydı. Ne olurdu sanki kendi dudak nemlendiricisini kullansaydı? "Olmaz, su bazlı o! Renk yok, bir şey yok" demişti Özden. Ona ters ters bakan arkadaşı ise gülmüş, "Tamam sen bir içim su olabilirsin ama olası bir öpüşme durumunda çocuk su tadı almasın" dediğinde Bahar'dan hafif bir tekme yemişti.

Elleri cebinde onu bekleyen Onur'u görünce hafifçe el salladı, hızlı adımlarla yanına gitti. Bir de gözleri sulanmasaydı...

"Selam!"

"Selam!" diye karşılık verdi Onur. Ardından uzanıp sağ yanağından hafifçe öptü kızı, "İyi misin?"

"İyiyim... Sen?" dedi Bahar, yanağına değen dudakların hafif şokunu yaşayarak.

"Gidelim mi?"

Bahar başını salladı. Onur eliyle yolun karşısında park etmiş bir halde duran arabayı gösterdi. Bahar'ın gözleri parladı.

"Esma ablanın arabasıyla mı gidiyoruz?"

Onur başını salladı, güldü.

"Gerçi yakın bir yere gidiyoruz ama umarım götürür"

"Götürür tabi!" dedi Bahar, aynı Esma gibi arabayı savunarak, "Laf ettirmem sincaba!"

"Sincap mı?" diye sorduktan sonra kahkaha attı Onur, "Ben tosbağa diyordum ama sincap da iyiymiş!"

Bahar da güldü buna. Yaya ışıklarından karşıya geçmek için yola çıktıkları an ışık kırmızıya dönünce adımları hızlandı. Bir adım önündeki genç adam elini uzattı Bahar'a. Genç kadın gayri ihtiyari tuttu o eli. Onur arabaya gidene kadar bırakmadı, Bahar elini çekmedi.

--------------------

Film bittiğinde gözlerini sildi Bahar. Onu dikkatle izleyen Onur başını eğdi.

"Ne oldu? Üzücü bir şey mi hatırlattı sana?"

"Rimel" dedi Bahar hafifçe gülümseyerek.

"Rimel?"

"Özden sağolsun, zorla makyaj yaptı da. Gözlerim ortaya çıksınmış."

"İhtiyacın yok ki" dedi Onur hafifçe gülümseyerek. Bahar da ona bakarken ikisi aynı anda konuştu.

"Bahar?"

"Onur?"

Gülüştüler.

"Önce sen söyle ama önce salondan çıkalım. Bir tek biz kaldık" dedi Onur.

Toparlanıp çıkarken yine uzandı Onur, Bahar'ın eline. Bahar'ın eli o farkına bile varmadan buldu genç adamın elini. Sakin bir yer bulup oturduklarında Bahar ona dikkatle bakan Onur'un bakışlarından kaçmak için elini yüzüne kapatmayı istiyordu.

"Mesaja Özden cevap verdi, değil mi?"

Bahar şaşkınlıkla ona baktı. Genç adam kızgın değildi, eğleniyor gibiydi. Başını salladı.

"Tahmin ettim. Ne diyecektin?"

Bahar boğazını temizledi.

"Sana Atakan hakkında söylemem gereken bir şey var."

"Söyle" dedi Onur ciddileşerek.

"Geçen gün biraz konuştuk. Çok gergindi. Aslına bakarsan bunları sana söylediğimde ne olacağını, nasıl tepki vereceğini kestiremediğim için ben de gerginim şu an"

"Seni dinliyorum" dedi Onur anlayışlı bir sesle. Elini tutmuştu ve itiraz etmemişti oysa. Şimdi kalkıp Atakan'la ilgili ne söyleyebilirdi ki?

"Atakan... Bak biz Atakan'la uzun süredir tanışıyoruz. O.. nasıl desem, dışa dönük biridir, herkesle anlaşır, herkesle arkadaşlık edebilir. Kendisi de bunu kabul ediyor. Ama gerçekten yakın hissettiği insanların çok az olduğunu ve benim de onlardan biri olduğumu söyledi."

