ABAD: ÇÖL GÜNEŞİ

By kumralhatun_

185K 7.3K 801

Asya Yüksel, hayallerinin ardından ilerlemeyi tercih etmişti. Tüm zorluklara rağmen Mısır'a gitmeyi başarmışt... More

I.BÖLÜM: EHLEN VE SEHLEN
2.BÖLÜM: HAMAD
3.BÖLÜM: HAYAL KIRIKLIĞI
4.BÖLÜM: MOHAB AL FAYED
5.BÖLÜM: ACI AŞK
6.BÖLÜM: HER ŞEY BİTTİ
7.BÖLÜM: ÇARESİZLİK
8.BÖLÜM: GERÇEKLER
9.BÖLÜM: YASMİN
10.BÖLÜM: SEÇİM
12.BÖLÜM: ZAFER
13. BÖLÜM: GÜLÜMÜN DİKENİ
14.BÖLÜM: BENİMSİN
duyuru!
15. BÖLÜM: RÜYA
16.BÖLÜM: TARİFSİZ ACI
17.BÖLÜM: BÜYÜK GERÇEK
18.BÖLÜM: KORKUNÇ PLAN
19.BÖLÜM: AŞK ATEŞİ
DUYURU

11.BÖLÜM: KALBİN SESİ

5.2K 286 33
By kumralhatun_

BÖLÜM BİRAZ GECİKTİ, KUSURA BAKMAYIN :/

BAZI SORUNLARDAN DOLAYI EVİMDE DEĞİLDİM VE BİR TÜRLÜ BİLGİSAYAR BAŞINA GEÇEMEDİM ANCAK YENİDEN DEVAM EDİYORUZ :)

BİR SONRAKİ BÖLÜMÜ DE BİR SORUN ÇIKMAZSA İNŞALLAH BU HAFTA ATACAĞIM :)

BEĞENMEYİ UNUTMAYINIZ LÜTFEN..

İYİ OKUMALAR :)




Bazı seçimler zorakidir.

Bazıları can acıtır, bazıları hayal kırıklığı yaşatır.

Bazen kendisinden bile vazgeçmek zorunda bırakır insanı.

İkilem ise çok zordur.

Seçim yapmak zorunda kalmak..

Seçmek istediğini seçememek, engellere takılmak..

Yüreğiyle değilde aklıyla hareket etmek zorunda bırakılmak!

Gözlerim tedirgin bir şekilde elini bana uzatmış umutla bekleyen Asaf'daydı. Göz pınarlarım sızlıyordu ve dudaklarım ise ısırmamdan dolayı kanıyordu.

Ağzımda ki demir tadından ve acıdan bunu anlayabiliyordum.

Asaf'ın parlayan gözleri yalvarıyordu.

Bana alışmıştı ve tuhaf ki bende ona o evde kaldığım sürece alışmıştım.

Ancak Yasmin bir daha beni onunla görürse işler hiç iyi olmazdı.

Kendimi düşünmeyi bırakmıştım. Benim yüzümden birilerinin ölmesini kaldıramıyordum artık.

''Mohab ile gitmek zorundayım Asaf'' dedim gözümden akan bir damla yaşla birlikte.

Sözcükler dudaklarımdan acı çekercesine çıkıyordu.

Başımı öne eğdim. ''Özür dilerim''

Asaf afallamıştı. Kafamı kaldırıp Mohab'a baktım ve bana gülümseyişini gördüm. Elini uzattı ve bekledi. Elini tutmamı bekliyordu. Asaf'a bakamıyordum.

Karşımda bana neşeyle bakan adamdaydı gözlerim.

Mohab'ın elini tutarken yüreğimin acısına engel olamıyordum.

Mohab'dan hoşlanıyorken, aslında kaderimin beni sürgün ettiği bir evde aşkı, gerçekten aşkı bulmuştum.

Ama ona da, çevremdekilere de daha fazla zarar veremezdim.

Ve onu benim için imkansız hale getiren kadın yüzünden gitmek zorundaydım.

Nereye gideceğimi de bilmiyordum. Şirkete mi, yoksa ülkeme mi?

Beynimin içinde şimşekler çakıyordu. Başım zonkluyordu adeta.

Mohab bana sıkıca sarılmadan hemen önce gözlerini yummuştu. Ben ise ağzım hafif aralık bir şekilde karşımda ki Yasmin'in bizi izleyen korumalarına bakıyordum.

Mohab'ın eli saçlarıma dokundu. ''Seni Seviyorum.'' dedi usulca. ''Çok seviyorum''

--

Mısır'a gelmiştik. Yolda uyuklamış ve rüyamda sürekli Asaf'ı görmüştüm.

