ODA ARKADAŞIM

By lalgonul

57.2K 6.6K 10.5K

✨Wattpad RomanceTR okuma listesinde. Biraz kendi hayatımı kattım. Biraz yaşayamadıklarımı biraz da yaşamak i... More

GİRİŞ
BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 32
BÖLÜM 33
SON | 1
SON
VEDA
ÖZEL BÖLÜM

BÖLÜM 19

1K 116 163
By lalgonul

ODA ARKADAŞIM

BÖLÜM 19

~

Kendine bile itiraf etmekten korktuğu hislerini anlatmasını istiyordu İlgar Menesse'den. Yalan söylemek istemiyordu ama henüz doğruları şöyleyecek cesareti de kendisinde bulamıyordu. Bu Menesse için çok zordu. Kaçamak bakışlarla cevapladı İlgar'ı.

"Biliyorsun ki doktor geçmişle ilgili konuşma yasağı koydu. Hem geç oldu kalkalım mı artık?" En iyi bildiği şeyi yapmak bir an önce kaçmak istiyordu Menesse.

"Peki kalkalım Menesse." dedi İlgar tebessüm ederek. 'Kaç bakalım Menesse nereye kadar kaçabileceksin?' diye fısıldadı sadece kendisinin duyabileceği bir ses tonuyla.

Biliyordu ki aşktan kaçış olmazdı. İnsan nereye kaçarsa kaçsın, ne kadar uğraşırsa uğraşsın hislerine bir gün mağlup olmak zorundadır. Çünkü kalp vücuttaki en inatçı organdır. İstediğini elde etmeden asla durmaz.

•••••

Güneş bir kaç gündür olduğu gibi bu sabah da şiddetli mide bulantısıyla kendini banyoya zor attı. Fırat banyodan gelen öğürme sesleriyle açtı gözlerini. Kapıya gidip endişeyle seslendi Güneş'e "Güneş iyi misin?"

Güneş elini yüzünü yıkayıp çıktı banyodan. Kapıda endişeyle bekleyen Fırat''ı zorda olsa cevapladı. Sanki konuşmaya bile mecali yoktu. "İyiyim hayatım biraz midem bulandı sadece. Havalardan sanırım birkaç gündür oluyor."

"Bir süredir mide bulantıların devam mı ediyor?" diye emin olmak istercesine sordu Fırat.

"Evet ama önemli bir şey olduğunu düşünmüyorum endişelenme."

Fırat'ın suratında bambaşka bir ifade vardı. Sevinç değildi, endişe değildi. Güneş adını tam koyamıyordu ama Fırat'ın yüzünde hiç alışık olmadığı bir ifade vardı. "Hayatım yoksa hamile misin?" diye sordu dakikalar süren sessizliğin ardından, Fırat.

Fırat'ın sorusuyla Güneş'in asık suratını gülümseme kapladı. Bu mümkün olabilir miydi? Düşüncesi bile heyecanlandırmaya yetmişti ki Fırat'ın cümlesini tamamlamasıyla yüzü tekrar asıldı. Az önce anlamlandıramadığı yüz ifadesini şimdi çok iyi anlamıştı. Fırat çocukları olsun istemiyordu.

"İnanamıyorum Güneş nasıl böyle bir sorumsuzluk yaparsın? Konuşmuştuk bunu seninle ben henüz hazır değilim."

"Ne diyorsun sen Fırat? Ben tabii ki önlemimi alıyorum. Hamile olduğum kesin bile değilken nasıl beni suçlayabilirsin? Hamileysem bile bunda ne var ki? Sen de istemez misin bir bebeğimiz olsun?"

"Hayır Güneş ben henüz baba olmaya hazır değilim. Tartışmaya gerek yok hadi hazırlan hastaneye gidip gerçeği öğrenelim."

"Hamileysem ne olacak peki?"

"..."

Fırat biliyordu ki konuşmanın sonu hiç iyi bir yere gitmeyecekti şu an tartışmaya mecali yoktu tek istediği şey bir an önce gerçeği öğrenmekti.

"Hamileysem ne olacak peki? Bebeğimizi aldıracak mısın?" Az önce ima ettiği şeyi şimdi açık açık soruyordu Güneş.

