Sevgiyle Harmanlanmış Bedenle...

By redndyellow

439K 48.2K 23.9K

"Çıkardığı fotoğrafın altına, kalemin kapağını ağzında tutarken, kalemle bir not düştü. "Tutku'yla Harmanlan... More

TANITIM
RÜZGAR DEVRAN Ön Bölüm
ACAR&ELVİN: "Bazı yaralar..."
ADEN LİNA DEVRAN Ön Bölüm
Aden Lina Devran Yayımlandı!
TUNA DEVRAN Ön Bölüm
Rüzgar Devran "Tanıtım" 54 Kelime
TUNA DEVRAN YAYIMLANDI! + Açıklama
Tutku DEVRAN| Başlangıç
2.BÖLÜM: "Kaçış"
3.BÖLÜM: "Elektrik"
4.BÖLÜM: "Uyarı"
5.BÖLÜM: "Yangın"
6.BÖLÜM: "Denge"
7.BÖLÜM: "Unutulmaz"
8.BÖLÜM: "Karanlık Yüz"
9.BÖLÜM: "Şeytanla Dans"
10.BÖLÜM: "8 Saat"
11.BÖLÜM: "Kelebek"
12.BÖLÜM: "İhtiras ve İhtiyaç"
13.BÖLÜM: "Kulak Misafiri"
DUYURU: "SEZON FİNALİ/YENİ BÖLÜM TARİHİ"
14.BÖLÜM: "Yalan"
15.BÖLÜM: "Yanımda Kal."
SEZON FİNALİ/16.BÖLÜM: "Son Bakış"
-Yeni Sezon Alıntı-
17.BÖLÜM: "Öldürmeyen Acı"
18.BÖLÜM/ALINTI
18.BÖLÜM: "Kırık Kanatlar"
19.BÖLÜM: "Yeni Başlangıçlar"
Ekstra Bölüm: "İntikam Ateşi"
-SHB PLAYLIST-
20.BÖLÜM: "Teklif"
21.BÖLÜM: "Plan"
22.BÖLÜM: "Denizatı ve Kelebek"
23.BÖLÜM: "Axel&Basil: Görev"
24.BÖLÜM: "Veda Busesi"
TÜM OKURLARIMA: "Tutku'dan."
25.BÖLÜM: "Koruyucu Melek?!"
26.BÖLÜM: "Randevu?"
27.BÖLÜM: "Belirsizlik"
28.BÖLÜM: "Baştan Çıkarma Operasyonu"
29.BÖLÜM: "İki Sarı"
30.BÖLÜM: "Yenilgi" (PART-1)
30.BÖLÜM: "Yenilgi" (PART-2)
31.BÖLÜM: "Sırların Kirli Perdesi"
31.BÖLÜM'ü OKUYANLAR! •BÖLÜM AÇIKLAMASI•
32.BÖLÜM: "Kapı"
33.BÖLÜM: "Hoşgeldin Devran"
34.BÖLÜM: "Zaaf"
35.BÖLÜM: "Öfke"
36.BÖLÜM: "Ağabey"
37.BÖLÜM: "Misafir"
38.BÖLÜM: "Lider"
39.BÖLÜM: "Tutunacak Dal"
40. BÖLÜM: "Kabus"
41.BÖLÜM: "Seni Özledim."
42.BÖLÜM: "Tanışma"
43.BÖLÜM: "Oğulların Affı"
44.BÖLÜM: "Şeytanın Avukatı"
45.BÖLÜM: "Son Bencillik"
46.BÖLÜM: "Davetsiz Konuk"
47.BÖLÜM: "Özgürlük"
48.BÖLÜM: "Dönüm Noktası"
49.BÖLÜM: "Hoşçakal"
50.BÖLÜM: "Dostların Vedası"
51.BÖLÜM: "Parçalanan Ruhun Tılsımı"
52.BÖLÜM: "Bencil Adam"
🗡53.BÖLÜM🗡: "Kara Liste"
54.BÖLÜM: "Özür Dilerim."
55.BÖLÜM: "Merhaba..."
56.BÖLÜM: "Yetim"
57.BÖLÜM: "Yanındayız."
58.BÖLÜM: "Üç Kurşun"
59.BÖLÜM: "Kelebek"

1.BÖLÜM: "Eve Dönüş"

10.6K 813 190
By redndyellow


3.GÖZ

Liseden beri kullandığı ve çok sevdiği siyah bavulunu, arabasının bagajından çıkarıp, tekerleklerini yere çarptıktan sonra doğruldu ve ona kollarını açan Recep'e baktı genç kız. Adamın gelmesini kabul etmeyip sadece araba göndermesini istemişti, ama anlaşılan 2. amcası gibi gördüğü adam kapıda onun gelmesini beklemişti.

-Hoşgeldin kızım."

