Özel 'Asi'stan

Bởi theokuryazar

2.3M 74.9K 6.8K

Hırslı bir iş adamı. Ve onun asi küçük 'asi'stanı. Hazel ve Yiğit'in hikayesi. Asi mi asi ama bir o kadar da... Xem Thêm

Tanıtım
|1|•Belalı Kahve
|2|•İş Yemeği
|3|•Resmiyet
|4|•Geleneksel Anneler Eziyeti
|5|•Buluşma
|6|•Ağır Sözler
|7|•Yeni Bir Başlangıç
|8|•Yeni Asistan
|9|•Hayal Kırıklığı
|10|•Yeni Ortak
|11|•Karışık Durumlar
|12|•Belirsizlikler
|13|•Hastalık
|14|•Yeniden
|15|•Sevgilim Ol
|16|•Sahte Sevgililik
|17|•Acı
|19|•Anılar
|20|• Bulunmak Ya Da Bulunmamak
|21|•Unutamamak
|22|• Kayboluş
|23|•Benimle Gel
|24|• Gerçekler
|25|• Sevmek
|26|• Korku
|27|•Kaçış
Çok Önemli Bir Duyuru
Özlem Dolu Bir Not
|28|• Dönüş
|29|• İhtimal
|30|•Savaş
|31|•Acının Ayak İzleri
|32|•Yiten Bir Sabahın Ardında
|33|•Vicdan
|34|• İyileşmek
|35|• Sevilmemelerin Meşru Müdafaası
FİNAL

|18|•Gitmek

60.4K 1.9K 149
Bởi theokuryazar

"Çok güzel görünüyorsun."
Annem bana gözleri dolmuş bir şekilde bakıyor. Makyajımı yapan kadın, duvağımı düzeltirken samimi bir şekilde gülümsüyor.
"Şimdiye kadar hazırladığım en güzel gelin sensin." Yanaklarımın kızardığını hissediyorum.
"Teşekkür ederim." samimi bir şekilde gülümseyip cevap veriyorum. Annem kapının pervazından ayrılarak yanıma geliyor. Sıcacık avucu yanağımda geziniyor.
"Çok acı çektin, güzel kızım." bir damla sağ yanağı boyunca iz çiziyor. "Mutluluğu hak ediyorsun."
Başımı eğiyorum. Burukça gülümsüyorum. Kapı tıklatılıyor. Murat içeri girdiğinde ona şaşkınca bakıyorum.
Yüzünde sıcacık bir gülümseme var. Beni görünce ıslık çalmaya başlıyor. Kıkırdayarak gülüyorum. Yanıma gelip elimi tutuyor ve beni etrafımda döndürüyor. Bundan mütevellit midem hafif bulanıyor.
"Seni ben kapmalıydım." diyor kahkaha atarak. Kaşlarımı çatıp ona bakıyorum ama beni umursamıyor.
"Hadi gidelim. Seni bekliyor olmalı." Kalbimin heyecandan atışı kulaklarımda yankılanıyor. İçimin içime sığmadığını hissediyorum. Elim ayağım benden bağımsız dolaşıyor. Vücudumdaki tüm kan yanaklarıma akın ediyor.
Murat kolunu açıyor. Bir elimi koluna bırakıyor diğer elimle gelin çiçeğini sıkıca tutuyorum. İçimde belli belirsiz bir huzursuzluk olsa da aklıma getirmemek için çabalıyorum.
Murat ile odadan çıkıyoruz. Ayağımdaki topuklular sıksa da canımın acısına katlanmak için çaba harcıyorum. Bu çektiğim onca acının yanında hiç kalıyor.
Uzunca bir merdivenden aşağı iniyoruz. Koca bir sarayı andıran salon yaldızlı avizeler ile süslü. Murat ile beraber koridorda duraksıyoruz. Aşağıdaki büyük kalabalığın sesini duyabiliyorum. Hafif bir müzik onlara eşlik ediyor.
"Benden buraya kadar prenses. O seni almaya gelecek." başımı sallayıp Murat'ı onaylıyorum. Murat bana hüzünlü gözlerle gülümsüyor.
"Umarım bundan sonra hep mutlu olursun." Murat yanımdan ayrılıp gözden kayboluyor. Koskoca koridorun ortasında yapayalnız kalıyor ve onu bekliyorum. Koridorun büyük camından bahçeye göz atıyorum. Kar olağanca gücüyle yağmasına rağmen üşümüyorum. Elimin terlemesinden kurtulmak için gelinliğim eteğini sıkıca kavrayıp sıkıyorum. Aldığım nefesler bana yetmemeye başlıyor. Kalbimin atışı gittikçe artıyor ve nabzım hızlanıyor. Heyecan olağanca gücüyle içimde dolanıyor.