"Güneş ben..."

"Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun."

Fırat'ın cümlesini tamamlamasına izin vermeden banyoya geçip hızla üzerini değiştirdi ve çıkıp gitti evden Güneş.

Fırat defalarca aradı ama hiçbir aramasına cevap vermedi. Akşam olmak üzereydi fakat Güneş hâlâ eve gelmemişti. Fırat tam onu sormak için Menesse'yi arayacakken kapı açıldı Güneş gelmiş olmalıydı.

"Güneş sen mi geldin?" diye sordu Fırat endişesi sesinden belli oluyordu. Hızlı adımlarla salondan çıkıp girişe Güneş'in yanına gitti.

"Evet." dedi Güneş kırgınlığı sesinden bile anlaşılıyordu.

"Hayatım neredeydin? Ne kadar endişelendim bilemezsin. Bak sabah konuşamadık. Dinlemeden çekip gittin ben aslında..." Güneş'in eline sıkıştırdığı zarfla cümlesi yarım kaldı Fırat'ın. Elindeki ne olduğunu bilmediği zarfı havaya kaldırıp "Bu ne?" diye sorabildi dakikalar sonra nihayet şaşkınlığı azaldığında.

"Hastaneye gittim bu elindeki de test sonuçları."

••••••

İlgar, Zehra teyzenin yardımıyla balkona Menesse için bir masa hazırladı. Son düzeltmeleri de yaptıktan sonra bahçede oturan Menesse'yi çağırmak için aşağı indi.

"Menesse sana bir sürprizim var." dedi çocuklar gibi heyecanlıydı.

"Sürpriz mi? Ne sürprizi?" diye şaşkınlıkla sordu Menesse elindeki kitabı sehpanın üzerine indirip ayağa kalktı.

"Sürpriz işte söylenmez." dedi İlgar ve konuşmasına fırsat vermeden Menesse'nin elinden tutup yukarı çıkarttı. Balkona geçtiklerinde Menesse hayretle baktı etrafına.

"İlgar bütün bunları ne ara hazırldın sen?"

"Eee İlgar farkı." dedi İlgar hafifçe gülümseyerek.

Yemeklerini yedikten sonra balkondaki koltuğa oturdular. Yıldızlara bakarken İlgar'ın gözleri doldu "Annem bak bu benim hayatımın aşkı." dedi fısıldıyarak.

Menesse İlgar'ın bir şeyler konuştuğunu duyunca bakışlarını İlgar'a çevirip konuştu. "İlgar bir şey mi söyledin?"

İlgar boğazındaki düğümü yutkunup konuşmaya başladı. "Ben küçükken insanların ölünce yıldız olduğuna inanırdım. Her gece blkona çıkıp annemle dertleşirdim. Ben anne sevgisi nedir hiç bilmeden büyüdüm Menesse. Hayatımda en merak ettiğim şey anne kokusu. En kötüsüde annemle beraber babamı da kaybetmiştim. Hep eksik büyüdüm ben Menesse. Ve bu eksikliği senin sevgin kapattı. Bir sevgi eksikliğini başka bir sevgi kapattı hissediyorum Menesse. İyi ki varsın Menesse."

Menesse gözlerinden süzülen yaşlara engel olamamıştı. Ne kadar zor olmalıydı bir çocuk için annesiz büyümek, baban sağ iken babasız bırakılmak. Menesse İlgar'ın elini tutup sıkıca sarıldı. 'Keşke hep yanında olacağıma dair söz verebilsem İlgar ama benden sana acıdan başka bir şey gelmez.' diye konuştu içinden.

•••••

Fırat pişman olmuş bir şekilde Güneş'i dinliyordu. Belliydi çok kırılmıştı. Sesine yansıyan öfkesiyle konuşmaya devam etti Güneş.

"Merak etme hamile değilim sadece midemi üşütmüşüm. Katil olmana gerek kalmadı."

"Sen nasıl konuşuyorsun Güneş? Hamile olsaydın tabii ki çocuğumuzu aldırmanı istemeyecektim."

"Yalan söyleme Fırat onu aldırmayı düşündün."

