Mücevher - Jeon Jungkook. ✔

Av hunhanskuki

70.9K 5.1K 6.3K

Lim Cho Hee paraya düşkün bir kızdır. 20 yaşındayken Güney Kore'nin en ünlü chaebolunun oğluyla evlenir. Jeo... Mer

Kalbimi kimseye açmıyorum.
Uzaklardan gelen bir tanışıklık vardır.
Dayanamam diye söylemiştim.
Elini tutarsam bırakmaz mıydın?
Bu bir oyun değil.
Yalnızlığımı örttün.
Balıklar korkmasın diye ışığı kapatmadım.
Çıkmazın öyküsü.
Bir parça arzu.
Çıplaklık tenimde kaldı.
Uçurtmaya takılan kırıntılar.
Kalbimde boşalan oturaklar.
Kalbimden damlayan intikam.
Ellerimde çiçekler, ruhumda sen var.
Geceler doldu içime cevap veremedim.
Karnımda biri var.
Karanlığın silüeti
Bir aşk paresi
Kaptanın seyir defteri

Dokunursan acırım.

3.2K 259 331
Av hunhanskuki

13. Dokunursan acırım.

Anne figürü  görüyorum sanki yanımda. Saçları omuzlarına kadar dökülüyor, gözleri sevgiyle bana bakıyor  ve  saçlarımı okşuyor yumuşakça. Yüzündeki her zaman asılı olan ifadesizliği eritmiş, saf sevgiyi görüyorum simasında. '' Kızım, seni seviyorum. Sen sevilmeye en layık insansın. '' Diye fısıldıyor kulaklarıma doğru. Sıcacık nefesini hissediyorum, anne kokusunu duyumsuyorum yıllar sonra. Fakat anne kokusu ne kadar bağımlılık yapıyor. Senelerce nasıl ayrı kalmışım diye düşünüyorum... Biraz sonra babamı görüyorum. Üzerinde takım elbisesi var. Seneler sonra onu ilk kez takım elbisesiyle görüyorum. Her zaman giydiği kirli, pis ve eskimiş pantolonu yoktu bacaklarında. Tıraş da olmuştu, temizlik vardı babamın suratında. Annemin yanına adımlamış, belini tutmuştu sıkıca. Seneler sonra yeniden babamı görmüştüm annemin yanında. Sahiplenici bir şekilde tutmuştu belini annemin. Birbirlerine sevgiyle ve aşkla bakıyorlardı. Titremiştim. Babam ve annemi birbirlerine sevgiyle bakarken görmeyeli çok olmuştu.

Eun Sang'ı gördüm sonra sanki yanımda. Ufak, titrek bir siluet. Özür dileyerek elimi tutuyor sıkıca. '' Seni seviyorum, seni çok seviyorum arkadaşım. Sana sahip olduğum  için çok şanslıyım. Benim yüreğimi ısıtan canım arkadaşım. '' İlk kez Eun Sang'ın sevgisini hissediyorum. Bana sevgisini derinden hissettiriyor, yumuşakça saçlarımı okşuyordu. Keyifle dudaklarımı aralıyorum, konuşmak istiyorum ama bu an bozulmasın diye susuyorum. Üzerimde bembeyaz bir elbise varmış, şimdi fark ediyorum. Biraz sonra odanın içerisinde Seulgi ve Yoongi'yi görüyorum. İkisi el ele tutuşmuş, ellerinde tuttuğu çiçek buketini yanımdaki krem rengi sehpaya bırakıyorlar. Seulgi'nin   heyecanla titreyen dudaklarına bakıyorum. Sevgiyle aralanıyor, aşkla Yoongi'ye baktığını görüyorum. '' Birbirimize olan aşkımızı itiraf ettik en sonunda.'' diyor.

Yoongi geldi yanıma, saçlarımı karıştırdı '' Seni sevdim ufaklık. Var sende bir şeyler, iyileşince... Anlatacaksın. '' Neden iyileşecektim? Başım zonklamaya başladı. Ellerim titriyordu, kulaklarım uğulduyordu. Jungkook'u gördüm sonra sanki. Kapının arasından bakıyordu, hareleri kararmıştı. Boyun damarları belirginleşmişti. Dudakları düz bir çizgi halini almıştı. Saf nefretini görüyordum, boğulacak gibi hissediyordum. '' Nefes...'' devamını getiremedim. Nefes alamıyordum. Myung Soo'yu gördüm onun arkasında. Jeon'a saf nefretle bakıyordu. Odanın rengi değişti, etraf karanlığa döndü. Bir şeyler oluyordu, başım... Başım daha fazla zonkluyordu ve sanki odanın rengi kapkaranlık oldu. Nefes... Nefes almaya ihtiyacım vardı. Siluetler silindi. Bir ses duyuyordum derinlerden, sanki her şey bir hayaldi ve birden silindi.