"Öyle mi? Ne güzel" derken arkasına yaslanıp kollarını bağladı Onur.

"Ve benimle kendisi hakkında bir şeyler paylaştı. Bunu sana söyleme gereği hissediyorum, çünkü Atakan söyleyemez ve benden bir şey rica etti"

"Nedir o?"

"Şey... Benden sana onun hakkında bir şey söylememi rica etti"

"Ne? Atakan mı? Bana onunla ilgili ne söyleyebilirsin ki?" dedi Onur kaşlarını çatarak.

"O... Yani Atakan, senden hoşlanıyormuş"

Onur duyduklarına inanamayarak baktı Bahar'a.

"Yanlış mı anladım?"

Bahar saçlarını toplayıp geriye attı, eliyle yüzünü yelpazeledi.

"Doğru duydun. Durumunu, yani erkeklerden hoşlandığını lisede keşfetmiş. Seni gördüğü ilk anda da etkilenmiş, bu yüzden de yakın olmaya çalışmış. Sonra bana anlattı"

Onur kendini biraz toparlamış Bahar'ı dinliyordu dikkatle.

"Senden bir şey beklemiyor, yani en azından bana öyle söyledi. Biliyorum, belki bu senin için şaşırtıcı ama kızma sakın, onu da anlamaya çalış."

Onur elinde olmadan güldü, uzanıp Bahar'ın elini tuttu.

"Şaşırmadım. İrlanda'da gay arkadaşlarım var Bahar. Böyle şeyler benim için bir insan değerlendirme kriteri değil. Şaşırdığım şey senin uzunca bir süredir hoşlandığın birinden bunu öğrenip bu kadar sakin ve anlayışlı olman. Bir de ikinci buluşmamızda böyle bir konuyu konuşuyor olmamız"

"Biliyorum, çok saçma oldu ama içimde tutamadım. Ayrıca sana söyledim, Atakan'a karşı bir ilgim kalmadı artık. O bunu söylemeden önce anlamıştım bunu. O gün anlatırken üzüldüm onun için. Olmadığı biri gibi davranmak zorunda. Ben senden hoşlanıyor olsam bunu sana ya da başkalarına rahatlıkla söyleyebilirim ve kimse yadırgamaz ama onun seni iyi bir insan olarak beğenmesi bile imalara maruz kalması, aşağılanması demek"

"Farkındayım. İnsanların bakış açısı en modern toplumlarda bile fazlasıyla acımasız olabiliyor. Sadece şunu söyleyip bu konuyu kapatayım; Atakan'a kızmadım, öfkelenmedim. Fakat ben hemcinslerime ilgi duymuyorum"

Bahar başını salladı.

"O da tahmin ediyordu zaten. Sadece bir kez olsun hoşlandığı birinin bundan haberi olsun istemiş. Bu kadar anlayışlı karşıladığın için onun adına teşekkür ederim."

"Teşekkür etme" dedi Onur genç kadının elini sıkıca tutarak.

"Sen ne diyecektin?" diye sordu Bahar merakla.

"Senden hoşlandığımı söyleyecektim" dedi Onur doğrudan Bahar'ın gözlerine bakarak, "Seni daha yakından tanımak istediğimi. Ve az önceki konuşmadan sonra eklemeden edemem, arkadaşını dinlemen, onu anlamaya çalışman ve yardım etmen harika bir şey Bahar. Sanırım hoşlanmanın ötesinde beni kendine hayran bırakmak üzeresin"

Bahar heyecanla gülümsedi, ne diyeceğini bilemedi.

"Ama merak ettiğim bir şey var" dedi Onur hınzırca gülümseyerek, "Sen de benden hoşlanıyor olsan bunu bana rahatlıkla söyler misin?"

Bahar gözlerini kaçırdı, çekingenlikle cevapladı.

