Hogwarts Aşıkları (Dramione R...

By Aylak17

267K 12.3K 19.1K

Wattpad'de ki bütün Dramione'leri okudun ama başka bulamadın mı? Maalesef bende bulamadım. Bende kendi hikay... More

1.Bölüm -6.Sınıf-
2.Bölüm -Tren-
3.Bölüm -Kompartımanlar-
4.Bölüm-Hogwarts-
5.Bölüm-Kıskanç-
6.Bölüm-''Benden Uzak Dur!''
7.Bölüm-Amortentia-
8.Bölüm-Banyo-
9.Bölüm-Beklenmedik Öpücük-
10.Bölüm-Arkadaşlık Anlaşması-
11.Bölüm-Cadılar Bayramı Balosu-
12.Bölüm-''Seni Senelerdir Seviyor.''
13.Bölüm-''Ben Başka Birinden Hoşlanıyorum.''
14.Bölüm-''Beni Bırakma.''
15.Bölüm-İtiraf-
16.Bölüm-Sohbet,Muhabbet,Kız Dedikodusu
17.Bölüm-İksir-
18.Bölüm-''Kısacası O Çok Güzeldi.''
19.Bölüm- Zindanlar
20.Bölüm-Ağır Yaralı-
21.Bölüm-''Her Şeyi Yanlış Anlamıştı.''
22.Bölüm-Doğruluk Mu? Cesaret Mi?-
23.Bölüm-Dostluk Balosu-
24.Bölüm-Noel Hediyeleri-
25.Bölüm-Parşömendeki Not-
Yazar Hakkında Bilgiler
26.Bölüm-"Ağladım, Sarıldık, Uyuduk, Kitap Okuduk."-
27.Bölüm-"Aradığımız Maskeli Kızı Bulduk."
28.Bölüm-Yaz Tatili-
29.Bölüm-Weasley Büyücü Şakaları-
30.Bölüm- Kıskanç Doğum Günü Çocuğu-
31.Bölüm-7.Sınıf-
32.Bölüm-Sirius'un Planı-
Bölüm Değil, Üzgünüm.
33.Bölüm-İhtiyaç Odası-
34.Bölüm-Hogwarts Ordusu-
36.Bölüm- "Acil Durum Kaba Çocuk."
37.Bölüm-Dişi Aslan-
Bölüm Değil, Üzgünüm 2.
38.Bölüm-Grimmauld Meydanı-
39.Bölüm-Regulus'un Ölümü-
40.Bölüm-Sihir Bakanlığı-
41.Bölüm-Gryffindor Kılıcı-
42.Bölüm-Kovuk'taki Toplantı-
43. Bölüm-Gringotts Büyücü Bankası-
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN RAFİNE TUZ!
44.Bölüm-Helena Ravenclaw-
45.Bölüm-Savaş Arefesi-
46.Bölüm-Son Savaş-
47.Bölüm-...bulmuş olabilirim-
48.Bölüm-Crabbe'i Bulduk-
49.Bölüm-"O zaten burada."-
50.Bölüm-En Güzel Gün-
51.Bölüm-Yemin-
52.Bölüm-Granger'lar-
53.Bölüm-Godric's Hollow-
54.Bölüm-20 Yıl Sonra-
55.Bölüm-Yeni Nesil-
56.Bölüm-Quidditch Seçmeleri-
57.Bölüm-Kitapçı-
58.Bölüm-Kalplerdeki Filizler-
59.Bölüm-Malfoy Malikanesi-
60.Bölüm-Soğuk Gece-
61.Bölüm-Gerçek Aşk-
62.Bölüm-Binalar Arası Düello-
63.Bölüm-Olaylı Quidditch Maçı-
64.Bölüm-Sahildeki Kulübe-
65.Bölüm-En Güzel Yaz-
66.Bölüm-Mutlu Bir Son (Final)-
-Epilog-

