Hogwarts Aşıkları (Dramione R...

By Aylak17

267K 12.3K 19.1K

Wattpad'de ki bütün Dramione'leri okudun ama başka bulamadın mı? Maalesef bende bulamadım. Bende kendi hikay... More

1.Bölüm -6.Sınıf-
2.Bölüm -Tren-
3.Bölüm -Kompartımanlar-
4.Bölüm-Hogwarts-
5.Bölüm-Kıskanç-
6.Bölüm-''Benden Uzak Dur!''
7.Bölüm-Amortentia-
8.Bölüm-Banyo-
9.Bölüm-Beklenmedik Öpücük-
10.Bölüm-Arkadaşlık Anlaşması-
11.Bölüm-Cadılar Bayramı Balosu-
12.Bölüm-''Seni Senelerdir Seviyor.''
13.Bölüm-''Ben Başka Birinden Hoşlanıyorum.''
14.Bölüm-''Beni Bırakma.''
15.Bölüm-İtiraf-
16.Bölüm-Sohbet,Muhabbet,Kız Dedikodusu
17.Bölüm-İksir-
18.Bölüm-''Kısacası O Çok Güzeldi.''
19.Bölüm- Zindanlar
20.Bölüm-Ağır Yaralı-
21.Bölüm-''Her Şeyi Yanlış Anlamıştı.''
22.Bölüm-Doğruluk Mu? Cesaret Mi?-
23.Bölüm-Dostluk Balosu-
24.Bölüm-Noel Hediyeleri-
25.Bölüm-Parşömendeki Not-
Yazar Hakkında Bilgiler
26.Bölüm-"Ağladım, Sarıldık, Uyuduk, Kitap Okuduk."-
27.Bölüm-"Aradığımız Maskeli Kızı Bulduk."
28.Bölüm-Yaz Tatili-
29.Bölüm-Weasley Büyücü Şakaları-
30.Bölüm- Kıskanç Doğum Günü Çocuğu-
31.Bölüm-7.Sınıf-
32.Bölüm-Sirius'un Planı-
Bölüm Değil, Üzgünüm.
33.Bölüm-İhtiyaç Odası-
34.Bölüm-Hogwarts Ordusu-
35.Bölüm-Yasak Öpücük-
36.Bölüm- "Acil Durum Kaba Çocuk."
37.Bölüm-Dişi Aslan-
Bölüm Değil, Üzgünüm 2.
38.Bölüm-Grimmauld Meydanı-
39.Bölüm-Regulus'un Ölümü-
40.Bölüm-Sihir Bakanlığı-
41.Bölüm-Gryffindor Kılıcı-
43. Bölüm-Gringotts Büyücü Bankası-
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN RAFİNE TUZ!
44.Bölüm-Helena Ravenclaw-
45.Bölüm-Savaş Arefesi-
46.Bölüm-Son Savaş-
47.Bölüm-...bulmuş olabilirim-
48.Bölüm-Crabbe'i Bulduk-
49.Bölüm-"O zaten burada."-
50.Bölüm-En Güzel Gün-
51.Bölüm-Yemin-
52.Bölüm-Granger'lar-
53.Bölüm-Godric's Hollow-
54.Bölüm-20 Yıl Sonra-
55.Bölüm-Yeni Nesil-
56.Bölüm-Quidditch Seçmeleri-
57.Bölüm-Kitapçı-
58.Bölüm-Kalplerdeki Filizler-
59.Bölüm-Malfoy Malikanesi-
60.Bölüm-Soğuk Gece-
61.Bölüm-Gerçek Aşk-
62.Bölüm-Binalar Arası Düello-
63.Bölüm-Olaylı Quidditch Maçı-
64.Bölüm-Sahildeki Kulübe-
65.Bölüm-En Güzel Yaz-
66.Bölüm-Mutlu Bir Son (Final)-
-Epilog-

42.Bölüm-Kovuk'taki Toplantı-

2.3K 128 140
By Aylak17

Harry'nin Ağızından

Bu sabah uyanmamın sebebi Draco'nun hazırladığı kahvaltının kokusu değildi. Kafamın üzerinde beliren mavi bir ışıktı. Bunun bir patronus olduğunu anlar anlamaz yatakta doğrulup Hermione'ye seslendim. Herm ve Draco tam odama girdiği sırada patronus konuşmaya başladı. 