'' Hastanın durumu kritik. Hayati fonksiyonları tehlikede. ''

-

Gözlerimi bembeyaz odaya aralamıştım. Odanın ışığına alışabilmek için gözlerimi kırpmak durumunda kalmıştım. İçerisi bembeyazdı. Yan tarafımda bir konsol vardı ve üzerinde su bardağı ile sürahi vardı. Boğazımın kuruduğunu hissetmiştim, suya ulaşmak için hareketlendiğimde sırtımda derin bir acı hissetmiştim. Evet, ölmeyi de becerememiştim bir türlü. Başıma giren keskin ağrıdan dolayı pes etmiş, yatağıma geri yatmıştım. Nefes almak benim için çok zordu. Haksız sayılmazdım, ölümden dönmüştüm ama yatağımda yine yapayalnızdım. Hayalimde yanımda insanlar görmüştüm değil mi? Beni sevdiklerini söylüyorlardı... Ne garip bir yanılgıydı bu. Yine de rüyamda kısa süreliğine de olsa annem ve babam vardı. Beni sevdiklerini söyleyen insanlar vardı. Gözlerimi yeniden kırpmak için hareketlendiğimde odanın kapısı açılmıştı.

'' Hastamız gözlerini açmış. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? '' Doktor dinç ve enerjik bir şekilde yanıma gelmişti. Yaşı genç görünüyordu, saçlarının ön tarafı biraz seyrekleşmişti. Sivri çenesi, kemerli burnu ve yapılı vücuduyla hoş bir beyefendiydi. Gülümsemesine ben de sıcak bir gülümsemeyle karşılık vermiştim.

'' Ölümden dönmüş biri nasıl hissediyorsa öyle hissediyorum. '' Doktor yanı başımda bulunan gri dosyayı eline alıp incelemişti. 

'' Yaklaşık üç gündür baygın bir haldesiniz. '' Üç gündür uyuyordum demek ki. Üç gün boyunca neler olmuştu? İşime gidememiştim, beni kovacaktı patron. Peki ya Jungkook? Ona ne olmuştu? Hiç mi vicdan azabı çekmemişti? Ben gerçekten suçsuzdum ve onları ayırmak için çabalamamıştım. Cafeye geri nasıl dönecektim? Rezil olduğum o insanların yüzüne artık nasıl bakacaktım? Myung Soo'yu gördüğüm an onu mahvedecektim. 

'' Şey acaba burada beni bekleyen birileri oldu mu? '' Doktor bana bakmamıştı. Kapıdan usulca çıkıp gittiğinde sorduğum soru için kendimi çok aciz hissetmiştim. Beni bekleyen birileri olmamıştı elbette.

-

Hemşire ile iyi anlaşmıştık. İsteğim doğrultusunda bu sabah gazete getirmişti, artık daha az canım sıkılabilirdi. Rutin kontrollerimi bitirdikten sonra gülümseyerek iki güne taburcu edebileceklerini söylemişlerdi. Uyandığımdan beri telefonumun çalmasını bekliyordum. Belki biri fark eder, belki biri yokluğumu hisseder ve buraya gelir sanmıştım. Annemin bile haberi yok muydu sahiden? Telefonuma bankadan gelen mesajlara bile heyecanlanıyordum. Bir kere az kalsın yataktan düşecektim. Kapım hafifçe aralandığında doktor geldi sanıp gülümseyerek kapıya bakmıştım.

O gelmişti. Eun Sang! Kendimi ona ilk yabancı hissedişim değildi bu ama ona karşı ilk kez çıplak hissediyordum. Bütün sevgilerden soyunmuştum ona karşı. Gözlerinin altı morarmıştı, ellerini yumruk yapmıştı ve karşımda benden bir onay bekliyordu.

'' Çok geçmiş olsun Cho Hee, sana söylediklerim için üzgünüm. '' Gözlerini benimle buluşturmaya çekiniyordu. Terleyen ellerini kot pantolonunda kurutmaya çalışıyordu. Onu çözemiyordum, onu çözmeyi de istemiyordum artık zaten.

'' Üzgün değilsin Cho Hee. Artık arkadaşım da değilsin. Beni yaralamak istedin. Myung Soo'nun bana yaptıklarını ve yaşattıklarını en iyi sen biliyordun Eunnie. Yaşamaya direnen parçalarımı sen fark etmiştin. Jungkook'a karşı çekiliyordum ve bunu kimseden gizli yapmamıştım. Çünkü ben aldatılan ve mutsuz bir kadın olmasaydım zaten Jungkook'tan etkilenmezdim. O gece Jeon o kızla ayrıydı, o tamamen bekar bir adamdı ve ben o gece Myung Soo'ya ondan boşanacağımı söylemiştim. Sahi, sen neden boşanıyoruz biliyor musun? Eunnie bunu senden sonsuza kadar saklayacaktım. Sonsuza kadar mutlu olmanı sağlamak istiyordum ama bir şeyi fark ettim, sen o kadar da çok istemiyorsun benim mutlu olmamı. '' Koşar adımlarla yanıma gelip ellerimin içini tutmuştu Eun Sang. Gözlerinde biriken yaşları görebiliyordum, samimi olduğunu da hissediyordum ama bu saatten sonra olmazdı. Bu saatten sonra Eunnie ve Cho Hee bir araya gelemezdi. 

