ABAD: ÇÖL GÜNEŞİ

By kumralhatun_

185K 7.3K 801

Asya Yüksel, hayallerinin ardından ilerlemeyi tercih etmişti. Tüm zorluklara rağmen Mısır'a gitmeyi başarmışt... More

I.BÖLÜM: EHLEN VE SEHLEN
2.BÖLÜM: HAMAD
3.BÖLÜM: HAYAL KIRIKLIĞI
4.BÖLÜM: MOHAB AL FAYED
5.BÖLÜM: ACI AŞK
6.BÖLÜM: HER ŞEY BİTTİ
7.BÖLÜM: ÇARESİZLİK
8.BÖLÜM: GERÇEKLER
9.BÖLÜM: YASMİN
10.BÖLÜM: SEÇİM
11.BÖLÜM: KALBİN SESİ
12.BÖLÜM: ZAFER
13. BÖLÜM: GÜLÜMÜN DİKENİ
14.BÖLÜM: BENİMSİN
duyuru!
15. BÖLÜM: RÜYA
16.BÖLÜM: TARİFSİZ ACI
18.BÖLÜM: KORKUNÇ PLAN
19.BÖLÜM: AŞK ATEŞİ
DUYURU

17.BÖLÜM: BÜYÜK GERÇEK

3.4K 187 7
By kumralhatun_

Wael Kfoury - Hekm El Alb 

Soğuk zemin merdiven basamağında oturmuş kapıya büyük bir çaresizlikle dalgınca bakıyordum.

Bir süre sonra kapıda iki kişi gözüme çarpmıştı ancak bakışlarım yine de çaresizliğinden kaçınmadı.

Asaf ve İhsan abi hızlı adımlarla yanımıza geldiler.

''Asya?'' Asel'e soran bakışlar attı. ''Ne oldu?''

Asel bir şey diyemedi ancak elleriyle oynuyordu. Bu onun ne kadar stresli olduğunun bir göstergesiydi.

Asaf bir cevap alamadığında önüme çöktü ve beklemeden ellerimi tuttu. Buz gibi olmalıydım ki Asaf'ın sıcaklığı beni kendime getirdi. Gözlerimi onun meraklı gözlerine çevirmiştim.

''Ne oldu bir tanem''

'Hiçbir şey'' diyebildim sadece. Donuk bakışlarım ve donuk sözlerim onu tatmin etmemişti.

Üst kattan bir kadının öfkeli bağırışı herkesin dikkatini dağıtmıştı. Ben hariç.

Mohab'ın annesinin sesi bize ulaşıyordu.

''O kız oğlumu görmeyecek. Onu burada istemiyorum. Götürün onu!'' diye haykırıyordu adeta. Bu öfkeli sesin ardından birisi merdivenlerden gümbürtüyle aşağıya doğru yöneldi. Asaf'lar ardıma bakarken, ben önüme dönük bir şekilde durmayı tercih etmiştim.

Canım çok yanıyordu. Mohab artık yoktu ve bu da yetmezmiş gibi annesi benden nefret ediyordu!

Bunu hiç düşünmeden söyleyebilecek derecede hem de..

Arkamda ki basamaklara yaklaşan sesler bir an da durmuştu. Asaf hızla beni yerimden kaldırarak kolunun altına aldığında Menna'nın yaşlı gözleriyle göz göze gelmiştim.

Endişe, korku, hüzün.. Her şey gözlerinden yansıyordu.

''Asya, lütfen üzülme'' dedi bir basamak daha inerken. Artık tam karşımdaydı.

Bir tepki veremiyordum. Zaten ne diyebilirdim ki? Yanlış tanıtılmıştım ve kalbi yaralı bir annenin nefretini toplamıştım.

Asaf'ın kaşlarını çattığını hissedebiliyordum.

Sinirlenmişti ve bunu sesine fazlasıyla yansıtıyordu.

''Ne oldu?'' dedi direk olarak Menna'ya.

Menna bu soruyla beraber iyice telaşlandı. Bana baktığında söylememesi için kafamı sallıyordum ama Asaf bunu fark edip daha fazla kükredi. Menna yerinden sıçradı. ''Ne oldu dedim?''

Menna konuşmak zorunda kalmıştı. Gözlerimi yumdum.

''Mohab'ın annesi..Asya'ya...tokat attı'' dedi.