Mohab için de üzülüyordum. Onu peşimden sürüklemiş ve bir olaya alet etmiştim. Kendime her ne kadar kızsam da yapabileceğim bir şey yoktu. Tek çarem yüreğimde ki dinmek bilmeyen sızıyı duymamaktı. Artık Asaf, Ahra abla ve o ev yoktu.

Bana zindan gibi gelen o evi bu denli özleyeceğime asla inanmazdım.

Aslında evi özlemiyordum. İçinde yaşadıklarımı özlüyordum. Son zamanlarda yaşadıklarımı.

Asaf'ın sesini, bana gülümseyişini, sahiplenişini ve en önemlisi var oluşunu.

Mohab beni büyük bir apartmanın önüne getirmişti. Ara sokakta bir yerdeydik ve etraf geç saatler olduğu için sakindi. Evler birbirine yapışık ve oldukça da uzundu.

Kapının yanında ki ekranın üstünde ki tuşlara bastı. 18345

Şifreyi yazdıktan sonra otomatik demir kapının kilidi açıldı.

Mohab bana doğru döndü.

''Bir süre benimle kalmalısın Asya. Ondan sonrasını konuşuruz olur mu?''

Mahcuptum, yaralı ve de öfkeli.

Yaşattıklarımın burukluğu, kaybettiklerimin yaraladığı ve bana yaşatılanların öfkesi vardı içimde.

Kabul etmekten başka çarem yoktu. İkimizde iyi bir halde değildik. Birkaç gün bile olsa burada kalmalıydım. Ondan sonra ise...Sanırım hikayemi bitirmem gerekecekti. Türkiye'ye dönmek zorundaydım. Şirkette çalışamazdım artık.

Beşinci katta ki oldukça büyük bir dairenin içindeydik. İçeride fazla eşya yoktu, oldukça sadeydi.

Büyük ve boydan camlar sayesinde bir sokak geride ki ana caddeyi görebiliyordum.

''Sen otur, ben geleceğim birazdan'' dedi Mohab ve ben oturana kadar salondan ayrılmadı.

Üçlü koltuklar yumuşacıktı. Koltuğun kenarına örme, salaş bir battaniye atılmıştı.

Mısır'ın piramitlerinin olduğu tablolar heykeller sıkça etraftaydı.

Bekar evi olmasına rağmen düzeni çok güzeldi.

Ben büyük salonu incelerken Mohab elinde bir yastık ve bir battaniye ile odaya girdi.

Ona baktığımı görünce elindekileri yanıma koydu.

Tebessümle bana bakarak, ''Sen benim odamda kal, ben burada yatarım'' dedi.

Yorgundum ancak bu sözler beni bir an da ayağa fırlatmıştı.

Buna gerek yoktu.

''Hayır Mohab buna gerek yok. Ben burada yatarım''

Ancak Mohab beni dinlemiyordu. Yastığı camı görebilecek şekilde koydu. ''Yatağı hazırladım. Yemek sipariş ettim. O gelene kadar az da olsa dinlenmelisin''

Yastığı koyduktan sonra dikleşti ve bana baktı. Yüzü endişeliydi.

Birkaç adım sonra daha yakınımdaydı. ''Asya'm'' dedi.

Ellerini kaldırıp avuç içlerini yanaklarıma koydu. Yüzüm buz gibiydi.

Gözlerimin en derinlerine bakarken kendimi zor tutuyordum. Asaf'ı deli gibi seviyordum. Ona alışmıştım. Ben ne yapacaktım şimdi?

''Seni ilk gördüğüm an da bile emindim hislerime. Sana söylemeye korktum. Seni kaybetmekten korktum. Ama yanlış yaptım Asya. Bunu baştan söylemeliydim, seni korumak zorundaydım.''

Durdu ve acıyla bakışlarını benden çekti. Avuç içleri hala yanaklarımdaydı ve beni ısıtıyordu. ''Onu...onu sevdiğini biliyorum Asya. Ama bu umurumda bile değil''

Tekrar bana baktı. Kaşlarını çatmıştı.

Her şeyi biliyordu, belki de anlamıştı. Asaf'a bakışlarımdan anlamıştı..

Gözümden akan bir damla yaş Mohab'ın yanağımı okşayan ellerini buldu. ''Beni seçtiğin an ki mutluluğumu tarif edemem. Sen aramasan bile seni bulmak için her şeyi yapardım Asya. Senin hayatımda büyük bir yerin olsun istiyorum. Hatırlıyor musun aile özlemiyle ilgili dediklerimi''

Gözlerimi yere indirdim. O ise devam etti. Sesi buğuluydu. ''Ha işte, o özlemi seninle tamamlamak için her şeyimi veririm. Benimle yaşa Asya. Sana bakarım. Ailenle tanışır, hatta istersen Türkiye'ye bile taşınırım. Ama lütfen gitme.''