'' Ben gerçekten o gün çok kötü hissetmiştim. Jeon'un gözlerindeki hayal kırıklığını görmüştüm, Yuri ağlıyordu ve sen put gibi öylece duruyordun. Tüm suçunu kabullenmiş gibi. '' Yüzünü göğsüme koyup boğukça ağladığında içimde kırılan bir şeyleri hissedebiliyordum. Ağlamasına kıyamıyordum ama onun bana kıyabileceğinin de bilincindeydim artık.

'' Suçsuz gibi dolaşan bir sürü suçlu vardı Eunnie. Ben bir ilk olup suçumu kabul eden suçsuzdum. Ağlamana üzülüyorum ama artık dediğim gibi arkadaş değiliz Eun. Her şeyden önce bana inanmadın. O gece çok kırıldım Eunnie, üzgünüm ama bugün ben de seni kırmak istiyorum. Myung Soo'ya hep katlandım. Sence şimdi neden boşanmak istiyordum? ''  Gözlerindeki yaşları elleriyle temizleyip gözlerimin içine bakmıştı Eun. Şaşkındı, endişeliydi ve duyacaklarından da korkuyor gibiydi.

'' Kocam en başından beri beni sevmiyormuş ki zaten.  Ben ulaşmak istediği bir merdivenmişim, o kime aşıkmış biliyor musun? Sana. Eun Sang benim kocam yıllardır sana aşıkmış ve seni unutabilmek için onca tene sığınmış. Ben yıllarca senin yüzünden acı çekmişim ve bunu sana yine de söylemedim. Artık sen bu vicdan yüküyle ne yaparsan yap. Bir daha da asla benimle iletişim kurma. '' Başımı onun tersi yöne çevirmiştim. Donup kaldığını hissetmiştim. Yatağımın kenarındaki ağırlık kalktığında çaktırmadan ona baktım. '' Nasıl olur. '' Diye sayıklıyordu ve tamamen dağılmış görünüyordu. Evet, işte bu beni biraz olsun iyi hissettirmişti. Sessizce kapıyı çekip çıktığında içim hiç rahat değildi ama en azından biraz da olsun keyiflenmiştim.

-

'' Hemşire hanım birazcık dışarıya çıksam olmaz mı gerçekten? Çok sıkıldım. Hastahane odası üzerime geliyor gibi hissediyorum, yeni ölümden kurtulmadım mı ben, bırakın da hayatımı istediğim gibi yaşayayım yahu. '' Hemşire tansiyonumu ölçmek için odaya geldiğinden beri ona sevimlilik yapıyordum. Dışarıya çıkmak istiyordum. Hava azıcık kararmıştı ve hastahanenin bahçesi çok etkileyici görünüyordu. Ay dolunay şeklindeydi ve ağaçlara yansıyan görüntüsü çok hoş duruyordu. 

'' Cho Hee, sen çok zor bir hastasın. Doktoru çağıracağım bak. '' Dudaklarımı büzüp oturduğumda kapım açılmıştı. Şaşkınlıkla kapıya baktığımda ellerinde çiçeklerle odamdan içeriye süzülen Seulgi ve Yoongi'yi görmüştüm.  

'' Geçmiş olsun demeye geldik, huysuz hasta. '' Seulgi yine yüzünden eksilmeyen gülümsemesiyle yanıma gelmiş, çiçeği yanı başımdaki konsola bırakmıştı. Rahatsız gözüken yastığımı da düzeltip yan tarafımdaki sandalyeye oturmuştu.

'' Nasıl hissediyorsun? Patron sana ücretli izin verdi. Böyle patronu bulamazsın bak. '' Acaba olanları biliyorlar mıydı? Delice merak ediyordum. Seulgi'nin samimiyeti azalmamıştı hiç. Sürahiden su doldurup içiyordu ve Yoongi de tedirgince duruyordu.

'' Geçmiş olsun Cho Hee. '' Yine de minnet dolu bir bakış göndermişti Yoongi. İçime işlemişti bu bakışı, sanki beni anlayabiliyor gibi hissediyordum Yoongi'nin. Benimle konuşamadan da beni anlayabiliyordu.

'' Bende bir şeylerin olduğunu söylerken çok haklıydın Yoongi-ah. Cafede olanları öğrenmişsinizdir, patron beni nasıl kovmadı şaşırdım. '' Saklamanın bir faydası yoktu.  Yoongi kafası karışmış bir şekilde bana baktıktan sonra saçlarını dağıttı.

'' Tanrı aşkına artık her şeyi anlatır mısın? '' Yanıma çöktüğünde sevimlice gülmüştüm.