35.Bölüm-Yasak Öpücük-

3.1K 135 61
By Aylak17

Ron'un Ağızından

Erken uyanmaktan nefret ediyorum! Boştan yere erken uyanmaktan daha çok nefret ediyorum! Bu aptalca hatayı yaptığı için hafızamdan nefret ediyorum! Haftaya yapılacak antrenmanı bu hafta zannedip sabahın altısında sıcak yatağımdan kalkıp quidditch sahasına gitmiştim. Birde erken geldim zannedip bir saat boyunca diğer oyuncuların gelmesini beklemiştim. Tam bir aptalım. Neden Harry'yi uyandırıp sormamıştım ki? Kendime söylene söylene şatonun içinde ilerlerken tek düşündüğüm şey kızarmış ekmeklerin bitip bitmediğiydi. 

"Weasley!" Birinin bana seslendiğini duyunca arkama döndüm. Uzaktan bir kız koşarak yanıma geldi ve tam önümde durdu. Dizlerini tutmuş, eğilmiş bir şekilde soluklanıyordu. "Evet?" dediğimde dizlerindeki ellerini  çekip doğruldu. İlk gözüme çarpan şey cüppesindeki Slytherin amblemiydi. Slytherin'li bir kız benden ne istiyordu? Yüzündeki saçlarını çekince onu tanıdım. Amanda Chase. "Her yerde seni arıyordum." dediğinde afalladım. Böyle bir şey beklemiyordum. "Neden beni arıyordun?" dediğimde çekingen bir şekilde gülümsedi. İlk defa bir Slytherin'in çekinerek bir şey yaptığını görüyordum. "Sana bir şey söylemek istiyorum. Aslında bunu uzun zamandır söylemek istiyorum." "Neyi uzun zamandır söylemek istiyorsun Chase? Taksit taksit konuşmasan." dediğimde derin bir nefes alıp verdi ve bana bir adım yaklaştı.

"Sen çok farklısın Weasley. Yani diğer erkeklerden. Naziksin, komiksin ve çekicisin." dedi ve bir adım daha yaklaştı. Bir adım gerilediğimde sırtım duvarla çarpıştı. O ise konuşmaya devam etti. "Alev gibi saçların, okyanus gibi gözlerin benzersiz ve çok güzel." dedi ve bir adım daha yaklaştı. Bu kız ne yapıyor böyle?  "Senden hoşlanıyorum Weasley. Bu senenin başından beri seni izliyorum." "Ben Pansy'yi seviyorum." "Biliyorum ama bu senden hoşlanmama engel değil. Hatta bunu yapmamada engel değil." "Ney..." Beni öpmeye başlamasıyla sorum yarım kalmıştı. NE? Beni öpmesi mi? Lanet olsun! Bu olmamalıydı. Tam onu itmek için ellerimi kaldırmıştım ki geri çekildi. İki adım önümde durmuş ne tepki vereceğimi bekliyordu. Ne rastlantı ki bende ne tepki vereceğimi bekliyordum. Sonra öfke bütün vücudumu kapladı ve ona bakıp bağırmaya başladım. "Ne hakla beni öpersin! Ben Pansy'yi seviyorum! Ben Pansy ile çıkıyorum! Benden uzak dur!" dedim ve hızla oradan ayrıldım. 

Hızla büyük salona ilerlerken bir yandan da kolumla dudağımı siliyordum. Sanki kızın dudakları dudaklarıma yapışmıştı. Ne kadar silersem sileyim çıkmıyordu. Benim Pansy'yi bulmam lazım. O aptal kız ona yaşananları yanlış bir şekilde anlatabilirdi. Benden öğrenmesi lazımdı. Büyük salona girdiğimde ilk iş Slytherin masasına baktım ama orada yoktu. Ardından Gryffindor masasına ilerledim. Harry ve Hermione oturmuş sohbet edip kahvaltı yapıyorlardı. "Çocuklar Pansy'yi gördünüz mü?" İkisi de şaşkınca bana bakınca ofladım. Harry "Neden quidditch cüppeni giyiyorsun?" dediğinde sabrım taşmıştı. "Pansy'yi gördünüz mü?" diye bağırdığımda ikisi de ani sesle yerlerinden sıçramıştı. Şimdi bütün salon bizi izliyordu. Hermione "Hayır görmedik. Sen iyi misin?" dediğinde sorusunu cevaplamadan arkamı dönüp büyük salondan çıktım. O kadar gerilmiştim ki saçlarımı çekiştirip duruyordum. 