"O kadar da rahat biri değilim sanırım"

"Peki işini kolaylaştırmaya çalışsam? Senin de benden hoşlanıp hoşlanmadığını sorsam mesela? Herhangi bir şey söylemek zorunda değilsin, benim gibi hissediyorsan yüzüme bakıp başını sallaman yeterli"

Bahar başını kaldırıp Onur'a baktı, bir kaç saniye bekledi. Genç adamın parlayan gözlerinden geçen bir anlık endişeyi gerçekten görmüş müydü?

Onur, her ne kadar özgüveni yüksek gibi görünse de Bahar'ın vereceği cevabın olumsuz olma ihtimali hala korkutuyordu onu. Elini tutmuştu, genç kadın itiraz etmemişti ama belki de kibarlık ediyordu sadece. Ya da kafası karışıktı. Saniyeler uzuyor gibi geldi genç adama.

Bahar yavaşça başını salladığında bir an algılayamadı Onur. Daha sonra genç kadının beklediği cevabı verdiğini anlayınca rahatladı, nefesini verdi.

"Ömrümün bir kaç yıl kısaldığına yemin edebilirim" dedi gülerek.

"Umarım öyle bir şey olmamıştır" dedi Bahar nazlı bir edayla.

O akşamüstü Onur, Bahar'ı evinin yakınlarında bir yere bırakana kadar sohbet etti, güldü, dolaştı iki genç.

--------------------

İlerleyen günlerde daha da ilerledi aralarındaki yakınlık. Nihayet bir gün Onur kafede konuşurlarken dayanamayıp Bahar'ı öptüğünde artık herkesin haberi olmuştu. Bahar öpücüğün şoku ve mutluluğu ile bir süre kendine gelemezken Onur, onları izleyen halasına bakmış, ardından utanarak gözlerini kaçırmıştı. Kendine inanamıyordu genç adam. İnsanların sokakta korkusuzca öpüştüğü, çok daha fazlasının kimse tarafından yadırganmadan yaşanabildiği bir ortamda büyümüştü ama Bahar'ın yanında başkalaşıyor gibiydi. Daha önce başka kızları öpmüştü, yine de Bahar'ı öperken anlatamayacağı kadar heyecanlanmıştı.

Onur şimdi daha büyük bir hevesle bekliyordu İrlanda'dan gelecek haberi. Halasının yanında bulunduğu süre içerisinde bir iki yerle görüşmüştü ama asıl beklediği haber oradan gelecekti. Bahar'a hala söylememişti zira sürpriz yapmak niyetindeydi.

Onur ilk aşkı değildi Bahar'ın. Belki de öyleydi, bilemiyordu. Sonuçta ilkokul çağlarında aşkın ne olduğunu nereden bilirdi ki insan? Dönem bitip ara verildiğinde bir yandan Özden'in hazırlıklarına dahil olup arkadaşıyla zaman geçirirken bir yandan da Onur'la olabildiğince çok görüşüyordu. İstanbul'u karış karış gezmiş, olabildiğince çok şey paylaşmışlardı ki Onur'un geri dönüş zamanı yaklaştıkça hüzünleniyordu Bahar.

Genç adamın gitmesine kısa bir süre kala okuldan bir arkadaşlarının doğum günü partisine Özden'le birlikte çağrılan Bahar'ın ilk işi Onur'a onunla gelmek isteyip istemediğini sormak olmuştu. Geç saate kadar izinli olacaklardı nasılsa, hem daha çok vakit geçirmiş olacaklardı, hem de yanlarında Onur olunca daha güvende hissedeceklerdi kendilerini.

Partiye bir hafta kala Onur haber beklediği şirket tarafından görüşme için çağırılınca bozuldu planları. Onur, Bahar'a veda ederken en kısa sürede geri döneceğine söz vermişti. Zaten bu kadar hevesle ve ikinci çağrıyı beklemeden geri dönmesinin sebebi de buydu. Eğer işi alabilirse, en fazla 1 ay sonra, bu kez temelli burada olacaktı.