Bu sözlerinden sonra ağzımdan bir hıçkırık kaçtı, Sessizce ağlamaya çalışıyordum. Omuzlarım sarsılıyordu. Gözyaşlarım parkeye damlıyordu.

Mohab ellerini indirdi. Sessizdik.

Bir şey diyemedim, diyemedi.

Asaf ne demişti:

-Yaptığım hatayı düzeltmek zorundayım, demişti.

Peki ya ben?

Ben nasıl düzeltecektim?

Mohab'ı peşime sürüklerken bu olacakları tahmin bile edemezdim. Şimdi canım yanıyordu. Aileme ne diyecektim ben?

Asaf'ı artık göremeyecek miydim?

O artık yok muydu?

---

Gece bir türlü sabaha ulaşmıyordu.

Yatakta ne kadar süredir ağladığımı bilmiyordum. Asaf'ın bana yatakta yatmamı, kendisinin koltukta yatacağını söylediği o anlar sürekli gözümün önündeydi. Mohab'da koltukta yatıp bana yatağını verdiği an da onu görmüştüm. Zaten aklımdan çıkmıyordu ki!

Nasıl bir an da böylesine yüreğim yanabilirdi. Ona nasıl bu denli aşık olabilirdim.

Ama bakışları aklımdan, sesi kulaklarımdan çıkmıyordu. Bir kez daha Asya demesini öylesine çok isterdim ki..

Elimi dişlerimin arasına koymuş hıçkırık seslerimi kesmeye çalışıyordum. En zoru değil miydi sessizce ağlamak zaten?

Yasmin'in yaptıkları yüzünden tanışmıştık. Onun yüzünden ben oralara sürüklenmiştim. Düşmanım olan kadın beni aşkla ödüllendirmişti belki de cezalandırmıştı.

Ama şuan böyle bir şey olmasaydı...

Ya hala Asaf yanımda olacaktı, ya da ben o evde..

Bir gün her şey düzeldiğinde tekrar gelir misin Asaf?

Beni yeniden o aşkla sever misin?

Beni bu çıkmazdan tekrar kurtarır mısın?

---

1 Ay sonra

Türkiye'den döneli birkaç gün oluyordu. Ailemi görmek çok iyi gelmişti. Menna ile de ortak bir ev tutmuştuk. Şirkete de geri dönmüştüm ve yeni patronumuz İhsan Al Hamad bu konu yüzünden benimle hiç konuşmamıştı. Hepimiz eskisi gibiydik. Yüreğimde sönmeyen ateşe rağmen artık yaşamak daha kolaydı.

Asaf yoktu. Artık şirketi İhsan Al Hamad yönetiyordu.

İşler durulmuştu. Tabi insanların bakışları bir an olsun eksilmemişti bana karşı ancak pek umursamıyordum.

Aileme de yalan söylemiyordum artık. Mohab ve Menna her an yanımdaydılar. Onlar iyi bir dosttu benim için. Ha Mohab ile olan olaya gelirsek..

Ondan zaman istemiştim ve o da seve seve kabul etmişti. Yanında olmam bile ona yetiyordu. Bazen bana olan sevgisi yüzünden kendimi kötü hissediyordum.

''Çok uykum var''

Menna sallana sallana arabadan indi.

Şirketin hemen önündeydik. Sabahın yedi buçuğunda bir toplantı için buradaydık. Bu kadar erken olması da bizi uyurgezerlere çevirmişti. Tabi Menna bizden de beterdi. Geceleri uyuyamama gibi bir huyu vardı.

Çantasını bile zor kavramıştı eli.

Benimde uykum vardı ve geceleri hala uyuyamıyordum ancak yine de ondan daha dinç olduğuma emindim. Menna'nın gözleri yarı açıktı!

Koluna girdiğimde, Mohab arabanın kapılarını bir tuşla kilitledi.

Açık park alanı neredeyse bomboştu.

''Hadi Menna, senin yüzünden artık kesin kovulacağız''

Mohab yanımıza vardığında söylenmişti ancak sırıtıyordu.

Mohab'a yandan bir bakış attım ve gözlerimi kıstım. Bu onu daha çok güldürdü.

Menna'nın koluna girmiş onu sürüklercesine şirkete doğru götürüyordum.

Hava erken saatler olması yüzünden biraz serindi. Kış yaklaşıyordu.