"Hayır yemin ederim böyle bir şey düşünmedim. Sadece ne söyleyeceğimi bilemeyecek kadar şaşkındım. Sen de anlamadan dinlemeden çekip gidince..."

"Tebrik ederim ya gerçekten tebrik ederim şimdi de ben suçlu oldum yani öyle mi?"

"Güneş sakinleştiğinde konuşalım bence yoksa bu konuşmanın sonunda ikimiz de kırılacağız." dedi Fırat çıkmak için tam kapıya yönelmişti ki Güneş önüne geçip durdurdu onu. Konuşmanın ortasında çekip gitmesi onu daha fazla kızdırmıştı.

"Nereye kaçıyorsun ya? Hayır efendim dinleyeceksin duyuyor musun? Beni dinlemek zorundasın." diye bağırdı.

Fırat önünde öfkeyle dikilen Güneş'in elini tutup zarfı avucuna bıraktı. "Eğer hamile olsaydın bu kağıt muhtemelen bebeğimizin ultrason görüntüsü olacaktı değil mi?" diye sordu sesini elinden geldiğince kısık tutmaya çalışarak.

"Evet öyle olacaktı." dedi Güneş Fırat'ın ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştı.

"Bu küçücük kağıdı bile göremiyorum. Yarın büyüyecek, onu göremeyeceğim. İlk adımını, gülüşünü göremeyeceğim. Kollarını açıp bana doğru geldiğinde onu tutamayacağım. Seninle yaşadığımız hiçbir şeye şahit olamadım zaten bari izin ver çocuğumuzu göreyim. Hem son kontrolde doktor baya umutlu konuştu. Gözüm açılsın söz ilk planım çocuk yapmak olacak." dedi Fırat gözünden akan yaşlara engel olamayarak.

"Ne söylesem ne istesem hep gözüm açılsında deyip erteliyorsun. Olmuyor Fırat olmuyor işte...."

"Öyle söyleme olacak açılacak gözlerim."

"Açılacak öyle mi? Yani sen hâlâ umutlusun?" sinirleri fena halde bozulmuştu yoksa Güneş böyle ciddi bir konuda gülecek bir insan değildi.

"Sus Güneş." Güneş'in gülmesini duyunca sakinliğini daha fazla koruyamamıştı Fırat. Güneş şaşkınlıkla bakarken konuşmasına devam etti.

"Kim olursa olsun umudumla alay etmesine izin vermem!" dedi ve Güneş'in konuşmasına fırsat vermeden çıktı gitti evden.

•••••

İlgar zorda olsa kendini toplayıp gülümsemeye çalıştı bu gecenin böyle bitmesini istemiyordu. Başını Menesse'nin omzundan kaldırıp gözlerini birleştirdi.

"Menesse hadi biraz da sen anlat."

"Ne anlatayım ki?" diye sordu Menesse. Gözleri bu kadar yakınken konuşmayı bile unutuyordu anlatacak bir konu aklına nasıl gelebilirdi ki?

"Bana karşı olan duygularını anlatabilirsin mesela."

Köşeye sıkışmıştı Menesse. Doğrusu bu sadece bir bahaneydi. Kaçmaktan, gizlemekten yorulmuştu. Şu an hiç bir şey düşünmek istemiyordu sadece anlatmak istiyordu.

"Ben seni ilk gördüğümde kalbimin kilitli kapıları birer birer açıldı. İki saniyeden az bile bakışmış olabiliriz ama sen o iki saniyelik bakışınla esir ettin beni kalbine. Senden önce yasaktı aşk kalbime ama sen... seni görünce tüm yasaklar çiğnendi. Senden kaçmak kurtulmak istedikçe daha fazla bağlanıyorum sanki."

Sonunda istediği olmuştu İlgar'ın. Tüm hislerini Menesse'nin ağzından duymuştu. "Neden kurtulmak istedin ki?" diye sordu oynadığı oynunu sürdürerek. Cevabını biliyordu ama yine de sordu İlgar. Çünkü Menesse'nin korkularını atlatması için anlatmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyordu.

"Çünkü senin de hayatını mahvetmekten korktum. Bir gün benden gittiğinde nasıl hayata tutunacağımı bilmiyorum."