Nerede olabilir? 

Nerede olabilir? 

Nerede olabilir?

Yatakhanesinde değildir. Çünkü hep erken kalkar. Kütüphanede olamaz. Çünkü hep ilk iş beni görmek için büyük salona gelir. Ama büyük salonda yok. Bahçe. Tabii ya, nasıl aklıma gelmedi? Hep gölün kenarındaki büyük ağacın altına oturup etrafı izler. Boş koridorda koşmaya başladım. Şatonun kapısına gelince hızımı kesmedim ve bu sefer göle koşmaya başladım. Ve onu buldum. Sırtını büyük ağaca yaslamış, ayaklarını göle doğru uzatmış, güzel gözleriyle etrafı izliyordu. 

Bir anda bana döndü ve gülümsedi. "Yerde bu kadar az kurumuş yaprak varken nasıl olup da hepsini bulup basıyorsun anlamıyorum." deyip gülmeye başladı. Benim gülmediğimi fark edince oturduğu yerden kalkıp karşıma geçtiğinde yutkundum. "Ne oldu Ron? Biraz gergin görünüyorsun. Ayrıca neden quidditch cüppeni giydin? Antrenmanınız haftaya diye biliyorum." dediğinde burukça gülümsedim. Beni önemsiyordu. Hatta o kadar önemsiyordu ki antrenmanın gününü benden iyi biliyordu. Keşke bende doğru bilseydim. Böylelikle o aptal kız beni öpmezdi, öpemezdi. Bu düşüncelerle yüzümdeki o buruk gülümsemede silindiğinde utançla başımı eğdim. 

"Pansy sana bir şey söylemem lazım." "Neden başını eğdin Ron? Ayrıca ne söyleyeceksin? Merak ettirmesene." "Bir kız beni öptü." Bir anda söylediğim şeyle ortamı büyük bir sessizlik kapladı. Ardından Pansy gülmeye başlayıp "Güzel espri ama bir daha yapma Ron." dediğinde kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Yüzüme bakıp gülümsemesi solduğunda kendimden nefret ettim. "Sen ciddisin." "Pansy, ben üzgünüm. Gerçekten çok üzgünüm. Quidditch sahasından dönmüş büyük salona ilerliyordum. Bir anda gelip beni sevdiğini söyledi. Ona seni sevdiğimi söyledim. Beni umursamadı. Be-beni, beni öptü." Söylediklerimden sonra gözlerinde yeşil şimşekler çakıyordu resmen. "Kim o?" "Ne?" "O KIZ KİM RONALD?" diye bağırdığında irkildim. Eğer ona söylersem kızı dövebilir hatta öldürebilirdi. Ömrünü Azkaban'da geçirmesine izin veremezdim. "Bilmiyorum." dediğimde gözlerindeki öfke büyüdü. "BANA YALAN SÖYLEME!" "Söylemiyorum." "O zaman, o zaman o kızı koruyorsun. Ona zarar vermeyeyim diye." "Ne? Hayır!" deyip ona bir adım yaklaşığımda bir adım geriye gitti. 