-İşte şimdi hoşbuldum." İkili birbirine aniden sıkı sıkı sarılırken, Recep Amerika'ya giden kızın sadece yarım dönemliğine kalmış olmasına, bu sabah döneceğini duyduğunda, hem sevinmiş hem de üzülmüştü.

Sevinmesi, evin belki de en akıllı bireyi olan bu kızı özlemesindendi. Üzülmesi ise Tutku'nun gözlerinde gördüğü yenilgiden...

O, genç kızın bavulunu çekerken, ki Tutku olduğu düşünülürse bir orta boy bavul yetmişti, kızın gözleri daha dün kesilmiş çimlerin, arkasında kalan kamelyaya ulaştı. Babasıyla burda tartıştığı zaman dün gibi canlandı gözünün önünde.

-Hiçbir yere gidemezsin Tutku! Amerika'yı falan unut!" Kızı onu dinlemeden arkasını döndüğünde boyun damarlarını çıkararak bağırmıştı Acar Devran, elindeki su ibriğini köşeye fırlatıp suyu yere dökerek. "Seni göndermiyorum küçük hanım! Duydun mu?!" Olduğu yerde tepindi Tutku. Daha dinlemeden kestirip atıyordu adam!

-Duymadım! Çünkü gitmek istiyorum baba! Hayatımın sonuna kadar bu evde mi tıkılı kalacağım?!" Ona inanamazmış gibi baktı elalarıyla, kendisine engel olamadı sinirden gülerken.

-Bu evde tıkılı mı kalıyorsun? Ağabeylerinden çok dışarıdasın kızım, bence bu konu konuşulmasın." Başını tekrar çeviren adamın ilgisini çekmek için kendini büyük bir çabayla sakinleştirdi kız ve daha makul bir ses tonuyla konuşmaya çalıştı. Ama sadece çalıştı. Eyleme geçmede başarılı olamadı.

-Hayır baba! Sana katılmıyorum. Ben yurtdışında okumak istiyorum, senin desteğin olmadan bir şeyler becermek, kendi hayatımı kurmak istiyorum."

-Hayatında kendi ayakların üzerinde duracak zamanın da gelecek Tutku! Ama sen daha 18 yaşındasın, sana destek olmalıyım. Okulunu oku ve hayatını öyle kur. Allah aşkına, konuştuğumuz konu mantıklı mı şuan?" Daha çok gülerek sinirlerini yatıştırmaya çalıştı, bu sırada elinde buzlu kahvelerle Elvin ikisinin yanına gelmişti. Bu konuda biraz Acar'a katılıyordu, Tutku fazla fevri bir kuştu. Ve aniden yuvadan uçmak, onun asi kanatlarını kırabilirdi.

-Okulu yurtdışında da okuyabilirim. Harika bir dosya hazırladım baba, okul başkanlığı saçmalığından bile faydalandım!" Okuldaki tek kız başkan olmuştu, o günü hatırlarken, eğer kavga ediyor olmasalar, tekrar sırıtırdı Acar. Çünkü erkek adaylar çoktan kazanmış havasıyla bağıra bağıra şov yaparken, Tutku onlara burun kıvırıp az konuşarak kazanmıştı. "Ayrıca ben bazı şeyleri artık yalnız yapmak istiyorum mümkünse! Çünkü boğdun beni!" Son cümlesini artık yaşının getirdiği ateşle söylerken, Acar'ın kalkık kaşları indi ve dudakları dümdüz bir hal aldı.

-İstediğin yere gitmekte özgürsün artık." Dedi çok sakin bir tavırla. Ama elaları o kadar kırgındı ki, Tutku ona doğru çaresiz bir adım attı.

-Baba, öyle demek istemedim." Söylediklerini sinirlendiği zaman sert ve dürüst bir şekilde dile getiriyordu ama Acar'a hiç böylesine bir saygısızlık yapmamıştı. Babasını kırmak istemiyordu, o sadece onun kanatları olmadan ayakta kalmanın peşindeydi.

-Bizden sıkılmış Elvin. Bırakalım küçük hanım hayatını yaşasın, ayak bağı olmuşuz ona." Arkası dönüp giden adamla sıkıntılı bir nefes almıştı genç kız. Babasıyla sonra arayı elbette düzeltmişti, Acar ona bir haftadan uzun küs kalamayıp, Amerika'ya her fırsatta gitmişti ama orada durup eskiyi hatırlarken ona hak vermeden edemedi.

Göndermek istememesini her zamanki Acar Devran haline bağlamıştı ama şimdi yaşadıkça anlıyordu bazı şeyleri.

Amerika'ya gitmemeliydi.