Bir kez daha yanağım atılan tokadı hissederek, elimi yanağıma götürmek istedim ama yapmadım.

Canımı acıtan bu tokat değildi elbette ki.

Mohab'ın annesinin benden nefret ediyor olmasıydı.

Asaf'ın burnundan hızlı hızlı soluduğunu duydum. İhsan abi Asaf'ı ve karakterini çok iyi biliyordu. Bu yüzden ortamı dağıtmak adına sakin bir ses tonuyla, ''Gidelim Asaf.'' dedi ancak kulağına bizim duymamamızı isteyerek bir şey daha fısıldamıştı. ''Sakin ol''

Asaf'ın kolunun altındayken, onun nasıl kendini sıktığını en iyi ben hissediyordum. Patlamamak için kendini sıkıca tutuyordu. Hem kime patlayacaktı?
Acılı bir anneye mi?

Ayrıca son kez Mohab'ı görmeden gitmek istemiyordum. En azından uzaktan bile olsa onu görmek zorundaydım yoksa ömür boyu pişmanlıkla yaşayamazdım.

''Hayır, Mohab'ı görmeden gitmeyeceğim. Uzaktan da olsa onu son kez görmek istiyorum''

Menna'nın gözyaşları arttı ve hıçkırıklara boğuldu. Kollarını açarak bana sarılmak istedi. Asaf'ın kolunun altından çıkarak ona sarıldım. Bağırarak ağlamak istedim. Kendime olan öfkemi, yine kendime kızarak çıkarmak istedim.

Sarılmaktan başka bir şey yapamadım.

Menna hıçkırıklarının arasından, ''Keşke Mohab burada olsaydı. Senin suçlu olmadığını annesine kendi ağzıyla söyleyebilseydi. Hepimiz biliyorduk ki sen suçlu falan değilsin Asya...Sen sevdiğin adamı seçtin. Mohab hiçbir zaman seni suçlamadı. Ama o artık yok ve annesi inanmak istediği şeye inanacak'' dedi.

Omuzlarım sarsıldı. Daha fazla tutamadım kendimi. Artık gözlerimin kenarları sızlamaya başlamıştı.

Asel beni omuzlarımdan tuttu. ''Hadi Asya, gidelim'' dedi boğuk bir sesle. Gözlerimi yummuş, kafamı Menna'nın boynuna gömmüş hıçkırıklarımla savaşıyordum.

Asaf ve İhsan abi hiçbir şey yapmamayı tercih ettiler. Menna ile birbirimizden ayrılmadık.

Ama evin önüne yaklaşana cenaze aracı bizi acıyla birbirimizden koparmıştı.

--

Bembeyazdı. Ona dokunamamıştım. Ondan özür dileyememiştim.

Ona sarılamamıştım. Beni görememişti.

Ondan metrelerce uzakta gizlice onu seyretmekten başka bir şey yapamamıştım.

Menna, diğerleri ile Mohab'ın cansız bedenine bakarak ağlarken, ben kenarda Asaf'ın kollarından onu izlemek zorunda kalmıştım. Nefes alamadım bir süre. Sanki gerçek değil gibiydi. Orada yatan kişi Mohab değildi.

Ne de güzel görünüyordu.

Boynunda ki intihar denilen mor iz ise gözlerimi o yerden kaçırmama neden oluyordu her an.

Nasıl yapabilirdi ki?
Buna inanmıyordum, hiçbir zaman da inanmayacaktım. İntihar falan etmemişti ve kimin yaptığını adım kadar iyi biliyordum!

İnsan furyasının arasından onu her gördükçe sanki kalkıp bana bakacağını düşünüyordum. Sanki...sanki uyuyor gibiydi.

Bir an ağlamaya daha fazla dayanamayarak Asaf'ın kollarına yığılmıştım. Ama bilincim açıktı.

Asaf telaşla beni kucağına aldığında bilincim git gide kapanıyordu. Boğazıma sanki Mohab'ın boynuna dolanan ip dolanmış gibiydi. Nefes alamıyordum. Asel'in sesi gittikçe uzaklaşıyordu.

Mohab'dan uzaklaştıkça bu acıya ve onun soğuk toprağa gireceğini düşünmeye daha fazla dayanamıyordum.

Beni oradan uzaklaştırdıklarında bilincim tamamen kapanmıştı.

Gözümün önünde Mohab'ın kanlı, canlı gülen yüzü her an vardı. Hiç gitmiyordu.