Gözünden akan yaşı görünce kalbim acıdı. Geçen sene onları dinlerken kendime söz vermiştim. Artık benim için ağlamayacaktı. Şimdiyse onu kendi ellerimle ağlatıyordum. "Onu ittin mi?" "Ne?" "Onu ittin mi Ron? Seni...öptüğünde onu ittin mi?" "Be-ben..." "Kekeleme! İttin mi itmedin mi?" "İtmedim." dediğimde gözlerindeki öfke yerini hayal kırıklığına bıraktı. Şu anda hayal kırıklığındansa öfkelenmesini tercih ederdim. "İtmedim, ama tam iti..." Yüzümün ani darbeyle sağa savrulmasıyla cümlem yarım kaldı. Bana, bana tokat atmıştı. Kalbimde bir şeyler çatırdadı. Yüzümdeki acıdan daha fazlaydı. Kalbimin acısıyla gözümden akan yaşı silmedim. Elimi kalbimin üzerine koyup yüzümü ona çevirdim. Elini ağzına götürüp bir şaşkınlık nidası attı. Bana doğru bir hamla yaptığında hızla geri çekildim. "Ron, ben..." "Tam itiyordum. Tam onu itiyordum." dediğimde bir adım daha atacaktı ki elimle durmasını işaret ettim. "Ron, ben çok üzgünüm." dediğinde gözümden akan yaşlar daha da arttı. "En çok ben üzgünüm sevgilim." dedim ve yanından geçip şatoya doğru yürümeye başladım. Arkamdan acı çığlıklarını ve ağlama seslerini duyuyordum. Ama durmadım. Sanırım ikimizin de bir süre birbirimizden uzaklaşmaya ihtiyacı vardı.

Pansy'nin Ağızından

Ben ne yaptım? 

Ben ne yaptım? 

Tanrım ben ne yaptım?

O suçsuzdu. Buraya bana açıklamaya gelmişti. Suçsuz olduğu halde özür dilemişti. Bense, bense ona tokat atmıştım. O gittiğinden beri ağıyordum. Ne kadar olmuştu? Bir saat? İki saat? Hiçbir fikrim yok. Aklımdaki tek şey giderken söyledikleriydi. 'En çok ben üzgünüm sevgilim.'  Onu kırmıştım. Onu çok kötü kırmıştım ve nasıl toparlayacağımı bilmiyordum. Çöktüğüm yerden kalkıp elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim ve şatoya koşmaya başladım. Umarım Hermione hala büyük salondadır. Şatodan içeriye girdiğimde hızımı kesmeyip büyük salona koştum ve yüksek kapılardan içeriye girip Gryffindor masasına ilerledim. Lanet olsun! Herm yoktu. "Pansy, iyi misin?" "Pek sayılmaz Harry. Herm nerede biliyor musun?" "Biraz önce odasına gitti." "Sağ ol." dedim ve yine koşarak büyük salondan çıkıp güney kanadındaki başkanlar odasına gittim. 

Şövalyenin önüne gelince hemen "Prens ve Prenses." dedim ve açılan portreden içeriye girdim. Herm kırmızı koltukta oturmuş şaşkınca bana bakıyordu. "Pansy, iyi misin?" dediğinde durdurduğum göz yaşlarım yanaklarımdan akmaya başladı. Herm koltuktan kalkıp hemen yanıma geldi ve bana sarıldı. "Ne oldu Pansy? Neden ağlıyorsun?" Ona sıkıca sarılıp ağlamaya devam ettim. Olanları ona anlatmak istiyordum ama bir türlü yapamıyordum. Beni koltuğa oturtup yanıma oturdu ve sarılmaya devam etti. Bir yandan saçlarımı okşuyor bir yandan da sakinleştirmeye çalışıyordu. "Geçti tatlım. Sakinleş. Sorun her neyse çözeriz." Sözleriyle ve saçımdaki eliyle biraz sakinleştiğimde beni omuzlarımdan tutup kendine çevirdi. "Biraz sakinleştiğine göre artık ne olduğunu anlatır mısın?" diye sorduğunda ıslak gözlerimi kolumun tersiyle silip "Tamam." dedim. Derin bir nefes alıp verdim ve anlatmaya başladım. 