Menna'yı sürükleyerek şirketin kapısından geçirdim. Mohab elleri yanında rahat bir şekilde yardım etmeden kapıdan girdi. Başımın belası Menna ile uğraşmak bana kalmıştı.

''Toplantı da uyuyayım deme'' dedim kulağına doğru. O ise omuz silkti. Umursamaz tavrına karşı göz devirdim ve kolunu bıraktım.

Lobi oldukça sakindi ve çalışanlardan başka kimse yoktu. Mohab asansöre varmış bizi bekliyordu.

Yanına geldiğimizde düğmeye bastı ve kapılar açıldı. Menna kenarıda, ben ortada, Mohab'da hemen yanımdaydı. Kolu koluma değiyordu ve bunu bilerek yaptığına adım kadar emindim.

Asansör onuncu kata çıkarken Mohab'a yandan bir bakış attığımda bana baktığını görmüştüm. Gülümsüyordu ve ona baktığım an da göz kırpmıştı. İster istemez bu beni güldürmüştü.

Onuncu kata vardık.

Kapılar açıldı ve Mohab önden indi. Ardından ben, en sonda Menna.

Birkaç ay önce bu katta yaşananlar, hemen karşımda ki odada olan Asaf'ı anımsadım ve bu beni duraksattı.

Gözlerim kocaman kapıdaydı. Mohab ve Menna çoktan dönemece yaklaşmışlardı ancak benim gelmediği fark edince ikisi de durdu.

Sesler, Asaf'ın gülümseyen yüzü, endişeyle bana bakışı...hepsi bir an da gözlerimin önünde bir film şeridi gibi geçti.

Benim ona bağırış çağırışlarım..

''Asya''

Mohab yanıma geldi. Sesler geri gitti ve kendime gelerek bir anda irkildim.

Mohab koluma dokunuyordu. ''İyi misin'' dedi sessizce. Menna ise dönemecin kenarında durmuş bize bakıyordu. O da her şeyden haberdardı ve benim için üzülüyordu. Geceleri ona her şeyi, hissettiklerimi anlatıp duruyordum. Her zaman yanımdaydı ve şimdi de bana endişeyle bakıyordu.

Asaf'ı aklımdan atamıyordum. Kalbimden ise asla!

''İyiyim'' diyebildim sadece. Zorda olsa her gün yaptığım gibi gülümsemeyi başardım.

Mohab, dönemeci gösterek, ''Hadi gidelim'' dedi. Koluma girecekken buna izin vermedim ve tebessüm ettim.

''İyiyim Mohab, merak etme'' diyebildi endişeli bakışlarına karşılık. Tatmin olmasa da kafasını salladı ve yürümeye devam etti.

Dönemeci döndüğümüzde büyük ikili bir kapı belirdi karşımızda.

Kapı yarı aralıktı ve içeriden bir erkek sesi geliyordu.

Toplantı başlamış mıydı?

Endişeyle durduk hepimiz.

''Toplantı başladı mı?'' dedim telaşla. İkisi de bana bakıyordu.

Mohab kaşlarını çattı. ''En fazla beş dakika geç kalmışızdır. Tam saatinde geldik''

''Evet'' dedi Menna'da.

Mohab daha fazla beklemek istemiyordu. Kapıyı tıklattı ve sesler kesildi bir anda.

Kapıyı açarak içeriye girdi. Menna bana telaşla baktı ve o da beklemeden Mohab'ın peşinden girdi.

Son olarak da ben girdiğimde kalabalık bir masa ile karşılaştım.

Ancak tuhaf giden bir şeyler vardı. Menna ve Mohab donakalmış bir noktaya bakıyorlardı. Onlar yüzünden o kişiyi göremiyordum. Tam önümdeydiler.

İhsan Al Hamad başta ki koltukta oturuyordu. Kapının hemen girişindeydi.

Asaf'a pek fazla benzemese de onun abisi olması bile yetiyordu onu anımsamama.

Kapıyı ardımdan aralık kalacak şekilde kapattım ve boş olan sandalyeye doğru ilerledim. Menna ve Mohab'da şaşkınlıklarından kurtulup yerlerine geçtiler. Menna benim yanımda, Mohab ise hemen karşımızda oturuyordu.

''Evet son kişilerde geldiğine göre toplantımıza devam edebiliriz'' dedi İhsan Al Hamad. Bakışlarımı ondan alıp Menna ve Mohab'ın gözlerini alamadığı kişiye çevirdim. Masa da ki çoğu bakış benim üzerimdeydi. Sanki bir tepkimi bekliyorlardı.

Gözlerim onun gözlerini bulduğu an da inanamadı. Gördüklerime inanamadım.

Asaf tam çaprazımda ki baş koltukta oturuyordu.