"Asla, benden gitmene asla izin vermeyeceğim. Seni benden sen bile alamazsın artık Menesse. Anlaşma falan kalmadı."

Hayal kırıklığı dolu bakışlarını dikti İlgar'ın gözlerine. Bütün bunlar bir yalandan ibaret miydi yani? Sırf ağzından laf alabilmek için oyun mu oynamıştı İlgar? O bu denli üzülürken, geceleri bin defa uykusundan kalkıp kriz geçirir mi acaba diyerek İlgar'ı kontrol ederken İlgar aslında çoktan iyileşmiş miydi? Kandırılmak dünyanın en berbat hissiydi. Dakikalar sonra yaşadıklarını idrak ettiğinde ellerini İlgar'ın ellerinden çekip ayağa kalktı Menesse.

"Sen her şeyi hatırlıyorsun! İnanamıyorum ya bütün bunlar oyun muydu yani?"

"Menesse özür dilerim ama bunu yapmak zorundaydım. Böyle öğrenmeni istemezdim aniden ağzımdan çıktı. Yoksa ben sana her şeyi anlatacaktım." dedi İlgar o da ayağa kalkmıştı.

"İnanamıyorum ya ben senin için üzülürken sen beni aptal yerine koydun. Çok eğleniyordun muydun bari?" öfke tüm benliğini kaplamıştı. Kandırılmışlık hissi sağlıklı düşünmesini engelliyordu.

"Yapma böyle Menesse amacımı biliyorsun yapma böyle."

"Ne yapmamı bekliyorsun alkış mı tutayım? Tebrikler başardın beni çok güzel kandırdın mı diyeyim? Anlamıyorum ya beni kandırarak eline ne geçti ki?"

"Görmüyor musun? Anlamıyor musun? Tek amacım duvarlarını yıkmaktı."

"Ne değişti ki? Değişen bir şey olmadı, olmayacak İlgar. Ben bu oyundan evliliği sürdürmeyeceğim. Ben bu yalanlar üzerine kurulu ilişkiyi sürdürmeyeceğim. Sen sahte ilişkimizi sürdürmek isteyebilirsin ama ben sürdürmeyeceğim. Sen buna alışkın olabilirsin ama ben değilim." dedi Menesse bağırarak o kadar çok bağırıyordu ki kalbinin sesini duyamıyordu.

Tek amacı aşık olduğu kadını kazanmak iken şimdi o kadından neler işitiyordu İlgar. Bunları duymayı hak etmemişti. O ikisinin yaralarını kapatmak isterken Menesse onun yaralarını deşiyordu. Akmak üzere olan gözyaşlarına zorda olsa hakim olarak konuşmaya başladı.

"Evet Menesse haklısın ben yalan sevgilere alışmışım. Haklısın babam bile yalan sevdi beni. Evet ben sevgiye aç büyüdüm ama sen beni yanlış anlamışsın Menesse ben dilenci değilim. Ben sadece seni sevdim. Aşkımız yaralarımıza merhem olsun istedim. Meğerse tüm uğraşlarım boşaymış."

Arkasını dönmüştü ki hazırladığı masayı gördü ne umutlarla hazırlamıştı bu masayı ama sonucu yine hüsran olmuştu. Masaya tekmeyi savurup çekti gitti İlgar.

Menesse öfkeyle söylediği cümlenin pişmanlığını yaşıyordu. Gözyaşlarıyla topladı İlgar'ın dağıttığı balkonu. Balkonda ki koltuğa oturup bakışlarını gökyüzüne çevirdi. "Özür dilerim çok özür dilerim Serap teyze. Ama üzülme sen en yakın zamanda çekip gideceğim oğlunun hayatından. O zaman çok daha mutlu olacak eminim. Baksana ben ona acıdan başka bir şey vermiyorum."

Gözyaşlarını silip odaya geçti Menesse. İlgar'la konuşup kendini anlatması gerekiyordu. Menesse'nin odaya girmesiyle İlgar koltuktan kalkıp bandajı getirdi. İkisinden de ses çıkmıyordu. Hiçbir şey konuşmadan üzerini değiştirmesine yardım etti. İlgar banyoda üzerini değişip gelince Menesse karşısına geçip konuşmaya başladı.

