Hogwarts Aşıkları (Dramione R...

By Aylak17

267K 12.3K 19.1K

Wattpad'de ki bütün Dramione'leri okudun ama başka bulamadın mı? Maalesef bende bulamadım. Bende kendi hikay... More

1.Bölüm -6.Sınıf-
2.Bölüm -Tren-
3.Bölüm -Kompartımanlar-
4.Bölüm-Hogwarts-
5.Bölüm-Kıskanç-
6.Bölüm-''Benden Uzak Dur!''
7.Bölüm-Amortentia-
8.Bölüm-Banyo-
9.Bölüm-Beklenmedik Öpücük-
10.Bölüm-Arkadaşlık Anlaşması-
11.Bölüm-Cadılar Bayramı Balosu-
12.Bölüm-''Seni Senelerdir Seviyor.''
13.Bölüm-''Ben Başka Birinden Hoşlanıyorum.''
14.Bölüm-''Beni Bırakma.''
15.Bölüm-İtiraf-
16.Bölüm-Sohbet,Muhabbet,Kız Dedikodusu
17.Bölüm-İksir-
18.Bölüm-''Kısacası O Çok Güzeldi.''
19.Bölüm- Zindanlar
20.Bölüm-Ağır Yaralı-
21.Bölüm-''Her Şeyi Yanlış Anlamıştı.''
22.Bölüm-Doğruluk Mu? Cesaret Mi?-
23.Bölüm-Dostluk Balosu-
24.Bölüm-Noel Hediyeleri-
25.Bölüm-Parşömendeki Not-
Yazar Hakkında Bilgiler
26.Bölüm-"Ağladım, Sarıldık, Uyuduk, Kitap Okuduk."-
27.Bölüm-"Aradığımız Maskeli Kızı Bulduk."
28.Bölüm-Yaz Tatili-
29.Bölüm-Weasley Büyücü Şakaları-
30.Bölüm- Kıskanç Doğum Günü Çocuğu-
31.Bölüm-7.Sınıf-
32.Bölüm-Sirius'un Planı-
Bölüm Değil, Üzgünüm.
33.Bölüm-İhtiyaç Odası-
34.Bölüm-Hogwarts Ordusu-
35.Bölüm-Yasak Öpücük-
37.Bölüm-Dişi Aslan-
Bölüm Değil, Üzgünüm 2.
38.Bölüm-Grimmauld Meydanı-
39.Bölüm-Regulus'un Ölümü-
40.Bölüm-Sihir Bakanlığı-
41.Bölüm-Gryffindor Kılıcı-
42.Bölüm-Kovuk'taki Toplantı-
43. Bölüm-Gringotts Büyücü Bankası-
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN RAFİNE TUZ!
44.Bölüm-Helena Ravenclaw-
45.Bölüm-Savaş Arefesi-
46.Bölüm-Son Savaş-
47.Bölüm-...bulmuş olabilirim-
48.Bölüm-Crabbe'i Bulduk-
49.Bölüm-"O zaten burada."-
50.Bölüm-En Güzel Gün-
51.Bölüm-Yemin-
52.Bölüm-Granger'lar-
53.Bölüm-Godric's Hollow-
54.Bölüm-20 Yıl Sonra-
55.Bölüm-Yeni Nesil-
56.Bölüm-Quidditch Seçmeleri-
57.Bölüm-Kitapçı-
58.Bölüm-Kalplerdeki Filizler-
59.Bölüm-Malfoy Malikanesi-
60.Bölüm-Soğuk Gece-
61.Bölüm-Gerçek Aşk-
62.Bölüm-Binalar Arası Düello-
63.Bölüm-Olaylı Quidditch Maçı-
64.Bölüm-Sahildeki Kulübe-
65.Bölüm-En Güzel Yaz-
66.Bölüm-Mutlu Bir Son (Final)-
-Epilog-

36.Bölüm- "Acil Durum Kaba Çocuk."

3.2K 139 241
By Aylak17

Ron'un Ağızından

Harry ve Draco gideli ne kadar olduğunu bilmiyorum ama sanırım bir gündür İhtiyaç Odası'ndaydım. Pansy ile olan kavgayı ve bana tokat atmasını bir türlü unutamıyordum. Ben suçsuzdum! Onu aldatmadım ya da kıza karşılık vermedim! Ve buna rağmen bana tokat attı. O sahne ne zaman aklıma gelse, ki hiç aklımdan çıkmıyor, kendimi berbat hissediyorum. Bir yandan da kendimi çok üzgün hissediyorum. Onu üzmek istemiyorum. Bilinçli ya da bilinçsiz onu üzmeyi hiç istememiştim ve başımıza gelene bak. Ben okul bitince onunla evlenmek isterken şimdi berbat bir kavga edip ayrılmıştık. Ayrılmış mıydık? Yoksa kısa bir ara mı verdik? Godric aşkına, düşündükçe beynim çatlıyor. 