Omzumda hissettiğim el ile beraber ürkerek arkama dönüyorum.
Kahverengi gözleri gördüğümde rahat bir nefes alıp gülümsüyorum. Yiğit bana şefkatle bakıyor. Sıcak tonlara sahip hareleri yüzümü inceliyor.
"Çok güzel görünüyorsun." Aşk gözlerinden akıyor. İçimdeki sevinci tarif edecek bir kelime bulamıyorum. Kollarımdan tutup beni koridorun sonuna götürüyor. Ben hâlâ ona bakıyorum. Beni büyükçe bir aynanın önüne getirdiğini görüyorum göz ucuyla.
"Bak." diyor aynayı işaret ederek. Bakışlarımı aynaya çevirdiğimde donakalıyorum.
"Çok güzel görünüyorsun Lale Baturalp."
Siluetimde Lale'yi gördüğümde şaşkına uğruyorum. Bir çığlık boğazımı yırtarcasına kaçtığında ayna çatlıyor. Suretim karanlık bir hal alırken Yiğit ardımda yok oluyor. Ayna tarafından yutuluyorum.
***
*Murat

"Hayır!" Hazel attığı çığlıkla beraber yerinden doğrulduğunda ürkerek daldığım düşüncelerden uyandım. Ayşe teyze telaşlı bir şekilde onun yanına koştuğunda ayaklandım.

"Kızım iyi misin?" diye sordu Ayşe teyze Hazel'in saçlarını okşarken. Hazel ilk birkaç dakika nerede olduğunu kavramak istercesine etrafına bakındı. Bakışları bir annesinde bir bende bir odada dolanırken olanların farkına daha yeni varmış olacak ki bir gözyaşı sol yanağı boyunca iz çizerek çenesine düştü.
Onun bu halini görmek beni sandığımdan daha çok etkilemişti. Davette olanlar beni bile şoka uğratırken Hazel'in ne durumda olduğunu tahmin bile edemiyordum. Tek bildiğim çok acı çekiyor oluşuydu.

Ağlamaya başladı. Omuzları hıçkırıklarının şiddetinden sarsılıyor ve anlaşılmaz bir şekilde mırıldanıyordu. Ayşe teyze endişeli ve ağlamaklı bir şekilde ona sarıldığında onlara doğru ilerledim. Hazel'in yalnız kalması gerektiğinin farkındayım. Şu an hiç iyi değildi. Ve Ayşe teyzenin hüznünü gördüğünde daha da kötü olacağından emindim.

"Ayşe teyzenin kolundan tutup kapıya ilerledim lakin elimden kurtulup tekrar Hazel'e sarıldı. Onu zorlukta Hazel'den ayırdığımda ağladığını gördüm.
" Kızımın nesi var Murat? "dedi Ayşe teyze de ağlamaya başladığında.
Onu kollarımın arasına alıp sarıldım. Lanet olası elimden daha fazlası gelmiyordu.

"Onu yalnız bırakmalıyız Ayşe teyze. Hadi çıkalım." dedim onu zar zor kapıya doğru sürüklerken.

Odadan çıkmadan önce Hazel'e baktığımda kulaklarını kapayıp ağladığını gördüm.