Gözleri yaşlarla dolan kızı bir daha göremeyecek gibi öpmüş, sımsıkı sarılmıştı Onur veda ederken.

"Ağlama lütfen" demişti sesi titreyerek, "Söz veriyorum, çok kısa bir süre sonra burada olacağım. Her gün görüşeceğiz, seni görmediğim, sesini duymadığım tek bir gün bile olmayacak"

Bahar başını sallamış, gözlerindeki yaşları silmişti usulca.

Artık Bahar'ı iyice kızı yerine koyan Esma, pasaport kontrolüne giden yeğeninin arkasından el sallarken genç kadını bağrına basmış, yeğeninin bir gün önce bahsettiği planları Bahar'a anlatmamak için kendini zor tutmuştu.

O gece Bahar, şehrin ıssız ve nispeten tehlikeli semtlerinden birinde yapılan doğum gününe Özden'le beraber gidecekti.

--------------------

Ufuk sertçe kapattı arabanın kapısını. Az ilerde onu bekleyen Kadir'in yanına gitti. Anahtarı hırsla cebine attı.

"Ne o? Baban hala vermedi mi arabayı?"

"Vermiyor anasını satayım. Daha cezam bitmemiş"

"Bu araba ne ayak kanka ya? Başka araba mı yok sizde?"

"Kadir kes, zaten sinirim tepemde. Yakında gidiyorum, komple kurtulurlar benden"

"Nereye lan?"

"Cehennemin dibine Kadir, ta dibine"

"Oğlum saçma sapan konuşma lan! Kendine gel ya!"

Ufuk omuz silkti, bir sigara yaktı.

"Kendimi si.."

"Öhö!" dedi Kadir yanlarından geçen kızlara sahte bir şekilde gülümseyerek, "Akşamki partiye gel bari, havan değişsin"

Ufuk başını salladı.

"Hiç çekemem"

"Hadi lan! Bar Allah'ın unuttuğu bir yerde resmen, senin arabayla gideriz diyordum"

Ufuk cebinden çıkarıp uzattı anahtarı.

"Al. Nereye istiyorsan git"

"Harbi mi? Oğlum kral adamsın ha"

Ufuk elindeki sigarayı yere atarken kafasını salladı.

"Ben eve gidiyorum."

"Takılacaktık?" dedi Kadir.

"Tadım yok Kadir. Görüşürüz sonra"

Ufuk ilerleyip sokaktan geçen bir taksiyi çevirirken Kadir onun taksiye binip gözden kaybolmasını izledi. Anahtarı havaya atıp tuttu bir kaç kez, ardından cep telefonunu çıkarıp Kerem'i aradı.

"Akşam Ufuk'un arabası ile gidiyoruz oğlum! Kalk, hazırlan! Bizim hatunlar da orada olacak, haberini aldım. Bu gece bizim gecemiz oğlum!"

.........................

Sevcan gözlerini silip kalktı, yatağın üzerine oturdu. Bahar'ı usulca yanına çekip yüzüne baktı, yanaklarını sildi.

"Senden bir isteğim var Bahar" dedi usulca.

"Nedir?" dedi Bahar titreyen sesiyle.

"Biliyorum, defalarca anlattırdılar sana. Hala kabuslarında aynı şeyleri yaşıyorsun, biliyorum ama... O gece ne olduğunu... bana, bize anlatır mısın? Kızımın başına bunlar nasıl geldi, bilmek istiyorum!"

Bahar başını salladı. Polise ifade vermekten çok daha zordu arkadaşının annesine bunu anlatmak. Derin bir nefes aldı.