-Hİİİİİ! TUTİKO GELMİŞ!!!" üzerinde kalın pembe sabahlığıyla onu görür görmez bağıran, Bade'den başkası değildi. Yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirirken, kadın yürümesini güçleştiren tüylü terlikleri savurarak çıkarttı ve soğuğa aldırmadan yere basıp, kızın boynuna atladı. "Anneeymmm! Yengesinin deli fişeği!" yanakları saniyeler içinde ısırılırken, ellerini kadının ince beline sardı Tutku.

-Sana da merhaba yengem." Elindeki pişi tabağıyla, Bade'nin nereye koşturduğuna bakmak için açık kapıdan kafasını uzatan Asu, yeğenini görünce elindeki tabağı bavul taşıyan Recep'in eline tutuşturup koşarak kıza doğru gitti. Tutku'yu karşılamak ve özlediği ailesiyle zaman geçirmek için Amerika'dan kızdan bir gün öncesinde gelmişti. Ama onu hemen bugün beklemiyordu.

-Halasının arsız piliçi, ballı böreği, Jennifer Lopez popolusu..." Tutku, bu sarılma tufanından kopamayacağını anladığında kendini bu iki delinin kollarına bıraktı. Poposuna hangisinin vurduğunu, siyah saçlarını kimin karıştırdığını, suratını sevmek için kimin tokatladığını, karnını kimin bir kedi sever gibi okşadığını bilmiyordu. En son ikisinden biri söyledikleri övgülerden sonra kızı nazardan korumak için dua etip poposunu kaşıdığında ellerini kaldırıp çığlık attı Tutku.

-Ayy kurban oliyim yeter offff!!" sessizliğini bozan kıza kirpiklerini kırpıştırarak tuhaf tuhaf baktı Asuyla Bade.

-Aaa deli mi ne ayol? Sevgi arsızı..." diye burun kıvıran Asu'ya inanamazmış gibi gözlerini açtı genç kız. Sanki daha demin onun poposunu tokatlayan kadın değildi karşısındaki!

Derken, onları duydu. O sesleri...

-Acar bırak bi gülleri sulamam lazım aaaa!" arka bahçeden gelen bağırış sesleriyle gülümsemeden edemedi Tutku. Onları nasıl bırakabilmişti inanamıyordu. Özgürlükten daha güzellerdi.

Özgürlükten bile daha güzel. Çünkü özgürlüğün her zaman mutluluk olmadığını, beraberinde bir yalnızlığı da getirdiği de aşikardı.

-Kızım sal gülleri sudan boğulcaklar yeminle ya sabah keyfimizi bölme, az gel bana taraf. ŞŞŞTT ELVOO HADİİ..." Beline sarılan adamın elini tokatlayarak önündeki taşa takılmadan zıpladı Elvin. Neyse ki, küfür etmesinden Acar'ın takıldığını anlayıp şükretmişti çünkü belindeki el de böylece çekilmişti.

-İbriğin ucunu sokucam ağzına ulan, az kaldı!!" Tam kocasına saydırırken, elindeki su ibriğiyle öylece kalakaldı. Kızıyla göz göze gelirken, yüzünde kocaman bir gülümseme saniyeler içinde belirmişti.

-Gülleri görünce bu kadar mutlu olur mu insan ya.." diyen Acar kadının yüzüne bakarken, gözlerini takip etti ve Tutku'yu görür görmez Elvin'in omzuna çarparak kızına doğru koşar adım ilerledi.

-Yuh yavaş davar!" elindeki suyun çoğu yere dökülürken, düşmemek için dengesini zor korudu kadın. Soğuk havaya rağmen öyle parıldıyordu ki güneş, sanki Tutku'ya "Hoş geldin!" diyordu.

Babasının kolları belini sıkı sıkı kavradığında tüm ağırlığını ona bıraktı genç kız. Acar, onu etrafında döndürdüğünde Asu'nun azarını işitmeleri biraz zaman aldı. Çünkü Tutku o sıra dolan gözlerini kırpıştırıp, özlediği kokuyu içine çekmekle meşguldü.

-Kaç yaşına geldin! Şimdi belini sakatlayacaksın şekerim!" Acar, kızıyla biraz daha hasret giderirken burnunu Tutku'nun boynundan çekti ama ellerini ince belden ayırmadı.

-Asu, asabımı bozma." Kız onların tartışmasına gülünce, gözlerindeki bulutlar kayboldu. Babasından nihayet ayrıldığında, annesi elindeki su ibriğini yere koydu ve Tutku'yu kolları arasına alarak sıkıca sarmaladı. Saçlarını okşadığı kız, ona benzese de ondan daha cesurdu, daha fevri ve kesinlikle çok daha hırçın.