Geleceğini düşünmüyordum. Bir daha onu tekrar göreceğimi düşünmüyordum oysa ki.

Kalbim sıkışmıştı ancak gözlerim heyecanla parladı.

Onun gözleri de bendeydi. Ama o sıcaklık yoktu artık. Buz gibi bakışlarını yolluyordu bana.

Ama o an onun bakışlarının sıcaklığını da soğukluğunu da görmedi gözlerim.

Yutkundum ve kendimi sıktım. Şimdi olmaz! Şimdi olmaz!

İhsan Al Hamad konuşuyordu ancak hiçbirini anlamıyordum. Mohab'ın bakışlarını da üzerimde hissetsem de gözlerimi ondan alamıyordum. Yüzümde ki gülümsemeye de engel olamıyordum.

Çok sürmedi ki o soğuk bakışlar benden ayrıldı. Sanki bir şey saplanmıştı sol yanıma o an.

''Asaf Bey aramıza geri döndüğü için gerçekten mutluyuz. Bundan sonra ki süreçte onunla devam edeceksiniz''

İhsan Al Hamad'a döndü gözlerim. Şirketi Asaf geri devralmıştı abisinden. Artık yine yanımdaydı. Her şey başa dönmüş gibiydi. Ama artık o aşkla bakan gözler yoktu. Yabancı bir adama bakmıştım az önce ben!

--

''Gelmeyeceğini düşünüyordum''

''Menna sinirlerim bozuk, bahsetme artık şu adamdan''

Mohab odada volta atmaya devam ediyordu.

Menna bir koltuğa oturmuş, cama bakarak sessizce söyleniyordu.

Ben ise masamda dalgınca onlara bakıyordum.

Mohab öfkeyle soludu ve bir an da durarak bana döndü. Ben ise gözlerimi ona çevirmek zorunda kalmıştım.

Ellerini kollarını sallayarak, ''Bak Asya, bu işin içinde bir oyun olabilir, veya olmayabilir. Sakın ona inanma ve yaklaşma bile. Yasmin'i bi-''

''Mohab, lütfen'' dedim yüzümü buruşturarak. Mohab'ın sözleri ağzında yarım kaldı ve şaşkınca bana bakakaldı.

Kafam zaten davul gibiydi. ''Artık kapatalım şu konuyu. Bir şey olduğu ya da olacağı yok''

Titreyen ellerimi masanın altına saklamıştım. ''Zaten buz gibi bakışlarını görmediniz mi? Sizce bana gelecek ya da benimle konuşacak hali mi vardı?''

Ağzımdan zorda olsa çıkmıştı bu cümle.

''O yüzden kapatalım artık konuyu''

Mohab yumuşadı ve havada asılı kalan ellerini sakince indirdi. Derin bir nefes alıp verdi. ''Haklısın.''

Menna'nın yanında ki koltuğa bıraktı kendini. Bu sözlerim onu rahatlatmışa benziyordu. Benim için endişelendiğini, korktuğunu ve beni kaybetmek istemediğini biliyordum.

Menna bize doğru döndü sonunda. Yanında oturan Mohab'a baktı.

Mohab direk bana bakıyordu.

''Mohab, seni şirketten atmamaları oldukça tuhaf değil mi? Dubai'de yaşananlardan sonra''

Bu soruyu büyük bir merakla sormuştu Menna. Mohab ise tek kaşını kaldırarak Menna'ya baktı. Menna meraklı görünüyordu.

''Evet ancak aslında bu şirketin alt yapısında Asaf Al Hamad'ın babası yatıyor. Yani Yasmin ile işbirliği yaptığım için..'' dedi ve durdu bir anda. Bu kelimeyi sevmemişti, çünkü bakışları kısa bir anlığına bana dönmüştü.

''O yüzden beni kovmaları biraz zor'' dedi tekrar Menna'ya dönerek. Menna haklıydı ancak Mohab ile anlaşmaya uyduğumuz için hala bu şirketteydik.

Menna sorgulamaya devam ediyordu. Bana doğru döndü bu kez de. ''O zaman seni istese kovabilirlerdi Asya. Demek ki anlaşma işe yaramış. Ancak Asaf Al Hamad'ı elde edemeyeceğini bile bile neden bunlarla uğraşıyor, aklım almıyor'' dedi dalgın bir şekilde.

Menna tekrar cama doğru döndü. Düşünmek istiyordu. Her şeyi tartmak ve soruşturmak. Ancak konu artık tamamiyle kapanmıştı. Asaf hayatımdan gitmişti. Her şey o olmadan nasıl olacaksa o şekilde ilerliyordu.