Ben bu sorularla kafayı yerken odanın kapısının açılmasıyla kendime geldim. Çalışma grubundan bir kaç kişi odaya girdiğinde gerçekten 24 saattir burada olduğum kesinleşmiş oldu. Islak gözlerimi kolumun tersiyle silip yataktan kalktım ve yatağı ortadan kaldırıp bir koltuk düşledim. Önümde beliren tek kişilik koltuğa oturup herkesin gelmesini beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra herkes gelmişti. Kapı tekrar açılınca o tarafa bakmamaya çalıştım. Çünkü gelenlerin bizimkiler ve O olduğunu biliyordum. Birinin önümde durduğunu fark edince kafamı kaldırıp baktım. Herm koltuğun yanına diz çöküp bana sarılınca bende ona sarıldım. "Üzgünüm Ronald." "Bende." dediğimde benden ayrıldı ve yüzüme bakmaya başladı. "Onu bir dinle..." dediğinde elimi havaya kaldırıp cümlesini kestim. "Konuşmak istemiyorum Hermione." dediğimde yüzü düştü. Ama her zamanki gibi çok inatçıydı. "Ona bir şans ve..." dediğinde hızla oturduğum yerden kalktım. "Kimseyle konuşmak istemiyorum! Sadece bu günkü çalışmalara katılıp odama gideceğim." dediğimde çöktüğü yerden kalkıp beni başıyla onayladı ve diğerlerine dönüp konuşmaya başladı. 

"Herkese iyi  akşamlar. Bu akşamda geçen akşamki gibi saldırı büyülerine çalışacağız. Herkes büyülerde ustalaştığında da savunma büyülerine geçeceğiz. Şimdi herkes kendi grubunu  yanına geçebilir." dediğinde herkes onu başıyla onaylayıp  kendi gruplarının yanına ilerlemeye başladı. Bizim grubun bütün üyeleri yanıma geldiğinde koltuğu ortadan kaldırıp onlara döndüm. Derin bir nefes alıp  verdim ve öğrencilere döndüm. Bu işi duygularımı katmadan aşıp hızla odama gideceğim. "Herkese merhaba. Herm'i duydunuz. Herkes geçen günkü büyüleri çalışacak. İsteyen geçen akşamki partneriyle isteyen başka biriyle eşleşebilir. Ben ve... Pansy sormak istediğiniz bir şey olursa buradayız. Hadi başlayın." dedim ve biraz kenara çekilip onları izlemeye başladım. 

Emma Tom'u havada sallandırmayı başardığında herkes alkışlamaya başlamıştı. Bense sıkıntıdan patlamak üzereydim. Kendimi o kadar kötü hissediyordum ki  Seamus'un Dean'in saçlarını tutuşturması bile komik gelmiyordu. Dean'in yanına gidip asamı saçlarına doğrulttum. "Aquamenti." Ateş söndüğünde geriye kel bir Dean Thomas kalmıştı. Herkes gülmeye başlayınca Dean asasını Seamus'a doğrulttu. Tam bir lanet atacakken ikisinin arasına girdim. "Dean sen en iyisi Madam Pomfrey'in yanına git." dediğimde beni başıyla onaylayıp asasını indirdi ve odadan çıktı. Herkes gülmeyi kesip işine geri döndüğünde odanın kenarına geçip duvara yaslandım. Taa ki Pansy yanıma gelene kadar. Duvardan ayrılıp ilerlemeye başladığımda önüme geçti. "Ron, bekle." dediğinde durmak zorunda kaldım. "Ne istiyorsun Pansy? Attığın tokadı az mı buldun? Bir tane daha atmak için mi geldin yoksa?" dediğimde başını eğdi. "Ron, ben gerçekten çok üzgünüm." "Bende üzgündüm! Hem de yapmadığım bir şey için! Ve senden özür diledim! Ben sana vuramam ama kalbini kırabilirim! O yüzden önümden çekil! Çünkü kırılmış bir kalbi hiç tavsiye etmem. Berbat bir şey." dediğimde başını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Lanet olsun! O kadar kötü görünüyordu ki onu kendime çekip sarılmak istiyordum. Ama yapmadım. Kalbime batan ağır tokadının izleri buna izin vermiyordu. Bende yanından geçip diğerlerinin yanına gittim. 

İki saatlik sıkıcı çalışmanın sonunda Herm'in konuşmasıyla hepimiz ona döndük. "Hepiniz çok iyiydiniz çocuklar. Bu günkü çalışmayı kısa kesiyoruz çünkü Draco, Harry ve ben isteyenlere zihnebend dersi vereceğiz. Katılmak isteyenler burada kalabilir. Diğerleri de artık odalarına gidebilir. İyi geceler." Bu güzel habere gülümseyip hızla kapıya ilerledim ve odadan çıktım. Issız Hogwarts koridorlarını hızla geçip Gryffindor ortak salonunun önüne vardığımda rahatlamıştım. İnsanların bana acıyan gözlerle bakması sinirimi bozmaya başlamıştı. Şifreyi söyleyip salona girdim ve seri adımlarla ilerleyip erkekler yatakhanesine çıktım. Odaya girdiğimde üzerimdeki quidditch cüppemi çıkarıp pijamalarımı giydim ve kendimi dört direkli karyolama attım. Çok uzun ve berbat bir gün geçirmiş ve psikolojik olarak çökmüştüm. Ve kendimi iyi hissetmemin en iyi yolu uyumaktı. Uyku her şeyin ilacıydı. 

