ABAD: ÇÖL GÜNEŞİ

By kumralhatun_

185K 7.3K 801

Asya Yüksel, hayallerinin ardından ilerlemeyi tercih etmişti. Tüm zorluklara rağmen Mısır'a gitmeyi başarmışt... More

I.BÖLÜM: EHLEN VE SEHLEN
2.BÖLÜM: HAMAD
3.BÖLÜM: HAYAL KIRIKLIĞI
4.BÖLÜM: MOHAB AL FAYED
5.BÖLÜM: ACI AŞK
6.BÖLÜM: HER ŞEY BİTTİ
8.BÖLÜM: GERÇEKLER
9.BÖLÜM: YASMİN
10.BÖLÜM: SEÇİM
11.BÖLÜM: KALBİN SESİ
12.BÖLÜM: ZAFER
13. BÖLÜM: GÜLÜMÜN DİKENİ
14.BÖLÜM: BENİMSİN
duyuru!
15. BÖLÜM: RÜYA
16.BÖLÜM: TARİFSİZ ACI
17.BÖLÜM: BÜYÜK GERÇEK
18.BÖLÜM: KORKUNÇ PLAN
19.BÖLÜM: AŞK ATEŞİ
DUYURU

7.BÖLÜM: ÇARESİZLİK

8.2K 379 31
By kumralhatun_


ÇARESİZLİK ZORDUR..


BU BÖLÜMDEN SONRA MOHAB'I TEKRAR GÖRECEKSİNİZ.. 

ASYA, DUBAİ'DE HER ŞEYİ DAHA İYİ ANLAYACAK VE SORGULAYACAK. HER ŞEY BİR OYUN MU YOKSA GERÇEKLER BU KADAR ACI MI?




KARADENİZ KIZI ASYA EYÜPOĞLU :)




Gaddar bir adamın içinde ki merhamet derinlerde gizlenmişti. Sevgiyi acıyla birleştirmişti. Kime dokunsa canını yakıyordu. Her istediğini elde etmişken onun için artık hiçbir şey imkansız değildi.

O sevgiyi bilmiyordu. Elde etmeyi sevgi sanıyordu. Oysa sevgi ona zarar gelmesin diye kendini kurşunun önüne atan adam da saklıydı. Ama o bunu göremeyecek kadar gözü karaydı!

Asaf Al Hamad karşımda durmuş, uzun süredir yüzüme bakıyordu. Sessizlik ağırca üzerime düşerken içimi çektim derince.

Koyu gözleri yumuşamış, yeşil gözlerimde bir şey arıyordu. Ancak umduğunu bulamamak onu sessizleştirmişti.

''Uçak hazır. Arka taraftan araba ile çıkıp gideceğiz buralardan. Ortalık duruluncaya kadar da gelmeyeceğiz. Ben konuşmayı yapıp seninle araba da buluşacağım''

Bana doğru birkaç adım attı ve durdu. Yüzümde ki yaşları tamamen silmiş, camdan yansıyan aya çevirmiştim bakışlarımı. ''Senin için her şeyden vazgeçebilirim Asya....''

Elini uzattığını görmüştüm ancak ona doğru dönmedim. Gözlerim camdaydı. ''Hadi gidelim''

Sabırla ona doğru dönmemi bekliyordu. Sabrını sınamıyordum sadece yaptığım yanlışı sorguluyordum çaresizce. Bir şans belki vazgeçebilirdim ama ya sonra.. Kendimi kurtarırken, diğer canlara ne olacaktı.

Ben bunları düşünürken ikimizi de dalgınlığımızdan sıyıran bir ses duymuştuk.

İkimizde aynı anda kapıya doğru döndük. Az önce ki sessizlik gitmişti.

Kapının ardından gelen bağırış sesleri bizi oraya doğru yönlendirmişti.

Asaf bana baktığında eş zamanlı olarak bende ona baktım.