Yiğit'in ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Hazel'e karşı bir şeyler hissettiğine yüzde yüz emindim. Ama aptal herifin gözleri başka, davranışları başka şeyler söylüyordu.

Davetin başlarında her şey yolunda gidiyordu. Hazel ve ben rolümüzü güzelce yerine getiriyor ve Yiğit'i çıldırtıyorduk. Bundan emindim. Çünkü ne zaman Hazel'le ilgilensem ya da yakınında olsam Yiğit beni öldürecekmiş gibi bakıyordu.

Hazel'e aşkla bakan o gözlerin yalan söylediğine inanamıyordum.
Kendimden nefret etmem de cabasıydı. Hazel'i böyle bir oynun içine sürüklediğim için kendimi kötü hissediyordum.

Yiğit ve Lale sahneye çıktığında Hazel onlara anlamsız bakışlarla bakmıştı. Gözlerinin dolduğunu olduğum yerde gördüğüm için seri adımlarla yanına ulaşmıştım. Yiğit özellikle bize bakmayarak davetlilere açıklama yaptığında Hazel'in zar zor ayakta durduğunu fark etmiştim.
Hazel'in gözleri kapanırken onu zar zor köşeye çekmiş ve kimsenin bizi fark etmemesi için ekstra çaba harcamıştım.

Güçlükle çıkışa ilerleyip Hazel'i arabaya yerleştirdiğimde direkt onun evine sürmüştüm. Ayşe teyzenin tüm ısrarlarına rağmen olanları anlatamamıştım. Çünkü zannımca Hazel ona henüz Yiğit'ten bahsetmemişti. Bunu benim söylemem de doğru değildi.

Hazel yaklaşık bir gündür uyuyordu ve yeni kendine gelmişti. Yaşadıklarının ağırlığı altında ezildiğini bildiğim için şimdilik onu kendi haline bırakmak daha doğruydu. Bu yüzden Ayşe teyzeyi zar zor odadan çıkarmanın üzerinden neredeyse bir buçuk saat geçmişti.

Hazel'den tek bir ses bile yoktu. Ayşe teyzeye belli etmesemde endişelenmeye başlamıştım.

Odasına gidip gitmemek arasında kalırken yukarıdan gelen çığlık sesi ve cam kırılmasının şiddetli gürültüsü ile oturduğum yerden zıplayıp Hazel'in odasına koştum.
Ayşe teyzenin hıçkırıkları ardımda yankılanırken nefes nefese Hazel'in odasına ulaştım.
Kapıyı hızla açtığımdan mütevellit duvara çarpmıştı.

Hazel ağlıyordu. Omuzlarını şiddetli sarsıntısı, aldığı kesik nefesler ve yüzünü boyayan göz yaşları Hazel'in hiç iyi olmadığını söylüyordu. Kırmızı uzun elbisenin eteklerini avucunda toplayıp sıkmıştı.

Gardırobun aynası paramparçaydı ve yerde bin paraçaya bölünmüş bir kar küresi duruyordu.
Hazel'in yanına ulaşıp onu kollarımın arasına aldım. Başını göğsüme dayayıp saçlarını okşayarak sakinleşmesi için mırıldanmaya başlamıştım.
"Şş hepsi geçecek. Sakin ol." bize endişe ile bakan Ayşe teyzeye gülümseyip iyi olduğunu belirttim. Ayşe teyze hıçkırıklarının kaçmaması için avucunu dudaklarına bastırımıştı. Yüzündeki hüzün daha fazla dayanamayacağını söyler nitelikteydi.

Ayşe teyze Hazel'in yanında ağlamamak için odayı terketti. Ben ve o yalnız kalmıştık. Hazel'in iç çekişlerini eskisine oranla daha azdı. Omuzlarının sarsıntısı durmuştu. Nefes alışverişleri sakin ve yavaş bir şekle büründüğünde ben hâlâ saçlarını okşuyordum.