Neden uyanmamıştı?

Mohab neden uyanmamıştı?

--

Bir kadının ağlama sesi, bir adamın telaşla ismimi yakarışı..

Burnuma dolan tütün kolonyasının kokusuna karşı tepki verdim.

Gözlerimi açtığımda yatakta yatıyordum. Birisi avucumun içini nazikçe ovuyordu.

Ben gözlerimi kırpıştırıp Asaf'ın endişeli yüzüne bakınırken, yatakta ki ağırlık hafifledi. Artık avucumun içini ovmuyorlardı.

Asel ayağa kalktı ve telaşla bana baktı. İkisi de üstüme eğilmiş, afallamış bakışlarıma karşılık veriyorlardı.

''İyi misin Asya'' dedi Asel hızla.

Yataktan doğrulurken Asaf bana gerek olmadığı halde yardımcı olmuştu.

Kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Ama gerçekliğe kavuşunca yeniden yorgun hissettim.

Menna'nın evinde, eski odamdaydım. Odayı süzdükten sonra şaşkın bakışlara döndüm ve bende onlar gibi şaşırdım.

''Mohab..ona bakıyordum. Gitmeliyiz. Beni bekliyor''

Yataktan kalkmak için atıldım ancak Asaf önüme geçmişti.

''Asya. Sevgilim, sakin ol. Mohab..gitti. Gömdüler. Abim Menna'yı almaya gitti'' Ellerimi tutarak beni tekrar oturtmaya çalıştı. Ama ona karşı koydum.

''Ne? Ama..ama Mohab beni göremezse merak eder. Kötü bir arkadaşım ben. Onu yalnız bıraktım''

''Lütfen Asya. Lütfen''

Bana sarıldı. Naif bir şekilde kollarını vücuduma dolamıştı.

Asel tırnaklarıyla oynuyorken, telaşla gözlerini bir saniye olsun üzerimden çekmedi.

--

Gece olabildiğince sessiz geçmişti bizim için. Menna odasına çekilmişti. Asel ve İhsan abi büyük ihtimalle uyuyorlardı. Biz ise odamda ki yatakta uzanmıştık. Ben başımı Asaf'ın göğsüne dayamış tavanı seyrederken de o da saçlarımı nazikçe okşuyordu.

Geç saatler olmamasına rağmen hepimiz çok yorgunduk ve kendimizi odalarımıza atmıştık.

Biz bir süre sessizliği seçmiştik. Ama hala bugünün gürültüsü kulaklarımda gibiydi. Asaf'da bu yorgunluğumu nasıl atacağını iyi biliyordu. Saçlarımı okşayan elleri şimdi de karnına koyduğum elimdeydi. Elimin üstünde çizgiler çizerek parmaklarını dolaştırdı.

Nefes alışından konuşacağını hissetmiştim.

Sesi ise ninni gibi gelmişti bana. ''Sevgilim..'' dedi mırıldanırcasına.

Onun sesiyle daldığım rüyadan uyanmıştım. Yüzümde ki gülümsemeyi ise o an fark etmiştim.

Mohab'ı ve onunla geçen her bir günümü düşünüyordum.

Gerçekliğe dönünce gülümsemem yanan bir aleve dökülen su gibi bir an da söndü.

Asaf bana dokundukça vücudum iyice ağırlaşıyordu.

''Yarın Dubai'ye döneceğiz, biliyorsun değil mi? Ve...düğün işi uzadığı için...'' durdu ve bana doğru döndü. Kafamı kaldırarak parlayan gözlerine baktım. ''Ayrı eve çıkmamızın daha doğru olacağını düşünüyorum. Tabi ki imam nikahımız yapıldıktan hemen sonra. Bu işi, en azından bu işi daha fazla uzatmak istemiyorum Asya. Hala içimde ki korku sönmüş değil. Benim olamamandan hala korkuyorum. Bir şeyin mutluluğumuza gölge düşüreceğinden. Her şey''

Durdu. Bakışları öyle şeyler anlatıyordu ki bir an Asaf'ın oturup çocuk gibi ağlayacağını bile düşünmüştüm. Gözlerini sıkıca yumdu ve kafasını benim az önce dalıp gittiğim tavana çevirdi. Sesi yorgundu. ''Her şey kötü gidiyor''

Yatakta doğrulduğumda şaşkın gözlerle bana baktı. Başı hala yastıktayken onun yüzüne doğru eğildim. Kalbinin hızlandığını elimi göğsünün üstüne koyduğumda hissetmiştim. Saçlarım Asaf ile bana perde görevi görüyordu adeta. Yüzüne çarpan saç tellerim onun yanağını okşuyordu.