Ve ben ise şimdi onunla her şeyin ilerlemesini istiyordum. Ama yapamıyordum. Mohab'a baktım. Bana bakıyordu. Dalgın görünüyordu. Asaf'ın gelişi hepimizi sorgulatmıştı. Neden? Niye? Nasıl?

Kimse onun tekrar geleceğini düşünmüyordu. Olanlardan sonra Dubai'de kalacağını ve hatta Yasmin ile olacağını bile düşünerek kendime zarar vermişti bir ay boyunca.

Mohab için, bana yaptığı fedakarlıklar için ve benim yüzümden ölen insanlar için bir seçim yapmıştım. Şimdi bu seçim benim hayatımı elimden almıştı.

Neden aşk bu kadar zordu. Neden her zaman imkansızı bulurdu ki?

Nefret ettiğim adama bir an da neden bu kadar yanardı ki yüreğim?

Nasıl olmuştu da Asaf Al Hamad bu kadar çok işlemişti her bir hücreme?

Mohab'ın gözleriyle bana anlattıklarını az çok anlayabiliyordum. Her seferinde ama her seferinde gözleriyle, hareketleriyle ve sözcükleriyle bana aşkını ilan ediyordu. Ve bu her an oluyordu.

Şu anda da bana bakışlarıyla sevgisini ilan ediyordu. Karşımda oturan esmer adamın aşkı saplantılıydı. Kendisine zarar verdiğini bile bile bana gelmekte ısrar ediyordu. Aile olmak istiyordu. Benimle bunu yapmak istiyordu. Ama ben yapamazdım. İçimde ki umut sönmedikçe bunu yapamazdım.

Ona özür dilercesine baktığımda her şeyi anladı. Biliyordu yüreğimi, artık beni anlayabiliyordu. Hislerimi, düşüncelerimi tartabiliyordu.

Aslında Asaf'ı ilk gördüğüm an da etkilenmiştim ondan ancak kader beni Dubai'ye savurduğunda bu ateş büyüdü ve her bir yanımı sardı. Şimdi ise her yeri sarmış bir ateşi söndürmeye çalışıyordum...

---

Dosyaları kucağıma almıştım. Çok fazla ağırlardı ama şu an bunu düşünecek halde değildim. Yetişmesi gereken bir sürü tasarım ve düzenleme vardı. Hazırladıklarımı ise Asaf'ın görmesi için, onuncu katta ki sorumlu kıza vermem gerekiyordu.

Asansörün kapıları açıldı ve masasında oturmuş, bilgisayara dikkatle bakan Laila direkt olarak dikkatimi çekti. Asaf'ın asistanı güzel Laila.

Laila'nın yanına doğru ilerlerken bacaklarım titriyordu. Oysa onun odasına bile giremeyecektim. Asaf artık beni istemiyordu. Eskiden olsa yanına çağırırdı ama şimdi beni istemiyordu. Laila'nın masasının önünde durduğumda bakışları beni buldu. İyi bir kızdı. Yüzünde ki tebessüm kim olursa olsun her an vardı. Diğer çalışanlar bana kötü kötü bakarken o her zaman gülümserdi.

''Keşke bu kadar çok olduğunu söyleseydin, yardım için birilerini gönderirdim Asya'' dedi sandalyesinden kalkıp elimde ki dosyalardan birini alırken.

Geri kalanı masaya koyarak, ''Gerek yok Laila, getirdim'' dedim.

Mahcup bir şekilde gülümsedi ve o da son dosyayı masaya koydu. Laila sandalyesine geri otururken, gözlerim bir an da açılan kapıya döndü.

Asaf kapıyı aralamıştı ve bana bir kez baktıktan sonra bakışlarını Laila'ya çevirmişti.

Laila ayaktaydı ve ellerini önünde kenetlemiş bir şekilde Asaf'a bakıyordu.

Sert bir ifadeyle, ''Gelen olursa burada olmadığımı söyle Laila'' dedi. Laila hızla ''Tabi efendim'' diyebildi.

Gözlerimi bir an olsun onun yüzünden ayırmamıştım.

Sonra yavaşça bana doğru döndü. Kapının eşiğindeydi hemen.

''İçeri gelebilir misiniz Asya Hanım'' dedi sakince.

Şaşırdım ve kaşlarımı çattım.

Elim kalbime gitti.

Kapının kenarında beni bekliyordu. Sert bakışları delip geçti.

Laila ile birbirimize baktık kısa bir anlığına ve onunda şaşırmış olduğunu gördüm.

Asaf beni beklemedi ve içeriye girdi ancak kapıyı aralık bırakmıştı ardından.

