Bulletproof: X [BTS+Yoongi] ✔️

By jininnyx

123K 12K 6.6K

Size olayın ne ara bu hale geldiğini anlatamam ama bu hale gelmesini sağlayan ana karakterleri anlatabilirim... More

Karakter Tanıtımı [Okuyun]
1 •Bulletproof:X•
2 •Bulletproof:X•
3 •Bulletproof: X•
4 •Bulletproof: X•
5 •Bulletproof: X•
6 •Bulletproof:X•
7 •Bulletproof: X•
8 •Bulletproof: X•
9 •Bulletproof:X•
10 •Bulletproof:X•
11 •Bulletproof:X•
12 •Bulletproof:X•
13 •Bulletproof:X•
14 •Bulletproof:X•
15 •Bulletproof:X•
16 •Bulletproof:X•
17 •Bulletproof:X•
18 •Bulletproof:X•
19 •Bulletproof:X•
20 •Bulletproof:X•
21 •Bulletproof:X•
22 •Bulletproof:X•
23 •Bulletproof:X•
24 •Bulletproof:X•
25 •Bulletproof:X•
26 •Bulletproof:X•
27 •Bulletproof:X•
29 •Bulletproof:X•
30 •Bulletproof:X•
31 •Bulletproof:X•
32 •Bulletproof:X•
33•Bulletproof:X•
34 •Bulletproof:X•
Şifreler ve Teoriler
35 •Bulletproof:X•
36 •Bulletproof:X•
37 •Bulletproof:X•
38 •Bulletproof:X•
39 •Bulletproof:X•
40 •Final•
Şifreler (Açıklama)

28•Bulletproof: X•

2.7K 316 381
By jininnyx

Bölüm şarkıları:Changmin - moment

Crush - Beautiful

Ve lütfen bolca oy verelim, oylar çok düşük. 

- - - 

"Biraz konuşalım mı?" ilk konuşan Yoongi oldu. Ben hala onu ilk gördüğüm yerde dikiliyordum. Saçı yüzünden yaşadığım şok yetmezmiş gibi, uzun bir aradan sonra tekrar görmek heyecanlanmama neden oldu.

"Peki." dedim kendimi toplayarak. Kenara çekilip arabayı gösterdi. Arabasıda değişmişti. Siyah, daha klas bir arabaya dönüşmüştü. Yine bir şaşkınlıkla arabaya bindim. O da bindikten sonra sessiz bir yolculuk oldu ama kısaydı. Bir kafeye geldiğimizde arkasından indim. Sıradan, yol üstünde bir yerdi.

"Aç mısın?" dedi rastgele bir yere otururken. 

"Hayır." 

Şirkette Seulgi sayesinde tüm gün tıkınmıştım. 

Birer kahve istedik. Gergin görünüyordu. Sessizliğe dayanamayıp ben konuştum "Saçın..."

Kafasını camdan bana doğru çevirdi. Yüzünde garip bir ifade vardı. 

"Değişiklik iyi gelir diye düşündüm," dedi ve derin bir nefes aldı "Geçen gün... O kadar sert çıkıştığım için üzgünüm." 

Beklediğim bir şey değildi, kimsenin beklediği bir şey değildi. Bir an afalladım. Zaten saçı, arabası derken şaşkındım şimdi bir de özür diledi.

"Sorun değil." dedim olabildiğince sakin davranak. Aslında sorundu. O gün, tüm gece uyuyamamıştım. Hem üzgündüm hem kırgındım hem de meraklıydım. Tabii bunları söylemedim.

"Benim için sorun, seni üzmek istemedim." aniden gözümün içine bakarak söylediği kelimeler kalbimi delip geçti. Bir süre göz göze kaldık. Anlatmak istediği çok şey var gibi görünüyordu. 

"İyi misin?" dedim gözüne bakarken. Bu soruya ihtiyacı var gibiydi. Bir süre gözlerini kırpıştırarak bana baktı. Gerçekten bu soruya ihtiyacı vardı. Onu böyle görmek beni üzüyor. 

Düşünmeden bir şeyler yapma kraliçesi olarak aniden yerimden kalktım. Bunu şimdi düşünmeyecektim. Neyseki sandalyeye değil, koltuklu masaya oturmuştuk. Yoongi merakla bana bakarken ben saniyeler içinde yerimden kalkıp onun yanına oturdum.  Bunu bekliyormuş gibi kafasını omzuma koydu. 