''Bu kalp attığı sürece'' Ardından elimi onun kalbinden alarak kendi kalbimin üstüne koydum. Bakışları yumuşadı ancak çenesi kasılmıştı. ''Ve bu kalp attığı sürece seni sevmeye devam edeceğim. Ne olursa olsun..Hiçbir şey beni senden almaya engel değil.''

Asaf ile yüzlerimiz öylesine yakındı ki nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Ama kısa bir bakışmanın ardından etrafta ki sıcaklık büyüdü. Yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. Asaf yavaşça başını kaldırıp, dudaklarını araladığında kendimi ona teslim ettim.

Dudakları ilk defa dudaklarımın üstündeyken sanki bu ev, bu eşyalar, bütün dertlerimiz bir an da yok olup gitmiş gibiydi.

Sanki ateşle çevrili gibiydik.

Dudakları bir günah kadar güzeldi. Öyleydi de.

Kendimi geri çekmek istesem de yapmadım. Bir süre sonra nazik öpüş, büyük bir özlem gibi sertleşti. Kendimi geriye attığımda ikimizde nefes nefeseydik.

Bu yüzümüzde ki gülümsemeye engel bile olamamıştı. İlk defa..uzun zaman sonra ilk defa böyle içten bir şekilde birbirimize gülümsüyorduk.

--

Mohab Al Fayed.

Soğuk bir mermerde yazan bu isim kalbimi yerinden söküp attı.

Ellerim onun toprağına çakılı olan mermerde gezinirken, Menna'nın hıçkırıklarıyla adeta ritim tutuyordu. Sessizce ağladım. Bağırmadım, adını haykırmadım. Toprağının yanı başında onu uzun bir müddet seyrettim. Bu noktaya nasıl geldiğimizi çözemiyordum. Nasıl olabilirdi?

Acaba bir ümit var mıydı? Mohab bir yerlerden çıkıp gelecek miydi?

Ama bu sadece filmlerde olurdu değil mi?

Ya benim hayatım da film gibiyse?

Bu imkansız mıydı?

Ne zamandır burada oturmuş, onun toprağına dokunduğumu bilmiyordum. Belki saatler olmuştu. Asaf kollarımdan tutup beni kaldırana kadar da zaman kavramını unutmuş gibiydim. Hava neredeyse kararacaktı ve biz Dubai gitmeliydik. Ama yine gelecektim.

Yine geleceğim Mohab..

Menna'yı da Asel kaldırdığında ikimizde perişan bir haldeydik. En iyi dostumuz artık yoktu. Ve bu olanlara inanmak zorundaydık. Mohab artık yoktu! Yoktu!

Menna'da bizimle birlikte gelecekti. Onu yalnız bırakmak istemiyordum. En azından bir süre bizimle kalmalıydı. Babamlar da yarın geleceklerdi ve imam nikahı yapılacaktı. Düğün ise...hiç bilmiyordum. Bu acı ne zaman dinerse o zaman yapılacaktı ama içimde hep bir ukte kalacaktı. Bir sızı..

--

Dubai'ye geç bir saatte varmıştık. Konağın ışıkları her zaman ki gibi ışıl ışıldı. Menna'nın sarhoş adımları konağı görene kadardı. Bu şatafatı gördüğü anda sanki her şeyi bahçenin dışında bırakmış gibiydi.

Onun bu bakışlarına karşı yarım bir şekilde gülümsemiştim.

''Seni gülerken görmek çok güzel'' dedi Asaf kulağıma doğru. Onun elini tuttum ve gözlerimi ona çevirdim. O da gülümsüyordu.

''Seni de öyle Aşkım'' dediğimde gülümsemesi büyüdü.

Konağa girene kadar bütün bakışlar bizim üzerimizdeydi. Çalışanlar işlerini yapmak adına konağa girip çıkarken bile özellikle yabancı olan Menna'ya dikkatlice bakmaktan kendilerini alamıyorlardı. Bazıları çardakta oturmuş bizi izlerken, bazıları da konağa girmek adına yanımızdan geçerken bakıyorlardı.

