ODA ARKADAŞIM

De lalgonul

57.4K 6.6K 10.5K

✨Wattpad RomanceTR okuma listesinde. Biraz kendi hayatımı kattım. Biraz yaşayamadıklarımı biraz da yaşamak i... Mai multe

GİRİŞ
BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 32
BÖLÜM 33
SON | 1
SON
VEDA
ÖZEL BÖLÜM

BÖLÜM 4

2.4K 347 741
De lalgonul


ODA ARKADAŞIM

BÖLÜM 4
~

Menesse'nin ağlayarak odayı terk etmesinin ardından dakikalar geçmiş olmasına rağmen kimse hiçbir şey söylemeden öylece oturuyordu. Herkesin aklında farklı düşünceler dolanıyordu. İlgar'ın aklı Mehmet Beyin söylediklerinde takılı kalmıştı. Oğlanı tanımak için söz verdin demişti Mehmet Bey. Peki öyleyse Menesse neden birdenbire vazgeçmişti ki? Çok mu çirkindi? O kadar mı iticiydi ki Menesse tanışmayı bile reddetmişti? Neler oluyordu böyle? Neredeyse kız vazgeçti diye ağlayacaktı. Bu onun düşünceleri olamazdı. Buraya neden geldiğini unutmamalıydı. İstediği gerçek bir evlilik değildi ki Menesse'nin onu beğenip beğenmemesi hiçbir şeyi değiştirmezdi.

"Kızın rızası yoksa zorlayamayız. Bize müsade artık." Fısıldar gibi çıkmıştı Kerim Beyin sesi, üzüntüsü yüzünden okunuyordu adeta. Babasının sesiyle düşüncelerinden sıyrılıp ayağa kalktı İlgar.

Mehmet Bey ve Aslıhan hanım ne kadar ısrar etseler de orada kalmaya ikna edemediler Kerim Bey'i. ''Böyle bir durumda otele gitmek daha doğru." dedi Kerim Bey. Kimse evlilik hakkında bir şey söylemedi. Herkesin kederi yüzlerinden belli oluyordu.

Menesse odasında pencerenin kenarına oturmuş gökyüzünü izliyordu. Nasıl da etkileyici bakışları vardı İlgar'ın. Onu görünce öylece susmuştu. Oysa Menesse koşarak uzaklaşır diye düşünmüştü. Belli ki babası zorluyordu. Yoksa istese bu yakışıklılıkla çok daha güzel kızları elde edebilirdi İlgar. Dönüp bir an aynaya bakacak olmuştu ki anında bakışlarını gökyüzüne yönelti. Ne zamandır güzelliği bu kadar kafasına takar olmuştu Menesse? Neler oluyordu böyle? Kalbinin ona ihanet edeceğinden korkuyordu. Tek istediği evlilik mevzusunun daha fazla uzamadan kapanıp gitmesiydi.

Pencereyi kapatıp yatağına geçiyordu ki kapısı açıldı, Mehmet Bey gelmişti. Kızının yanına oturup konuşmaya başladı. "Bunca yıl kızım senden tek bir şey bile istemedim. Bütün kararlarını sorgusuz kabul ettim. İlk defa bir şey istiyorum senden neden ya neden düşünmeyi bile reddediyorsun?"

Bakışlarını babasına dikip baktı Menesse. Sahiden bunca yıl ondan hiçbir şey istememiş miydi babası? Ondan aldıklarını ne kadar da çabuk unutmuştu böyle. Üniversite, bisiklet ve daha bir çok eksik kaldığı şeyleri diyecek olmuştu ki anında sustu Menesse. Geçmişin acılarını konuşmak babasını üzmekten başka bir işe yaramayacaktı. "Baba bu istediğin şey kolay bir şey değil ki." dedi bakışlarını babasından uzaklaştırıp halıya sabitledi.

"Sen söz vermedin mi? Tamam baba demedin mi kızım? Ben sana yarın evlen demiyorum ki. Tanışın istiyorum. Bak bu gece iyice düşün. Şimdi bir şey söyleme." diyerek odadan çıktı Mehmet Bey. Bugüne kadar biricik kızını üzecek tek bir davranış bile yapmamıştı. Bunu biraz da kızı için istiyordu. Menesse'nin İlgar'la mutlu olacağını hissediyordu. Ya da öyle olmasını istiyordu.

