3.BÖLÜM: HAYAL KIRIKLIĞI

11K 546 32
                                    

MEDYADA Kİ ŞARKI: 

Marwan Khoury - Hoby El Anany (Cello Series)



OYLAMAYA GÖRE HİKAYE SIKLIĞI GELECEKTİR. LÜTFEN OYLARINIZI EKSİK ETMEYİN :)





SABAH SAAT 08:50

Güneş doğmuş, perdelerin arasından sızıyordu.

Işık, göz kapaklarımın ardından göz bebeklerime yansıyor, sıcak rüzgar kapısı açık balkonumdan içeriye doluyordu.

Yatakta diğer tarafa doğru döndüm ve ışığın gözlerimi kamaştırıp rahatsızlık vermesini engellemek istedim ancak bu kez de telefonum bana karşı geldi ve yüksek bir sesle çalmaya başladı. Güneşin ışıkları ve telefonumun o rahatsız edici sesi birleştiğinde istemesem de gözlerimi açmak zorunda kalmıştım.

Başımın altında ki yastığı komodinin üstünde ki telefonuma doğru sinirle fırlattım. Dün gece bir türlü yatamamış ve geç bir saatte, sabaha karşı sonunda uykuya dalabilmiştim. Ve şimdi de sabahın köründe bu iki şey bana uyumam için engel oluyordu. En azından keşke perdelerin güneşliğini yatmadan önce kapatsaydım diye düşünmüştüm ancak çok geçti.

Telefonun yere düştüğünü duydum ve ses bir an da kesildi.

Uykuma geri döndüğümde, tekrar çalmaya başlamasıyla birlikte gözlerimi bu kez öfkeyle açtım.

''Ya Sabır!'' diyerek yataktan bir hışımla indim ve yerde ki telefona uzandım ancak arayan numarayı görünce kaşlarım çatıldı. Bilinmeyen bir numaraydı ve buraya aitti. Türkiye'den gelmiyordu arama. Beni kim arayabilirdi? Şirket ya da otel olmalıydı.

Yatağa geri oturduğumda arayan numara tekrar kapattı ve tekrar çaldırmaya devam etti. Bu kadar ısrarla çaldırması hayra alamet değildi, sanırım.

Telefonu açtım ve yavaşça kulağıma götürdüm. ''Alo''

Arapça bir ses ben konuşur konuşmaz telefonun ardından bağırmaya başladı. Öfkeli bir kadının sesiydi.

''Sen kim oluyorsun da, benim Asaf'ım la aynı masada oturabiliyorsun'' diye bağırdığında telaşla telefonu kulağımdan uzaklaştırdım çünkü az kalsın sağır olacaktım.

Hala tam uyanamamış, yarı uykulu bir haldeydim ve telefondan gelen anlamsız bağırış sesi bitmek bilmiyordu.

''Eğer bir daha seni onunla görürsem, seni mahvederim''

''Siz kimsiniz'' dedim sözünün arasından. Beni duyup duymadığından bile şüpheliydim. Yüksek sesle konuşmuştum.

Bu telefon sapığı da kimdi? Asaf demişti, büyük ihtimalle meşhur patronumun belalılarından birisiydi ve beş dakika oturdum diye bana denk gelmişti!

Kadın adeta telefonda hırlıyordu. Sabahın köründe bana bunu yapmak zorunda mıydı. Derin bir nefes aldım ve sabırla bir kez daha konuştum.

''Bir daha beni rahatsız ederseniz, hanımefendi, sizi polise vereceğim. İyi günler'' diyerek telefonu kapattım ve komodinin üzerine koydum.

Sadece beş dakika patronumla, kendi patronumla konuştum diye bunu yaşamak zorunda değildim ben. Hele ki böyle delicesine uykum varken. Ancak uyku denen bir şey de kalmamıştı. Gerilmiştim.

Yatakta oturmuş, karşımda ki uzun koridora bakarken elimin sızısıyla irkildim. Sızıyı yeni fark etmiştim. Ellerimi havaya kaldırdım ve ikisinin de avuç içlerine baktım. Sinirden sol elime tırnaklarımı batırdığımdan bile haberim yoktu.

ABAD: ÇÖL GÜNEŞİWhere stories live. Discover now