"İyi değilim." diye mırıldandığını duydum. Neydi onu bu kadar üzen şey? 

İki gün içinde değişmişti. Saçları, bakışları, duruşu... Yıpranmış gibiydi.

"Ne olursa olsun, bana anlatabilirsin." dedim en içten halimle. Sanırım bu söylediğimi düşünüyordu. Kafasını yavaşça omzumdan çekti. Bir aptallık edip ondan tarafa baktım. Gözleri dolmuştu, kızarıktı. Bir şeyler söylemek için ağzını açtı ama sonra hemen diğer tarafa döndü.

"Panik atak geçirmişsin," konuyu aniden değiştirdiğinde ona ayak uydurmaya karar verdim. Şuan iyi değilken onu bir şeylere zorlayamazdım.

"Bir şey oldu," dedim nihayet. Yerimden kalkıp karşı koltuğa tekrar geçtim. Yoongi şimdi daha iyi duruyordu. Aslında bu meseleyi herkes toplandığında anlatmayı düşünüyordum ama Yoongi şuan iyi değildi. Kafasında nasıl bir sorun varsa, baş etmeye çalışıyordu. Kafasını dağıtmak için dün okulda olanları anlattım. 

Yumruk yaptığı elleriyle tam bir alev topu gibiydi.

"O şerefsiz... Burnumuzun dibine kadar girdi mi?" 

Omuz silkip rahatlatmaya çalıştım "Diğerlerine toplanınca söyleyeceğim. Bu mesaj, ürkütücü." 

"Ürkmene gerek yok. Delinin teki oyun oynamaya çalışıyor. Bu iş iyice can sıkmaya başladı, onu bulacağız." dedi emin bir tavırla. Öyle olmasını umdum.

"Ayrıca bundan sonra birlikte spor yapacağız, Jimin doktorun raporunu gösterdi." 

Jimin yine başımı yaktın!

"Pekala artık eve gitsen iyi olacak, Jimin'den fırça işitmek istemiyorum." dedi gülümseyerek. Ben de kafamla onayladım. Beni eve getirdiğinde arabadan inmeden önce duraksadım "Sorun ne ise, istediğin zaman benimle konuşabilirsin." dedim yüzüne bakarak. Kafasını sallamakla yetindi. Ama tam ineceğim sırada bir el bileğimi kavradı. 

Yumuşacık eli, benim elimi tuttuğunda beynimden vurulmuş gibi durdum.

"Teşekkürler ve üzgünüm." 

Elini bırakmadan arabanın içine eğildim "Ne için?"

Aniden elimi bıraktı.

"Boş ver, öylesine işte. Görüşürüz." 

Kaşlarımı çattım ama geriye doğru adımlayarak kapıyı kapattım. Anında gaza basıp gitti. Arkasından boş bakışlar, yoğun düşünceler ile bakmayı sürdürdüm. 

- - - 

"Bunu benden sakladığına inanamıyorum!" Jimin aniden yerinden kalkıp bir şeyleri tekmeledi. Anlatmamalıydım, bu büyük bir hataydı.

"Korktum," dedim olabildiğince kendimi acındırarak. Şuan herkes şaşkınlıkla bize bakıyordu. Jin, Taehyung, Hoseok, Jungkook, NamJoon ve Yoongi...

Jimin çok sinirliydi.

"Neden benden bir şeyler saklayıp duruyorsun?" dedi sinirle.

"Jimin sakin ol," NamJoon oturduğu yerden kalkıp omzunu tuttu ama Jimin onu ittirdi. Onu ilk defa bu kadar sinirli görüyordum.

Bir küfür savurup hızla çıkışa gitti. Bir an duraksasamda ben de peşinden koştum.

"Jimin!" seslenmem üzerine onu deponun dışında yakaladım. Topukları üzerinde dönüp bana baktı. Ağlamak üzereydi. Yalnızca çok sinirlendiğinde bu yüz ifadesine bürünürdü ve üzüldüğünde.

"Neden bana söylemedin?" dedi kısık bir sesle. 

Şimdi ağlamak için bir sebebim vardı "Çünkü... korktum. Sana bir şey yap-" 

"Böyle yaparak beni daha da üzüyorsun! Ben senin için korkmalıyım, ben abinim. Ben seni korumalıyım ama sen... Sen benim için kendini riske attığında, kendimi berbat hissediyorum." 

Boğazıma bir yumru oturdu. Adeta yerin dibine girmek istedim, yok olmak istedim.