Salona geldiğinde karısının hâlâ uyumadığını görünce gidip yanına oturdu. Aslıhan Hanım sessizce ağlıyordu. Yanına oturan kocasını fark etmesiyle gözyaşlarını silip iki kelam etmek için boğazını temizledi.
"Sen ne yapıyorsun Mehmet?" Soru sormaktan çok sitem doluydu sesi.

"Ne yapıyorum?" dedi Mehmet Bey tek kaşını havaya kaldırıp. Meydan okurcasına bakıyordu karısına. Menesse konusunda sayısız kavgalarından birinin daha başladığı belliydi.

"Olmayacak hayaller kurduruyorsun Menesse'ye." dedi Aslıhan Hanım sesinin kısık çıkmasına dikkat ederek.

"Neden olmasın Aslıhan? Kızımızın da her genç kız gibi yuva kurmaya hakkı var." Mehmet Beyin Aslıhan Hanımın aksine sesi yüksekti.

Babasının çıkmasıyla odada yalnız kalmıştı Menesse. Babasının böyle bir şey istemeye hakkı vardı. Her anne babanın evlatları üzerinde hakkı olur ama Menesse'ye göre onlarınki daha fazlaydı. Çünkü bugüne kadar hep yük olmuştu onlara. Yıllarını Menesse yüzünden hastanelerde tüketmişlerdi. Ne yaparsa yapsın onlara olan vefa borcunu ödeyemeyeceğini biliyordu. "Yapamam." dedi Menesse. Bakışlarını yere indirdi. "Kendi ailemin hayatını mahvettim zaten. Bir de o adamı bana mecbur bırakıp hayatını mahedemem." Gözyaşlarını hızla silip ayağa kalktı. Mutfağa gidip su içmek için odasından çıktı. Mutfağa geçiyordu ki annesi ile babasının konuşmalarını duydu. Önce dinlenmeden geçip gidecekti ama kendi ismini duyunca dayanamayıp kapının yanına gizlenerek dinledi.

"Olmaz Mehmet neden anlamıyorsun? Menesse hayatı boyunca birine muhtaç olarak yaşayacak. O engelli ama İlgar'ı gördün sapasağlam. Bizim kızımızı babasının zoruyla kabul ettiği apaçık ortada. Yapamaz. O kızımıza sahip çıkamaz. Sakın Mehmet! Bir söz uğruna mahvedeceksin kızımın hayatını onun boş hayallere kapılmasına müsade etmem." diye bağırdı Aslıhan Hanım.
A

rtık sesinin tonuna dikkat edememişti. Menesse'nin onları kapının ağzında dinlediğinden habersiz.

Annesinin tüm bu söyledikleri doğruydu. Kimse onu sevmezdi. Ama işte bazen en çok doğrular yakıyordu insanın canını. Kimseye görünmeden odasına döndü Menesse. Bu gece yeterince acıyla imtihan edilmişti. Daha fazla acı sözler duymaya gücü yoktu.


Mehmet Bey eşinin cümlelerini duyunca beyninde şimşekler çakmaya başladı. Öfkeden elleri titriyordu. Ne sanıyordu Aslıhan Hanım sanki kendisi kızını düşünmüyor muydu? Gerçekten bir söz yüzünden kızını harcayacak kadar adi bir adam mı zannediyordu kocasını?

"Sen ne sanıyorsun Aslıhan, kızımız dünyalar mutlusu falan mı sanıyorsun?" diye bağırdı Mehmet Bey. Karısının cevap vermesine müsaade etmeden konuşmasına devam etti.

"Değil... Menesse mutlu değil. Kızımız sırf güçlü olmak adına kendine bir dünya kurmuş ve o dünyada yapayalnız ölmeyi tercih etmiş. Ben buna izin veremem yuva kurmak onun da hakkı." dedi Mehmet Bey. Daha fazla konuşup eşinin kalbini kırmak istemiyordu. Salondan ayrılırken karısının son sözlerini duydu ama arkasına bakmadan çıkıp gitti.

"Bende yuvasını kuralım derken kızımızın hayatını yıkmana müsade etmem Mehmet."

••••••

Nereye gideceğini bilmediği için Mehmet Beylerin evinden uzaklaştığına emin olduğunda arabayı müsait bir yerde durdurmuş, babasının ağzından çıkacak komutu bekliyordu. Bugüne kadar hep bir plan program üzerine yönetmişti hayatını. İlk kez böyle bir maceraya atılıyordu İlgar. Babası için değer miydi? Bugüne kadar ona sırt çeviren, onu görmeyen, duymayan babası için böyle büyük bir fedakarlık değer miydi?