Kaşlarını çattı. ''Samia..!'' dedi ve hızla kapıya doğru ilerledi.

Daha fazla beklemeden bende oturduğum koltuktan kalktım ve onun peşinden gittim. Ancak kapıya vardığında durdu ve bana doğru döndü. Bir an da fazlasıyla sinirli bir hale bürünmüştü. ''Sen burada bekle Asya'' dedi gözlerimin içine bakarak. Onu dinlemeyeceğimi biliyordu. Dinlemeyecektim de.

Ancak sesler git gide yakınlaşıyordu. Samia benim adımı haykırıyor, bir yandan da güvenliklere bağırıyordu. Asaf daha fazla bekleyemezdi.

Arkasını döndü ve kapıyı açıp ardından hızla örttü. Kapı açılıp Samia ile göz göze gelmemiz sadece bir saniye sürmüştü çünkü kapı hızla yüzüme örtülmüştü.

Elim kapının kulpundayken Samia öfkeyle bir kez daha bağırdı ve ''Sen öldün Asya'' dedi. ''Sen öldün!''

Kapıyı araladım yavaşça. Asaf'ın sırtı bana dönüktü. Güvenlikler onlardan kurtulmaya çalışan Samia'yı tutarken çok zorlanıyorlardı. Samia ise bana dönüktü ve beni gördüğü an da üstüme yürümek için güvenliklerle cebelleşiyordu.

Kollarını kurtarmaya çalışarak bana ateş püskürdü. ''Seni iğrenç kadın! Para için herkesle olursun sen! Sevgilini hastane köşelerinde bırakıp gelecek kadar acizsin''

Samia birkaç kez daha çırpındı ancak gözleri öfkeyle gülüyordu. Bunları söylerken keyif aldığı belliydi.

Ben ise dişlerimi sıkarak, yumruklarımı ona savurmamak için çırpındım. Vücudumun titrediğini hissediyordum. Ancak yapamadım. Bu kez kendimi tutamadım.

O an duyduklarımla ipim kopmuştu adeta. Beni en ağır şeylerle suçlarken bir de Mohab'ı aldatmışım gibi konuştuğunda yarama tekrar bıçak saplamıştı.

Asaf bağırdı ve Samia'yı ittirdi. Güvenlikler güçlükle onu geri geri götürürken öfkeli gözleri bendeydi.

Adımlarımı attım ve gittikçe hızlandırdım. Dişlerimi sıkarken elimi havaya kaldırmış bir şekilde Samia'ya yönelmiştim. Ancak yanından geçerken Asaf'ın beni tutacağını o an düşünememiş olmalıydım.

Beni belimden tutup geriye doğru çekerken öfkeyle bağırdım. Gözyaşlarım yüzümü yeniden yıkıyordu. Artık göz kenarlarım yaşlar yüzünden sızlıyordu.

''Ne yaşadıysam aynısını hatta daha fazlasını yaşa!'' diye bağırdım ona. Çoktan asansöre binmişlerdi. Samia artık sakindi ve bana kazanmışçasına bakıyordu. Asaf beni güçlükle geri çektiğinde bu kez öfkemi atmak istercesine onu yumruklamaya başladım. ''Bırak...hepsi senin yüzünden oldu!'' dedim.

Asansörün kapıları kapandı ve o iğrenç yüzü gözlerimin önünde kayboldu.

Hıçkırıklar içinde Asaf'ın sakince bana siper ettiği göğsünü yumrukluyordum.

''Asya...işte bu yüzden seni yanımdan ayırmayacağım'' dedi yüksek bir sesle.

Asaf beni tutmaya çalışırken kollarımla ondan kurtulmaya çalışıyordum. Ama yaptığım çok saçmaydı. Bir anlaşma yapmıştım ve ondan kurtulmak yerine ona daha çok gitmiştim. O yüzden kendimi bırakmaya karar verdim ve bana sıkıca sarılmasına izin verdim.