Çocuklar, Bayan Weasley'i kurtardık. Şu anda Kovuk'ta. En kısa zamanda gelirseniz iyi olur. Konuşmamız gereken şeyler var. Sizi bekliyoruz.

Patronus çadırda kaybolduğunda şaşkınca birbirimize bakıyorduk. Draco "Acaba ne konuşacağız?" dediğinde onlara döndüm. "Ginny iyi olmaya bilir? Hemen gitmeliyiz." dediğimde Herm yanıma geldi. "Eminim o iyidir Harry. Ama haklısın hemen gitsek iyi olur. Ne hakkında konuşacağımızı bende merak ediyorum." dediğinde onu başımla onayladım ve hızla yatağımdan kalkıp üzerimi asamla değiştirdim. Onlar kendi eşyalarını toplamak için giderken bende etraftaki kıyafetlerimi çantama tıkıştırmaya başladım. Her şeyi aldığımdan emin olduktan sonra çantamı sırtıma takıp çadırdan çıktım. İkisi de çoktan hazırlanmış beni bekliyorlardı. Draco ile birlikte çadırı topladıktan sonra Herm'in çantasına koyduk. Herm'de etrafımızdaki koruma büyülerini kaldırdı ve ellerini bize uzattı. Uzanıp elini tuttum ve o sıkışma hissinin tekrar bedenimi kaplamasına izin verdim. Bu kısa ama iğrenç  his üzerimden kalktığında karşımızda Kovuk duruyordu. 

Herm'in elini bırakıp hızla eve koşmaya başladım. Kapıyı çalıp beklemeye başladım. Kapının açılması sanki bir asır sürmüştü. Nihayet kapı acıdığında Bayan Weasley gülümseyerek bana bakıyordu. "Hoş geldiniz çocuklar." "Merhaba Bayan Weasley. Ginny nerede?" Bayan Weasley'nin bir anda yüzü düşünce korktum. Ona bir şey olmamıştı değil mi? "Odasında tatlım. Fazla yormamaya çalış." dediğinde onu başımla onayladım ve hıza merdivenleri tırmanmaya başladım. Sonunda sevgilimin odasının önüne geldiğimde yavaşça kapıyı çaldım. İçeriden yorgun bir "Gir." sesi geldiğinde hemen içeriye girdim. 

Ginny kırmızı pijamalarının içinde yatağında yatıyordu. Yüzünde bir kaç çizik vardı. Kolunda ve boynunun bazı yerlerinde ise ezikler vardı. Vücudundan hafifçe sıyrılmış üst pijamasının altından karnının sargılı olduğunu görebiliyordum. Karnına baktığımı anlayınca pijamasının eteklerini çekiştirip karnını kapattı. Yatağa yaklaşıp yanına oturduğumda ağlamaya başlamıştı. "H-Harry. Buradasın." dediğinde sesindeki yorgunluk kalbimi acıtmıştı. "Buradayım sevgilim." dedim ve uzanıp ona sarıldım. Yüce Merlin! Onu o kadar çok özlemiştim ki. Kollarımın arasında hıçkırarak ağlamaya başlayınca sarılışımı sıkılaştırdım ve kızıl saçlarını okşamaya baladım. 

"Seni yalnız bırakmamalıydım. Bizimle gelmene izin vermeliydim. Üzgünüm Ginny. Çok üzgünüm sevgilim. Hepsi benim hatam." Ben bunları söylerken beni kendinden uzaklaştırdı. "Sen ne saçmalıyorsun aptal? Bunlar senin suçun falan değil. Kimsenin suçu değil. Şimdi sus ve bana sarılmaya devam et. Seni çok özledim." dediğinde istemsizce güldüm. Ne yaşarsa yaşasın O Ginny'di. Komik ve son derece güzel. Yatakta yanına yatıp sıkıca sarıldım ve biraz daha kendime çektim. "Bende seni özledim sevgilim." 