Elini sıkıntıyla ensesine attı. Bu soruların cevabını bilmiyordu. Fedakarlık neydi? Sözcük anlamı: Bir amaç uğruna veya gerçekleştirilmesi istenen herhangi bir şey için kendi çıkarlarından vazgeçmekti. İlgar gerçekten kendi çıkarlarından mı vazgeçiyordu yoksa kendi çıkarı için bu yola giriyor ama babasını bahane mi ediyordu?

Tek amacı babasının mutluluğu değildi. Uzaktan gıptayla baktığı o aile sıcaklığına kavuşma umuduydu. Dara düştüğünde arkamda babam var demek istiyordu. Bir şeyi başardığında babasının gözlerinde gururlu bakışı görmek istiyordu. Babası söz vermişti. Eğer bu evlilik olursa onunla gerçek bir baba oğul olacaklardı. Babasının ona sevgisini göstermek için şart koşması her ne kadar acı verse de aile olabilme düşüncesi kalbini huzurla dolduruyordu İlgar'ın.

Gerçek yalnızlığı yaşamayan onu anlayamazdı. Henüz yirmi dört yaşındaydı babası bütün yükü omuzlarına bıraktığında. Üniversiteyi bitirdiğinde şirketi babasıyla birlikte yöneteceğini, en azından iş hayatında bir şeyler paylaşabileceklerini sanmıştı ama babası her şeyi ona bırakıp kendini eve kapatmıştı. Yaşarken ölmeyi tercih etmişti. O görmese de oğlunu da yaşarken öldürmüştü. Arkadaşlarıyla parti yapması, yeni insanlarla tanışması, eğlenmesi hatta belki de aşık olması gereken yaşlarda o bir şirketin dahası Atahanlı ailesinin sorumluluğunu almıştı.

Hayatı hata yaparak öğreneceği yaşlarda babası elinden hata yapma şansını almıştı. Şirketi ayakta tutmalıyım, babamın başını öne eğmemeliyim diye düşünüp hayatının en güzel yıllarını gece gündüz çalışarak geçirmişti İlgar. Başarmıştıda Türkiye'de en iyi reklam şirketleri arasında ilk beşteydi şirketleri. Fakat babasının gözlerinde sevinci göremedikten sonra neye yarardı ki bu başarı? Zaferin mutluluğu paylaşılamayınca acıya dönüşüyordu.

"Baba ben bugüne kadar sana verdiğim sözleri tutmadım mı?" Elini babasının omzuna koyup gözlerini gözleriyle birleştirdi. Ne kadar ciddi olduğunu babası da anlasın istiyordu.

"Evet oğlum tuttun." Kerim Bey ne demek istediğini anlayamasada cevapladı oğlunu.

Nasıl olacak bilmiyordu ama ne gerekiyorsa yapacak ve kızı ikna edecekti. "Bunu da tutacağım baba. Sana söz bu şehirden Menesse'yle birlikte çıkacağız." dedi İlgar hiç olmadığı kadar netti sesi.

Telefonunu çıkarıp kalmaları için en yakın otel adreslerine bakındı. Uygun bir yer bulunca navigasyonu açıp çalıştırdı arabasını İlgar. Bilmediği yollarda gitmesine rağmen hiç olmadığı kadar huzurlu hissediyordu kendini. İyi mi kötü mü bilmiyordu ama bu şehirden çıktıktan sonra onu bambaşka bir hikayenin beklediğine emindi.

•••••

Geceyi ağlayarak geçirdiği için sabah keskin bir baş ağrısıyla açtı gözlerini. Yataktan çıkıp temiz hava almak umuduyla pencereyi açtı. Ne kadar da parlaktı güneş. Oysa onun kalbi hâlâ gecede kalmıştı. Güneş ışıklarının gözlerine vurmasıyla başındaki ağrı daha da arttı. Pencereyi kapatıp tekrar yatağına geçti. Belki biraz uyursa başının ağrısı hafiflerdi.