"Sabah uyandığımda bahçeye çıkıp gölün kenarına gittim. Bir süre sonra Ron geldi ve bir kızın onu-onu öptüğünü söyledi." "NE?" "E-evet, bende inanmadım. A-ama şaka yapmıyordu Herm. Kız onu sevdiğini falan söylemiş. Ro-Ron kızı umursamamış. O-ona beni sevdiğini, benimle çıktığını söylemiş. Kız onu dinlemeyip onu öpmüş. Ron gelip benden özür diledi. Çok öfkelendim Herm. Kızın ismini sorduğumda söylemedi." "Belki o da bilmiyordu Pansy." "Hayır biliyordu!" diye bağırdığımda ortamı bir sessizlik kapladı. "Üzgünüm Herm. Bağırmak istemedim." dediğimde gülümsedi. "Sorun değil Pansy, anlatmaya devam et." dediğinde burukça gülümseyip devam ettim. 

"Kızın ismini söylemeyince onu koruduğunu düşündüm ve daha çok öfkelendim. Sonra kızı itip itmediğini sordum. İtmedim dedi. İtmedim dedi Herm. Öyle deyince gözüm karardı. Ben daha diğer söylediklerini duyamadan ona-ona tokat attım." dediğimde Herm nefesini tuttu. "Pansy. Sen ne yaptın?"  dediğinde tekrar ağlamaya başladım. "Bana dö-döndüğünde ke-kendime geldim. A-ağlıyordu Herm. Ka-kalbini tutuyordu. İtmedim ama tam itiyordum dedi. Be-benden ö-özür dilemek için gelmişti. O-onu dinlemedim. O-ona vurdum." Daha fazla konuşamadığımda Herm beni kendine çekip sıkıca sarıldı. 

"O-ondan ö-özür diledim Herm. A-ama beni kendine ya-yaklaştırmadı bile." "Çok kötü olmuş Pansy. Ama Ron seni çok seviyor. Eminim seni affeder." dediğinde ondan ayrıldım. "Hayır Herm, anlamıyorsun. Son söyledikleri hala kulağımda yankılanıyor. Ona üzgün olduğumu söyledim. O-o da bana 'En çok ben üzgünüm sevgilim.' dedi. Sesi öyle kırgındı ki. O kadar çok acı çekiyor gibiydi ki. Beni bir daha affetmeyecek." dediğimde hiçbir şey demedi. Bu da düşündüklerimi doğruluyordu. Herm bir süre sonra beni kendine çekip kafamı dizlerine koydu ve saçlarımı okşamaya başladı. "Biraz uyu Pansy. Eminim her şey  düzelecektir." dediğinde gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Umarım Hermione haklıdır. Umarım her şey düzelir.  

Draco'nun Ağızından

Kahvaltıdan sonra her yerde Hermione'yi aramıştım. Kütüphanede, büyük salonda ve bahçede. Hiç bir yerde yoktu. Sabah kütüphanede buluşacağız diye sözleşmiştik ama gelmemişti. Son çare odaya bakmaya karar verdim ve güney kanadına ilerlemeye başladım. Odanın önüne geldiğimde şövalye ofladı. Birbirimizi bir sevememiştik. "Merhaba kaba çocuk. Parola?" "Sana da merhaba huysuz tablo. Prens ve Prenses." dediğimde hıhlayıp  geriye doğru savruldu. İçeriye girip Herm'i kırmızı koltukta görünce kaşlarım çatıldı. "Hermione nerede kald..." "Shhh." deyip kucağında uyuyan Pansy'yi gösterince susup yanlarına gittim. "Pansy'ye ne oldu? O iyi mi?" diye sorduğumda Herm'in yüzü düştü. "Ron ile büyük bir kavga etmişler." dediğinde hızla yerimden kalktım. "O Weasley'yi geberteceğim!" 