Draco'nun Ağızından

Harry'nin peşinden Kovuk'a girdiğimizde Bayan Weasley ikimizede sarılıp bizi mutfağa yönlendirdi. Annem masada oturmuş gelecek postası okuyordu. "Anne?" diye seslendiğimde hızla gazeteyi indirip bana döndü. Ardından oturduğu yerden kalkıp seri adımlarla yanıma geldi ve boynuma atladı. "Oğlum! Oh Yüce Merlin! Sizi çok özlemiştim." dedi ve beni bırakıp Hermione'ye sarıldı. Herm'de ona sarıldı ve ardından birbirlerinden ayrıldılar. Annemin gülümsemesi endişeli bir hal aldı ve gözleriyle bizi incelemeye başladı. "İkinizde iyisiniz değil mi?" dediğinde gülümseyip "Evet." dedim. Bayan Weasley "O zaman kahvaltıya geçebiliriz. Hadi oturun." dediğinde ikimizde onu dinleyip masadaki yerlerimize geçtik. 

Annem "Harry nerede?" diye sorduğunda "Ginny'nin yanına gitti." diyerek yanıtladım. Herm "Bende onu görmek istiyorum." dediğinde uzanıp elini tuttum. "İkisinin de biraz yalnız kalmaya ihtiyacı var." dediğimde beni başıyla onayladı. Ardından gözleri annemin biraz önce okuduğu gelecek postasına kaydı ve elimi aniden bırakıp gazeteyi eline aldı. Gözleri irileşerek gazeteyi okurken ne okuduğunu merak edip omuzunun üzerinden manşeti okumaya başladım. 

ÖLÜM YİYEN'LER TERÖR ESTİRMEYE DEVAM EDİYOR!

İki gün önce başa geçen yeni sihir bakanı Pius Thicknesse'ın kararlarından ilki muggleların öldürülmesi oldu. İki gün içinde yaklaşık 25 muggle köyüne baskın yapıldı ve 231 muggle katledildi. 

Daha fazla okuyamadım ve Herm'in de okumasına izin vermedim. Gazeteyi elinden alıp yere fırlattım. Annem ve Bayan Weasley üzgün bir şekilde bize bakıyorlardı. "Bu saçmalık da ne böyle?" dediğimde Bayan Weasley karşımıza geçip bir sandalyeye oturdu. "İki gün önce sihir bakanı Rufus Scrimgeour öldürüldü ve başa  Pius Thicknesse denilen bir ölüm yiyen geçti. Anlayacağınız bakanlık ele geçirildi." dediğinde ağzım açık kalmıştı. Herm düşüncelerinden kurtulup başını kaldırdığında Bayan Weasley'e döndü. "Bizi bunun için mi çağırdınız? Aileme bir şey mi oldu? Ö-ölenlerin arasında o-onlar da mı var?" Herm'e döndüğümde gözlerinin dolduğunu gördüm. Sonra aklıma Bay ve Bayan Granger geldi. Onlar çok iyi insanlardı ve başlarına kötü bir şey gelme düşüncesi canımı acıtıyordu. 

Bayan Weasley dolmuş gözleriyle bize baktığında söyleyeceklerinden dolayı korkmuştum. "Onlara ne olduğunu henüz bilmiyoruz tatlım. Bir kaç saat sonra Dumbledore gelecek. Eminim onlara ne olduğunu biliyordur." dediğinde az da olsa rahatlamıştım. Herm Bayan Weasley'i başıyla onaylayıp masadan kalktığında ona döndüm. "İzninizle biraz dinlenmem lazım." dediğinde bende masadan kalktım. Bana dönüp "Yalnız kalmam lazım." dediğinde geri yerime oturmak zorunda kaldım. O gittiğinde mutfakta büyük bir sessizlik olmuştu. Bu sessziliği annemin sorusu böldü. 