Bir müddet sonra iç çekişleri tamamen kesildiğinde yüzünü göğsümden ayırıp ona baktım. Uyumuştu. Göz altlarındaki yaşlar hâlâ tazeydi. Onun bu hali içimi parçalıyordu.

Farkına yeni yeni varıyordum. Ben Hazel'i kız kardeşim gibi seviyordum. Onunla ilk tanıştığım zaman ondan hoşlandığımı sanıyordum. Ama gün geçtikçe, o aslında benim için hiç var olmamış kız kardeşimdi, bunu anlamıştım.
Ailem ben çok küçükken bir tekne kazasında kaybolmuştu. Onları çok aramama rağmen hiçbir şey bulamamıştım. Yaşıyor olduklarını ummama rağmen gösterdiğim tüm çabalarım boş bir kapıya çıkmıştı. Beni babaannem büyütmüştü. Kazadan nasıl kurtulduğumu sorarsanız, o gün hastaymışım ve deniz havası çarpar diye beni yanlarına almamışlar. Babaannem bunun için çok ağladığımı söylemişti. Onlarla gitmeyip evde kaldığım için çok ağlamışım.

Şimdi her şeyi düşündüğümde onlarla gitmeyi dilerdim. Cinsiyetiniz ne olursa olsun, yaşınız, dininiz, ırkınız her ne olursa olsun insanın anne babası yanında olmayınca yaşamış sayılmıyor. Hep bir yanınız yarım olduğu gerçeği asla geçmiyor.

Yaşadığım onca sene boyunca deneyimlediğim en iyi şey yarım kalma ve yalnızlık hissiydi.

Ve Hazel'i arada ne kadar fark olursa olsun, iyi anlıyordum.

Başını yavaşça göğsümden ayırıp yastığa bıraktım. Göz altlarındaki yaşları, onu uyandırmamak için üstün bir çaba sarf ederek sildim ve yatağın üzerindeki pikeyi üzerine örttüm.

Uyumak insanı bir yere kadar uzaklaştırabilirdi. Hazel'in gerçeklerle yüzleşmesi ve hayatına kaldığı yerden devam etmesi için çok çaba sarf etmesi gerektiğini biliyordum. Ama yapacak başka bir şeyi yoktu. Yaşamak için acılarına sığınmalı ve onlarla bir arada olmayı öğrenmeliydi. Onun için elimden geleni yapacaktım. Her ne kadar zor olsa da..
***
2 hafta sonra
*Hazel

"Tamam Murat. Görüşürüz. Tamam seni her gün arayacağım merak etme." boş bakışlarım duvardaki saatin yelkovanında gezinirken Murat'ın tüm tembihlerini sıkıntıyla onayladım.
"Oraya ulaştığında beni ara." öfkeyle gözlerimi devirdiğimde, sehpanın üzerinde duran çerçeveyi, annemle deniz kenarında çektiğim fotoğrafı bavulun en üst kısmına koyup fermuarını çektim.
"Arayacağım dedim ya Murat." diye söylendim bir kez daha sinirle. Murat telefonun öbür ucundan kahkaha attığında karşılık vermedim.

İki hafta boyunca evdeydim. Murat işe gelmememi söylediğinde kızsam da oraya gidip onunla yüzleşmek istemiyordum. Adını ağzıma dahi almak istemediğim o adamla.
"Tamam, görüşürüz. Ayşe teyze bana emanet sen merak etme." dedi Murat telefonu kapatmadan önce. Ona bir teşekkür mırıldanıp telefonu kapattım.

Murat'a karşı çok sert davrandığımı bilsem de elimden daha fazlası gelmiyordu. İki haftadır odamdan doğru dürüst çıkmamıştım. Annem ile sürekli kavga ettiğim için vicdan azabı duysam da daha fazlasını yapamıyordum.