*****

Sabah uyandığımda başım çatlıyordu. Gece pek iyi uyuyamamıştım. Saate baktığımda ağzımdan bir küfür kaçmıştı. Pazar günü erken kalkan tek geri zekalı bendim sanırım. Artık tekrar uyuyamayacağımı anladığımda yataktan kalkıp üzerimdeki pijamalarımı günlük kıyafetlerimle değiştirip odadan çıktım. Ortak salona indiğimde hiç beklemediğim biriyle karşılaştım. O da beni fark ettiğinde gülümseyip ayağa kalktı. "Günaydın Ronald." "Günaydın Lavender." dedim ve portreye ilerlemeye başladım. "Ron." Arkamdan gelen sesle ona döndüm. "Evet?" "Bir şey konuşabilir miyiz?" dediğinde ofladım. "Yine Pansy ile ilgili konuşacak..." "Hayır." dediğinde tek kaşımı kaldırmış ona bakıyordum. "Nereye gidiyorsun?" diye sorduğunda şaşırdım. "Bahçeye." dediğimde gülümsedi. "Yolda konuşabilir. Ve söz veriyorum kötü şeyler söylemeyeceğim." dediğinde bir süre düşündüm. Doğruyu söylüyormuş gibi görünüyordu. "Tamam." dedim ve birlikte portreden çıkıp boş koridorda yürümeye başladık. 

"Ben söylediğim şeyler için üzgünüm. Yani sen ve Pansy hakkındakiler." dediğinde inanmamışçasına ona bakıyordum. Anlamış olacak ki gözlerini devirip ofladı. "Ben ciddiyim Ronald. Gerçekten çok üzgünüm. Seni seviyorum. Ve kıskandım. Söylediklerimi de bu yüzden söyledim, kıskandığım için. Beni öylece bıraktığında afallamıştım. Ve sonra seni onunla görünce öfkelendim." "Seni bir anda bıraktığım için üzgünüm Lavender ama biliyorsun ki ilişkimiz yürümüyordu ve en doğrusu kötüleşmeden bırakmaktı." dediğimde beni başıyla onayladı. Bu sırada yüksek kapılardan geçip serin sabah havasının hakim olduğu bahçeye çıkmıştık. Derin bir nefes alıp soğuk havayı içime çektim. Gerçekten iyi hissettiriyordu. Tekrar Lavender'a döndüğümde merakla bana baktığını gördüm. "Artık aramızda o yönden bir ilişki olmayacağını biliyorum Ronald. Ben sadece affedilmek istiyorum." dediğinde söylediklerinde gerçekçi olduğunu anlamıştım. Gülümseyip elimi omzuna koydum. "Sorun değil Lavender, seni affediyorum. Herkes ikinci bir şansı hak eder." dediğimde o da gülümseyip bana sarıldı. Bir anda şaşırsam da bende ona sarıldım. Birbirimizden ayrıldığımızda kocaman gülümsüyordu. "O zaman, sonra görüşürüz." dediğinde "Görüşürüz." dedim ve arkasından şatoya ilerleyişini izledim.  

Pansy'nin Ağızından

Gece bir türlü uyuyamamıştım. Uyuduğumdaysa gördüğüm kabuslar yüzünden geri uyanmak zorunda kalmıştım. Dün akşamki çalışmada Ron'un söyledikleri bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Onu çok kötü kırmıştım ve tamir edebilir miyim bilmiyorum. Gece boyu bana verdiği fotoğraf albümüne bakıp durmuştum. Bizim daha çok anıya ihtiyacımız vardı ama başımıza gelene bak, ayrılmıştık. Ayrılmış mıydık? Yoksa kısa bir ara mı vermiştik? Düşünmekten beynim patlayacaktı. Yatağımdan hızla kalkıp pijamalarımı günlük kıyafetlerimle değiştirip yanıma albümü de alarak yatakhaneden çıktım. Ortak salona indiğimde portreden çıkıp, boş koridorlarda ilerleyip bahçeye çıktım. Hava çok soğuktu ama güzel bir soğuk. İnsanı canlandırıyordu. Göle doğru ilerlediğimde bir süre sonra donup kaldım. Ona burada tokat atmıştım. Bu ağacın önünde. 'En çok ben üzgünüm sevgilim.'  Bana söyledikleri aklımdan bir an olsun çıkmıyordu. 