"Dumbledore bize bir göreve çıktığınızı söyledi. Ne görevi olduğunu sormayacağım ama merak ediyorum, görevinizi tamamladınız mı?" "Bir kısmını tamamladık. Görevin ne olduğunuda Dumbledore geldiğinde herkesle birlikte öğrenirsin." dediğimde beni başıyla onayladı. "Yüzünde bir kaç çizik var. Başınıza bir şey gelmedi değil mi?" dediğinde aklıma malikane ve babam geldi. Söyleyip söylememek arasında kalmıştım. Ama Dumbledore geldiğinde zaten öğrenecekti ve geçiştirmenin bir alemi yoktu. 

"Dün, öğleden sonra yedi ölüm yiyen tarafından kaçırıldık." dediğimde ikisi de şokla nefesini tutmuştu. Bende soru sormamalarını fırsat bilip anlatmaya devam ettim. "Bizi alıp bizim malikaneye götürdüler. Orayı karargah olarak kullanıyorlarmış. Ama yoldaşlık Ginny'yi oradan kurtarınca Lord öfkelenip malikaneyi harabeye çevirmiş. Bu yüzden bizi yedek karargah dedikleri küçük bir köşke götürdüler. Orada babamla ve teyzemle karşılaştık..." "Belatrix size zarar verdi mi?" Annem sözümü kestiğinde ona döndüm. "O-o Hermione'ye vurdu. Ama oradan kaçtık." "Nasıl?" diye soran Bayan Weasley'e dönüp gülümsedim. "Hermione sayesinde." dediğimde ikisi de şaşırmış görünüyordu. "O bizi oradan çıkarttı. Sonraysa başka bir yere kamp kurduk. Sabah da Dumbledore'un çağrısını alıp buraya geldik." Bu geçtiğim kısa özette eksiklikler olduğu anladıklarını biliyordum ama ikisi de başka soru sormadı. Bende bunu fırsat bilip masadan kalktım ve biraz dinlenmek için Ron'un odasına çıktım. 

Hermione'nin Ağızından

Odaya çıktıktan sonra yaklaşık bir saat ağlamıştım. Ailemin ölmüş olma ihtimali bile beni çok korkutuyordu. Onlar ölmese bile 231 muggle öldürülmüştü ve hala daha öldürülüyordu. Bunu durdurmamız lazım. Bunun içinde çantamı yanıma çağırdım ve araştırmalarıma geri döndüm. Regulus'un sayesinde hortkulukların neler olduğunu biliyorduk. Ama neye benzediklerini bilmiyorduk. Bir tanesi aile yadigarı bir yüzüktü. İkincisi ise bir günlük. Üçüncüsü ise iğrenç yılanıydı.  Demek ki hortkuluklar özel şeylerden oluşturulmuştu. Ve birde madalyon vardı. Salazar Slytherin'in madalyonu. Kendi binasından olan özel bir şey. Belki sadece kendi binasından bir şeyi  hortkuluk yapmamıştı. Belki diğer binalardan da özel şeyler bulup hortkuluğa çevirmişti. Çantamdan bir başka kitabımı çıkartıp araştırmaya devam ettim. 

Kurucular. Kurucular. Kurucular.

Bir sayfa daha çevirdiğimde neşeyle gülümsedim. Helga Hufflepuff'ın altın küçük bir kupası varmış. İşte bu! Kesin o kupa bir hortkuluk. Zaferle yatağımdan kalkıp etrafımda dönerken kapının gıcırdayarak açılmasıyla olduğum yerde donup kaldım. Draco yamuk bir şekilde  gülümseyince yanaklarımın kızardığını hissettim. "Sizin evde de dans ediyordun ve bu çok güzeldi. Hala da çok güzel." dediğinde  aklıma evim geldi. Ardından anne ve babam. Yüzümdeki gülümsemem silinince yatağıma geri oturdum. Draco hızla yanıma gelip oturdu ve ellerimi ellerinin içine alıp kafasını eğerek bana baktı. "Dumbledore geldi." dediğinde hızla başımı kaldırdım. "Aileni sorduğumda güvende olduklarını söyledi." dediğinde uzanıp boynuna sarıldım. 

YÜCE MERLİN!