'' Myung Soo ile evliydim ben. Hani herkesin konuştuğu, sürekli aldatılan kız var ya. O bendim işte. Paraya düşkün, bu hayatta tek istediği şey para olan kız bendim. Çünkü doğrusu bu sanmıştım. Annemle babam sürekli kavga ederdi ve bunun sebebi parasızlıktı. Annem kafama kakar, zengin biriyle evleneceksin derdi. Özel bir üniversiteye gitmiştim ve orada tanışmıştım Myung Soo ile. Tek derdi para olan aptal biriydim o an için. Önceleri Myung Soo'ya katlanma sebebim para sanmıştım ama ona aşık olmuştum ben. Gururuma yediremiyordum, korkuyordum ona aşık olduğumu söylemeye. O her gece bir başkasının kollarında sabahlarken ben yapayalnız hissedip yine onun kokusuyla uyuyordum. Sonra Jeon girdi hayatıma. Önceleri girişi rahatlıktı. Jeon benim dostum gibiydi, her zor anımda birden belirmişti. Sevilmenin ne olduğunu hiç bilmiyordum ben. Jeon'un bana olan samimi hislerini yanlış anladım ve bu sefer tamamen bambaşka duygunun esiri oldum. Önceleri kaçtım, saklanmak istedim bu duygudan ama sonra bir gün... Kocamın benimle Eun Sang yüzünden evlendiğini öğrendim. Eun Sang benim en yakın arkadaşımdı. Kocam en yakın arkadaşımı unutabilmek için benimle evlenmişti. Ben bir maşaydım, kullanılan eşyaydım ve bunu hazmetmek çok zor oldu. O gece ona boşanalım dedim ve yine karşımda Jeon'u buldum. Güçlü kollarıyla beni her zaman sarmalardı ve o gece de sarmaladı. Yuri ile daha barışmamışlardı o zaman ve biz birlikte olduk. Bir hata yaptık ama hiç hata gibi de gelmemişti Yoongi. Yemin ederim o günden sonra bir daha Jungkook'un karşısına çıkmadım ve bu durumu ona karşı kullanmaya çalışmadım. Sonra birden  doğum gününde Myung Soo olayı yeniden açtı ve Jeon beni suçladı. O gece bana ne kadar aşağılık bir insan olduğumu anlatıyordu Jungkook. Sokağın ortasında tanımadığım arabalar vardı ve ellerinde silahlar vardı. Jeon bana bu dünyada yaşamamın hata olduğunu söyledi, kimse beni sevmiyordu ve o bu dünyada sevilen biriydi. Yaşamım çok saçma göründü ve onun önüne atladım. Bilirsin, o yaşasın istemiştim. Sizden bunları sakladığım için üzgünüm ama ilk kez sadece Cho Hee olmak nasıl bir şeymiş bunu yaşamak istemiştim. Hayatımda ilk kez kendi ayaklarımın üzerinde durmaya çalışıyordum ve geçmişim bir pranga gibi ayaklarıma dolanıyordu. Size samimi olamadığım için üzgünüm. '' Biriktirdiğim bütün gerçeklikleri yüzlerine haykırırken göz yaşlarım birer birer süzülmüştü. Seulgi bana sarılacakken onu itip Yoongi sarılmıştı. İçli içli ağlıyordum ve o da güçlü kollarını bana sarmıştı. Teskin edici bir kokusu vardı ve şşş diyordu yalnızca. Saçlarımı da okşamaya başladığında sevgiye ne kadar hasret olduğumu düşünmüştüm. Sadece 20 yaşındaydım ve hayatım sevilmemişlikle geçmişti. Öyle ki ilk kez tanıdığım insanlara bile böylesine güveniyordum.

'' Sen yine hala ayaklarının üzerinde durmaya çalışan yalnızca Cho Hee'sin. Hatta şimdi gözümde çok daha değerli, güçlü bir kızsın. Sevilmemişliklerinden kurtarmak isterdim seni Cho Hee. Belki beni bir abin olarak kabul edersin, hm? Seulgi ve ben küçük bir kız kardeş arıyorduk uzunca zaman. Seni sürekli koruyacağıma emin olabilirsin küçük fıstık. '' Burnumu sıktıktan sonra geriye çekilmişti.

'' Hep sen sarıldın ama ya haksızlık. '' Seulgi Yoongi'nin kollarına vurduktan sonra bana yaslamıştı başını.

'' Sende bir şeyler hissediyordum. Gülümserken bile hep yarımdın sanki Cho Hee. Artık tamız ama tamam mı? Bundan sonra seni bırakmayacağıma emin olabilirsin. Öhö, pardon. Bırakmayacağımıza. Senden tek bir istediğim var o da ben Yoongi ile kavga ettiğimde benim tarafımda yer alman. '' Birlikte kahkaha attığımızda Yoongi hemşireden izin alıp bizi aşağıya indirmişti.

Şimdi köşede bir ağacın altında oturuyorduk. Dışarısı karanlıktı ve biraz da soğuktu. Yoongi'nin montunu Seulgi ve ben paylaşıyorduk. Yoongi köşede sigarasını içiyordu ve bazen bakışları Seulgi'ye kayıyordu. Seulgi de ellerimi ellerinin arasına almıştı ve arada hohluyordu. Dışarıda olup nefes almak çok iyi gelmişti. Çeşit çeşit hastaları görüyordum dışarıda. Kimisi elinde serumuyla dışarıda soğukta bekliyordu. Kimisi ağlıyordu can acısından, kimisi de her şeye rağmen gülüyordu.