"Benim için çabalayıp duruyorsun, ben de senin için aynısını yapmak istedim." dedim sessizce. 

"Böyle yapmanı isteyen kim? Beni hayal kırıklığına uğrattın... Bilmiyorum belki de... İyi bir abi değilim." 

Ona doğru bir adım attım, o ise bir adım uzaklaştı. 

"Öyle deme," dedim yine mırıldanarak. Boğazıma oturan yumru konuşmamı engelliyordu.

"Biraz düşünmem lazım." dedikten sonra arkamda bir yere odaklandı "Sana emanet." sonra hızla arkasını dönüp gitti.

"Jimin!" arkasından gitmek için bir adım attığım sırada biri hemen arkamdan beni tuttu. Kollarını arkamdan bana dolamış bu kokuyu biliyordum.

"Bırak!" dedim sinirle. Ama bırakmadı.

"Ona zaman ver." dedi yumuşacık sesiyle. Sol kolum yine uyuşmaya başlamıştı, bu sefer bacaklarımda titrerken yere çöktüm. 

Yoongi'nin hemen önüme gelip, dizlerini yere koyduğunu gördüm. Kollarını bana sardığında başım hemen omzuna gelmişti.

"Ona zaman vermen lazım, o senin abin." dedi mırıldanarak. 

"Onu çok üzdüm değil mi?" dedim omzu yüzünden boğuk çıkan sesiyle. 

"Düzelecek." dedi sadece. 

Orada, öylece ne kadar ağladım bilmiyorum. Sonunda başım ağrımaya başladığında kafamı omzundan çektim. Benimle, burada beklemişti.

Kalkmama yardım etti.

"Nereye gitmek istersin? Eve götürebilirim." 

Kafamı iki yana salladım "Eve gitmek istemiyorum."

"Pekala, gel hadi." dedi ve elimi tuttu. Yumuşacık elini, yine tutmak biraz olsa iyi geldi. Birlikte onun arabasına gittik. Kendimi çok kötü hissediyorum, sanki ruhumu almışlar gibi. Jimin ile ilk defa bu kadar büyük bir kavga etmiştik.  Ne söyleyeceğimi, ne yapacağımı ya da ne düşüneceğimi bilemiyordum. Biri önüme eğilip emniyet kemerimi bağladı. Elbette bu Yoongi'idi.

Bir şey demedim. Kafamı koltuğun arkasına yasladım ve gözlerimi kapattım. Başım çatlıyordu.

Zaten yorgundum. 

Bugün ilk iş günümdü, yetmemiş çıkışta Yoongi ile tuhaf bir an yaşamıştım. En son akşam buraya gelmiş, her şeyi anlatmıştım.

Araba durduğunda kafamı kaldırdım.

Burası Yoongi ve Taehyung'un yaşadığı evdi. Yoongi gelip arabadan inmeme yardımcı oldu. Çok halsizdim, ağladığım için hem başım ağrıyordu hem de uykum gelmişti. Birlikte eve girerken sessizliğimi sürdürdüm.

"Bu gece burada kal, yarın ne düşünmen gerekirse düşünürsün." dediğinde sadece başımla onayladım.

"Uyumak istiyorum," diye mırıldandığımda bana yolu gösterdi. Alt katta bir odanın kapısını açtı.

"Merak etme bu oda temiz. Sen bekle, pijama getireyim." dedi ve beni odada tek başıma bıraktı. Bir dakika sonra elinde bir pijama takımı ile geldi. Onun olduğunu tahmin ettim çünkü erkek pijamasıydı.

"Elimde sadece bu var," derken pijamaları yatağın üstüne bıraktı.

"Duş şurada," dedi odadaki diğer kapıyı göstererek "İçeride havlu falan var, kullanmak istersen çekinme. Ben gideyim." kapıyı kapatacağı sırada ona seslendim. Kafasını tekrar içeri uzattı "Teşekkür ederim."

"Önemli değil." 

Odadan çıktıktan sonra pijamaları giydim. Duş falan alacak gücüm ve iç çamaşırım yoktu. Yatağı açıp içine girdim. Bugün her şey berbattı, yetmezmiş gibi bir de hava kötüydü. Baharın gelişiyle yağmurlar ve korkulu rüyam şimşekler ortaya çıkmıştı. Ev tamamen sessizliğe ve karanlığa gömüldüğünde dışarıdan yağmur sesleri gelmeye başladı. 

Yere hırsla döven damla sesleri evin içinde, odada yankılanıyordu. 