O kadar rahatlamıştım ki. "Hadi aşağıya inelim." dediğinde onu aşımla onayladım ve birlikte yatağımdan kalkıp el ele merdivenlerden indik. Salona indiğimizde ilk gözüme çarpan kızıl saçlı kızdı. Draco'yu bırakıp ona doğru koştum ve sıkıca sarıldım. "Ginny! Godric'e şükür iyisin." dediğimde gülerek benden ayrıldı. "Kırılmayan kemiklerimi de sen kırmaya çalışmasan iyiydim." dediğinde güldüm. "Bizde buradayız!" Tanıdık sesle arkamı döndüğümde gülümsemem genişlemişti.

Karşımdaki Pansy'ye koşup sıkıca sarıldım. O da bana sarıldı ve birbirimizden ayrıldık. "Tanrım, Herm çok zayıflamışsın. Bende mi bir göreve çıksam." dediğinde gülüp dirseğimle karnına vurdum. "Karnım attığın dirsekleri özlemişti zaten." dediğinde istemsizce kahkaha atmıştım. "Bende seni özledim." "Peki ya beni?" diyen Ron'a dönüp gülümsedim ve ona da sıkıca sarıldım. "En çok seni özledim aptal herif." dediğimde gülüp sarılışıma karşılık verdi. Ondan da ayrıldığımda etrafıma baktım. "Luna ve Neville nerede?" diye sorduğumda beni Dumbledore yanıtladı. "Onların ordunun başında olması gerekiyor." dediğinde onu başımla onayladım ve karşısındaki koltuğa oturdum. "Ailem nerede profesör?" dediğimde içtenlikle gülümsedi. "Çok güvenli bir evdeler. Bu kadarını bilmeniz yeterli." dediğinde biraz rahatsız olsam da bir şey demedim. 

Tam bu sırada da kapı çaldı. Bayan Weasley kapıya bakmaya gittiğinde Draco gelip yanıma oturdu. "Güvende olduklarına sevindim. Sonuçta ben seni mihrapta beklerken sen babanın kolunda yanıma geleceksin." dediğinde kızarmış suratımla ona döndüm. "Se-sen a-az önce ne dedin?" diye sorduğumda çapkınca gülümsedi. "Seni dans ederken görmek için sürekli odana dalmaktan sıkıldım diyorum." dediğinde iyice kızardım.

"Mione!" Adımın söylenilesiyle kapıya döndüğümde Sirius'un bana doğru geldiğini görüp hızla ayağa kalktım ve ona sıkıca sarıldım. "Sirius! Buradasın!" dediğimde geri çekilip gülümsedi. "Tabii ki buradayım. Dumbledore  geleceğinizi haber verdiğinde bunu kaçırmak istemedim." dediğinde gülümsedim ve arkasındaki Remus ve Tonks'u görünce Sirius'u bırakıp onlara ilerledim. İkisine de tek tek sarılıp gülümsedim. "Hoş geldiniz." dediğimde ikiside gülümsedi. Bende tekrar Draco'nun yanındaki yerime oturdum. Draco kulağıma eğilip "Doğum gününde aldığım kazağın nerede?" dediğinde dirseğimi karnına geçirdim. O acıyla inlerken Dumbledore konuşmaya başladı. 

"Hepiniz sizi neden buraya çağırdığımı merak ediyordur. Uzatmadan konuya gireceğim. Lütfen konuşmamı bölmeyin." dediğinde hepimiz onu başımızla onayladık. "Uzun bir zaman önce Karanlık Lord'un ölümsüz olmak için hortkuluklar yaptığını öğrendim. Birini buldum ve yok ettim. Harry ikinci sınıftayken de bir diğerini bulup yok etti. Ama yok ettiğim hortkuluk beni lanetledi ve güçsüz düştüm. Bu yüzden de senenin başında Bay Malfoy, Bayan Granger, Bay Potter ve Bayan Weasley'den bu hortkulukları aramaya çıkmalarını istedim. Black ailesinin evinde konakladıkları sırada bir ölüm yiyen olan Regulus Black'in günlüğünü buldular ve hortkulukarın neler olduğunu öğrendiler." dediğinde Sirius bana döndü. "Regulus'un günlüğü mü? Bana bundan bahsetmedin." dediğinde ona döndüm. "Üzgünüm Sirius. Ama senin üzülmeni istemedim. Ama günlük hala bende ve onu sana vereceğim. Zaten senin bulman için saklamış." dediğimde yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. Dumbledore ise konuşmasına devam etti. 