Seulgi ve Yoongi bana bu gece sevilmeyi öğretmişlerdi. Onlarla tanıştığım için çok şanslı hissediyordum kendimi. Çaktırmadan Yoongi'yi izledim uzun bir süre. Sivri hatlarına baktım. Daha sonra Seulgi'nin gülüşlerinde kayboldum. 

'' Artık gidin siz. Çok geç oldu, yarın işe gideceksiniz. '' Onları kovmak için hareketlendirdiğimde hayır anlamına gelecek şekilde kafalarını sallamışlardı.

'' Seulgi'yi evine bırakayım gelirim ben bu gece. '' Yoongi Seulgi'yi kaldırmak için ellerini tuttuğunda gülümsemiştim. Gerçekten çok yakışıyorlardı.

'' Gelme Yoongi-ah, geceleri çok fazla horlarım ve sevilmeye de henüz alışmış değilim. Hastahane iş yerine çok ters kalıyor. Akşam gelirsiniz. Lütfen beni dinleyiiin! '' Keyiflice gülümseyip onları dış kapıya kadar götürmüştüm. Derin derin nefesler alıyordum. Ben, mutluydum. Hastahaneye girmeyi reddedip biraz daha banklarda otururken annemi aramayı düşünmüştüm. Telefonu ellerim arasında döndürürken en sonunda kararımı verip ezbere bildiğim numarayı tuşlamıştım. Uzun bir  çalıştan sonra telefon açılmıştı.

'' Ne vardı. '' Soğuk bir ses. Bu kadın nasıl gerçekten de benim annem oluyordu? 20 senedir annesi tarafından başı okşanmamış bir çocuktum. Bir insanın evladına karşı bu kadar sevgisiz olmasını kabullenemiyordu bir tarafım. 

'' Ameliyat oldum anne. Sırtımdan kurşun yedim, biliyor musun? '' Sesim neşeden uzak ve soğuk çıkmıştı. Bir evladın annesine kilometreler kadar uzakta oluşunu yansıtan bir tondu.

'' Ama ölmemişsin işte, ne istiyorsun benden para mı? Bende de yok. Kocandan ayrılmasaydın karşılardı masraflarını. '' Keyiften yoksun bir şekilde güldüm.

'' Sana acıyorum anne. Hayatın boyunca sevmeyi bilmediğin için. Sevmek gibi bir duygudan haberin yok değil mi? Sevmeyi bilemezsin çünkü hiç sevilmemişsin. Ne kocan sevmiş seni ne de evladın. '' 

'' Öyle mi? Peki sen benden farksız mısın acaba Cho Hee? Sen de hayatın boyunca ne annen ne baban ne de kocan tarafından sevildin. Ben şanslı bir çocuktum. Annem ve babam sevgi doluydu. ''

'' Ben farklıyım anne, ben sevmeyi öğrendim. Eğer babam bir gün eve uğrarsa ona ölümden döndüğümü söyle. Belki ölmeden önce beni öpmek ister. '' Telefonu kapatmıştım annemin yüzüne.  Anneme kızmıyordum artık. Ona karşı beslediğim tek duygu acımaydı.

-

Sabah güneş ışığı hastahaneye vurduğunda keyifle uyanmıştım yatağımda. Mırıldanarak şarkı söylüyor, dün bana getirilen çiçekleri suya yerleştiriyordum. Bugün kendimi yenilenmiş ve sevgi dolu hissediyordum. Sabah kontrolleri için hemşire geldiğinde şaşırmıştı bu duruma.

'' Hasta odasına geldiğime emin miyim acaba, sabah sabah bu neşeni neye borçluyuz? ''  Hiiç dercesine başımı iki yana sallayıp kolumu uzatmıştım ona. Her sabah bunun için epeyce uğraşıyor olmasına rağmen şimdi öylece uzatmıştım işte. 

'' Yok yok ben anladım seni. Kesin her gece hastahaneye gelip uzaktan odanı izleyen çocuk cesaret edip geldi yanına. Sen buraya yattığın günden beri her gece geliyor odayı izliyor sonra da geri dönüyor. Doktorla kaç kere konuştu biliyor musun? Sen ameliyathanedeyken de kapında bir tek o varmış. Doktor bir ara göz yaşı döktüğünü de söylemişti. Aslında çok yakışıklı bir çocuk, neden yanına gelmeye çekindi anlayamadım. Bak seni çoktan etkilemiş bile. '' Duyduklarımla anında yüzüm değişmişti. Gerçekten, Jeon mu gelmişti buraya? Ben onun beni affedebileceğini düşünmemiştim hiç. Hatta burada beni bekleyeceğini akıl bile edemezdim. Garip hissediyordum. Onu özlemiş miydim bilmiyorum ama yüz yüze gelecek cesaretim yoktu. Bunu biliyordum. Hemşireye hiçbir şey söylememiştim.