"O gece, Ceyda'nın doğum gününe gittik... Buraya uzak, daha önce pek bilmediğimiz bir yerdeydi. Partinin ilk dakikalarında arabası olan bir arkadaştan parti sonunda bizi durağa kadar bırakmasını rica etmiştik. Saatler ilerledikçe ortam kalabalıklaştı, zaten küçük bir yerdi. Özden... Özden'le bir birayı paylaştık, zaten sıkılmıştık, içmek istemedik. İçerisi kalabalıklaştıkça kendini daha kötü hissetti Özden. Havasızlık onu çok kötü yapıyordu, biliyorsun"

"Biliyorum" dedi Sevcan, hasretle Bahar'ın baş ucundaki fotoğrafa bakarak, "Tansiyonu düşerdi, bayılacak gibi olurdu"

Bahar gözleri buğulanarak başını salladı.

"O gece de gitgide daha kötü oldu. Gözlerinin karardığını söyleyince taksi çağırmaları için barda çalışan birilerini bulmaya çalıştım. Benim internet paketi bitmişti, iki gün sonra yenilenecekti. Özden'in telefonu da servisteydi..." acıyla gülümsemeye çalıştı, "Tesadüf işte. Tam işe yarayacağı zaman... Bulamayınca Özden'i dışarı çıkardım, hava alsın diye. Biraz kendine gelince durağa kadar yürüyüp yürüyemeyeceğini sordum, başını salladı. Biz beraber... Durağa yürürken onlar yanaştı yanımıza arabayla..."

Bahar yutkundu. Yüzleri aklına geldikçe tüyleri ürperiyordu.

"Tanıyorduk, arkadaşımız değillerdi ama bize bir zararlarının dokunacağını hiç düşünmemiştik. Eğer düşünseydik, düşünebilseydim bizi durağa kadar bırakmayı teklif ettiklerinde asla kabul etmezdim" dedi Bahar hıçkırarak.

Suna kızına uzandı.

"Kızım?"

Bahar elini kaldırıp onu durdurunca Sevcan'a kaydı Suna'nın gözleri. O da sessiz sessiz ağlıyordu. Arkadaşının omzunu okşadı. Bahar gözyaşlarını silip güçlü olmaya çalışarak derin bir nefes aldı, anlatmaya devam etti.

"Özden hala çok iyi sayılmazdı, Kadir'in yanındaki diğer adam yardım etti, arabaya bindirdik. Onu da daha önce görmüştüm ama adını bilmiyordum, Kerem'miş" tiksintiyle ürperdi, "Alkol aldıklarını sonradan fark ettim. Arabayı ana yola değil, ışıksız, ıssız bir yolda sürdüklerini fark ettiğimde... Nereye gittiğimizi sordum. Kerem... kestirme yol dedi, bir yandan da şişeyi dikti kafasına. Gözleri... Sevcan teyze..."

Bahar hıçkırarak ağlamaya başladı yeniden. Sevcan ve Suna da ağladı onunla. Odanın dışında ise Muhsin'in gözyaşlarını içine akıtışının, Yavuz ve Bora'nın çaresizliğinin sessizliği yankılanıyor, üç kadının hıçkırıkları içeride oturan üç adamın içini dağlıyordu.

Dakikalar sonra Bahar zorlukla kendini toparlayıp anlatmaya devam ederken sesi güçsüzleşmiş, çatallaşmıştı.

"Bir yerde durdular, yeşillikler vardı, çalılar... Bizi arabadan indirdiler çekerek, çırpındım ama gücüm yetmedi. Özden zaten halsizdi, gücünü toparlayana kadar o pislik onu çoktan arabadan indirmişti bile. İlerde ışıkları yanan tek tük evler vardı, Kadir'den kurtulup o yöne doğru koştum ama yakaladı beni. Bir insan nasıl o kadar kuvvetli olabilir bilmiyorum. Ne yaptıysam pençesinden kurtulamadım. Arabanın... farları yanıyordu, önüne getirdi beni. Kendine bastırdı, zorla..."

"Tamam" dedi Sevcan, "Tamam, yeter!"