"Shhh. Sessiz ol Draco, çok zor uyudu. Ayrıca Ron'a zarar vermeyeceksin. Bilmediğin şeyler var." dediğinde tek kaşım havaya kalktı. "Bilmediğim şeyler mi? Anlat o zaman." dediğimde ofladı. "Çok uzun bir hikaye. Kısaca kızın biri Ron'u öpmüş..." "Ne!" "Shhh. Sessiz ol ve lafımı kesmeden dinle." dediğinde onu başımla onayladım. O da anlatmaya devam etti. "Ron gidip olanları Pansy'ye anlatmış. Pansy Ron'a kızı itip itmediğini sorunca Ron itmedim demiş. Pansy'de Ron'a tokat atmış. Ron aslında kızı itememiş. 'İtmedim ama tam itiyordum.' demiş. Sanırım itecek fırsatı olmadı. Anlayacağın Ron suçsuz olduğu halde Pansy ona tokat atmış. Pansy kahvaltıdan sonra buraya gelip olanları anlatıp ağladı. Zor uyuttum." dediğinde ikisine de üzüldüm. "Yanına gelemedim çünkü Pansy ile ilgileniyordum." dediğinde gülümseyip "Önemli değil, iyi yapmışsın." dediğimde o da gülümsedi. Herm "Draco?" dediğinde ona döndüm. "Evet?" "Senden bir şey istesem." dediğinde başımla devam etmesini işaret ettim. "Harry'yi bulup olanları anlatır mısın? Büyük ihtimalle Ron yalnız kalacağı bir yere gitmiştir. Onu bulup iyi olduğundan emin olursunuz. Ben giderdim ama Pansy'yi bu halde bırakmak istemiyorum." dediğinde "Tamam." dedim ve onu yanağından öpüp salondan çıktım.

İlk iş büyük salona baktım. Orada yoktu. Kütüphanede olduğunu sanmıyorum. Oraya genellikle Herm'in zoruyla yada sınav haftası gidiyorlar. Bende İkinci seçenek olan Gryffindor ortak salonuna ilerledim. Tablonun önüne geldiğimde gülümsedim. Başkan olmanın faydalarından biride bütün binaların parolalarını bilmek. "Cesur aslan." dediğimde şişman hanım tablosu geriye savrularak bana yol verdi. Ortak salondan içeriye girdiğimde bütün kafalar bana dönmüştü. Şaşırmalarına şaşırmadım. Benimde bir gün buraya geleceğim aklımın ucundan geçmezdi. Thomas yanıma gelip "Ne oldu Draco? Toplantı için mi buradasın?" "Shhhh. Sessiz ol Dean. Onun için gelmedim. Ayrıca onun için mektuplaşıyoruz." dediğimde yüzü düştü. "O zaman ne için geldin?" "Harry nerede?" "Yatakhanede." dediğinde hızla kalabalığı aşıp merdivenleri çıkmaya başladım. Arkamdan gelen fısıltıları duymamaya çalışıyordum. 

Kapısında 'Yedinci sınıf.' yazan odanın önüne gelince kapıyı açıp içeriye girdim. Her yer kırmızı ve çok boğucuydu. "Senin burada ne işin var Draco?" Sorunun geldiği yöne dönünce merakla bana bakan Harry'yi gördüm ve yanına gidip yatağın kenarına oturdum. "Ne işin var burada Draco? Ayrıca yatağımdan kalk." "Seni ararken yoruldum Harry. Bırak da biraz dinleneyim." "Neden beni arıyordun?" "Ron'u gördün mü? Ya da olanlardan haberin var mı?" "Ron'u sadece kahvaltıda gördüm. Çok öfkeli görünüyordu. Ve Tanrı aşkına ne bu sorgu? Ne oldu?" dediğinde ofladım ve Herm'in bana anlattıklarını ona anlattım. Anlattıklarım bittiğinde yüzü düştü. Ardından yataktan kalkıp yatağın altına bakmaya başladı ve elinde eski bir parşömenle geri yerine oturdu. "O elindeki eski parşömeni ne yapacaksın?" dediğimde gülmeye başladı. "Komik olan ne?" "Sabırlı ol Draco." dedi ve asasını cebinden çıkartıp parşömene doğrulttu. "Tüm ciddiyetimle yemin ederim ki, hayırlı bir şey düşünmüyorum."  