Laila sonunda konuşarak, ''Bence bekletmemelisin'' dedi. Haklıydı. Asaf benimle konuşmak istemişti ve içeriye gitmeliydim. Onu çok özlemiştim. Hem belki bütün olanları, neden Mohab'ı seçtiğimi de anlatabilirdim ona.

Daha fazla beklemedim ve bende kapıdan içeriye girdim.

Gözlerim Asaf'ı görmüştü ancak sakince kapıyı kapatmak için arkamı dönmek zorunda kalmıştım.

Biraz bekledim. Elim kapının kulpundayken ona doğru dönemedim. Gözyaşlarımı tutmak için çırpınıyordum. Burnumu çektim ve derin bir nefes alarak ona doğru döndüm.

Hemen karşımdaydı. Yüzünde ki sert ifade yoktu artık. Gözleri benim gibi acıyla parlıyordu.

Yüzünü buruşturdu ve yumruklarını sıktı. Bizi ayıran şeylere olan öfkesini görüyordum. Hala beni seviyordu!

İçimde ki mutluluk kanatlarını çırptı ve beni ona doğru uçurdu.

Kendimi Asaf'a doğru koşarken buldum.

Buraya geri döndüğünden beri onunla yalnız kalmak için günleri sayıyordum. Aramızda ki üç adımı da kat ettim ve kendimi onun kollarına attım.

O da beni sarmalamıştı kollarıyla. Başını saçlarıma gömdüğünde ikimizde delicesine ağlıyorduk.

Öyle çok korkmuştum ki beni artık sevmediğini düşünerek veya artık beni istemediğini düşünerek...

''Seni çok özledim Asaf'' dedim hıçkırıklarımın arasında. Elleri sırtımda gezindi.

''Çok özledim''

Asaf geri çekildi ve yaşlı gözlerle bana baktı, bende ona. Kocaman gülümsemişti o an.

Kirli sakallarının üstüne düşüyordu her bir damlası. ''Seni bırakacağımı mı düşündün? Seni asla bırakmam, bırakamam''

Elini yüzüme koydu ve baş parmağıyla ardı sırası kesilmeyen yaşlarımı sildi. O da ağlıyordu oysa..

Hiçbir şeyi istemiyordum. Yalnızca onu istiyordum.

Dudağım titriyordu. ''Beni...beni bıraktın..s-sandım''

Konuşamıyordum. Sadece zamanın durmasını istiyordum. Hiçbir sorunun kalmadığını düşünmek, kimseyle uğraşmak zorunda kalmadan onunla olmak istiyordum.

Asaf hızla kafasını salladı. ''Asla'' dedi. ''Asla''

Bir süre kokularımız birbirine karışana kadar sarıldık. Onu bir aydır görmemiştim. Hiçbir an aklımdan çıkmamıştı. Ve bende ondan çıkamamıştım.

Asaf yavaşça geri çekildi ve yaşlı gözlerini sildi, ardından da benimkileri sildi. Gözlerimi ondan ayıramadan delicesine onu seyredip durdum.

Gözyaşlarımı silerken gülümsüyordu. Neşeli bir sesle, ''Seninle konuşmamız gerek'' dedi ve ardından bana baktı. Ellerini aşağıya indirerek ellerime götürdü.

Merakla yüzüne baktım. Her bir noktasına.

Elimden tuttuğu gibi beni peşinden götürdü. Odanın sol tarafını döndük birlikte ve büyük bir masanın çevresinden dolanarak, arkada sıralanan koltuklara ulaştık.

Bu kısım ayrı bir oda gibi yapılmıştı. Kapısı olmayan bir oda gibi.

Masanın arka tarafında üçlü ve tekli koltuklar vardı.

Üçlü koltuklardan bir tanesine oturduk birlikte. Asaf elimi bir an olsun bırakmadı.

Ancak yüz ifadesini bir an da ciddileştirmiş, sadece yumuşak bakışları kalmıştı geriye.

Sağ elini elinden kurtararak yüzüne dokundurdum. Parmak uçlarım tenine değdiği an da gözlerini yumdu.

''Senden kurtulmak için çırpınıyorken, şimdi senden gitmemek için çırpınıyorum. Ben seni kaybetmek istemiyorum Asaf. Ama..'' devamı gelmedi. Dilim lal oldu bir anda.

Asaf gözlerini açtı ve yanağında ki elimi tutarak indirdi. Elimi bırakmamıştı. İkisinide tutmaya devam ederek,

''Korkma gül yüzlüm. Neden Mohab'ı seçtiğini biliyorum. Kendini suçlu hissediyordun. Ama hissetme'' dedi şefkatli bir ses tonuyla.

Kafamı aşağıya indirdim. Eteğime düşen bir damlaya bakıyordum.