Çakan bir şimşekle yerimden sıçrayıp yorganın altına girdim. 

Yorgan tamamen kafamın üstündeydi, biraz havasız kalsamda her şimşekte yatağın içinde biraz daha kayboldum.

Jimin burada olsaydı... onun yanına giderdim. Gözlerim dolarken burnumu çektim. 

Tekrar bir şimşekle ağlamam şiddetlenmişti. Şimşeğe ağlamıyordum belki, belki abime ağlıyordum. Onu hayal kırıklığına uğrattığıma ağlıyordum. Belki bu bana biraz cezaydı. 

Üstümdeki örtü aniden kalktığında çığlık çığlığa bağırmaya başladım. 

"Şimşek canavarı!" bir yandan bağırıp bir yandan sağa sola vurmaya çalışıyordum.

"Yeon, benim! Yeon!" duyduğum tanıdık sesle deli gibi davranmayı keserek durdum. Yoongi bir dizini yatağa koymuş, beni tutmaya çalışıyordu.

"Ne? Ne oldu?" dedim panikle.

O sırada bir şimşek daha çaktığı için sıçramıştım.

"Şimşekten korkuyorsun," dedi kollarımı bırakırken "Burada duracağım." odayı göstererek.

"Gerek yok," dedim umursamaz görünmeye çalışarak. Ama halim berbattı. Korkudan yorganın altında terlemiştim, saçım başım birbirine girmişti.

"Kenara kay," dedi beni ittirirken.

"Ne? Hayır, git." 

Beni hiç ciddiye almadan hafifçe bir güçle ittirdi. Yatağın diğer tarafına gittim. O da örtüyü kaldırmadan üstüne uzandı.

"Sapık," dedim sadece.

"Ne? Sapık mı? Burada seni şimşek canavarından koruyorum." alayla söylediği şey utançtan kafamı duvarlara vurma isteğimi uyandırdı.

Bunu ağzımdan kaçırdığıma inanamıyorum!

Konuyu hızla değiştirme hamlesinde bulundum "Şimşekten korktuğumu nereden bildin?"

Omuz silkip güldü "Jimin mesaj atıp söyledi, siz ikiniz asla küs kalamıyorsunuz."

İçim de yine tarifsiz bir burukluk oldu. Bana kızgın bile olsa mesaj mı atmıştı?

Yüzümde oluşan masum gülümsemeyle yatağın içinde doğruldum "Mesajı göstersene," dedim şirin şirin. Bana baktıktan sonra bir süre duraksadı. Dudağını ısırdığını gördüm ama ne için?

Cebinden çıkardığı telefonu bana uzattı. Şifresi falan yoktu, direk mesajlara girdim. 

Min Yoongi: Yeon bizim evde kalıyor.

Park Jimin: Yağmur yağıyor, birazdan şimşek çakar.

Yeon şimşekten çok korkar, onu kontrol eder misin?

Min Yoongi: Merak etme.

Yüzümde aptal bir sırıtışla telefonu ona geri uzattım.

"Gerçekten şu mesaj için yüzünde güller açtığına inanamıyorum," dedi telefonu komodinin üstüne koyarken. Gülümseyerek kafamı yastığa koydum.

"Sen anlamazsın. Bu abi-kardeş iç güdüsü."

Derin bir iç çekti ama garip bir iç çekişti.

"Neyse ben buradayım, şimşek canavarı gelirse onu döverim sen uyu." sesindeki imayı ve kıs kıs gülmeyi çok net duymuştum. Kafamı ona çevirdim.

"Alay etme," 

Gülmesi şiddetlenirken "Şimşek canavarı da ne?" dedi.

Uflayıp anlatmaya başladım "Küçükken yağmura karşı bir zaafım vardı. Özellikle gece yağmur yağdığında, saat kaç olursa olsun bahçeye çıkıyordum. Annem ve babam beni bahçeden topluyordu resmen... Sonra bir gün annem şimşek canavarını anlattı. Şimşekleri o çaktırıyormuş ve gece dışarı çıkan insanların üstüne atıyormuş. O günden beri korkuyorum... Normal de hep Jimin olurdu."

Gülüp alay edeceğini düşünmüştüm ama onun yerine bana anlayışla bakıyordu.

"Neyse ne beni konuşturup durma çok ağladım ve sabaha gözlerim zaten şişecek, bir de uykusuzluktan şişerlerse seni öldürürüm." son hız yorganı tepeme çekip gözlerimi kapattım. Yoongi yanımda hiç kıpırdanmadan dururken uykuya dalmak zor olur sanmıştım.