Ne yapacaktı şimdi? Babasına söz vermişti. Neden böyle şeyler onun başına geliyordu ki? Neden sanki hayatında yeterince sorun yokmuş gibi her gün bir yenisi daha ekleniyordu? Babasına söz verirken onu seçebilecekleri aklına gelmemişti. Tek amacı ablasının da hayallerinin mahvolmamasıydı. Bilse böyle bir plan yapar mıydı hiç? Düşüncelerinin onu uyutmayacağına emin olduğunda yatağından çıktı. Kendine bir kahve yapmak için mutfağa giriyordu ki kapı çaldı. Saat henüz yediydi. Bu kadar erken saatte kim gelmiş olabilirdi ki?

"Kim o?" diye sordu Menesse kapının ağzına geldiğinde. Telaştan delikten bakmak aklına gelmemişti.

"İlgar Atahanlı!"

Duyduğu isimle eli kapının kolunda donup kaldı Menesse. Ne işi vardı ki bu saatte? Belki de vedalaşmaya gelmişlerdi? Bismillah deyip açtı kapıyı. "Hoşgeldiniz herkes uyuyor. Salona geçin ben bizimkileri uyarayım."

"Hayır uyarma." dedi İlgar birdenbire. Menesse'nin ona hayretle bakmasıyla eliyle alnını sıvazlayıp düzeltti cümlesini. "Ben seninle yalnız konuşmak istiyorum."

"Benimle mi?" diye sordu Menesse sanki algıları kapanmış gibiydi. Şu an İlgar yok aslında ablanla konuşmak istiyorum seni kandırdım deyip alaya alsa yeriydi. Seninle konuşmak istiyorum cümlesi yeterince açık değil miydi ki tekrardan böyle bir soru soruyordu?

"Evet seninle çok önemli Menesse."

"Eğer akşamki konuyla alakalı ise ben söyleyeceğimi söyledim. Konuşacak bir şey yok."

"Tam olarak akşamki konuyla alakalı değil." dedi İlgar amacını direkt söylese Menesse onunla asla gelmezdi.

"O halde salona geçelim." dedi Menesse ama İlgar yerinden kıpırdamadan duruyordu.

"Aslında baş başa olacağımız bir yer olsa çok daha iyi olur. Gelirken gördüm eve yakın pastane vardı. Orada konuşsak olmaz mı?"

"Olmaz bakın ben akşam yeterince açık konuştum zaten anlayamıyorum benimle ne konuşmak istiyorsunuz?"

"Lütfen sadece beş dakika dinle beni sonra yine nasıl istiyorsan öyle yap." Ne kadar inatçı bir kızdı böyle. Sanki canını istiyordu. Alt tarafı beş dakika baş başa konuşmak istiyordu.

Ne kadar inatçı bir adamdı. Hayırdan anlamaz mıydı? Bir yandan hayır deyip kapıyı suratına kapatmak istiyor ama bir yandan da ne söyleyeceğini deli gibi merak ediyordu Menesse. "Tamam geç salona ben hazırlanıp geliyorum."

Menesse ablasının odasına girip uyardı. Durumu hızlıca ablasına anlatıp üzerini değiştirmesi için yardımcı olmasını istedi. Ablasının yardımıyla hazırlanıp indi aşağıya. İlgar arabayla gitmeyi teklif etse de yakın olduğu için Menesse yürümek isteyince pastaneye yürüyerek gittiler. Masaya oturalı iki dakika olmamıştı ki garson geldi yanlarına.

Başı hâlâ ağrıyordu. Belki iyi gelir umuduyla sade kahve istedi Menesse. İlgar da açık çay istedi. "Evet İlgar ne konuşmak istiyorsun?" Bir an önce konuşup eve gitmek istiyordu Menesse. Nedense İlgar'ın gözlerine bakmak nefesini kesiyor mantıklı düşünmesine engel oluyordu. Unutmamalıydı onun hata yapma lüksü yoktu.

"Siparişlerimiz gelsin anlatacağım." dedi İlgar cümlesi henüz bitmişti ki garson siparişleri masaya indirdi. Garsonun gitmesiyle derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. Planını anlatmadan önce Menesse'nin neden önce evliliği kabul edip sonra vazgeçtiğini öğrenmeliydi.

"O gece babanın bir cümlesi benim çok dikkatimi çekti. Önce görüşmeyi kabul etmişsin fakat sonra vazgeçmişsin neden Menesse?"