--

Uçağa binmiştik ve kocaman uçakta sadece ikimiz vardık. Üstümü değiştirmiş ve uzun, rahat bir abaya giymiştim. Beyaz, sade bir abayaydı.

Asaf ise kunduralara bürünmüştü.

Tam karşımda ki koltukta oturmuş telefonla konuşuyordu.

Gözleri bendeydi, benimde gözlerim onda. Hayatımı alt üst etmiş adamla karşı karşıya oturmuş gözlerimizle birbirimizi, her şeyi sorguluyorduk.

Ancak o bana tebessümle bakarken neyi sorgulayıp sorgulamadığı muammaydı.

Her şey onun için çok normalken, benim için anormalinde üstündeydi. Bu şeyleri yaşayacağımı birisi bana söyleseydi o kişiye gülerdim. Hem de kahkahalarla.

''Tamam üç dört saat sonra oradayız, evi hazırlayın siz'' dedi Asaf telefonun diğer ucunda ki kişiye. Gözlerini benden alıp yanında ki cama çevirdi. ''Korumaları çoğaltın, Yasmin'e güvenmiyorum''

Bunu söylerken eliyle ağzını örtmüş ve bir an da ciddileşmişti ancak onu duymuştum.

Kafasını salladı ve telefonu kapattı.

''Yasmin kim? Yeni belalım mı?'' dedim. Ruhsuz ve alaycı bir gülümseme kondurdum yüzüme.

Asaf gözlerini benden kaçırmaya çalışıyordu. Ağzında geveleyerek, ''Önemsiz biri..'' dedi.

''Önemsiz birine mi güvenmiyorsun ve korumaları çoğaltıyorsun''

Bu kez bana döndü. Kaşlarını çatmıştı. Ben ise sadece gülüyordum. ''Beni onlar değil sen öldüreceksin Asaf Al Hamad!''

''Asya...ne dediğini bilmiyorsun''

''Öyle mi? Gayet iyi biliyordum desem?''

Derin bir nefes aldı. ''Bak Yasmin benim üvey annem..''

''Ha, şimdi de üvey annen mi beni istemiyor..hem de daha görmeden'' Güldüm. ''Beni rahat bıraksan haberi bile olmazdı. Sen yoluna ben yoluma..''

Onunla dalga geçiyordum ve o da bunu gayet iyi biliyordu. Yüzüme bakarken hiçbir tepki vermedi. Ben sustum ve sırıtarak yanımda ki cama doğru döndüm.

''O beni seviyor ve hayatıma giren her kadını...öldürüyor'' dedi bir an da Asaf ciddi bir sesle. Ona doğru dönerken gülümsemem sönmüştü. Sözlerine devam etmişti. Ben ise onun kelimelerini sorgulamaya.

''Her şey sana çok basitmiş gibi geliyor ancak öyle değil!

Senden uzak kalmaya çalışsam da başta bir hata yapmıştım. Sana ilgi gösterdiğimi anlamışlardı bile. Yasmin..beni her an izliyor. Biliyordum ki sen de ölecektin ancak buna izin veremezdim. Sana bir şey olmasına izin veremezdim...Çünkü seni sevmiştim.''

Gözlerini yere indirdi. Hayretler içinde onu izliyordum. ''Ancak Yasmin'in adamlarının kim olduğunu bilmiyorum Asya. Mohab'ı vuran kişi ben değildim. Benimle gelmen için seni zorlamak için öyle söyledim çünkü gelmeyeceğini biliyordum. Bunu yapmak zorundaydım''

Hayretle kaşlarım havaya dikilmişti. Asaf neler demişti böyle. ''Sen...değil miydin yani?''

Kafasını sağa sola salladı ve tekrar gözlerini bana çevirdi. Üzgün görünüyordu. Ona inanmalı mıydım? Ya bu söyledikleri de yalansa?