"Bu hortkuluklar bir günlük, bir yüzük, bir madalyon, bir diadem, bir kupa ve Lord'un yılanı. Sonuncusunun ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Çocuklar bundan yola çıkarak madalyonu buldular ve yok ettiler. Geriye dört tane kaldı. Bunların ne olduğunu öğrenmemiz gerek." dediğinde herkes Dumbledore'a bakıyordu. Sirius "Neden bu kadar zorlu bir göreve çocukları yolladın Albus? Bizde gidebilirdik?" dediğinde Remus "Sen bir kaçaksın Sirius, nasıl gitmeyi planlıyordun?" dediğinde Sirius oflayıp ona döndü. "Bilmiyorum! Ama vaftiz oğlumun başına bir şey gelmesindense kendi başımın derde girmesini yeğlerim!" dediğinde Harry ona gülümseyerek bakıyordu. 

Dumbledore Sirius'a dönüp gülümsedi. "Çocukların bu görevi başaramayacağını düşünseydim emin ol göndermezdim Sirius. Sende biliyorsun ki onlar çok güçlü." dediğinde istemsizce gülümsedim. Sirius bize kısa bir bakış atıp ofladı. "Evet oldukça güçlüler. Özellikle benim tatlı Mionem." dediğinde  yanımdaki Draco'nun gerildiğini  hissedebiliyordum. Uzanıp koltuktaki elini tuttuğumda bana dönüp gülümsedi. Ardından biraz önceki çalışmalarım aklıma geldi ve diğerlerine döndüm. "Ben hortkuluklar hakkında bir kaç şey öğrendim." dediğimde herkes bana dönmüştü. Ron "Şaşırmadık." dediğinde Pansy ona bir dirsek atıp bana döndü. "Sen devam et tatlım." Onlara gülümseyip anlatmaya başladım. 

"Yok ettiğimiz hortkuluklara baktığımda çoğunun özel şeyler olduğunu fark ettim. Kişisel bir günlük, aile yadigarı bir yüzük ve binasının kurucusunun madalyonu. Hepsi de özel ve değerli şeyler. Bende araştırmaya başladım. Ve sonunda bazı şeyler buldum." dediğim de hepsi şaşkınca bana bakıyordu. Lafımı bölmemelerini fırsat bilip anlatmaya devam ettim.

"Madalyon Salazar Slytherin'e aitti. Diğer kurucuların eşyalarını da hortkuluğa çevirmiş olabilir. Helga Hufflepuff'ın bir kupası var. Bence kesinlikle bir hortkuluk." dediğimde Ron bana döndü. "Teorin gayet mantıklı. Diyelim ki kupa bir hortkulul. Nerede olduğunu bilmediğimiz bir şeyi nasıl yok edeceğiz?" diye sorduğunda ona gülümseyerek bakıyordum. "Bizi götürdükleri köşkte Bellatrix çantamda ki Gryffindor kılıcını gördü ve çok endişelendi. Kılıcı kasasından nasıl aldığımı sordu. Bence o kasada kesin bir hortkuluk var. Ve bu hortkuluk kupa olabilir." dediğimde ortam yine sessizliğe gömüldü.

Bu uzun ve rahatsız edici sessizliği yine Ron'un sorusu böldü. "Sihir Bakanlığı ölüm yiyenler tarafından ele geçirilmiş durumda. Gringos'a nasıl girmeyi planlıyorsun?" dediğinde biraz düşündüm. "Şu anda bir fikrim yok." dediğimde Ginny bana döndü. "Çok özlü iksirimiz kaldı mı?" dediğinde aklındaki fikri anlamıştım. "Sen bir şahısın Gin." dediğimde yanakları kızarmıştı. Dumbledore ise  Sirius'a dönüp "Söylemiştim." dediğinde hepimiz gülmeye başlamıştık.