'Bende üzgündüm! Hem de yapmadığım bir şey için! Ve senden özür diledim! Ben sana vuramam ama kalbini kırabilirim! O yüzden önümden çekil! Çünkü kırılmış bir kalbi hiç tavsiye etmem. Berbat bir şey.'

Dayanamayıp ağlamaya başladım. Elimdeki albüme sıkıca sarılıp ağacın gövdesine yaslandım ve ağlamaya devam ettim. Hepsi benim hatamdı! Onu düzgün dinlemedim! Açıklamasına izin vermedim! Öfkeme yenik düştüm ve onu kaybettim! ONU KAYBETTİM! Ağlamam şiddetlendiğinde dayanamayıp küçük bir çığlık attım. Bu biraz iyi hissettirmişti. Nefesimi düzene sokup ıslak gözlerimi kolumun tersiyle sildim. Böyle ağlayarak onu geri kazanamazdım. Kendime gelmeli ve bir şeyler düşünmeliydim. Kafamı kaldırıp etrafı izlemeye başladım ve uzakta iki kişi gördüm. Birbirlerine sarıldıklarında burukça gülümsedim. Ron'u özlemiştim. Ona sarılmayı, onun saçlarını karıştırmayı, onu öpmeyi. Uzaktaki çifte daha dikkatli baktığımda şok oldum. Bunlar Lavender Brown ve, ve Ron'du. 

Lavender şatoya geri döndüğünde Ron'un buraya doğru geldiğini gördüm ve ayağa kalkıp ona doğru ilerlemeye başladım. Beni fark ettiğinde olduğu yerde durdu. Tam önünde durduğumda kendime hakim olabilmek için derin bir nefes alıp verdim. "Neden yanında Brown vardı?" dediğimde tek kaşı havaya kalktı. "Bu seni ilgilendirmez." dediğinde tekrar derin bir nefes aldım. "Evet ilgilendirir, ben senin sevgilinim." "Sevgilim misin?" "Değil miyim?" "Sevgililer birbirlerine tokat atmaz!" dediğinde kalbime bir şeyin battığını hissettim. Ardından aklıma gelen şeyle donup kaldım. "Yoksa, yoksa seni öpen kız Brown'muydu?" dediğimde oflayıp saçlarını çekiştirmeye başladı. "Hala da yanlı şeyler düşünüp beni suçluyorsun!" "O zaman söyle! Seni hangi kızın öptüğünü söyle!" "Olmaz!" "NEDEN!" "ÇÜNKÜ SENİ KORUMAYA ÇALIŞIYORUM!" dediğinde ne demeye çalıştığını anlamadım. Oflayıp tekrar saçlarını çekiştirmeye başladı. "Eğer sana kızın kim olduğunu söylersem onu döversin ve okuldan atılırsın. Yada Azkaban'a. Sence ben buna izin verir miyim?" dediğinde istemsizce gülümsedim. Hala beni koruyordu. 

"Ron, ben üzgünüm. Gerçekten çok üzgünüm. Seni dinlemeliydim. İttin mi diye sorduğumda ve sen itmedim dediğinde gerisini duyamadım. Yemin ederim duyamadım Ron. Ve bana ne olduğunu bilemiyorum. Bir anda gözüm karardı sanki. So-sonra sen elin kalbinde bana döndüğünde kendime geldim." dediğimde okyanus gözleriyle bana bakmaya başladı. "Pansy, ben-ben çok üzgünüm." dediğinde ağlamaya başladım. "Beni bırakma." dedim ve albümü alıp onun göğsüne yasladım. "Bana söz verdin aptal herif. Bana bir sürü söz verdin. Birlikte gölü izleyeceğiz, sana tezahürat yapacağım..." "Pansy." "...sana en sevdiğim kitabı okuyacağım, sana mektup göndereceğim..." "Pansy." "Sen benim dizlerimde yatacaksın ve ben senin saçlarınla oynayacağım..." "Pansy!" "Beni bırakamazsın Weasley!" "Seni bırakmayacağım." dediğinde şaşırdım. "Ne?" "Seni bırakmayacağım." dediğinde gülümseyip ona sıkıca sarıldım. Bir yandan ağlıyor bir yandan gülüyordum. Aşk çok karmaşık bir şey. 

Beni kollarımdan tutup kendinden uzaklaştırdı ve burukça gülümsedi. "Dün söylediklerim için, üzgü..." dediğimde elimi dudaklarına koydum. "Önemli değil, hak etmiştim." dediğimde gülümsemesi genişledi ve beni kendine çekip öpmeye başladı. Anında karşılık verdim. Onu çok çok çooook özlemiştim. Ayrıldığımızda da ona sarılmaya devam ettim. O da saçlarımı okşamaya başladı. "Bir daha kavga etmeyelim. Seni özlüyorum." dediğinde güldüm. "Bende seni özledim." dediğimde elimi tutup şatoya doğru çekiştirmeye başladı. "Ron, nereye gidiyoruz?" dediğimde muzipçe gülümseyip karnını gösterdi. "Yaklaşık iki gündür hiçbir şey yemedim. Ayrılık en çok mideme kötü geldi." dediğinde kahkahamı durduramadım. Onun yemeklerle ilgili esprilerini bile özlemiştim. Ve artık onu bırakmayacaktım. Hiçbir Slytherin kendinin olan şeyi bırakmaz ve artık o benim. Kalbi ve ruhu. Hepsi benim.  