Dudağımı ısırdıktan sonra, ''Ya şimdi de yalan söylüyorsan..'' dedim. ''Sana nasıl inanabilirim''

''İnanamazsın. Haklısın da.'' dedi. Bunu demekle yetinmişti sadece ve kafasını cama tekrar çevirmişti. Gözlerim kocaman olmuş uçağın içini tararken aklımda dönüp dolaşan şeylerle boğuşuyordum. Mohab benim için hayatını tehlikeye atmıştı..

Asaf, beni korumak için işinden vazgeçmişti...

Ve en kötüsü de birisi veya birileri beni öldürmek istiyordu..

Gözlerimi kapattığımda koltukta hemen uyuyakalmıştım. Yorgun, kırgın, çaresizdim. Öyle olmak istemiyordum ama bunu başaramıyordum, yapamıyordum.

Rüyamda kısa bir anlığına Mohab'ı gördüğümü hatırlıyordum. Ameliyattan çıkmıştı.

Sapasağlamdı ve karşımda duruyordu. Gülen gözleriyle karşımdaydı. Ona koştuğumu ve sıkıca sarıldığımı görmüştüm. Onu bırakmadığımı söylüyordum ona ve onun için kendimden vazgeçtiğimi de..

''Asya'' dedi bir ses.

Kolumda ki el ile irkilerek gözlerimi açtığımda Asaf tam karşımdaydı. ''Geldik'' dedi ve kolumda ki elini geri çekti.

Gözlerimi birkaç kez daha kırpıştırdım ve ayağa kalktım. Asaf önden ilerliyordu bende onun ardından. Hava hala karanlıktı ve saat büyük ihtimalle üç dört olmalıydı.

Uçaktan inerken serin bir hava yüzüme çarptı ve refleks olarak kollarımla vücudumu sardım.

Merdivenden temkinli adımlarla iniyorduk.

Asaf indi ve arkasını dönerek benim inmemi bekledi.

Gözlerimle bomboş alana baktım. Bizden biraz uzakta oldukça yüksek ve ışıklı binaları görebiliyordum ancak çevremiz boştu. Karşımızda da siyah renkte iki araba vardı.

Arabanın önünde ise üç tane koruma ve onlardan daha farklı görünen bir adam durmuş bizi izliyordu.

''Üşüyor musun''

Asaf'a döndüm ve son adımı da inerek yanına geldim. ''Çok değil.'' dediğimde gülümsedi. ''Geceleri böyle soğuktur ancak sabahları görmen gerek''

Kafamı salladım, bir tepki vermemiştim. O gayet normal davranmaya devam ediyordu.

Asaf kollarını bir an da belime dolayarak beni kendine çektiğinde öfkeyle ondan uzaklaştım. Uçağın önünde durmuştuk ve karşıda ki korumalar da bizi izliyordu. Sadece korumalardan farklı olan ve gözünde gözlük olmayan genç bir adam daha dikkatli bakıyordu bize, özellikle bana.

''Bana dokunma''

Burnumdan solurken kollarımı tekrar vücuduma sardım. ''Uykum var. Gidelim artık''

Asaf bir şey demediğinde ondan önce davrandım ve arabaya doğru yöneldim.

Ardımdan geliyordu ve sessizdi. Çatık kaşlarla arabalara yaklaşırken o adam şaşkınlığını üstünden attı ve bana bakıp gülümseyerek arkada ki arabayı gösterdi. ''Buyurun hanımefendi'' dediğinde hızla arka kapıyı açmıştı.

Adama yandan bir bakış atarak arka koltuğa geçtim. Uzun, kumral ve genç bir adamdı. Mavi gözleriyle, aksanıyla buralı olmadığını belli ediyordu.

Kapıyı kapattı.

Araba daha sıcaktı ve ben uykusuzluk yüzünden artık daha fazla dayanamıyordum. Gözlerim gittikçe kapanıyordu.

Ta ki yan tarafta ki kapı açılıp içeriye serin bir hava girinceye kadar.