Menesse yudumladığı fincanını yerine indirip bakışlarını İlgar'a çevirdi. "Ne yani beni buraya bunun için mi çağırdın? Nedeninin ne önemi var ki? Vazgeçtim. Senin bana teşekkür etmen gerekmez mi? Neticede sende istemiyorsun bu evliliği."

"Ben aslında evlilik fikrine senin kadar uzak bakmıyorum. "

"Nasıl yani? Ne demek istiyorsun? Sen evlenmeyi kabul mu ettin?" Düşünme yetisini kaybetmiş gibiydi Menesse. İlgar onu gördüğü halde evlenmeyi kabul mu etmişti? Hayır, kalbine yenik düşmemeliydi muhakkak bir sebebi olmalıydı.

"Tam olarak öyle değil. Eğer sen bana her şeyi şeffaf bir şekilde anlatırsan ben de sana aklımdaki planı anlatırım ikimiz de bu işten zarar görmeden çıkabiliriz."

Menesse kahvesinden bir yudum alıp fincanı masaya indirdi. Ellerini masanın üzerinde birleştirip bakışlarını İlgar'ın harelerine sabitledi ve konuşmaya başladı. "Küçükken bir oyuncak arabası vardı ablamın. Annem o olmadan sokağa çıkmama izin vermezdi. Bir gün annemin işe daldığı bir zamanda beni bindirip sokağa çıkardı. Birkaç arkadaşı daha geldi hep birlikte gezmeye başladık. Deli gibi eğlenmiştim ilk kez birileriyle sokakta geziyordum." Masadaki suydan bir yudum aldı Menesse, dudağını ısırdı ağlamamalıydı. Şimdi olmazdı.


"Sonra birdenbire bir şey oldu, herkes kaçışmaya başladı. Karşıdan yılan geliyormuş meğerse o yüzden kaçmışlar. Ben o arabanın içinde yolun ortasında tek başıma kaldım. Yılan bana gittikçe yaklaşıyor ama benim elimden bağırmaktan başka bir şey gelmiyordu. Öyle kaç dakika bağırdım bilmiyorum. Gözlerimi kapatıp başıma gelecekleri beklemeye başlamıştım ki biri beni kucakladığı gibi kaçmaya başladı. Ablamdan başkası değildi. Beni orada unuttuğunu fark edip dönmüş."

"Yürüyemediğini bildiği halde nasıl bırakmış seni orada?" dedi İlgar kendine engel olamayarak yüksek çıkmıştı sesi.

"Can korkusu İlgar. Neticede döndü kurtardı beni. Yıllar sonra aynı manzara ile baş başa kaldık fakat bu kez roller değişmişti. Ablam arabada eli kolu bağlıydı. Onu kurtarmak istedim, tıpkı onun beni yıllar önce kurtardığı gibi ben de onu kurtarmak istedim ama beceremedim. Ayağım takıldı kendimi tehlikenin ortasında buldum." dedi Menesse İlgar ona bakarken ablasıyla planını detaylı bir şekilde anlattı İlgar'a.

"Böyle bir sebep aklımın ucundan bile geçmemişti. Ben, beni beğenmeyip vazgeçtin sanmıştım. Seni engelli olduğun için istemeyeceğimizi düşünmen... Bu berbat bir düşünce Menesse." Kim bilir neler yaşamıştı da böyle düşünüyordu. Menesse'nin böyle düşünmesini sağlayan tüm insanlardan nefret ediyordu. Sanki onları bulabilecekmiş gibi bakışlarını öfkeyle pastanenin içinde gezdirdi İlgar.

Menesse elinde olmadan hayranlıkla bakıyordu karşısındaki adama. Bu adam nasıl bir yüreğe sahipti? Hâlâ bir yerlerde böyle insanların yaşıyor olması içini sevinçle doldurdu.

"Benimle ne konuşmak istiyorsun?" diye sordu Menesse dakikalar sonra sessizliği bozarak.

"Menesse bak hiç lafı uzatmayacağım. Sen de ben de bu evliliğe zorlanıyoruz. Anlaşmalı evliliğe ne dersin?"

"Nasıl yani?" dedi Menesse hayretler içerisinde bakıyordu İlgar'a. Evliliğin oyunu mu olurdu?

"Bir yıl sürecek anlaşmalı bir evlilik. İstediğin şartı koyabilirsin."

"Hayır." diyerek sözünü kesti İlgar' ın, Menesse. "Ne demek istediğini anladım. Şaşkınlıktan nasıl diye sordum. Ben böyle bir oyuna giremem İlgar."