Ginny'nin Ağızından

Sabah uyandığımda hızla yataktan kaktım ve üzerime kıyafetlerimi geçirip ortak salona indim. Harry şöminenin önünde oturmuş elindeki gelecek postasını okuyordu. Koltuğun arkasından sarkıp yanağına bir öpücük kondurduğumda ani şokla arkasına döndü. Beni görünce şaşkın ifadesi yerini güzel bir gülümsemeye bıraktı. "Günaydın Ginny." "Günaydın Harry. Ron nerede?" dediğimde  dudağını büküp "Bilmiyorum, uyandığımda odada değildi." dedi. Yanına geçip elinden tuttum ve koltuktan kaldırıp portreye ilerlemeye başladım. "Büyük ihtimalle kahvaltıya inmiştir. Hadi büyük salona gidelim." dediğimde beni başıyla onayladı ve birlikte portreden çıkıp büyük salona ilerlemeye başladık.

 Kalabalık koridorda ilerlerken ona dönüp konuşmaya başladım. "Onları barıştırmalıyız Harry. İkisi de çökmüş durumda." "Ben dün Ron ile konuşmaya çalıştım ama beni dinlemedi. Draco biraz yalnızlığın ona iyi geleceğini söyledi." "Saçmalık. Ron yalnız kaldığında daha kötü oluyor." dediğimde salonun önüne gelmiştik. "Onları bizim barıştırma..." derken gördüğüm manzarayla donup kaldım. Ardından gülmeye başladım. "Sanırım bize ihtiyaçları kalmamış." dediğimde Harry anlamamış bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu. "Nasıl yani?" diye sorduğunda kafamla Gryffindor masası işaret ettim. Dönüp o tarafa baktığında o da gülümsedi. "Pansy kendi başının çaresine bakmış sanırım." dedim ve tuttuğum elinden onu Gryffindor masasındaki çifte kumruların yanına çekiştirmeye başladım. 

Yanlarına gidip "Oleyyy!" diye bağırdığımda ikisi de yerlerinden sıçramıştı. Bir kaç kişi bize dönmüş, 'Bu kız ne içti.' bakışı atıyorlardı. Onları takmayıp Ron ve Pansy'ye sıkıca sarıldım. "Sonunda barışacağınızı biliyordum." dediğimde ikisi de gülümsedi. Bende Harry'nin elinden tuttum ve karşılarına geçip oturdum. "Ne zaman barıştınız?" diye sorduğumda beni Pansy yanıtladı. "Bu sabah." "Nerede barıştınız?" "Bahçede." "Nasıl barıştınız?" diye sorduğumda Harry beni kendine çevirdi. "Bırak da kahvaltılarını yapsınlar sevgilim." dediğinde ofladım. Ben ayrıntıları bilmek istiyordum. Ama şu anda daha önemli bir konu olduğu için merakımı boş verip onlara dönüp konuşmaya başladım.

 "Bu rahatlığınızdan anlıyorum ki bugünün Hermione'nin doğum günü olduğunu unuttunuz." dediğimde hepsi şok olmuş gözlerle bana bakıyordu. Ron anlına vurup bana döndü. "İki gündür kafam yerinde olmadığı için bu normal." "Bahane üretme Ron." dediğimde kaşları çatıldı. Pansy konuşmaya başlayınca bakışlarını ona çevirdi. "Unutmamızın nedenlerini bırakın. Şimdi ne yapacağız? Hediyemiz yok, planımız yok." dediğinde ona döndüm. "Benim bir planım var." dediğimde hepsi merakla bana bakmaya başladı. "Bugün Hogsmead gezisi var. Hediyeleri oradan alabiliriz. Partiyi İhtiyaç Odasında yaparız. Hogsmead'den geldikten sonra biz odayı parti için hazırlarken Draco'da Herm'i oyalar. Vakti geldiğinde de onu odaya getirir. Ve sürpriz." dediğimde hepsi ağzı açık bana bakıyordu. "Bu planı ne zaman yaptın Ginny?" "Dün akşam uyumadan önce Pansy." dediğimde hepsi gülmeye başladı. 