Asaf'a doğru döndüğümde arabaya binmişti ve o adama bakıyordu. ''Teşekkürler Tamer'' dediğinde adam ona gülümsedi ve kapıyı kapattı.

Herkes takım elbiseler içindeydi.

Kafamı diğer tarafa çevirdim ve koltuğa yasladım.

Tamer denen adam da arabaya binmiş ve çalıştırmıştı bile.

Yol boyunca herkes sessizdi. Sadece Tamer ve Asaf konuşmuş ve Mısır'da olanları Tamer'e anlatmıştı. Tamer'de sessizce onu dinlemişti.

Ona güvendiğini düşünüyordum. İkisi de yaşıt görünüyorlardı ve arkadaş gibilerdi. Bana öyle gelmişti belki de.

Tabi onlar konuşurken ben yolu seyre dalmıştım. Sabah olacaktı neredeyse ve haliyle de caddeler boştu. Birkaç dükkan haricinde her yer sakin görünüyordu. Ancak Dubai'ye gökdelenler şehri demekte haklıydı insanlar. Sonunu göremediğim binaları izliyordum arabadan. Her yer lüks dükkanlarla, mağazalarla ve arabalarla doluydu. Işıl ışıl ve pahalı bir memleketti burası.

Gözlerimi tekrar yumduğum da yeniden uykuya dalacağımı biliyordum. Öyle de yaptım. Yolu seyrederken ışıklar, araba ilerledikçe gözümün önünden geçti gitti ve bende gözlerimi kapattım.

Kollar vücudumu nazikçe sarmaladı. Sessizliğin sesini duyuyordum. Üstümde yumuşak ve beni sıcak tutan bir şey hissediyordum. Gözlerimi açmak istiyor ancak vazgeçiyordum. Uyku tekrar beni kendine doğru çekiyordu.

Hava değişimini hissetmiştim. Artık her yer daha sıcaktı.

Yavaşça yumuşak bir yatağa yatmıştım. O an hiç uyanmak istemedim ve tekrar uykunun derinliğine daldım.

Rüyalarım karmaşayla geçmişti. Kabuslarla çırpınıyordum. Mohab'ın vurulma anını tekrar ve tekrar yaşıyordum. Bazen de ben vuruluyordum. Anne, babamı görüyordum. Onlara doğru koştukça benden uzaklaştıklarını görüyordum.

En son kabuslardan uyanıyordum ve buraya ilk geldiğim zaman uçakta gördüğüm rüyayı görüyordum. Yatakta uyanıyordum ve yanımda da sırtı bana dönük bir adam yatıyordu. Ancak uyandığımda işler önceki gibi gitmemişti. Ne çok isterdim her şeyin bir rüya olup da benim uçakta uyanmamı..

Gözlerimi yavaşça aralamıştım. Yanımda birinin varlığını, sıcaklığını hissetmiştim. Uyandığımda onun sırtının bana dönük olduğunu ve benim de ona sarılmış olduğumu görmüştüm.

Sersemdim. ''Mohab'' çıktı ağzımdan. Adını söylersem bir yerlerden gelecekmiş gibiydi sanki. Ona ve Menna'ya ne çok alışmıştım şu kısacık zamanda. Ve bana olan sevdası ne çok işlemişti bünyeme..

Belinde duran kollarımı, elimi tutarak tamamlamıştı. Yerinde kıpırdadı ve elimi tutmaya devam ederek bana doğru döndü. Asaf yarı uyanık bir halde, pijamalarıyla benim yanımda uzanmıştı.

''Asaf...'' dedim kaşlarımı havaya dikerek. Bana yarı baygın bir bakış attı. ''Senin ne işin var burada''

Elimi hızla elinden kurtarmayı akıl ettiğimde itiraz etmedi. Yataktan kalktı sarsılarak. Hava yavaş yavaş aydınlanmaya başlıyordu.