Elvin'in pençelerini törpüleyen çok şey olmuştu hayatta. Yetimhanede büyümüştü, sevgiyi kazanılan bir şey zannetmişti ve hayatı boyunca sahip olamayacağı düşüncesi onu daha sert bir insan haline getirmişti. Kuyruğuna basılmasını istemiyorsa hep dik tutmalıydı. Önce babası, sonra Acar'ı tanıdıkça sevgiyi tatmış, asiliğinin sivrilen köşelerini zımparalayarak derinlerinde her zaman yatan anaçlığı ortaya çıkarmıştı.

Oysa Tutku başından beri ona aşık ebeveynleri arasında büyümüştü. Sokağa dilediği zaman çıkabilirdi, kendi istemediği sürece yalnız kalması , bu büyük ailede, mümkün değildi. Asiliği kesinlikle annesinin genlerinden geçmiş olmalıydı. Ama anaç değildi. Acımaktan, gereksiz bulduğu merhametten nefret ederdi. Şimdi annesinin gözlerinde görmüş olduğu o hüzün, Amerika'da bir hayat kurma amacının suya düştüğünü açıkça yüzüne haykırmaktaydı. Bu yüzden onun kokusunu daha çok içine çekmeden geri çekildi.

Kaldığı yerden devam etmeliydi. Ailesi bile olsa, kendisine öyle bakılmasına tahammül edecek biri değildi. Ağlamayı istemiyordu.

-N'oluyoo gençler yaa ne bu tantana?" balkondan bağırarak gözlerini ovuşturan Tuna, Tutku'ya uyku şapşallığıyla el salladı. "Selam Tutku." Kalçasından düşen eşofmanını çekiştirerek baksırını kapattı ve arkasını döndü.

Bir... İki... Adımları duraksarken, ela gözleri uykunun pençesinden yavaşça sıyrıldı. Şuan yatakta uyuyan Ece'den bile daha çok ilgisini çeken bir hadise mi yaşanıyordu?

-Tutku? Lan..." arkasına hızla dönerken bahçeye baktı ama hayır, rüyada değildi. Manyak kız kardeşi geri dönmüştü, evet evet, Amerikalı ailelerin kahvaltı sofralarında göz deviren sorunlu kız çocuğu olan Tutiko, geri gelmişti! "ALLAAAHHH!" balkonun bodur parmaklıklarının üstüne çıktı ve üst kattan aşağı yürür gibi boşlukta zıpladı.

Kış aylarında düzenli temizlenen ama suyu buz kesen havuzuna çivi gibi atladığında ne yazık ki sahiden uyanmıştı. Suda çıkan halkaların arasından başı göründü ve ağzındaki suyu kabaca tükürerek ellerini mermere koyarak hızla çıktı. Üzerinden sızan sularla Tutku'ya koşarken, hepsi hayretle ona bakıyordu.

-O neydi ayol? İlaçlarını alıyor mu bu?" Asu'nun dediğiyle kendine gelen Acar, kızını ıslanmaktan korumak adına aralarında bir adım kalan Tuna'nın uzun kollu tişörtünün ensesinden tuttu ve sinirle söylendi.

-Islak ıslak sarılma, gelir gelmez zatüre edeceksin kızı it!" Acar'ın dediklerini duymadı bile çünkü elaları büyük bir sevgiye bulanmıştı sanki. Onun bu hali çok hoşuna gitti Tutku'nun, sonunda biri gözlerinde o soruyu taşımadan bakıyordu ona. "Neden geri döndün?" sorusunu yani...

-Ah getir o bal yanaklarını! Abisinin huysuz kedisi! Gel gel..." Babasının sert tutuşuna aldırmadan, gülümseyen kızın yüzünü iri eliyle kavrayarak kendine çekti ve Tutku'nun yanaklarını saniyeler içinde ısırdı. Gören de üç yaşında çocuğu seviyor zannederdi.

-Ay bırak kızı deli..." Bade yengesine aldırmadı ve Tutku'ya doğru bir adım attığında, duyduğu yırtılma sesi babasının tişörtü sıkıca tutmayı bırakmadığı için kumaşı yırttığını gösterse de umrunda bile değildi. Kollarını kız kardeşine sarıp ayaklarını yerden kesti. Onun kaslı kolları arasında ölmek bile, çok cazip göründü Tutku'nun gözüne, bu yüzden engellemek yerine elleriyle Tuna'nın boynuna tutundu. "İyi ki geldin güzelim, Aden de gidince iyice erkek hakimiyeti kurduk burada." Yanlarına gelen İnci, öksürerek ortamdaki varlığını belli ederken Tuna kucağındaki kızı indirerek omuz silkti. "Öyle ama İnci. Siz naifsiniz, bizim gibilere eli kırbaçlı biri lazım."