Ron'un "Herm geliyor." demesiyle hepimiz konuşmayı kesip tabaklarımızla ilgilenmeye başladık. Herm masaya gelince kocaman gülümseyip Pansy'ye sarıldı. "Barışacağınızı biliyordum." dedi ve Pansy'yi bırakıp Ron'a sarıldı. Ardında Harry'nin yanına oturup tabağını doldurmaya başladı. Herkes tabağıyla ilgilenirken Pansy'ye döndüm ve çaktırmadan Slytherin masasını işaret ettim. Beni başıyla onaylayıp ayağa kalktı. "Benim Draco'ya Ron ile barıştığımızı haber vermem gerekiyor. Sonra görüşürüz." dedi ve Slytherin masasına ilerlemeye başladı. Bende önüme dönüp hızla kahvaltımı yapmaya başladım. Kahvaltımı bitirdiğimde Harry'yi masadan kaldırıp diğerlerine döndüm. "Biz gidiyoruz çocuklar, gezide görüşürüz." dediğimde ikisi de "Görüşürüz." dedi. Bende Harry'nin koluna girip şatonun çıkışına ilerlemeye başladım. "Beni sürüklemeni seviyorum." dediğinde durup ona baktım. "Anlamadım?" "Sürüklemeni diyorum. Çok tatlı oluyorsun. Diğerleri sevmese de ben çok seviyorum." dediğinde uzanıp onu öptüm. "Bende senin benim tuhaf hareketlerimi sevmeni seviyorum." dediğimde küçük bir kahkaha attı. Kolunu belime sardı ve birlikte Hogsmead'e doğru yürümeye başladık. 

Draco'nun Ağızından

Kahvaltı için ortak salonumuzdan çıkıp büyük salonun önüne geldiğimizde birbirimizden ayrılıp kendi masalarımıza ilerlemeye başladık. Slytherin masasına ilerleyip Blaise'in yanına oturdum. "Günaydın Draco." "Günaydın Blaise." deyip önüme döndüm ve tabağımı önümdeki kahvaltılıklarla doldurmaya başladım. "Sana bir şey sormak istiyorum." dediğinde merakla ona döndüm. "Evet?" "Pansy ve Ron ayrıldı mı?" "Hayır ayrılmadık." Yanımıza gelen Pansy soruyu benim yerime cevaplamıştı. Blaise ona dönüp gülümsedi. "Buna sevindim Pansy." dediğinde Pansy'de ona gülümsedi. Ardından bana döndü. "Draco, sana bir şey söylemem lazım. Benimle gelir misin?" dediğinde "Tamam." dedim ve masadan kalktım. Birlikte büyük salondan çıktığımızda bana dönüp konuşmaya başladı. "Öncelikle Ron ve ben barıştık." dediğinde bu habere sevinmiştim. "Buna sevindim." dediğimde gülümsedi. "Birde bugün Hermione'nin doğum günü." "NE?" "Shhh. Sakin ol." "Nasıl sakin olayım Pansy? Sevgilimin doğum gününü unuttum ve hiç bir hediyem de yok." dediğimde gülümsedi. "Bizimde yok ama Ginny'nin bir planı var." dediğinde pür dikkat onu dinliyordum.

Bana planı bir solukta anlattı. Gayet mantıklı bir plandı. "Plan gayet iyi." dediğimde gülümsedi. "Tamam. Ben şimdi salona dönüp Ron'u alacağım. Ardından Hogsmead'e gidip Herm'in hediyesini alacağız. Sende Hogsmead'den hediyeni aldıktan sonra Herm'i İhtiyaç Odası'ndan uzak tutmaya bak." dediğinde onu başımla onayladım ve büyük salona gidişini izledim. Ardından bende salona girip kahvaltıma devam ettim. Kahvaltımı bitirip Gryffindor masasına baktığımda sevgilimin zaten bana baktığını görüp gülümsedim ve kapıyı işaret ettim. Beni başıyla onayladı ve ayağa kalkıp çıkışa yöneldi. Yanına gittiğimde gülümsedim. "Hadi Hogsmead'e gidelim." dediğimde gülümseyip "Olur." dedi ve birlikte şatonun çıkışına ilerleyip şatodan çıktık. Hogsmead'e ilerlerken onun titrediğini görünce kolumu beline doladım ve onu biraz kendime çektim. Gülümseyip kafasını koluma koyunca bende gülümsedim. 

Hogsmead'e vardığımızda ona dönüp "Kaymak birası içelim mi?" dediğimde beni başıyla onayladı ve birlikte Üç Süpürge'den içeriye girdik. Barmene "İki kaymak birası biri zencefilli olsun." dedim ve masada oturan sevgilimin yanına geçtim. "Biraları söyledim, birazdan ısınırsın." dediğimde gülümseyip "Bana sarıldığında ısınmıştım." dedi. Tanrım! Bu cadıyı seviyorum. Biz havadan sudan muhabbet ederken garson biralarımızı getirmişti. Zencefilli olanı Hermione'nin önüne ittiğimde gülümsedi. "Unutmamışsın." "Unutmam." dediğimde gülümsemesi genişledi. Biramı fondip yapıp ayağa kalktığımda şaşkın gözlerle bana bakıyordu. "Yavaş iç Draco." "Herm benim Blaise'e bir quidditch eldiveni almam lazım. Yanlışlıkla onunkini yırttım.Ben hemen geleceğim." dediğimde beni başıyla onayladı. 