Ama sabah gözümü açtığımda deliksiz bir uyku çektiğimi fark ettim. Esnemek için yatakta kollarımı iki yana açtığımda elimin bir şeye pat diye çarpmasıyla hemen geri çektim. 

"Burnum kırıldı!" Yoongi'nin sinirle çıkan sesiyle gözlerimi kapattım. Çocuğun yüzüne vurmuştm, gerçi başka yerine vurmaktan iyidir.

"Pardon," dedim hafifçe esneyerek.

"Neyse tüm gece pat pat yüzüme vurdun zaten, bu çok acıtmadı." dedi burnunu ovarken. Dün geceki haliyle öylece yatıyordu.

"Saat kaç?" dedim merakla. Uzanıp telefonunu aldı.

"Sabah dokuza geliyor," kafamla onaylayıp yataktan çıktım. Onda dersim vardı. 

"Yoongi!" odanın kapısı kırılacak gibi açıldığında panikledim. Taehyung'un dehşet içeren yüz ifadesi yerini şaşkınlığa bıraktı.

"Pardon... Yani şey, siz birlikte mi yattınız?" kocaman gözlerle bize bakarken Yoongi yastığın birini yüzüne fırlattı.

"Ne var?" dedi bıkkın bir ses tonuyla. Taehyung hafifçe yutkunup bir bana bir ona baktı "Dışarı gelsene, bir şey söylemem lazım."

Oldukça gergin görünüyordu. Yoongi kaşlarını çatıp dışarı çıktı. Arkalarından kapıyı kapatıp hemen üstümü giyindim. Eve gidip kıyafetlerimi değiştirsem derse geç kalırdım. Odadan çıktığımda Yoongi'de en az Taehyung kadar gergin duruyordu. İçime düşen şüpheyle ikisinide süzdüm "Sorun ne?"

Birbirlerine baktıktan sonra Taehyung gergince güldü. Hiç iyi rol yapamıyorum "Hiçbir sorun yok."

Ağzımı açıp bir şey demeye fırsat kalmadan Yoongi kolumdan tuttu "Hadi derse geç kalıyorsun." 

Beni apar topar evden çıkarıp arabaya bindirdi.

"Bir şeyler çeviriyorsunuz yine." dedim sinirle mırıldanırken. Omuz silkti ama gerginliği arabaya buram buram yayılmıştı bile. Yolda birden durduk. Bir fırının önünde arabadan indi. İki dakika sonra elinde bir kese kağıdı ile geri geldi. Kese kağıdını benim kucağıma bıraktığında içinden enfes bir koku geldi. Kafamı uzatıp içine baktım.

"Kahvaltı yap," dedi sadece.

"Peki anne," diyerek iğneledim ve kese kağıdının içinden poğaça çıkardım.

"Çikolatalı olanı bana ver," dedi yola odaklanmışken.

"Başka çikolatalı yok ama," 

"Sadece bir tane kalmıştı." 

Omuz silkip mızmızlandım "Ben de çikolatalı istiyorum."

"Olmaz çikolatalı benim." 

Yoongi ile çikolatalı poğaça kavgası yaptığımıza inanamıyorum. 

"Ne demek benim, ben de istiyorum!"

Aklıma gelen fikirle poğaçayı ikiye bölüp yarısını ona uzattım.

"Büyük olanı kendine aldın değil mi?" dedi poğaçaya kısa bir bakış atarak. Gülerek arkama yaslandım "Ne sandın adaletli bir birey olduğumu mu?"

Okula geldiğimizde poğaçanın hemen hepsini yemiştim.

"Çıkışta alacağım, bir yere gitme." 

İçimden geçeni yaptım, dil çıkardım. Onun şaşkın bakışları eşliğinde arabadan inip okula ilerledim. Şimşek canavarı, çikolatalı poğaça kavgası ve dil çıkarma. Olgun insan profilimden bir saniye bile şaşmıyorum gerçekten. 

Dersler bitmek bilmezken aklım sürekli Jimin'de idi. Arayıp aramamak arasında kaldığım bir an telefonum çaldı. Arayan Jimin'in sınıf arkadaşlarından birisiydi. Ne olur ne olmaz diye birkaçının numarası bende vardı, benim numaramda onlardaydı.

"Alo?" 

"YeonHa naber?" dedi karşımdaki erkek sesi.

"İyidir senden?" 