-O zaman gelmem iyi oldu demek ki! Ece abla nasıl?" dedi Tutku, İnci'ye sarılıp kızı öptüğü esnada. Çok doğal ve güzel görünüyordu, ona sorular sormayı aklından bile geçirmediği su yeşili gözlerine de yansımıştı. O kadar saftı ki, Tutku'nun sadece "özlem" duyarak döndüğü yalanına inanacak tek aile üyesi olabilirdi. Gerçi Arasla kala kala, körle yatan şaşı kalkar misali, o saflığı biraz atmış olabilir miydi?

-Nasıl olsun, ilikkkk gibi." Tuna'nın cevabı üzerine Asu genç adamın kafasına patlattı. Sarı saçlara tutunan su damlalarından birkaçı savrularak, yırtılan tişörtünün açıkta bıraktığı göğsüne damladı. Tutku genizden gelen gülmesini durduramazken, üzerinin ıslanmasına da aldırmamış görünüyordu. Arkasında beliren beden ve duyduğu sesle gülümsemesi kayboldu.

-Tutku'm!" Başını çevirdiğinde başına geçirdiği kapüşonluyla, bisikletini bahçenin taş yolunda bırakan Rüzgar'ı gördü. Bazı şeyler değişmezdi, ağabeyi yine herkesten erken kalkıp kahvaltı için sıcak bir şeyler almıştı. "Siktir, gerçekten buradasın." yanına hızlı adamlarla varan genç, büyük bir sevinçle ona sarıldığında, yüzünde kocaman bir sırıtma oluştu.

Rüzgar, sırıtıyordu. Kesinlikle bazı şeyler değişmişti.

-Buradayım canım ağabeyim, buradayım." bunu Rüzgar'ın kulağına fısıldamıştı ama Tuna duyar duymaz gözlerini devirdi.

-Ben kısa yol diye balkondan atlayayım, canı yine Rüzgar olsun!" Rüzgarla ayrıldıklarında Tuna'yı da kolundan çekti ve ikisinin ortasında kalarak onlara sarıldı Tutku.

-İkiniz de benim canımsınız, ne uzatıyosun?" Saçlarını karıştıran uzun parmaklara kızamadı, ağabeyleri... Devran ailesinin manyak muhafızları...

-Küçük pizzalardan da aldın mı? İki kutu aldın inşallah!" Acar'ın ilgisi, kızının gelmesi şokunu atlattıktan sonra tabii ki Rüzgar'ın aldıklarına yönelmişti. Devasa bisikletin sepetindeki torbaları kurcalarken, istediğini bulunca Rüzgar'a dönerek gururla baktı ve yalandan dramatik bir havayla işaret parmağını hafifçe ısırdı ağlamamak için zor duruyormuş gibi. . "Sen gerçek bir adamsın."

Asuyla Bade çaktırmadan gülünce, hepsi gülmeden edemedi. Acar, onlara aldırmadan kutuları kurcalamaya devam ettiğinde, küçük kutudaki trileçeyi gördü Tutku. Ailede bir tek kendisi tatlılarda trileçeyi seçerdi, hepsi genelde küçük eklerden, pastalardan -hele Rüzgar'ın çikolatalı pastaya duyduğu aşk destan olurdu- alırken, Tutku hiç düşünmeden trileçeyi seçerdi.

-Sen olmasan da her gün aldı. Belki gelirsin diye." dedi Tuna, Rüzgar kardeşinin yüzüne gülümseyerek baktığında. Kahverengi gözler dolmamak için büyük bir çaba sarf ederken, Tuna gülümseyerek kıza göz kırptı. "Üzülme ziyan olmadılar, ben gün sonunda sen gelmeyince yedim."

Duygusal an nedir? Nasıl mahvedilir?

Tuna, dolan gözleri geçirmeyi başarmıştı. Onların kolları arasındayken gözlerini yumdu Tutku yavaşça.

Uzun zaman sonra, ailesiyle yeniden bir arada, ıslak, üşümekte ama her şeyden önemlisi huzurluydu. Geri dönmüştü.

•••

Kahvaltıda iştahla yemeğini yiyen kızı izliyordu bütün gözler. Artık bakışlara katlanamayan Tutku, çünkü bir şey sormak istiyor da soramıyor gibiydiler, ağzına bulaşan balla isyan etti.

-Ben balı siz beni. Yedunuz da yedunuz! Dönsenize önünüze, boğazımda kalacak." Herkes toparlanarak önüne odaklanmaya çalışırken, bu görevi, yani patavatsızlık yarışması birinciliğini, Tuna büyük bir zevkle üstlendi. Üstelik dudaklarına bulaşan kaymağı bile yalamadan!

-Neden döndün ufaklık?" Ece, dirseğiyle onu nazikçe(!) dürterken, gözlerini donuk bir hale getirip çatalını kaldırarak kafasını "Ne ya?" Der gibi sağa sola salladı. Nitekim devamında da söylendi. "Ne ya? Herkes sormak istiyordu, artı otuz yaş Türk dizilerindeki evlenecek yaşlı çiftler gibi çekinerek birbirimize bakıyoduk! Fena mı oldu?"