Parşömenin üzerinde şekiller ve çizgiler oluşmaya başlayınca şaşkınca Harry'ye döndüm. "Bu da ne böyle?" "Bu Çapulcu Haritası. Hogwarts'daki her yeri ve herkesi gösterir." "Bunu nereden buldun peki?" dediğimde burukça gülümsedi. "Aile yadigarı diyelim. Haritanın nereden geldiğini boş ver de Ron'u bulalım." dediğinde onu başımla onayladım. Parşömeni açtığında ağzım açık kalmıştı. Bütün Hogwarts'ı ve içindekileri görebiliyorduk. Hatta şu an Kendimi bile görüyordum. Bu muhteşem. Parşömeni incelemeyi bırakıp Ron'u aramaya başladım. İkimizde parşömeni iki kere aradıktan sonra Harry parşömeni tekrar katlayıp "Muziplik tamamlandı." dedi ve eski yerine geri koydu. Ona dönüp "Şimdi ne yapacağız? Onu bulamadık." dediğimde bana dönüp gülümsedi. "Hayır bulduk." "Kör müsün diyeceğim ama ayıp olacak Harry.  Parşömende yok işte. Nasıl bulduk?" "Parşömende tek bir yeri göremezsin Draco. Kalk gidiyoruz." "Nereye?" "İhtiyaç odasına." deyip odadan çıktığında onu takip etmeye başladım. Merdivenleri inip salona vardığımızda bütün başlar yine bana dönmüştü. Onları umursamayıp Harry ile kalabalığı aşıp ortak salondan çıktık ve İhtiyaç Odası'na ilerlemeye başladık. 

Yedinci kata çıkıp boş duvarın önünde durduğumuzda biraz soluklandım. Bu gün çok fazla yürümüştüm. Bir süre sonra boş duvar yerini büyük kapıya bırakınca kapıyı açıp içeriye girdik. İçeride sadece bir şömine ve önünde de bir yatak vardı. Yatağın yanına ilerlediğimizde gözleri kıpkırmızı bir Weasley bulduk. Yatağın yanında yeri boylamış bir quidditch cüppesi vardı. Harry Ron'un yanına gidip ayak ucuna oturdu ve onu yavaşça sarstı. "Ron? Ronald? Uyan hadi." Ron biraz kıpırdanıp gözlerini açtığında şaşkınca etrafına bakmaya başladı. "Neredeyim ben?" "İhtiyaç Odası'ndasın." dediğimde yatakta oturur pozisyona geçip gözlerini ovuşturmaya başladı. "Sizin burada ne işiniz var?" dediğinde Harry elini onun omuzuna koydu. "Olanları biliyoruz Ron. Yani Pansy ile olanları. Üzgünüm dostum." dediğinde ortamı bir sessizlik kapladı.

Ron'un gözünden bir yaş aktığını görünce kalbim acıdı. Pansy'yi gerçekten çok seviyordu ve bu yaşadıkları ikisi içinde çok kötüydü. Gözündeki yaşı elinin tersiyle silip omzunu Harry'nin tutuşundan sertçe kurtardı. "Gidin buradan." dediğinde ikimizde şaşkınca ona bakıyorduk. Harry "Bırak da yanında kal..." derken Ron hızla ayağa kalkıp bize döndü. "Size gidin buradan dedim! Beni yalnız bırakın!" diye bağırdığında Harry ona bir adım atacaktı ki onu omzundan tutup durdurdum. "Bazen insanların yalnız kalmaya ihtiyacı vardır Harry. Bırak kafasını toparlasın." dediğimde oflayıp "Peki." dedi ve tekrar Ron'a döndü. "Ne zaman istersen buradayım dostum." dedi ve birlikte İhtiyaç Odası'ndan çıktık. "Sence yalnız kalması iyi mi Draco?" dediğinde onu başımla onayladım. "Düşüncelerini toparlamaya çalıştığına eminim. Yalnız kalmak işine yarayacak." dediğimde "Öyle olsun. Ben artık ortak salona dönüyorum. Haber verdiğin için sağ ol." dedi ve boş koridorda ilerleyip gözden kayboldu. Bende güney kanadının yolunu tuttum. 