-

Telefonum çaldığında şaşkınlıkla kulağıma götürmüştüm. Tanımadığım bir numaraydı. '' Alo. '' diyebilmiştim titrek bir sesle ama cevap gelmemişti. 

'' Alo. ''  Bayan Kim'in sesine benziyordu ahizeden gelen kadın sesi.  Beni aramasına çok şaşırmıştım, ölmemden mutluluk duyar sanıyordum.

'' Geçmiş olsun demek için aradım. Senden hala nefret ediyorum ama öğrendiğime göre bu sefer işler çok karışmış. Myung Soo'ya inanamıyorum. '' Bayan Kim bile öğrendiyse bütün cemiyet öğrenmiş demekti bu. Sıkıntılı bir nefes aldığımda ne diyeceğimi bilememiştim.

'' Jeon Jungkook'u seviyor musun? '' Sorusu samimi miydi bilemiyorum ama ben bugün Bayan Kim'e bile güvenmiştim.

'' Seviyorum. ''

'' Myung  Soo konusunda üzgünüm. Yapabileceğim bir şey var mı? Bu samimiyetle sorulmuş bir soru. Yıllarca oğluma sahip çıkmadığım için ben de suçluyum. Onun potansiyel bir sosyopata dönüştüğünü fark edemedik. Seni bunca zaman para avcısı olarak gördüm ama yanılmışım. Sen bir zamanlar çok aciz bir şekilde oğluma da aşıktın, Cho Hee. Yaşadıkların için üzgünüm. Keşke zamanı geri alabilseydim. ''

'' Bayan Kim, bana hala  yardım edebilirsiniz. Oğlunuza derin bir kin besliyorum. Ondan intikam almak için her şeyi yapabilirim ve siz de bana yardımcı olursunuz. Gün sonunda oğlunuzun acı çekmeyip ders alacağına sizi temin ederim. ''   Derin bir sessizlik. Eğer Bayan Kim bana yardımcı olursa Myung Soo'dan intikam almayı planlıyordum. Artık kendime güvenim vardı ve Myung Soo bana bu acıyı yaşattıysa ben ona daha kötüsünü yapabilirdim.

'' Bunu düşüneceğim. ''

-

Yine gece olmuştu. Düşüncelerimle baş başa kalmaktan korkuyordum ama her karanlık çöktüğünde aklıma silah geliyordu. Bu korkuyu aşabildiğimi düşünmüştüm ama çok yanımda patlayan silah, vücuduma dolan kanlar çıldırtacak gibi hissettiriyordu bana. Öylece, nefesim kesik bir şekilde Jeon'un kolları arasına yığılmıştım. Düşünebildiğim tek şey etrafın sadece kana bulanmasıydı. O gün belki de ölecektim ama tek korkum Jeon'un zarar görmesiydi. Kim Jeon'a zarar vermek isterdi ki? O adamlar yine gelir miydi? Jeon'a zarar  verirler miydi? Belki beni de yeniden ortadan kaldırmak isterlerdi. Gözlerimin önüne gelen kan, göz yaşı ve çığlıkları def etmek istiyordum ama zihnimde yer edinmişlerdi. Korkuyla başımı ovaladığımda düşünmemeye çalıştım. Evet, kaybedecek tek şeyim canımdı ve bu düşündüğüm kadar da acılı olmazdı belki. Sırtıma giren kurşunun acısını hissetmiyordum artık mesela. Eğer çok ani hareket yaparsam ve eğilirsem sızlıyordu birazcık. Nedense ilk kez de işe yarar hissetmiştim. Jeon'u kurtarmıştım ve sırtım acıdığında ya da parmaklarım orada dolandığında Jeon'u düşünüyordum yalnızca. Kollarının arasında küçücük kalışımı, endişeli gözlerini ve bana yalvarışını... Bunları düşündürmek beni gülümsettiği için koskocaman bir ahmaktım.

Kapı usulca aralandığında karşımda Jeon'u görmüştüm. O kadar şaşırmıştım ki ona nasıl baktığımı fark edemedim bile. Jeon dağılmıştı. Uzun kuzguni saçları dağınık bir şekilde serbestçe duruyordu. Üzerine adidas eşofmanlarını geçirmişti ve ellerini şişme montunun cebine yerleştirmişti. Onun yoğun ve erkeksi kokusuna bulanmış hafif bir sigara kokusu da hissediliyordu. Mimiksiz ve yorgun bir şekilde adımladı odaya karşı. Tam karşımda duruyordu ve konuşacak cesareti bulamıyordu. Ben de cesaretsizdim ona karşı. Bakışlarımı gözlerine bile çıkaramamıştım. Spor ayakkabılarına bakıyordum. Onların bile çamura bulandığını fark etmiştim. Jeon artık her anlamda kirliydi.

'' Daha dün tanıdığın bir erkeğin önüne onu kurtarmak için atlamamalısın. '' Sesi çok umutsuzcaydı. Jeon'un o her zaman kendine güvenen ses tonu kısılmıştı sanki. Hafif hırıltılı sesi titrememe sebep olmuştu.