Bizi girişte birkaç baş hizmetli karşılamıştı. Yaşları oldukça büyük olan iki kadındı ve bu konağa yıllarını verdiklerini görebiliyordum. Onları sadece birkaç kere görmüş olsam da.

Hepimiz konaktan içeriye girdiğimizde Menna iyice gerildi. Bu ortam ve yabancılık, özellikle de patronunun ailesiyle olmak onu germişti. Mısır'da hiçbir şeyin farkında değildi ama şimdi gerçekliğe dönmüştü.

Yasmin merdivenlerden inerken topuklularının sesi ondan önce ulaşmıştı bize.

Her zaman ki gibi abartılı görünüyordu. Bakışları zafer edası atıyordu etrafa.

Gül kurusu kumaş pantolonunun üstünde renk renk taşlarla bezenmiş bir gömlek vardı. Abartılı ama bir o kadar da hoş görüntüsü beni sinirlendirmeye yetmişti bile. Acımı, neden Mısır'a gittiğimizi bilmesine rağmen sanki bilerek, düğüne gidermişçesine süslenmesi sadece bize karşı zaferini gösteriyordu.

''Hoş geldiniz'' dedi hepimize doğru. Son basamağı da indiğinde ardından merdivenlerden Ekber Al Hamad göründü.

Neden birlikte inmemişlerdi ki?

Yasmin, Menna'ya dikkatle bakarken, kibirli bakışlarının hedefi bu kez ben olmuştum. Kendimi ona saldırmak için hazırlarken Asaf tuttuğu elimi sıkmıştı. Bu ona bakmama neden oldu. Gözlerinde ki kelimeler 'Şimdi olmaz' diyordu.

''Hoş bulduk'' Yasmin'e karşılık veren kişi ise sadece Menna olmuştu. Kimsenin neden ona karşılık vermediğine şaşırsa da çok fazla belli etmedi.

Hepimiz ondan nefret ediyorduk ve ayrıca ben ondan iğreniyordum da!

Ekber Al Hamad çocuklarıyla sarılarak selamlaştığında bana doğru geldi ve gerçek bir üzüntüyle ''Başın sağ olun kızım'' dedi. Teşekkür etmek hatta elini öpmek istedim ama bir şey engel oldu. O da içimde ki alevlerle korunan öfke oldu. Çünkü Yasmin kadar Ekber Al Hamad'da suçluydu. Yasmin'in ne olduğunu bildiği halde ona engel olmuyordu. Göz göre göre bunlara izin veriyordu. O da bir katildi. Benim gözümde!

Kafamı eğerek selam verdim. Bu tepkim büyük bir sessizliğe, ve endişeli bakışlara bıraktı kendini.

Ekber Al Hamad acıma verdiği için çok önemsemedi ve bu kez Menna'ya doğru döndürdü başını. ''Sen de hoş geldin kızım'' dedi ve kısa süre içinde soran bakışları bizim üzerimizde gezindi.

İlk konuşan Asaf olmuştu. ''Asya ve Mohab'ın arkadaşı. Bir süre bizimle kalacak''

Ekber Al Hamad kafasını salladı ve gerginlik içinde ki Menna'ya gülümsedi. ''Sizin misafiriniz bizim misafirimizdir. Memnun olduk Menna kızım''

''B-bende efendim''

Menna'da gülümsedi ama hala utanıyordu. Onun yanına giderek ona destek olmak istedim ama şuan gözlerim bizi muşmula gibi suratıyla süzmekte olan Yasmin'deydi.

''Aç olmalısınız, sofra hazır, buyurun'' Ekber Al Hamad neşeyle salona yönelirken, hepimiz onu takip ettik. Azad'ı aramıştı gözlerim. Hiç kimse onu sormamıştı ancak Asaf ile geride kaldığımızda Asaf'a dönerek, ''Azad nerede? Odasında mı?'' dedim.

Herkes salona gitmişken, merdivenlerin önünde sadece ikimiz kalmıştık.

Asaf bilmiyorum dercesine omuz silktiğinde çok üstelemedim. Odasında olabilirdi ya da arkadaşında. Ancak onu kardeşim gibi benimsediğimi de fark etmiştim. Azad'ı gerçekten seviyordum ve onu ilk defa böylesine merak etmiştim.