Uykum hala vardı ve kalbim pır pır ediyordu. Kabusların etkisi hala üstümdeydi.

''Kabus görüp bağırıyordun. Ben yanına yatıp elini tuttuğumda tekrar uyudun ve elimi bırakmadın. Bende..yanına uzandım ve uykuya daldım''

Asaf ayakta durmuş gözlerini ovuyordu. O an düşündüm ve bakışlarımı odanın içine çevirdim. Kabus gördüğümü biliyordum ancak hiç uyanmamıştım ve bağırdığımı da hatırlamıyordum.

Yatağa kafamı geri koydum. ''Tamam'' dedim sakince. Sesim fısıltı gibi çıkmıştı. ''Şimdi tek başıma uyuyabilirim''

Asaf ellerini gözünden indirdi. ''İstersen yanında kalabilirim.'' Ona çatık kaşlarla baktığımı gördüğü an da camın yanında ki ikili koltuğu gösterdi. ''Koltukta yatarım''

''Gerek yok...iyi geceler''

Asaf bir süre ayakta dikildi ve öylece birbirimize baktık. O daha çok yarı açık gözlerle bakıyordu. Pijamalar içinde oldukça tuhaf gelmişti bana.

''Artık Mohab için kendini suçlama Asya.'' dedi.

Bana bakıyordu üzgün bir ifadeyle.

Gözlerim onun gözlerindeyken bana doğru geldi. ''O seni unutacak ve sende onu. O hayatına devam edecek ve sen de öyle yapacaksın, benimle yapacaksın bunu''

Net bir ses tonu vardı ancak yumuşaktı. Gözleri sersemce gözlerimi seyretti. Elimi yastığın altına koymuş ona bakıyordum. Dayanamadım ve gözlerimi aşağıya indirdim. Gözümden akan bir damla yaş yastıkla kavuştu.

''Sen Türkiye'ye gitsen bile bu iş ölüm olmadan bitmeyecek. Senin için çabaladığımı anla artık Türk kızı. Yaptığım hatayı düzeltmek zorundayım''

Gözlerimi ondan kaçırmıştım. İçimden hiçbir şey demek gelmiyordu artık. Yorgun ve uykusuzdum. İstesem de gidemezdim. Başıma bela almıştım. Babamı dinlemeliydim belki de. Hayaller istediğimiz gibi gerçekleşmiyordu belki de.

Eğer buraya gelmeseydim..bunları yaşamayacaktım.

Hiçbir şey demediğimde Asaf derin bir nefes alıp verdi ve ''İyi geceler Asya'' diyerek yanımdan ayrıldı.

O gittikten sonra onun az önce olduğu yere baktım. Camdan ayı görebiliyordum. Tüm güzelliğiyle gözler önündeyken, bir süre bu manzarayı izledim.

Daha şimdiden onları ne çok özlemiştim. Menna'yı, kahramanım Mohab'ı ve çaresizliğimden bir haber ailemi...

Continue Reading

You'll Also Like

160K 1.4K 11
Aile baskısı olan bir genç ne kadar cesaretli olabilir? Hayallerini yaşamak sadece rüya mı? Belki de elinden tutacak bir ele ihtiyacı vardır. O el s...
220K 14.7K 34
Jungkook, üniversitenin popüler çocuğu Kim Taehyung'u kendisiyle flört etmesi için ikna etmeye çalışır. Fakat bilmediği bir şey vardı, Texting&düzyaz...
6.4M 280K 61
Her şey abimin düğününde beğendiğim çocuk yerine abimin arkadaşının numarasını almakla başladı. Liya; ANALAR NELER DOĞURUYOR Liya; KAYNANAM ABARTMIŞ...
5.8K 813 37
Ruhumu bedenimden azat etmek istiyordum, nefes sayım bitsin ve bir an önce melekler beni başka bir dünyaya taşısın istiyordum. Artık yaşamak denen şe...