'' Bilirsin aşağılık insanlar ve bu dünyada yapayalnız kalmayı hak edenler ölümü pek de dert edinmezler.  Belki senin önüne atlamam da bir oyundur Jeon. Belki yine seni kendime aşık etmek için dolaylı olarak oyunlar oynuyorumdur. Bilirsin, tehlikeli biriyim. Bana güven olmaz. '' Şimdi dik ve kendimden emin bir bakışla gözlerimi Jeon'unkilerle buluşturdum. Gözlerindeki acıyı hissetmeme rağmen durmadım. O gece sadece ben yaralanmıştım ama şimdi beni yaralayanlar da acımalıydı bir yerlerinden. Ben dokunurlarsa acırdım, onlar da acımalıydı.

'' Aşağılık insanlar da bu dünyada yapayalnız kalmayı hak edenler de yaşamalıdır. Kimsenin önüne atlayıp kahramanlık yapmamalıdır. '' Jeon'un söyleyecek hiçbir şey bulamadığını hissedebiliyordum. Kuyruğunu kapana sıkıştırmış bir fare gibiydi ama yine de dik tutuyordu kuyruğunu. Hata yaptım, özür dilerim diyemeyecek kadar da düşkündü Jeon.

'' Vay canına, takıldığın yerler çok ilgimi çekti Jeon. Sanırım özür dilemeye değil de vicdanını rahatlatmaya geldin. Seni kendime aşık etmeye çalıştığım için seni affettim. Gözünde ancak böyle yükselebilirim değil mi? Git ve hayatına geri dön Jeon. Sen acı çekecek ve minnet dilenecek bir adam değilsin. Sen önüme atla dedin diye atlamadım, psikolojik olarak çöküşteydim. O gece rezil olmuştum ve yaşamanın benim için önemsiz olduğunu düşünüyordum. O gece Myung Soo'nun bile önüne atlardım. Kendini önemli sanmana ve vicdan azabı çekmene gerek yok. Seni kurtarmak için değil kendimi kurtarmak için atladım kurşunların önüne. '' Yalan, koca bir yalan. Asla atlamazdım Myung Soo'nun önüne. Asla o yaşasın diye bu kadar çabalamazdım. 

Jeon elinde tuttuğu kutuyu ellerimin arasına bıraktığında şok olmuş bir şekilde kutuya bakıyordum. İçini açtığımda yakut bir bileklik görmüştüm.  Çok inceydi zinciri. Anka kuşunu andıran bir şekilde kesilmişti yakutu. Beğenmiştim ama bunu kabul edemezdim. Bu çok  pahalı bir şeydi. Bilekliği kutusuna koyup Jeon'a uzatmıştım sert bir şekilde.

'' Evet, paraya taptığımı düşünüyor olabilirsin Jeon ama sanırım beni pek iyi tanıyamamışsın. Senin canını sadece yakut bir bileklik için kurtarmış olamam değil mi? Daha pahalısını getirip önüme sermeliydin. Çünkü bilirsin aşağılık insanlar paraya taparlar. ''

'' Yeter! '' Jeon bağırıp önüme diz çöktüğünde şaşkınlıkla ona bakıyordum. Ne olmuştu yani, bunları yüzüme söyleyen kendisiydi.

'' Paraya taptığın için getirmedim sana o bilekliği. Duygularımı kelimelere dolayabilen biri değilim. Hislerimi aktarabileceğim tek yer sanatım. Mücevherlere şekil verdikçe yaşadığımı hissedebiliyorum ve o bilekliğe tüm düşüncelerim ile duygularımı aktardım. İçinde sana minnetim, özlemim ve pişmanlığım barınıyor. Sana çok kırıcı laflar söyledim. Canını acıtmak için damarına bastım hatta o gece gerçekten ölmeni isteyebileceğimi bile düşünmüştüm. Ama sen kollarımın arasında kanlar içerisindeyken ben çok değişik hissettim Cho Hee. Birden sana inanmadığım, sana yabancı kaldığımı düşündüğüm için delirecek gibi hissettim. Sen ameliyathanedeyken ve ellerim senin kanlarına boyalı öylece dururken yapabildiğim ve beni sakinleştiren tek şey bu yakut bileklikti. Ona iyi bak, onda senin kanın da var. ''  Yatağımın ucuna oturup yanağımı okşadığında hemen elimi itmiştim.

'' Jeon, lütfen git. ''

'' Gidemem. Bu gece cesaret edip yanına gelmişken gidemem. Ben sana çok kızgınım Cho Hee. Kendi hayatından vazgeçtiğin için sana deli gibi kızgınım. Yaşamak yerine yaşatmayı tercih ettiğin için sana çok kızgınım. Sana  inanmadığım için de kendime kızgınım. Bunu yapan kişileri öğreneceğim bir şekilde. Onlara dünyayı dar edeceğim ve herkesin sana olan bakış açısını değiştirmeye çalışacağım. Bunları yapacağım Cho Hee. Bana güven.'' Ellerimi güven verici bir şekilde tuttuğunda midem bulanmıştı. Kalbimin üzerinde derin bir ağırlık vardı. Jeon'u sevmekten ilk kez bu kadar korkmuştum. Hızla çektim ellerimi ellerinden.