Tonks "Size iyi bir plan lazım." dediğinde Remus bana döndü. "Eminim benim zeki öğrencilerim iyi bir plan yapacaktır." deyip göz kırptığında ona gülümsedim. Sirius "Bu konuda açıklığa kavuştuğuna göre Mione'yi sizden çalıyorum." dedi ve oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve benide yerimden kaldırıp salondan çıktı. Birlikte merdivenleri çıkıp benim odamın önüne geldiğimizde ne istediğini anlamıştım.

Birlikte odama girdiğimizde o ilerleyip camın yanındaki sandalyeye oturdu ve bana döndü. "Bana günlüğü gösterir misin?" dediğinde sesindeki buruk ton kalbime dokunmuştu. Onu başımla onayladım ve komodinin yanındaki çantama uzandım. İçini kısaca karıştırdıktan sonra yeşil deri defteri sonunda bulmuştum. İçindeki notlarımı dökmemeye çalışarak Sirius'un yanına ilerledim.

"Regulus günlüğünü mors alfabesi ile yazmış. İçindeki notlar benim çevirilerim." dediğimde burukça güldü. "Ona mors alfabesini sekiz yaşındayken öğrettim. Kullanacağı hiç aklıma gelmemişti." dediğinde şaşırmıştım. Günlüğün içindeki notlarımı alıp günlüğü ona uzattım.

İnce defteri eline alıp kapağını okşadı ve kapağını açıp okumaya başladı. Bende yatağıma oturmuş onu izliyordum. Gidip gitmemek arasında kalmıştım ama onu yalnız bırakmak istemiyordum. Kafasını öne eğdiğinde uzun saçları aşağıya sarkmıştı. Günlüğün açık sayfasına bir damla düştüğünse hızla yataktan kalkıp yanına gittim.

"Sirius?" dediğimde ağlamaları şiddetlenmişti. Önüne geçtim ve ona sıkıca sarıldım. O da bana sarılıp ağlamaya devam etti. "Onu kurtarabilirdim Mione. Ama onu ölüme terk ettim." dediğinde ondan uzaklaşıp önünde diz çöktüm ve ağlamaktan kızarmış gözlerine baktım. "Sen onu ölüme terk etmedin. Regulus kararını vermişti. O seni kendine örnek aldı ve Lord'a karşı çıktı. Onun sayesinde hortkulukların neler olduğunu biliyoruz. O bir kahraman olarak öldü. Onunla gurur duymalısın." dediğimde bana bakıp gülümsedi. "Onunla gurur duyuyorum." dedi ve saçlarımı okşayıp yüzüne her zamanki yamuk gülüşünü yerleştirdi. "Ve seninle de gurur duyuyorum Mione. Dumbledore her zamanki gibi haklı. Siz çok zeki çocuklarsınız ve bu görevin üstesinden geleceksiniz." dediğinde bende gülümsedim ve uzanıp ona sarıldım.

Şu anda çok mutluyum. Bize yardım eden Regulus'un son isteğini yerine getirmiştim. Günlüğünü çok sevdiği abisine ulaştırmıştım.

*Merhaba canım okurlarım.

Bu bölüm geç geldiği için üzgünüm.

Bilgisayarım yanımda değil ve ben telefondan yazmak konusunda berbatım.

O yüzden bu bölüm kısa oldu.

Umarım severek okursunuz.

Yorum atıp beni sevindirmeyi unutmayın.*

  

Continue Reading

You'll Also Like

86.5K 5.6K 49
Efsaneye göre, eski zamanlarda, antik Yunan'da insanların iki başı, dört eli, dört kolu vardı. Eski Yunan'ın ulu tanrısı Zeus, Olimpos Dağı'ndan düny...
177K 18K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
12.6K 50 4
Bu seride kitap özetlerini derledim.istek kitap özetinde bulunabilirsiniz
12K 1.2K 43
On beş sene sonra dönen Tom Riddle için hiç bir şey umduğu kadar kolay olmayacaktır. Pus'un ikinci kitabıdır. İlk kitaba profilimden ulaşabilirsiniz...