Ağlayan Bahar'ı bağrına bastı. Genç kadın devam etti.

"Özden'in çığlık attığını duydum. Bir de ona edilen küfürleri.. Duydum, çünkü benim kulağımın dibinde de iğrenç şeyler yankılanıyordu. Çığlık attım mı, duyan oldu mu bilmiyorum. Kurtulmaya çalışırken bir el beni çekti, yere düştüm. Özden hala bağırıyordu. Sonra... sonra bir ses daha karıştı diğerinin sesine, birbirlerine bağırıyorlardı. Özden'in hıçkırıklarını duydum."

Bahar ağlamıyordu artık. İçi bomboş, sadece dudakları oynayan bir bebek gibi kaskatı anlatıyordu sadece. Çok ağlamıştı bunları anlatırken, göz pınarları kurumuş olmalıydı artık. Gözleri yanıyor fakat ağlayamıyordu.

"Sonra süründüm. Özden'in sesinin geldiği yere gitmek için süründüm ama göğsümde bir ağrı vardı, devam edemedim. Son duyduğum şey bir insandan çok bir hayvandan gelebilecek bir bağırış ve bir insanın gırtlağından yükselebilecek en ürpertici sesti. Sonrası..."

Sığındığı kollardan sıyrıldı Bahar. Sevcan'ın yüzüne baktı.

"Ben Özden'i kurtaramadım Sevcan teyze. Ben en yakın arkadaşımın, dostumun yardımına koşamadım. Ben kurtuldum ama onu kurtaramadım"

Sevca ayağa kalktı.

"Kuzum! Kuzum benim" derken sarıldı Bahar'a.

--------------------

O gece Kadir ve Kerem iki genç kadını göz hapsine almış, bardan çıktıklarını gördükleri anda da arkalarından gitmişlerdi. Kızların durağa kadar yürüyeceklerini duyduklarında aradıkları fırsatın ayaklarına geldiğini düşünerek sırıttılar. Kadir arabayla kızların yanına yanaşıp tüm kibarlığı ile onları durağa bırakmayı teklif ederken Kerem Özden'i dikkatle süzüyordu. Kızlar biraz tereddüt ile tekliflerini kabul ettiğinde kendilerine duydukları güven en üst noktaya ulaşmıştı.

Akşam evde sıkılıp kararını değiştirerek partiye gelen Ufuk, taksiden inmeden önce gördü arabayı ve kaldırımda yürüyen iki genç kadını. Kerem'in Özden'i arabaya bindirdiğini görünce Kadir'i aradı, ancak cevap alamadı. Taksiye onları takip etmesini söylediğinde Kadir'in ne halt ettiğini anlamaya çalışıyordu.

Aracın ıssız alanın yakınına park ettiğini görünce taksiye inmek istediğini söyledi. O Kerem piçi ile Özden beraberse ikisinin de canına okuyacaktı.

Kızları o ıssız alana götürdüklerinde önceden anlaşmış gibi biri Özden'i arkaya, karanlık olan tarafa, diğeri Bahar'ı öne, arabanın farlarının çalıları aydınlattığı yere sürüklemişti. Uzaktan görünen evlere doğru koşan Bahar'ı hırsla tutup geriye getiren Kadir adrenalin ve kıza karşı duyduğu şehvet yüzünden terlemişti. Damarlarında dolaşan alkol onu daha cesur, daha fütursuz yapmıştı. Bahar'ın montunun yakaları açıktı, üstündeki bol pantolonu kemer kısmından yakaladı. Genç kadın çığlıkları atmaya başlayınca kolunu tutup arkasına doğru büktü, kendisi de kızın arkasına geçip diğer elini ağzına kapattı. Bacağına yediği tekmeyle ellerini çekti, yere kapaklandıysa da vazgeçmedi. İki adım gidebilmiş kızın bileğini tutup sertçe çekti, kızı yere düşürdü. Ardından öfkeyle kendine doğru yerde sürükledi. Montun açık yakası yüzünden taşlı zeminle buluşan ince kazak lime lime olmuştu neredeyse.