-Tuna, her doğru her yerde söylenmez diye bir laf var. Biliyor muydun?" Dedi Ece, yüzüne yalandan bir gülümseme yerleştirirken. Tuna omuz silkerek Tutku'nun önündeki balı çekti ve çatalın yeterli gelmeyeceğini fark ederek tabağına fırlattı, bu sefer çay kaşığını daldırdı kahvaltılığa.

-Çok da si..." karnına diğer dirseği Asu tarafından yerken inleyerek dişlerini birbirine sıkıca bastırdı. Resmen aile içi hatun şiddeti görüyordu. Neredeydi Mor Çatı? Zavallı Tuna'yı görmüyor muydu? "Ulan, doğru konuşanı siks..." Savaş, ayağa kalkıp çay doldurduğu esnada delikanlının küfür etmesini önlemek için, çaydanlığı tek eline aldı ve genç adamın ensesine patlattı.

-Sus bi sus, bülbül gibi başladın yine pezevenk." Bir de pezevenk deniliyordu. Ela gözleri alıngan bir tavra büründü ve kendisinden beklenmeyecek bir ciddiyetle kahvaltısına devam etti. Evet, artık onun da trip atmayı öğrenmesi gerekiyordu. 22 sene kadar geç kalmış olunsa da, öğrenmenin yaşı yoktu.

Tutku, onun tabağına kendisinin yemediği böreği koyarken, Tuna'nın hem ciddi olmasını hem de buna rağmen böreği bala batırarak ağzına atmasını gülümseyerek izledi ve omuz silkerek babasına baktı.

-Çünkü saçma bir fikirdi. Gittiğim gibi geldim, hem... gidişler, hep dönüşler için değil midir zaten?" Yanına koyulan bir buket çiçekle başını soluna çevirdiğinde, Alple buluştu gözleri. Onu en son ne zaman görmüştü?

Üç gün önce, Amerika'da. O evde.

Kahverengi gözleri o anlara giderken, Alp daha açık renk kahverengi gözlerini -onunkiler Tutku'nun ceviz kahvesine karşılık bala çalıyordu- kızın gözlerine dikerek, zehir gibi akıttı kelimelerini.

-Kişiye göre değişir. İnsan, dönmek için gitmez." Genç adamın gözlerini neyse ki Elvin üzerine çekmişti de, Tutku ağabeyi Tuna'nın bu lafa ıslık çalmasıyla harlanan öfkesinden kudurmaktan son saniye kurtuldu. Kahveleri çakmak çakmak olurken, derin bir nefes almıştı.

-Alp geçsene oğlum, sana da bir servis açalım." Dedi kadın, yerinden kalkmaya yeltenirken. Bu sırada Nesrin, çoktan elinde bir tabakla yanlarına doğru geliyordu yaşlılığın getirisi ağır adımlarla.

-Sen buraya geç, benim yarım saatlik bir işim var." Diye yerinden kalktı Rüzgar, Tutku ağabeyine yalvarır gibi baktı çünkü verdiği yer tam da onun yanıydı! Alp'i parçalamasa iyiydi, sarı saçlarını siyaha boyamak, kesik kaşına beş piercing takmak, dişlerini kırıp eline vermek ve derisini kaynatıp yüzmek, akşama da onun yahnisini yapıp yemek istiyordu. "Güzelliğim, iyi ki geldin işimi halledip geliyorum." Kulağına Rüzgar tarafından söylenen sözler ruhunu okşarken, içindeki öfkeli yılanı kırbaçladı ve sakinleştirdi. Lafların ardından gelen öpücük de kokusunu içine çekerek yanağına kondurulmuş bir çiçek gibiydi. "Herkese afiyet olsun!" Elini sallayarak uzaklaşan Rüzgar'a el sallarken, yanına oturan Alp'e bakmamaya çalıştı.

-Hallet de gel aslanım!" Dedi Acar, ama o tarafa baktığı an gördüğü arabayla gözlerini kapattı. "Tüh. Bu kızı da evlendirdik hep burada." Diye söylendi şikayet eder gibi, ama çaktırmadan gülümsemesi şikayetçi olmadığını gösteriyordu. Kimin geldiğini anlamak zor değildi.

Rüzgar arabaya selam çakıp, motoruna bindiğinde arabanın kapısı açıldı ve elinde kek kalıbıyla koşarak kendisine gelen kıza baktı Tutku. Tabii ki Aden Linaydı.

Evin prensesi dönmüştü. Hayır Tutku değil, Aden'den bahsediyorum.