--

Yemekler yendikten sonra herkes yorgunluğunu atmak için bir köşeye çekildi. İhsan abi bahçeye çıktı. Asel Menna'yı da alarak odasına gitti. Onunla ilgilenmesi beni mutlu ediyordu.

Biz de bu sayede Asaf ile yeniden baş başa kalmıştık. Yarın da imam nikahımız vardı ve ve annemler bu gece üç gibi uçağa binip, yarın yanımda olacaklardı.

Onlara ve Asaf'ın sıcaklığına fazlasıyla ihtiyacım vardı. Artık Asaf'ın Allah katında karısı olmak istiyordum.

Asaf ardımızdan kapıyı kapatırken, ben de üstümü değiştirmek için lavaboya doğru yönelmiştim ki Asaf'ın sesiyle durdum.

''Yarın karım olacaksın, yanımda da giyinebilirsin'' dediğinde yüzünde muzip bir gülümseme vardı.

Ona dudak büzdüğümde sırıttı. ''Fazla abartmaya gerek yok, en azından şimdilik''

Asaf kafasını sallarken gülüyordu. ''Pekala'' dedi ve üstünde ki tişörtü bir an da çıkardı.

Altında tek pantolonu kaldığında onu da çıkarmak için eli düğmeye gitmişti ki şaşkınlığımı üstümden atarak koşar adım lavaboya gittim. Ardımdan ise kahkaha atmıştı.

Lavabo odamın hemen çaprazındaydı.

Bütün kapılar kapalıydı ve etraf sessiz görünüyordu. Elimde pijamalarla lavabonun kapısını araladım.

Ama çok geçmeden ayak sesleri duydum.

Lavaboya girmiş, kapıyı hafifçe aralamış, koridordan kimin geldiğini görmeye çalışıyordum.

Yasmin'i yanında bir hizmetli kız ile gelirken gördüğümde ise onlara görünmeden kapıyı kapattım.

Beni görmemişlerdi.

''Dediklerimi sakın unutma'' dedi Yasmin zar zor duyulur bir sesle.

Yine ne karıştırıyordu?!

Hizmetli olduğunu düşündüğüm ses titriyordu. ''T-tamam efendim. Dediğiniz...g-gibi''

''Bu iş artık fazla uzadı. Yarın her şey bitecek. Gözlerini kocaman açacak ve her adımını takip edeceksin. Eğer olur da bir yanlış yaparsan..'' Durdu ve tehdidini büyük ihtimal gözleriyle anlattı. Kızın nefes alışverişlerini adeta duyabiliyordum.

Kapının tam arkasındalardı. Sesleri fazlasıyla yakındı. Fısıldayarak konuşsalar bile onları duyabiliyordum. Kulağımı kapıya yaslamış pür dikkat bir haldeydim.

Sanırım Yasmin gülnüştü.

''O sümsük arkadaşlarından biri gitti. Kaldı biri.''

Yasmin',n neyden bahsettiğini anladığımda bütün vücudum adeta sızladı. Gözlerim kocaman olmuşken, kendimi sakin tutmaya çalışıyordum.

Bu kez sesi uzaklaşıyordu. Ayak sesleri gittikçe uzaklaşırken son duyduklarım ise, ''Ne yazık, yakışıklı da bir gençti'' olmuştu.

Onlar kapıdan uzaklaştıklarında dizlerimin bağı çözülmüştü. Bunu yapan Yasmin'di ve inkar da etmemişti.

Ben onun yüzüne nasıl bakacaktım! En yakın dostlarımdan birini sırf kendi zevki için öldüren bir kadının yüzüne nasıl bakacak, nasıl onunla karşılıklı yemek yiyebilecektim?

Sert ve soğuk fayans dizlerimi acıtsa da ellerimle kapıdan destek aldım. Deliler gibi göz yaşı akıtırken artık bunlara dayanamadığımı da anlayabiliyordum.

Asaf ile olabilmek için bir çok hayatı da yok etmiştim. Hepsi benim hatamdı ancak bunu Yasmin'in yanına asla ama asla bırakmayacaktım!

Onun Azrail'i ben olacaktım! 

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 52K 60
(Bu isimle yazılmış ilk kitaptır.) Girdiği depresyon sonucu gittiği bir barda birlikte olduğu adamdan hamile kalan Hira, hayatında bir çocuğa yer ver...
373K 24.4K 27
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
722K 32.2K 20
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...
419K 22.6K 47
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...