Portrenin önüne gelince şövalyeye hiç bulaşmadan "Prens ve Prenses." deyip açılan portreden içeriye girdim. Hermione ve Pansy bıraktığım gibi duruyorlardı. Herm beni görünce gülümseyip yanına gelmemi işaret etti. Koltuğun kenarına oturduğumda meraklı gözlerle bana bakmaya başladı. "Ne oldu Draco? Ron'u buldunuz mu? O iyi mi?" "Sakin ol, onu bulduk. Ama iyi olduğunu söyleyemem." dediğimde yüzü düştü. "Neredeymiş? Nasıl buldunuz? " "İhtiyaç Odası'nda. Onu Harry'nin Tapulcu Haritasıyla bulduk." dediğimde güldü. "Çapulcu. Çapulcu Haritası." Oflayıp "Her neyse." dedim. "Yanına gittiğimizde uyuyordu ve gözleri kıpkırmızıydı. Uyandırdığımızda çok bitkin duruyordu. Hatta ağladığını gördüm Herm. Çökmüştü. Bizi kovdu. Gitmemizi söyledi. Harry kalmak istedi ama ben çıkardım. Ron'un yalnız kalmaya ihtiyacı vardı." dediğimde ofladı. Ardından kaşları çatıldı. "Ron'u öpen kızı bulursam kafasını koparabilirim. Kim sevgilisi olan bir insanı öper ki?" "Ben kim biliyorum ama söylemesem daha iyi." dediğimde burukça gülümsedi. Ardından yüzü ciddi bir ifade aldı ve bana döndü. "Onları barıştırmalıyız Draco. Çok saçma bir yanlış anlama yüzünden ayrılamazlar." dediğinde onu başımla onayladım. "Sen Pansy'nin yanında ol. Sana ihtiyacı var. Sen onun tek kız arkadaşısın." dediğimde Pansy'nin saçlarını okşayıp gülümsedi. "Yaptığım en iyi anlaşmaydı." dediğinde dediğini anlamamıştım. Ama üzerinde durmadım. "Sen burada mı uyuyacaksın?" dediğimde beni başıyla onayladı. "Tamam." dedim ve yukardan bir battaniye çağırıp ona verdim. "İyi geceler." dediğimde gülümseyip "İyi geceler." dedi ve Pansy'yi kucağından indirip karşı koltuğa geçti. O da yatıp uyuyunca bende kendi odama çıkıp yattım. Ne kötü bir gündü ama. 

*Selam millet. 

Uzun bir aradan sonra geri döndüm.

Bu uzun aranın sebebi ise kardeşimin sünnet düğününün işleriyle uğraşmam. 

Son üç haftadır kafamı kaşıyacak vaktim yoktu.

Bölüm kısa oldu ama bu yorgunlukla ancak bu kadar yazabildim. 

Diğer bölüm ne zaman gelir inanın bilmiyorum. 

Bunlar dışında bölümü nasıl buldunuz?

Sırf Ronsy yazdım çünkü bu aralar bu shipi boşladığımı düşünüyorum. 

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Yorum atıp yorgun yazarınızı sevindirmeyi unutmayın. 

Diğer bölümlerde görüşmek üzere.*    

Continue Reading

You'll Also Like

7.9K 770 23
Bir okulda gündüz ve gece sınıfları vardır. Sakura haruno'nun ailesi onu daha 4 yaşındayken bırakıp gitmiştir. Bu konoha akademisinde okuduklarını ö...
12.6K 50 4
Bu seride kitap özetlerini derledim.istek kitap özetinde bulunabilirsiniz
17.7K 1.6K 18
5 yıl önce kendime bir söz verdim. Artık hayatıma kalbimle değil beynimle yön verecektim. Ta ki onu yeniden görene kadar, onu görünce beynim yine işl...
39.3K 5.3K 55
"sana söylüyorum," dedi ve kafenin önüne gelmeleri ile duraksadı lacivert saçlı genç kız. "noir benden daha zeki." adrien ise kafasını yana yatırarak...