-Ayyyy geç kaldık Ediz geç!!!! Oyyyyyy sahiden gelmiş! Biricik ablasının Nicki Minaj'ıııı!!!!!" Koşturduğu esnada omzundaki çantası, koluna düşse de aldırmadı ve masaya keki sıkıştırıp, ayağa kalkan Tutku'yu tüm şefkatiyle kucakladı. "Oy kurban oliim seni verene ben! Ama zayıflamış, yüzü sinek gibi kalmış di mi hala??" Bu pası baştan beri bekleyen -yaklaşık 10 dakikadır konuşmuyordu bu yeni rekoruydu- Asu, hızla başını salladı.

-Kalmış kalmııış, ben orada her fırsatta yemek taşıdım ama çöplerde buldum çürümüş yemekleri! Yemiyor ki!"

-Neyse ki döndü. Artık burada onu zorla besleyecek tonla adam var." Sonra aklına gelmiş gibi duraksadı Lina, elleri belinde kıza döndü. "Sahi kız, neden döndün sen?" Acar, onun bu sorudan sıkıldığını görebiliyordu. Gerçekten de Tutku, bu soruya manalı manalı gülümseyen Alp'i dövmek, sonra da masadaki tüm tabakları sirtaki oynayıp kırmak istiyordu. Öyle tuhaf bir ruh hali, aynen.

-Kıskanmayın. Yeter. Tutku Devran, babasını özledi ve Amerikalı piçlerin bu karizmaya asla sahip olamayacağını fark etti. Özleminden de duramadı ve döndü, that's it!"

-Ulaaa!" lafına destek çıkan Tuna'nın elinden balı alarak -genç adam trip modunda sıkıldığı için çıkmıştı- reçeli uzattı ve zoraki bir takas sonucu eline geçirdiği balı ekmeğe bocaladı Acar.

-Bin arının yaptığı balı, tek başına yemiş, davar oğlu davar." Diye söylendi bir de. Bu bal anca iki dilim ekmeğe yetmişti, bu da iki lokma ederdi. Tutku, bu fırsata balıklama atlayarak elini uzattı Acar'a. Yüzüne sahte olduğu asla anlaşılmayacak bir gülümseme koydu.

-Ver baba, ben koyayım, abla sen de geç buraya." Bal kasesini eline aldığında, böylece yerini de kıza bırakarak Alp'ten kurtulmuştu. Hızlı adımlarla masadan uzaklaşırken, soğuktan şikayet eden Lina'ya gülümsedi ve kendi sandalyesini Ediz'e verdi Alp.

-Sana servis getireyim Lina, zaten ellerimi yıkayacaktım." Yerinden kalkıp, mutfaktaki Tutku'ya yetişmeye çalıştığında, genç kız bal kavanozuna daldırdığı kaşığa dolanan balı kaseye akıtıyordu. Saçları, en son gördüğünden daha farklıydı, büyük ihtimalle uçakta örmüştü ve şimdi açtığı için dalgalı duruyordu. Üzerindeki kazağın kollarını sıyırmıştı ve bileğindeki dövme daha da gözler önüne serilmişti. "Servisler nerede?" Dedi orada öylece durmaktan vazgeçerek. Birkaç büyük adımda tezgahın yanına yaklaştığında, etrafı kolaçan etti ama çalışanlar ortada görünmüyordu. Kızın odasını hazırlıyor olmalıydılar.

-Yandaki tezgahın altında, en küçük bölmede." Bal kavanozunun kapağını kapatırken, mırıldandı. "Yani en son öyleydi." Uzun parmaklar, kızın tarif ettiği bölmeyi açtığında yüzünde bir gülümsemeyle kızın söylediği cümleye gönderme yaptı Alp.

-Hala öyle." Ona cevap vermek istemiyordu Tutku, aklına yaşadıkları teker teker geldiğinde, suçlu buldukları arasındaydı Alp. Bu listede elbette kendisi de vardı. Bal kavanozunu her ihtimale karşı -Aras ikinci bir kaseyi yiyebilirdi- tezgahın üzerinde bıraktı ve elindeki kaseyle beraber kapıya gitmeye niyetlendi. Ama koluna yapışan elle, adımları fazla uzaklaşamadı solundaki tezgahın hemen önündeki adamdan. "Benimle neden konuşmuyorsun?" Ona bakmak için başını kaldırmadı Tutku, zaten uçakta uyuyamadığı için boynu da ağrıyordu. Bu yüzden yüzüne bakmadan, geçiştirdi.

-Canım istemiyor." Tekrar adım atmaya çalıştı ama Kıvanç Alp Aksoy'dan kaçmak mümkün değildi. Başını kıza doğru eğdi ve sır verir gibi fısıldadı.