İki hafta. Bana yıllar gibi gelen bu iki hafta boyunca tek yaptığım yatağımda uzanmak ve saatlerce duvarı izlemekti.
İştahım yoktu. İki haftada çok kilo vermiştim. Annemin söylene söylene yedirdiği birkaç lokma ile ayakta durduğumu bilsem de midem bulanıyor ve daha fazla yiyemiyordum. Ki yemek dahi içimden gelmiyordu.

Oturduğum yerden kalkıp dolaba doğru ilerledim. Dünden hazırlamış olduğum kıyafetlerimi teker teker bavula yerleştirdim.
Gidecektim. Gitmem benim için daha hayırlı olacaktı. Nereye gideceğimi annem dahil kimse bilmiyordu. Kendime sakin, sessiz bir yerde, insanlara uzak bir ormanda kiralık bir kulübe bulmuştum.
Ne kadar kalacağıma karara veremesem de uzunca bir süre gelmeyeceğimi biliyordum.

Çoğunuzun, ne çabuk pes ettin Hazel, dediğinizi duyar gibiyim. Ama dostlarım, bu hayatta kimseye kendimi zorla sevdiremezdim. Acı çeken taraf hep ben olacaktım. Pişmanlığı yüreğimde hep ben taşıyacaktım ama elimden gelen başka bir şey yoktu. O beni sevmiyordu. Onun için üzerinde çok durmadığı ve bazen görmezden geldiği küçük bir noktaydım. Muhtemelen yokluğumu bile hissetmeyecek, beni hiç aklına getirmeyecekti. Ben hayatının bir parçası bile değildim.

Kapım tıklatıldı. Annem içeri girdiğinde dolan gözlerimi ondan saklamak için başımı yere eğdim. Yanıma geldi ve önümde eğilip kollarını bana sardı. Saçlarıma öpücükler kondururken göz yaşlarım çoktan firar etmişti.
"Hazel." dedi sessizce mırıldanarak.
"Neyin var bilmiyorum can özüm. Ama her şey geçecek. Yalnızca zamana güven." başımı kaldırıp anneme baktım.
"Geçecek değil mi anne?" kesik bir nefes aldım. "Unutacağım değil mi ben de her şeyi?" gözlerimin içine baktı. Burukça gülümsedi.
"Sana unutursun diyemem kızım." dedi yanağım boyunca iz çizen göz yaşlarımı baş parmağı ile silerken.
"Ama zamanla alışacaksın." başımı sallayarak onu onayladım. Elbet zamanla alışacaktım.
***
"Şarjını çantana koydun mu?" vestiyerde duran spor ayakkabılarımı ayaklarıma geçirirken mutfaktan seslenen annemi onuncu kez onayladım.
"Bilgisayar çantamın içinde."
"Migren ilaçlarını aldın mı?" Annemin sorusuna hüzünle gülümsedim. Beni ondan başka düşünen kimse yoktu.
"Sırt çantamın içinde." elindeki birkaç saklama kabı ile mutfağın kapısında göründü. Ona oflayarak baktığımda kaşlarını çatıp yanıma geldi ve kapları elime tutuşturdu.
"Nereye gittiğini bilmiyorum." dedi sitem ederek. "Gittiğin yerde ihtiyacın olur." gözlerim tekrar dolmaya başlamıştı. Zaten o günden beri ağlak bir kız olup çıkmıştım. Ve bu halim beni hiç memnun etmiyordu.
"Seni her gün arayacağım anne." dedim gözlerinin içine bakarken. Gittiğim yerde şebekenin çekip çekmediğinden emin bile değildim. Yine de kararımdan vazgeçemezdim. Bu şehir beni boğuyordu. Onunla aynı havayı soluyor olmak şimdilerde bir işkence gibi geliyordu.

Taksinin kornası evin içinde yankılandığında derin bir nefes aldım. Vedalardan hoşlanmazdım. Bu yüzden anneme sıkıca sarılıp "Yakında döneceğim." dedim. Ağlamaya başlamıştı. Ona olanları tam anlatamadığım için yaptıklarımın çoğu ona anlamsız geliyordu. Kendimin bile kabullenemediği o olayı anneme anlatmam için en başından başlayıp onu sevdiğimi de söylemeliydim. Ve ben bunu kendime itiraf ettiğim için bile fazlasıyla pişmandım.