'' Seni kim öldürmek istedi Jeon? ''

'' Bilmiyorum. Hiçbir şey bilmiyorum. Bu süre boyunca Yuri'den de uzak duracağım. Hayatını tehlikeye atmak istemiyorum. Lütfen ben işleri yoluna koyana kadar sen de çıkma karşıma. ''  Jeon'un gözlerinde bir duygu kırıntısı bulmak için çok uğraşmıştım.

'' Üzülme Jeon, ben senin zaafın değilim. Korumak istediğin kişi de değilim. Kimse sana ulaşmak için beni basamak olarak kullanmaz. '' Jeon elime nazik bir öpücük bıraktığında midem çalkalanmıştı. Bunu yapmamalıydı. Bu çok tehlikeliydi. Jeon her şeyi darmadağınık edip geri geldiğinde tamir etmemeliydi.

'' Jeon, benden uzak dur. Eğer sevgini ve ilgini bana vermeyi düşünmüyorsan bana böyle davranma. Benimle temasta bulunma ve bana umut verme.  Beni darmadağınık edip her şeyi tamir etmenden yoruldum. Bana artık acıma olur mu? Sürekli bir yetimi okşar gibi bana dokunmandan nefret ediyorum. Dokunuşlarında şehvet ve aşk yok. Neden bana acı çektirmek için sürekli bu acıyan yüz ifadeni kullanıyorsun? Karşıma çıkma artık Jeon. Benden  uzaklarda olduğuna emin ol. Senden nefret ediyorum artık, duydun mu beni? ''  Jeon sinsice gülümsedikten sonra alınlarımızı birbirine yanaştırmıştı. Çilek ve nane kokulu nefesi yüzüme çarpıyordu ve gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum. Kokusu yine başımı döndürüyordu ve nefesi sıcacıktı.

'' Kendime engel olamıyorum ki Cho Hee,  dokunuşlarında şehvet ve aşk yok diyorsun... Peki ya ben neden sana her dokunduğumda yanıyorum? Bir şeyler oluyor ve bunları çözemiyorum Cho Hee. '' Sesi o kadar kendinden geçmiş bir tondaydı ki kendime engel olamıyordum. Yumuşacık dudakları gözlerimin önündeydi ve onlara dokunamamak cehennemdi.

'' Seni özledim. Seni delicesine özledim ama bunlar doğru değil. '' Sonra kendini toparlamış, birden ayağa kalkmıştı.

'' Bunlar doğru değil, haklısın. Senden uzak durmalıyım çünkü sana sadece acıyorum, evet bunlar doğru. Sana acıyorum Cho Hee-. ''

Jeon devamını getiremeden odamın kapısı açılmıştı. Bayan Kim  somun rengi etek ceket takımıyla karşımdaydı. Yüzündeki ifade kendinden emin bir duruştu.

'' Demek uğruna ayaklarıma kapandığın, şirketini kurtarmak için yalvardığın Jungkook bu ha eski gelinim? Sana acıdığını söylüyor. Oysa ben ona acıyorum. Onun şirketini senin isteğin üzerine ben kurtardım. '' Sonra bakışlarını Jeon'la buluşturup gözlerini kısmıştı.

'' Sanırım bu odada acınacak tek insan sensin, Jeon. ''




Y/N: Hello :') Bugün aslında bölüm atmayacaktım ama doğum günü olan ve rica eden bir okuyucum için zor şartlar altında bölümü tamamlayabildim. ( Zor şartlar diyorum çünkü bilgisayarım bozulduğu için anneannemlere gitmek zorunda kaldım dkfkf )

Jichuin ( umarım doğru hatırladım dfkfdkfkd güzelim iyi ki doğdun. Nice senelere :') )

Hikâyemizin En uzun bölümünü yazmış oldum. Tam tamına 4000 kelime! Lütfen uzuuun uzuuun yorumlarınızı esirgemeyin hikayemizden. Olayların ve  karakterin gelişiminden memnun musunuz ya da neler hissediyorsunuz merak ediyorum. Son olarak hepinizi çoook seviyorum ve iyi okumalar diliyorum.


Fortsett å les

You'll Also Like

107K 4.4K 31
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
disfruto Av tali

Fanfiction

14.1K 1.4K 10
lalisa: sanırım yatağımda jeongguk jeon var.
26K 1.6K 39
Lisa evli bir kadındır ve bir gece şarkı söyleyen Jungkook'u görür. -Bazı kalıpların içinde boğulan bir kadın ve tüm kalıpların dışında bir adam. Va...
266K 18.8K 59
Hıçkırdım. "Ben hiçbir şey yapmadım"diye fısıldadım. "Kalbin çok güzel"diye fısıldadı o da kulaklarıma. "Bu güzel kalbini kimsenin kirletmesine izin...