Üç Süpürgeden hızla çıkıp dükkanları dolaşmaya başladım. Özel ve anlamlı bir hediyeye ihtiyacım vardı. Bende bir giyim dükkanına girdim ve yeşil bir kazak aldım. Kazağın özel yanıysa üzerine yazdırdığım şeydi tabii ki. Kazağı hediye paketi yaptırıp dükkandan çıktım ve tekrar Üç Süpürge'ye girdim. Herm bıraktığım yerde oturuyordu. "Aldın mı?" diye sorduğunda gülümseyip "Aldım." dedim. "Bakabilir miyim?" "Hayır!" Ani çıkışımla yerinden sıçramıştı. "Şey, hediye paketi yaptırdım da. O yüzden açamazsın." dediğimde "Tamam." dedi ve birasının son yudumunu içip ayağa kalktı. "Hadi biraz gezelim, ben sıkıldım." dediğimde gülümseyip "Olur, gezelim." dediğimde masaya bir kaç galleon bırakıp dükkandan çıktık.  

***

Hogsmead gezisi bittiğinde şatoya dönüp başkan salonuna dönmüştük ve saatlerdir kitap okuyorduk. Hermione'yi anca böyle oyalayabilmiştim. Saatlerdir kitap okumaktan gözlerim sulanmaya başlamıştı. Kafamı kaldırıp duvardaki saate baktığımda gülümsedim. Akşam yemeği vaktiydi. "Herm hadi büyük salona gidelim. Acıktım." dediğimde kafasını kitaptan kaldırıp saate baktı. "Haklısın bende acıktım. İnsan kitap okurken zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyor." dediğinde güldüm. "Ben acıyan ve sulanan özlerimden kaç saattir kitap okuduğumuzu tahmin edebiliyorum. Senin gözlerin alışkın olduğu için zamanı unutmuş olman normal." dediğimde güldü ve koltuğundan kalkıp elini bana uzattı. "Fazla konuşmak seni daha fazla acıktırır." dediğinde güldüm. "Susmamı istiyorsan öpmek işe yarar." dediğimde gülüp avcunu dudaklarıma bastırdı. "Böylede susabilirsin." dediğinde avcunu öptüm. Gülüp hızla elini çektiğinde küçük bir kahkaha attım. "Hadi gidelim." dedim ve hediyemi de alıp portreden çıktık. 

Büyük salonun önüne geldiğimizde Hermione şaşkınca Gryffindor masasına bakıyordu. "Bizimkiler nerede acaba?" dediğinde bilmiyormuşçasına omuz silktim. "Olamaz. Blaise'de ortalıkta yok. Hediyesini yemekten sonra vermek zorunda kalacağım." dediğimde başını sallayıp kendi masasına ilerledi. Bende Slytherin masasına oturup bir şeyler yemeye başladım. Bir yandan da Herm'i izliyordum. Çünkü diğerlerini merak edip büyük salondan çıkabilir ve planı mahvedebilirdi. Yemeğimi hızla yiyip Herm'e döndüğümde onun zaten beni izlediğini fark edip ayağa kalktım ve kapıya doğru yürümeye başladım. İkimizde salondan çıktığımızda ona dönüp gülümsedim. "Sen odamıza gidip beni bekle, gelince seni bir yere götüreceğim. Ben Blaise'e eldivenini verip geleyim." "Nereye gideceğiz?" diye sorduğunda muzipçe gülümseyip "Sürpriz." dedim ve onu anlından öpüp merdivenlere ilerlemeye başladım.

İhtiyaç Odasının önüne gelince gözlerimi kapatıp 'Arkadaşlarımla yalnız kalabileceğim bir yere ihtiyacım var.' diye üç kere düşündüm ve gözlerimi açıp önümde beliren kapıdan içeriye girdim. Herkes şaşkınca bana bakınca gülmeye başladım. "Ödümüzü kopardın Draco. Bir an Hermione geldi sandık." "Sakin olun, O odada. Her şey hazır mı?" dediğimde hepsi başını onaylarcasına sallayıp gülümsedi. "Şu son balonu astığımızda hazır olacak. Artık onu getirebilirsin." "Tamam." dedim ve elimdeki hediye paketini diğerlerinin yanına koyup odadan çıktım. Güney kanadına doğru ilerleyip portrenin önüne gelince şövalyenin gitmek üzere olduğunu görüp ona seslendim. "Hey, Sör Patrick! Nereye? İçeriye girmem lazım!" Şövalye bana dönünce rahatladım. "Acil durum kaba çocuk." dediğinde şaşkınca ona bakıyordum. "Ne acil durumu?" "Nazik bayanı yüzünden kan akan kıllı bir adam bayıltıp götürdü." "Ne? Ne zaman?" "Az önce. Koşarsan yetişirsin. Ben Dumbledore'a haber vermeye gidiyorum." dedi ve gözden kayboldu. Yere baktığımda kan izleriyle karşılaşınca midem kasıldı. Ardından kan izlerinin izlediği yolu takip etmeye başladım. 