Kadir iştahla baktı kızın kızarmış derisine. Nefes nefeseydi. Beklediğine değecekti, kesinlikle değecekti. Ayağa kalkmaya çalışan kızın karnına bir tekme attı, Bahar iki büklüm oldu, nefesi kesilmişti. Kadir farkındaydı, kızın gücü gitgide azalıyordu. Gövdesinde dolaşan iğrenç okşayışları ittirmek istedi Bahar ancak bir gram nefese muhtaç haldeydi, boğazı yanıyordu. Göğsü ağrıyor, bacaklarının diz ve baldır kısmı dayanılmayacak kadar çok sızlıyordu.

Genç kadının üstüne abandı Kadir. Pantolonunu çekiştirdi. Sertleşmiş organını kızın bacaklarının arasına yerleştirdiğinde kız acıyla çığlık attı, hareketsiz kaldı. Kadir, bağıran Ufuk'un sesini duymamış olsa başladığı işi bitirecekti.

Kerem arabanın arkasına dayayıp tamamen ablukaya aldığı Özden'e bir yandan aşkını itiraf ediyor, bir yandan da çırpınan kızı öpmeye çalışıyordu. Vücudunu öyle sıkı bastırmıştı ki hareket edemiyordu Özden. Bir yandan da Bahar'ın çığlıklarını duyuyor, kıpırdayamadıkça içi içini yiyordu. Nasıl düşmüşlerdi bu tuzağa? Eteğinin kaldırıldığını, çorabının yırtılarak çekildiğini anladığında bağırdı.

"Delirdin mi sen! Bırak beni! Bırak dedim!"

Kendinden beklemediği bir güçle Kerem'i ittirdi. Kerem iki adım geri gitti, gözlerindeki bakış avını parçalamaya hazırlanan bir vahşi hayvanınki gibiydi. Arka cebinden bir bıçak çıkardı, hırsla kızın gırtlağına dayadı.

"Kes sesini! Rahat dur, canını yakmak istemiyorum!"

Özden boğazında soğukluğunu hissettiği bıçağa bakarken korkudan nefes nefeseydi. Kerem dudaklarını öpmek için uzanırken kafasını sağa sola çevirdi kaçmak için ancak bıçak etine daha fazla dayanınca çaresiz yüzünü adama çevirdi. Kerem'in boşta kalan eli önce yanağını okşadı, ardından eteğine davrandı yeniden.

"Senin de hoşuna gidecek" dedi şehvetten kararmış bakışlarla, "Zevkten dört köşe olacaksın. Seni elin gavuruna da o sikik Ufuk'a da yar etmem Özden, benimsin sen!"

Özden tiksintiyle artık güçleri kalmamış kaslarını harekete geçirmeye çalışırken Kerem'in ağzından yayılan alkol kokusunu soludu istemsizce. O iğrenç et parçası canını yakarak vücuduna girdiğinde dişlerini sıktı. Kerem hırıltılı nefesler alıyordu. Çok geçmeden geri çekti kendini, Özden'in bacaklarında mecal kalmamıştı, yere yığıldı. Kerem üstünü toparlamaya bile gerek görmeden eğildi, Özden'in yanına oturdu, saçlarını okşadı. Başını sık nefesler alarak yaşadığı şoku atlatmaya çalışan genç kadının başına dayadı.

"Benimsin!" dedi hırsla.

Saniyeler sonra Ufuk, Kerem'i kaldırıp diğer yana doğru fırlattığında Özden de başını kaldırdı. Bıçak Ufuk'un ayağının dibine düşmüştü, yerden aldı. Özden'e baktı. Kerem ne Ufuk'tan ne de elindeki bıçaktan korkmuyor gibiydi. Küstah bir gülüşle Ufuk'a baktı.

"Özden benim" dedi.