-Onlara gerçeği anlatacak mısın? Canın isteyince?" İmalı cümlesi, Tutku'nun gözlerine bakmasına neden olmuştu. Kahvelerde hakim olan öfkeyi hak ettiğini düşünmüyordu genç adam. Bu yüzden ezilip büzülerek özür dilemeyecekti, hiç dilememişti ki. Ayrıca Tutkuyla aralarındaki ilişki, ne zaman bu boyuta gelmişti? Aile buluşmalarında birkaç defa karşılaşma ve beraber yapılan ufak tefek şeyler dışında, ne zaman köşelerde fısır fısır konuşmaya başlamışlardı?

-Ben gerçeği söyledim. Onları özledim ve artık Amerika'da kalmak istemiyorum. Şimdi kolumu bırak." Kolunu çekiştirdiğinde -ki isterse bu bal kasesini onun kafasına geçirip, okkalı bir tokadı da suratına patlatırdı ama tüm aileyi mutfağa toplamaya gerek yoktu- yine ondan kurtulamayınca oflayarak gözlerini devirdi.

-Tutku, onunla görüşmüyorsun. Bu konuda seni bir daha uyarmam." Alp'in bu sefer daha deminki o alaylı tavrını bıraktığını fark etmişti. Birkaç saniye önce çocukla konuşur gibi gülümseyerek konuşan genç, şimdi kaşlarını çatmıştı.

-Alp ağabey, sana bir şey sorduğumu hatırlamıyorum. Kaldı ki, beni uyarmak sana düşmedi. Sınırlarıma girme. Tamam?" Cevap bile beklemeden kolunu kendine çekti ve mutfaktan, bahçe kapısına yönelerek çıktı Tutku. O gittikten hemen sonra tezgahın üzerine kuvvetlice vurdu Kıvanç Alp. Bütün mutfağı yakıp yıksa, anca öfkesini atardı. Bir de "sınırlarım" diyordu! Olanları Tuna bilse, Trump'ı arar olanların detayını öğrendikten sonra ortalığı kırar geçirirdi ama kendisi dururken Tutku'nun ailesini olaylara karıştırmak istemiyordu.

Gözü, tezgahın üzerinde kızın kaseyi doldurduğu sırada orada unuttuğu şeye takıldı.

Cep telefonuna.

Adımları hızlı hızlı o tezgaha giderken, ekranı açtı ve şifreyle karşı karşıya kaldı. Cebinden çıkardığı aleti jak girişine takarak, telefonun kilit tuşuna basılı tuttu ve kısa süreli beyaz ekran sonrasında ekran açıldı. Mesajlarla dolan uygulama baloncuğuna tıklayarak yazılanları görüntülediğinde, bir daha görüşmesini istemediği isim, elbette listenin başındaydı.

Numarayı aklına kazıdı ve telefonu eski haline getirerek kapatıp, tezgaha koydu. Johannes/John Moore.

Harekete geçecekti. Kızın eve dönmesi iyi olmuştu, zaten kendisi de Türkiye'ye kesin bir dönüş yapmıştı.

Çünkü Tutku'yu bir daha onunla görüştürmemeye kararlıydı.

•••

BÖLÜM SONU. 😘😘😘

Yeni hikayemiz hayırlı uğurlu olsun!

Nasıl buldunuz? Ay, çok gerginim. Heyecanımı atana kadar beğenmeseniz de beğenmiş gibi yapın derdim utanmasam. Ama saçmalamayayım, açık açık kötüyse "Kötü olmuş bee..." deyin, kaldırabilirim.

İnşallah beğendiğiniz gibi olmuştur. Yorumlarınızı, yıldızlarınızı bekliyorum. Bu arada bizimkilerin yılbaşı bayağı olaylı, bayağı bayağı hem de... Ama yazılıyor merak etmeyin. Siz nasılsınız? Hep iyi olmasanız bile doya doya yaşamaya bakın.

Hepinizi çok çok öpüyorum. Kendinize çok iyi bakın, aşkla kalın. Unutmadaan, bol bol çok çok


Sevin,sevilin.❤️❤️❤️


Continue Reading

You'll Also Like

35.1K 1.1K 19
Dünyanın en çok okunan kitaplarından biri olan Küçük Prens isimli başyapıttan güzel sözler
46.9K 2.3K 46
Elleri bornozun kuşağına giderken bütün uzuvları titriyordu. Hala gözleri kapalıydı. Kuşağı çözdü bir omuz hareketiyle bornoz bedeninden kayarak ayak...
10.5M 366K 69
Küçük bir kasaba da kasabanın güzeli olarak tanınan Esra, görücü usulü evlendirilecekti. Evleneceği kişinin, sert sinirli ve hiç kimseye benzemeyen t...
3.3M 97K 75
Ada: Son bir defa gör beni Ada: Son bir defa duy Ada: Son bir defa sarıl bana Ada: Son bir defa ellerimi tut Ada: İmkansız biliyorum Ada: Ama son bi...