''Hala'' dedim yutkunmadan hemen önce. ''Hala kabuslar görüyor musun?''

Kafamı kaldırdım mahcup bir şekilde. Onu yapayalnız bırakmış gibi suçlu hissediyordum kendimi. ''Yanında olamadım''

Son sözler ağzımdan fısıltıyla çıktı ve dudaklarım titredi.

Üzüldüğümü gördüğü an da bana daha fazla yaklaştı. Eğildi ve gözlerimin içine baktı. ''Sakın kendini suçlu hissetme. Kabuslar umurumda bile değil. Tek kabusum seni kaybetmek. Sen benim her şeyim oldun kısa sürede. Seni bırakmaya niyetim yok. Karşımda kim olursa olsun bunu yapmayacağım artık. Daha fazla bu oyuna katlanamayacağım. Şirketi kapatmayı düşünüyorum Asya. Seni de alıp gitmek istiyorum. Dinle lütfen''

Ağzımı aralamıştım ki kapatmak zorunda kaldım. Asaf dikkatlice devam etti sözlerine. Sessiz konuşuyordu.

''Dinle. Türkiye'ye giderek ailene her şeyi açıklarız. Seni istediğimi, hatta seninle evlenmek istediğimi''

Nefesim kesilse de Asaf durmadı. Gülümsüyordu. ''Seninle evlenmek istiyorum ancak bu şekilde benim olabilirsin. O zaman Yasmin ne sana ne de bir başkasına zarar verebilir. Eğer kabul edersen her şey hazır Asya.''

Durdu ve gözlerime baktı. Bir cevap arıyordu ancak ben heyecandan hiçbir duyguyu yansıtamıyordum ve öylece kalakalmış ona bakıyordum. ''Ama istemezsen bu şirkette çalışmana bir şey demem. Hayatına istediğin gibi devam edebilirsin. Ben olmadan, bu sorunlar olmadan. Ama...ama aşk bu değil midir Asya'm. Beni seviyorsan gel benimle. Karım ol. Ailem ol. Bütün engelleri birlikte el ele aşalım''

Asaf tebessümle ellerimi tuttu ve öptü. Beni istiyordu. Bende onu istiyordum. Onun her şeyim olmasını istiyordum. Onunla her zorluğun altından kalkabileceğimi düşünüyordum. Ama ya ailem kabul etmezse?

Peki ya Mohab?

Menna?

Mohab'a ihanet olmaz mıydı bu?

Her şeyi açıklarsam o zaman anlayış gösterir miydi?

Onu sevmediğimi biliyordu. Anlayış gösterecektir değil mi?

Peki evlilik?

Yapabilecek miydim, Asya Al Hamad olabilecek miydim?

Yasmin ile tekrar yüz yüze gelebilecek miydim?

Ömür boyu..

Ama Asaf'ı deli gibi seviyorken, onsuz bir ay bile dayanamazken ömür boyu onu kaybetmeyi göze alamazdım.

Düşüncelerimle boğuşurken Asaf bana dikkatle bakmaya devam etti. Ne diyeceğimi bekliyordu.

Yüzünde ki tebessüme bakarken, yanağım hafifçe yukarıya kıvrıldı.

''Seninle her şeye varım Asaf'' dedim kalbimi dinleyerek. Aklımda ki soru işaretlerine ve ayrıntılara bakarsam delirebilirdim ve sevdiğim adamı kaybedebilirdim. Kalbimi dinlemek zorundaydım.

Asaf'ın gözleri büyüdü. ''Evet mi?'' dedi sevinçle.

''Evet'' dedim gülümseyerek. ''Seninle her şeye varım''

Ardından birbirimize yeniden sıkıca sarıldığımızda işte o an zaman durdu benim için. Çünkü artık bütün zamanlarım onun olmuştu. Belki de içimde ki hayal beni uzak diyarlara sürüklemek için verilmişti. Onunla tanışmam için buralara gelmem gerekiyordu. Onun içindi belki de bütün hayatımda ki sınavlar, eğitimler, çırpınışlar. Onun içindi...

Continue Reading

You'll Also Like

57.5K 4.2K 35
Bu kitap 1985 yılında geçen naif bir aşkı anlatıyor.🍀 Bir heves uğruna ailemi kaybettiğimde kendi evimde kül kedisine dönüşeceğimi bilmiyordum. Daha...
746K 46.6K 50
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
6.4M 281K 61
Her şey abimin düğününde beğendiğim çocuk yerine abimin arkadaşının numarasını almakla başladı. Liya; ANALAR NELER DOĞURUYOR Liya; KAYNANAM ABARTMIŞ...
419K 22.6K 47
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...