Ufuk haykırarak saldırdı Kerem'e. Bıçak sol elindeydi, sağ eliyle yumruk attı. Ezilen ve şekli bozulan dokudan akan kan eline bulaştı. Kerem hızla geri çekilirken Kadir geldi yanına. Ufuk'un gözü dönmüş gibiydi. Nefes nefeseydi, Kerem'e öldürecek gibi bakıyordu. Ufuk tekrar üstüne yürürken burnunun acısına aldırmadan sırıttı.

"Git sor! Senin alamadığını ben aldım Ufuk. Özden benim kadınım oldu. Ben kazandım!"

"Orospu çocuğu..." diye bağırarak ona doğru koştu Ufuk. Ancak Kadir ve Kerem ondan hızlıydı, hırsından ve öfkesinden gözü hiç bir şey görmeyen Ufuk bir kaç kez tökezleyince gözden kayboldular. Onları kaybeden Ufuk aynı hızla geriye koştu, yerinden kalkamayan etrafına boş boş bakan Özden'in yanına gitti. Omuzlarından tutup kaldırdı onu, sımsıkı tuttuğu bıçak hala elindeydi.

Ufuk, Özden'in halini göremeyecek kadar öfkeliydi. Soru sormadı, yüzüne bakmadı. Sol elindeki bıçağı öfkeyle sokup çıkardı genç kadının bedenine. Bir kez, iki kez, üç kez. Özden donmuş bakışlarla ellerinin arasından kayıp giderken yüzünü tuttu. Ne yaptığını o an farkına varmıştı Ufuk. Özden yere düşerken başını sert tampon malzemesine çarpınca genç adam acı ve şokla haykırdı.

Yere düşen bedenin gırtlağından çıkan hırıltıyı duyduğunda başını ellerinin arasına aldı. Ne yapacağını bilemez bir halde arabanın açık kapılarını kapattı, bıçağı arabanın içine attı. Direksiyona geçip gaza basarken nereye gittiği konusunda en ufak bir fikri yoktu. Arka koltuktaki telefonu ancak üst üste ısrarla çalınca fark etti.

--------------------

Onur o gece defalarca aradı Bahar'ı. Ona ulaşamayınca Özden'i aradı fakat onun telefonu da kapalıydı. Doğum günü partisine gideceğini biliyordu, sesini duymayı özlemişti, bir de müjde verecekti ona. İşe kabul edilmiş, eğitim süresi belli olmuştu, tahmin ettiğinden daha kısa sürede dönecekti yanına.

O gece endişelense de kötü bir şey olduğunu aklına bile getirmedi . Partide eğleniyor olmalıydı, ulaştığında bunun için birazcık sorun çıkaracaktı ama kıyamazdı Bahar'a, uzatmayacaktı elbette.

O geceden sonra ne zaman arasa kapalıydı Bahar'ın telefonu. Defalarca mesaj attı, mail attı ama geri dönüş olmadı. Özden'e ulaşamıyordu, halası neler olup bittiğini bilmiyordu zira ara tatil yeni bitmiş, Esma günlerdir kızları hiç görmemişti.

Esma, olayın sosyal medyada yayılan ayrıntılarını öğrencilerden öğrenip bir kaç gün içinde oraya gelmeye hazırlanan Onur'a anlattığında genç adam Bahar'a ulaşmak için bulabildiği her yolu denediği, başarısız oldukça huzursuzluğunun dayanamayacağı bir noktaya geldiği ve Bahar'ın artık onunla görüşmek istemediğine inanmaya başlamasına sebep olan 2,5 hafta geçirmişti.

Continue Reading

You'll Also Like

SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.7M 102K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
3.4M 168K 67
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
25.5M 908K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
298K 22.2K 52
WATTYS 2018 KAZANANI! (KAHRAMANLAR KATEGORİSİ) Hreak ayağa aheste bir şekilde kalktıktan sonra kenarda yayılmış geniş postları eğilerek aldı. Geniş...