Küçük bavulumu, içinde kitaplarım olan çantamı ve annemin elime tutuşturduğu atıştırmalıkları taksinin bagajına koydum. Sırt çantam ve bilgisayar çantamı yanıma alıp ardımdan gözyaşı döken anneme baktım.
Eş sallayıp kısaca "Görüşürüz." dedikten sonra arabaya binmiştim. Ardımda onu yalnız başına bırakmak içimi huzursuz etse de Murat'ın ona çok iyi bakacağından emindim.

Taksi çalıştığında annemin elinde tuttuğu sürahiyi yeni görmüştüm. Yavaş yavaş evin önünden uzaklaşmaya başladığımızda arkamı dönüp anneme baktım. Göz yaşlarıma hakim olamıyordum. Annem elindeki suyu ardımdan döktüğünde ona el sallamakla yetindim.

Önce annem sonra da evimiz gözden kaybolduğunda önüme dönüp başımı cama yasladım ve göz yaşlarımın kayıp gitmesine izin verdim.

Gidiyordum. Saat, akşamın kapısını çalmak üzereydi. Güneş yerini Ay'a bırakıp sahneden çekilmek üzere batıyordu.
Bir sabah uyandığımda, burada, onun olduğu şehirde olmayacaktım. Tarih benim için hep tekerrür edecekti. Onun için ise bir daha tekrarlanmayacak, bir anı olarak kalacaktı.

Bir sabah uyandığında ben artık olmayacaktım.
Gidiyordum. Ve giden tek şey bedenim değildi.

***
Selam dostlar 🤚
Nasılsınız bakalım? 🤗
Biraz, çoook az, azcık geç kaldım. Bu yüzden hepinizden özür dilerim.
Bölüm biraz gecikti çünkü kaç gündür bayram temizliği kasıyoruz.
Malum anneler ve onların taa fizana kadar temizletme huyu.
Çaktırmayın bir ara duvarı o kadar ovaladım ki beyaz ışığı görüyorum sandım. Neyse 😂

Bu bölüm biraz geçiş gibi oldu. Elimden geldiğince uzun yazmaya çalıştım.
Sizce bundan Sonra ne olacak?
Hazel'in gitmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Siz böyle bir durumda ne yapardınız?
Yorumlarınızı ve düşüncelerinizi, oylarınızı bekliyorum.

Bu arada aramıza katılanlara selam olsun.
Hoş geldiniz. 💖

Neyse lafı daha fazla uzatmadan ben gideyim.

Bu arada bayramınızı en içten dileklerimle kutlarım. Hepinizin bayramı kutlu olsun. Bol bol kebaplı günler. 🥩🌯😂🤚

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

314K 11.5K 85
"Seni güneş ölünceye dek seveceğim." 29.03.2014 @littlebodyhugeheart ©Tüm Hakları Saklıdır. // All Rights Reserved. // fan fiction: 65 //
321 60 4
BU KİTAP, İMTİHANLAR VE NİMETLER SERİSİNİN İKİNCİ KİTABIDIR. ÖNCE BİRİNCİ KİTAP OLAN SÜKUT-U HAYÂL 'İ OKUYUNUZ. İslam'a tamamıyla yabancı kalmış özgü...
130K 4.4K 38
♣️ "O ne öyle" merakla sorduğumda bana doğru siyah dosyayı uzattı "Sözleşme oku" dediğinde donup kalmıştım bedenim buz tutmuştu sanki ne sözleşmesind...
8.5K 961 46
Hicab nedir bilir misiniz? Peki doğru tesettür nasıl olur? Tesettür, Örtünme, Mahrem, Namahrem, Akraba ilişkisi, Tesettürde dikkat etmemiz gerekenle...