"Neden kabul etmiyorsun? Gerçek bir evlilik değil sadece bir yıl sürecek anlaşmalı bir evlilik."

"Peki sen neden tanımadığın bir insanla böyle bir oyun kuruyorsun?"

Beklediği bir soruydu peki Menesse'ye karşı dürüst olabilecek miydi? Şu durumda bir şeyler saklamanın bir anlamı yoktu. "Çünkü babam hasta ve en büyük isteği de bu. Dahası onunla baba oğul olabilmek için tek şansım da bu. Ne olur Menesse hemen kestirip atma." Gözünden usulca damlayan yaş yanaklarına yetiştiğinde parmağıyla hızla sildi İlgar. Babasıyla aralarındaki ilişkiyi ve geçirdiği kalp spazmını anlattı Menesse'ye.

"Babana çok üzüldüm. Seni de anlıyorum ama gerçekten böyle bir şey mümkün değil. Oyundan bile olsa mümkün değil çünkü ben engelliyim." Akmak üzere olan yaşları içine akıttı Menesse. Böyle şeyleri anlatmak kolay değildi. Kendini toplayıp devam etti.

"Kendi ihtiyaçlarımın çoğunu karşılayamıyorum. Başkasına muhtaç olarak yaşıyorum ve bu ömrün boyunca değişmeyecek. Bu evliliğin olması mümkün değil. Sana bunları anlattım çünkü beni anla ve vazgeç. Babanı da alıp git bu şehirden. İşleri daha fazla çıkmaza sokmanın anlamı yok."

Menesse olayların hemen kapanmasını istiyordu çünkü olaylar uzadıkça babası çok daha fazla üzülecekti. Daha fazla konuşmaya gerek yoktu. Masadan kalkıp olabildiğince hızlı adımlarla pastaneden çıkıp eve doğru yürümeye başladı Menesse.

İlgar Menesse'nin söylediklerini düşünüyordu tüm bu anlattıkları ne kadar zor şeylerdi. Kim bilir daha neler yaşamıştı da hayata karşı bu kadar kuralcı olmuştu. Oysa ne kadar da güzel bir yüzü vardı. Tüm bu olumsuz davranışlarının aksine ne kadar güzel gülüşü vardı. Hiç mi aynaya bakmamıştı da kendini sadece engelinden ibaret görüyordu. Neler düşünüyordu böyle İlgar kendine gelmesi gerekiyordu. Şu an düşünemesi gereken şey Menesse'nin güzelliği değil evlilik mevzusu olmalıydı. Ne yapacaktı şimdi? Menesse göz göre göre çekip gitmişti. Babasına verdiği sözü tutmayacak mıydı yoksa? Baba oğul olma hayalleri bir kez daha mı yıkılacaktı? Hayat yine gülmemişti ona yine yalnız günler bekliyordu onu.









•••

Diğer hikayelerime de beklerim. Profilime girip bakabilirsiniz
👇
lalgonul

Bir yeni bölümün daha sonuna geldik umarım beğenirsiniz beğenirseniz yıldıza dokunmayı unutmayın.😍😘

En sevdiğiniz cümleyi benimle paylaşır mısınız?♥️

Yorumlarınızı bekliyorum dostlar.❤️🎈

Continuă lectura

O să-ți placă și

SON DÜŞÜŞ De Şeymanur

Ficțiune adolescenți

19.2K 2.4K 22
Savaşın ve aşkın gerçekte ne anlama geldiğini en iyi onlar biliyordu. Bütün engellere, yıkımlara, kayıplara ve ayrılıklara rağmen direnmeyi seçtiler...
1.6M 106K 50
Kitap olduğu için tanıtım amaçlı ilk 5 bölüm dışında hikaye yayımdan kaldırıldı. En büyük hobisi, uygun çiftleri birleştirip evlendirmek olan bir an...
107K 854 4
Girdiği sokağın kırık lambasının aydınlattığı kadarıyla yoluna kendinden emin bir şekilde yürüyordu. Lâcivert rengine boyanan gökyüzü, içi gibi ağırl...
941 175 20
Jeon jungkook'un en büyük şansı kim taehyung. bir çatı meselesi. "şu pembe saçlı çocuk bizim evin çatısında ne arıyor?" jeongguk !ntahr etmek için ç...