Takip ettiğim izler beni şatonun çıkışına kadar götürmüştü. Etrafıma baktığımda büyük bir bedenin ormana girdiğini gördüm ve koşmaya başladım. Ormanın kıyısına geldiğimde hiç düşünmeden adamı takip etmeye başladım. Biraz yaklaştığımda kucağındaki Hermione'yi görmemle asamı ona doğrulttum. Ama büyü yapmadım. Attığım büyünün Hermione'ye gelme ihtimali çok yüksekti. "Olduğun yerde dur!" dediğimde beni duymuş olacak ki anında durdu. "Bir Gryffindor ile çıkınca cesaretin artmış Junior Malfoy." Yapılı beden bana  dönünce olduğum yerde kaldım. Fenrir Greyback.  

"Lord'un sana selamı var Malfoy. Benden seni ve bulanık sevgilini ziyaret etmemi istedi." Lord biliyordu. Hermione ve benim çıktığımızı biliyordu. "Onu yere bırak Greyback!" "Emirlerimi senden almıyorum Malfoy." Asamı ona doğrultup bağırdım. "Onu yere bırak Greyback!" dediğimde kanlı ağzıyla iğrenç bir şekilde güldü. "Tabii, sen nasıl istersen." dedi ve kucağındaki Hermione'yi bir anda yere bıraktı. "Adi herif!" diye bağırdığımda iğrenç bir kahkaha attı. Göz ucuyla Hermione'ye baktığımda biraz kıpırdandığını gördüm. "Umarım bu bulanıktan istediğini almışsındır Junior Malfoy. Çünkü bu gece onu son görüşün. Lord bana onunla istediğim gibi oynamam için izin verdi." deyip gülmeye başladığında asamı ona doğrultup bağırdım. "Homorphus!" Ama hiç bir şey olmadı. Büyü için dikkatimi toplayamıyordum. Greyback gür bir kahkaha attığında istemeden irkildim. Ardından Greyback titremeye başladı. Başını gökyüzüne çevirdiğinde bende gökyüzüne baktım. Lanet olsun! 

Dolunay.

Tekrar Greyback'e baktığımda dönüşümünü çoktan tamamlamıştı. Bir anda kafasını havaya kaldırıp ulumaya başladı. Bir adım geriye gittim. Ardından bir adım daha. Bir adım daha. Ve lanet ses. Aptal bir dala basmıştım. Greyback anında bana dönmüştü. Bana doğru bir adım attığında olduğum yerde donmuştum. Bana doğru koşmaya başladığında bir şey onu engelledi. Bu şey, bu şey bir...

*Homorphus: Dikkatli şekilde yapılırsa kurt adam defedebilir. 

*Selam gençler, ne haber?

Ben her zamanki gibi çok yorgunum. 

Bu bölümü nasıl buldunuz?

Umarım beğenmişsinizdir.

Bu arada hepinize teşekkür etmek istiyorum. 

Dramione etiketinde şu anda 10'uncu sıradayız. 

Yazmaya başladığımdan beri kitabımı 15.050 kişi ilgi gösterip okumuş. 964 kişi beğenmiş ve 786 kişi yorum yazmış. Size ne kadar teşekkür etsem az. 

Her zaman dediğim gibi ben bu kitabı yeni potterheadler ile tanışmak için yazmaya başladım ve bir çoğunuzla tanışıp kaynaştım. Hepiniz benim arkadaşım oldunuz. Günün sonunda ne kadar yorgun olursam olayım sizin yorumlarınızla kendime geldim. Ne diyeceğimi bilemiyorum. 

HEPİNİZİ ÇOOOOOOOOOOOK SEVİYORUM. 

HEPİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM.* 




Continue Reading

You'll Also Like

25.1K 2.1K 62
"Artık benim için fotoğraflarda kalan bulanık bir anıdan ibaretsin." Başlangıç: 31.03.20 #1Ron: 08.11.22 #1Neville: 15.11.22 #3Harryjamespotter: 15.1...
Finifugal By 星

Fanfiction

30K 2.8K 27
"Gardiyanlığı bıraktığım an hafızamı kaybedeceğimi zaten biliyordun." "Yine de bunun bitmesinden nefret ediyorum." -xing, 2021
8.7K 652 33
Jake ve Neytiri savaştan sonra güvenlik için ormanı gezerken bir bebek buldu.Ancak bu bebek onlardan birinin değildi...
3.5K 380 13
Etrafı ölmek için nedenlerle dolu olan Shikamaru, yaşama nedenini o güzel zahmetli kadında bulmuştu... !KAPAK FOTOĞRAFINDAKİ DAHİL KULLANDAĞIM HİÇBİR...