"İlgar bak ben aslında öyle..."

İlgar sanki Menesse hiç konuşmuyormuş gibi koltuğa geçip yattı.

"İlgar beni dinlemeyecek misin?"

"Çok yorgunum Menesse uyumak istiyorum." dedi İlgar gözlerini açmadan.

Sabah Zehra hanımın sesiyle açtı gözlerini Menesse. İlgar'ın yatağı toplanmıştı. Belli ki İlgar çoktan çıkıp gitmişti. Yine de bir umut sordu Zehra hanıma. "İlgar çıktı mı?"

"Evet kızım İlgar bugün erken çıktı şirkette işleri varmış ben yardımcı olacağım sana."

"Tamam Zehra teyze."

Belli ki İlgar konuşmamak için kaçıyordu ama Menesse kararlıydı hatasını telafi edecekti. Hazırlanıp aşağı indi Kerim bey masada oturuyordu.

"Günaydın kızım."

"Günaydın Kerim baba."

"Bu sabah İlgar'la konuştuk şükür ki her şeyi hatırlamış." dedi Kerim neşesi gözlerinden okunuyordu.

"Evet Kerim baba bin şükür Rabbim sevdiklerine bağışladı onu."

"Bin şükür evladım bin şükür. Hadi kızım otur da kahvaltımızı yapalım."

"Yok Kerim baba ben yemeyeceğim, İlgar'ın yanına gideceğim."

"Peki kızım güle güle git Allah'a emanet ol."

Menesse marketin önünden geçerken şoförü durdurup çikolata alıp döndü. Şirkete geldiğinde etrafına hayretle baktı ilk kez geliyordu. Şoförden İlgar'ın odasını öğrenince direkt odaya geçiyordu ki sekreter durdurdu onu.

"Buyurun hanımefendi?" dedi sorgular bir ses tonuyla.

"Burası İlgar'ın odası değil mi?" diye sordu Menesse. Şoförün dediğine göre burası İlgar'ın odası olmalıydı yoksa yanlış mı gelmişti?

"Evet İlgar beyin odası fakat randevunuz var mı?"

"O benim kocam onunla konuşmak için senden randevu mu alacağım?"

İlgar dışarıdan gelen sesleri duyunca odasından çıktı Menesse'yi sekreterle tartışırken görünce ellerini göğsünde birleştirip izlemeye devam etti. Menesse'yi ilk defa böyle görüyordu ama bu kıskanç ve kavgacı hali çok hoşuna gitmişti.

"Yaa öyle mi tanıştığıma çok memnun oldum. Ben de Seda Sayan'ım." dedi sekreter gülerek, göz göre göre Menesse'yle alay ediyordu.

"Sen benimle alay mı ediyorsun? Yoksa senin gözün İlgar'da mı? Seni parçalarım." Öfkeyle bağırıp sekretere saldırmak için atağa geçmişti ki İlgar kolundan tutup durdurdu Menesse'yi.

"İlgar bey bu kadın delirmiş durduk yere bana saldırıyor."

"İlgar bak beni dinle bu kızın gözü işte değil sende."

Sanki kıza bu adam benim kocam derecesine İlgar'ın koluna yapışmıştı Menesse. Böyle saldırgan bir insan değildi. Hatta hayatında hiç kavga etmemişti. O kızın İlgar'a karşı bir şeyler hissetme ihtimali aklını başından almıştı. Birini delice kıskanmak böyle bir şeymiş demek ki. Birini çok sevince insan kalbinin en derininde saklamayı istiyormuş demek.

"Buse, Menesse benim eşim." dedi İlgar dakikalar sonra nihayet sessizliğini bozduğunda.

"Ben bilmiyordum çok özür dilerim İlgar bey."

"Nasıl sekretersin sen ya daha patronun eşi kim bilmiyorsun?"

"Buse benim sekreterim değil. Sekreterim hastalandığı için onun yerine bakıyor. Her neyse hadi odaya geçelim Menesse."