Derin bir nefes sesi geldi "Açıkçası iyi değilim, abini sormak için aradım. Nerede kaldı?" 

Kaşlarımı çatıp elimdeki kitapları dolaba bıraktım "Ne demek nerede kaldı?"

"Bugün bir sınav için ortak dans performansımız vardı ama o ortada yok. Beş dakikaya bizim sıramız gelecek."

"Saçma olacak ama onu aramayı denedin mi?" dedim hala kaşlarım çatıkken.

"Hem de defalarca ama telefonu kapalı. Sen biliyorsundur diye düşündüm, kusura bakma. Ulaşırsan bana haber verir misin?" 

"Asıl sen kusura bakma, haber veririm. Kolay gelsin." telefonu hızla kapatıp Jimin'i aradım. Telefonu gerçekten kapalıydı. 

Hemen NamJoon'un numarasını tuşladım.

"Yeon?" dedi ilk açışta.

"Abime ulaşamıyorum. Bugün bir sınavı varmış partneri aradı. Nerede, yanında mı?" 

Bir süre sessizlik oldu "Şey ben onunla konuştum, sınavı sonraya ayarlayabilirmiş. Morali bozukmuş dün olanlar yüzünden... Şuan uyuyor." 

Kesinlikle bir şeyler çeviriyorlardı. NamJoon asla şey demezdi veya duraksamazdı.

"Benim şimdi kapatmam lazım derse gideceğim." dedi acelece telefonu kapattı.

"Sanki ben anlamadım," derken bir yandan telefonu çantama atıyordum. Okuldan sinirle çıktım. Resmen benimle konuşmak istemiyordu, eve bile gitmemiş pislik. Jimin'i gördüğüm yerde pataklayacağım. Otobüse binip hızla eve gittim. Tişörtlerini keseyim de görsün.

Evin içi sessizdi. 

Çantamı kenara koyup üstümü değiştirdim. 

Yiyecek bir şeyler hazırladığımda telefonum çalmaya başladı.

Ekranda Yoongi'nin adını görünce kafama vurdum. Çıkışta alacağını söylemişti unutup kendim gelmiştim. 

"Efendim?" en iyisi bilmemezlikten gelmekti.

"Neredesin sen?" sesi sinirliydi ama daha çok gergin gibiydi. Bugün neden herkes gergin!

"Evdeyim," 

"Dur orada, hemen geliyorum." telefon şak diye yüzüme kapanınca omuz silkip hazırladığım yemeği yedim. 

Evin kapısı çaldığında masayı toplamıştım bile. Gidip bıkkın bir tavırla kapıyı açtım. Yoongi ben açar açmaz içeri girip kapıyı kapattı. 

"Ne işler karıştırıyorsunuz merak ediyorum, o Jimin'e bunun hesabını sorar-" 

"Yeon," Yoongi nazikçe sözümü kesti. Tamam bu kadar nazik olmasında bir sorun var. Çok büyük bir sorun var.

"Ne oldu?"

"X, Jimin'i kaçırdı. Bize bir şifre verdi, onu bulmamızı söylüyor." 

X X X 

Şifre: Yanlış anlaşılmalar, hayat mahvedebilir. 

X X X 

Yeon: Çekmediğim dertler çile kalmadı

Upuzun bol dram bol acılı bir bölüm oldu demiştim kitap kasvetli bir hal alacak diye :') 

Bir de bölümü kontrol etmedim yazım yanlışlarının canı cehenneme adamım, görmeyin onu bölüm çok uzun valla kontrol edemem

Bölüm sonu şifrelerini finalden sonra bir bölüm de açıklayacağım bilginiz olsun, sizi sevirem bir de lütfen şu oylar bir artsın ya upuzun bölüm bir 40 oyu görelim canını yediklerim :') 

Continue Reading

You'll Also Like

735K 46.9K 51
"Bertha," dedi nefesini dışarıya vererek. "Aklım fikrim sende, senin bana ne zaman geleceğin de, seni ne zaman göreceğim de, beni görür görmez ne diy...
44.6K 3.4K 12
"Dedim ya, en çok içine doğmuştu o sabah güneş." 27.09.18/24.02.19 melikuşuma ithaflarımla.
48.1K 3.5K 30
-Bunu nereden öğrendin? Ben hayatımda ilk defa duymuşken sen bunu yapmayı nasıl başarabilirsin? -Seni yenebilmek için her gün çok çalışıyorum Jungko...
112K 7.6K 38
"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma i...