Rahatsız edilmek istemediğini söyleyip Menesse'yle birlikte odaya geçti İlgar. Karşılıklı koltuklara oturdular.

"Evet Menesse seni dinliyorum."

"Ben çok özür dilerim İlgar. Aslında ben öyle söylemek istemedim. Sahte ilişki derken evliliğimizden bahsettim.Bunu sana aldım." Cebindeki çikolatayı çıkarıp İlgar'a uzattı Menesse.

"Çikolata?" dedi İlgar sorgular bakışlarla bakıyordu Menesse'ye.

"Babam beni üzdüğü zaman kendini affettirmek için hep çikolata alırdı. Ve bu benim için en güzel özür dileme şekliydi. O yüzden ben de sana çikolata aldım ama galiba işe yaradı o meşhur gülüşü yakaladım çünkü."

"Meşhur gülüş mü? Benim meşhur gülüşüm mü var?"

"Hani böyle dişlerini göstermeden gülüyorsun ya yanağında küçük bir çukur oluşuyor işte ben ona meşhur gülüş diyorum."

"Yaa bak kendim hakkında bir bilgi daha edinmiş oldum." dedi İlgar tebessüm ederek.

"İlgar affettin değil mi beni?"

"Affettim peki sen? Sen beni affettin mi?"

"Sen kötü bir şey yapmadın ki. Sadece boşuna uğraşıyorsun İlgar en çok ona üzülüyorum. İstediğin şey imkansız."

"Uzak ve imkansız gözüken bir şey, bir anda yakın ve mümkün olabilir."

"Tolstoy." diyerek tamamladı İlgar'ın cümlesini Menesse.

İlgar yaklaşıp Menesse'nin elini tuttu. Gözlerini Menesse'nin kahvelerine sabitledi.

"İlgar..."

İlgar biraz daha yaklaşıp Menesse'nin alnına öpücük kondurdu. "Efendim Menesse."

"Yapma İlgar." dedi Menesse sesi fısıldar gibi çıkmıştı.

"Ne yapmayayım?" burnunu Menesse'nin saçlarına gömüp derin bir nefes aldı. Ellerini daha sıkı tutup bakışlarını birbirine kenetledi İlgar.

"Bana böyle bakma. Sen bana böyle bakınca her şeyin mümkün olabileceğine inanıyorum."

"Her şey mümkün zaten Menesse. SENİ SEVİYORUM. Sen benim hayatımın en değerli parçasısın. Hep benimle kal, hep bende kal Menesse. Ben seni çok seviyorum."

Menesse dakikalar sonra kalbine hükmedebildiğinde ellerini İlgar'ın elinden çekip kalktı ayağa. "Sevme beni İlgar. Sevme beni."

İnsan hiç acı çeke çeke vazgeçer miydi? İnsan hiç birine beni sevme diye yalvarır mıydı? Hem de kalbini esir alan birine. Hem ağlıyor hem konuşuyordu Menesse. Sevme beni diyordu kalbi İlgar için deli gibi atarken. Sevme beni diyordu vücudu tek dokunuşuyla alt üst olurken. Sevme beni diyordu hayat onun yanında cennete dönüşürken. Sevme beni diyordu her zerresi onun sevgisine muhtaçken.






•••

Evet bir bölümün daha sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı bekliyorum.🌼💖
Sorularınız varsa sorabilirsiniz.

Bu bölümde en sevdiğiniz cümleyi yazar mısınız? 🌾

Continue Reading

You'll Also Like

26.8K 3.1K 34
"Benim değil. Koruduğun inancının muhafızısın." dediğimde aniden gözlerime baktı. Bir kılıç kadar keskindi bakışı. Gülümsedim. Kaşları çatık hayretle...
142K 12.3K 22
Her insan hata yapabilir. Ancak bir peri böyle bir ayrıcalığa sahip midir? Anikanos bu soruyu düşünmüyordu elbette. Sıkıcı mitoloji ve felsefe dersl...
19.2K 2.4K 22
Savaşın ve aşkın gerçekte ne anlama geldiğini en iyi onlar biliyordu. Bütün engellere, yıkımlara, kayıplara ve ayrılıklara rağmen direnmeyi seçtiler...
4M 113K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.