Bulletproof: X [BTS+Yoongi] ✔️

By jininnyx

122K 12K 6.6K

Size olayın ne ara bu hale geldiğini anlatamam ama bu hale gelmesini sağlayan ana karakterleri anlatabilirim... More

Karakter Tanıtımı [Okuyun]
1 •Bulletproof:X•
2 •Bulletproof:X•
3 •Bulletproof: X•
4 •Bulletproof: X•
5 •Bulletproof: X•
6 •Bulletproof:X•
7 •Bulletproof: X•
8 •Bulletproof: X•
10 •Bulletproof:X•
11 •Bulletproof:X•
12 •Bulletproof:X•
13 •Bulletproof:X•
14 •Bulletproof:X•
15 •Bulletproof:X•
16 •Bulletproof:X•
17 •Bulletproof:X•
18 •Bulletproof:X•
19 •Bulletproof:X•
20 •Bulletproof:X•
21 •Bulletproof:X•
22 •Bulletproof:X•
23 •Bulletproof:X•
24 •Bulletproof:X•
25 •Bulletproof:X•
26 •Bulletproof:X•
27 •Bulletproof:X•
28•Bulletproof: X•
29 •Bulletproof:X•
30 •Bulletproof:X•
31 •Bulletproof:X•
32 •Bulletproof:X•
33•Bulletproof:X•
34 •Bulletproof:X•
Şifreler ve Teoriler
35 •Bulletproof:X•
36 •Bulletproof:X•
37 •Bulletproof:X•
38 •Bulletproof:X•
39 •Bulletproof:X•
40 •Final•
Şifreler (Açıklama)

9 •Bulletproof:X•

2.7K 278 77
By jininnyx

Ben kendimi tamamen çikolatalara vermiştim, Yoongi ise telefonda bir şeylere bakıyordu. Telefonu cebine koyduğunda bana bir soru geleceğini anladım.

"Ee neden tartıştınız? Seni öldüreceğim diye tehditler savuruyordun?"

Tatlıdan bir kaşık alıp, biraz çiğnedim.

"Jimin, annemlerin yanına gitmemi istiyor."

Yoongi bir kaç saniye düşündükten sonra cevap verdi "Mantıklı değil mi? Gitmen iyi olabilir."

Elimde ki plastik kaşığı hızla masaya koydum.

"Hiçbir yere gitmiyorum. Düşündüğün şey gerçekten bir anne ve babaysa, yıllardır onları görmedim. Abim beni büyüttü, o bana baktı. Onların bir emeği yok. Yanlarında olmak istemiyorum." sinirle içimi boşalttıktan sonra, son bir ekleme yaptım "Güvende olacak olsam bile, istemiyorum."

Tüm keyfim kaçmıştı. Saniyeler içinde tekrar moralim yer altına döndü.

"Sağol, moralimi yine alt üst ettin."

Masadan hızla kalkıp, ilerideki barakaya yani hesabın ödendiği yere gittim. Ardından beklemeden lavaboya girdim.

Yüzüm birazcık şişmişti. Kötü görünüyor muyum? İyi göründüğüm söylenemez. Yüzüme biraz renk verip lavabodan çıktım.

Yoongi inatla gitmemiş, beklemişti.

Ona bakmadan diğer tarafa yürüdüm. O taraf yürüyüş yoluydu. Küçük bir yapay gölet etrafına hoş bir yürüyüş yolu yapılmıştı.

"Ee nereye gidiyorsun?" birden gelen sesle yerimden sıçradım. Bu salak çocuk neden hala arkamdan geliyor?

"Sana ne?"

"Umarım bu sana ne güzel bir yerdir."

Ona yine bir göz devirme hediye ettim. Bu konuda yetenekliyim.

"Hey! Yeon!" araya giren bir diğer sesle karşımızdan bize doğru gelen Jaehyun'a gülümsedim. O da tüm neşesiyle bize koşuyordu. Bu çocuk nasıl bu kadar enerjik olabiliyor?

"Selam," dedim gülümseyerek. O da beni selamladı, ardından Yoongi'yi gösterdi.

"Hayırdır? Jimin'in başına taş falan mı düştü? Erkek arkadaşın mı?"

Sorduğu soru üzerine herkesin içinde Jaehyun'a saldırmam bir oldu. Kafasını tutup, kolumun altına aldım ve saçlarını çekmeye başladım. O bağırırken bende ona bağırıyordum. Koşudan geldiği için terliydi.

"Yeon delisi bırak saçlarımı!"

"Jaehyun seni öldüreceğim!"

Belimden tutulup çekilene kadar onun baya bir saçını koparttım.

Ve birden hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam ettik.

"Okulda görüşürüz o zaman," dedi ve koşarak yanımızdan gitti.

Yoongi ile göz göze geldik. Olayın şokunu atlatamamış gibiydi.

"Ne var? Seni de dövmemi ister misin?"

Ellerini hemen ben suçsuzum der gibi havaya kaldırdı.

Ardından yine peşime takıldı ve sessiz bir şekilde gezdik.

- - -

"... Evet şimdi çıkabilirsiniz." Profesör sonunda o sihirli kelimeleri söylediğinde kitap defter yakarak bağırmak istedim. Bugün çok yorgunum. Üzerimde ekstra bir bitmişlik var. Bu yüzden hemen eşyalarımı topladım.

"Yeon!" sınıftan çıkarken adımın seslenilmesiyle olduğum yerde durdum. Jaehyun koridorda ki insanları yararak bana doğru koşuyordu.

"Ah yetiştim!" dedi yanıma nefes nefese geldiğinde.

"Sorun ne?" at gibi buraya koşarken tek derdi bana selam vermek değildir diye düşünüyorum.

"Aaa şöyle ki, biz arkadaşlarla kafeye gideceğiz. Sende gelsene?"

Böyle bir şeyi kabul etmeyeceğimi bildiği halde sormuş olması garipti.

"Biliyorsun öyle şeyleri sev-"

"Yeon lütfen. Taeyong'u biliyorsun değil mi? Yanımda gezen arkadaşım. O bana hoşlandığım kızı ayarladı. Hani bahsetmiştim ya bir kızdan. O kızda gelecek."

"Ee bunun benimle ne alakası var?"

Jaehyun çekingen bir tavırla gülümsedi. Sevimli çocuk.

"Yine şöyle ki, Taeyong kızı tek şartla ayarladı. Seninde gelmen şartı."

Kaşlarımı çatarak baktım. Çocuk benden mi hoşlanıyordu? Şu gri saçlı çocuk?

"Ne?"

"Bilirsin işte Taeyong senden biraz hoşlanıyor ve seninle tanışmak istedi."

Sonrasında Jaehyun okulun çıkışına kadar bana yalvarmıştı.

Mecburen kabul ettiğimde, sevinçten havalara uçmuştu. Ben ve şu mükemmel kalbim işte.

Birlikte kafeye gittik. Taeyong, bir kız ve iki oğlan daha vardı.

"YeonHa bu Taeyong, bu Johnny, bu Taeil ve bu da Jisoo. Gençler bu yakın arkadaşım YeonHa." hepsine tek tek selam verip boş yere oturdum. Taeyong'un yanına.

Jimin şuan, şu kapıdan içeri girecek olursa Kore'de büyük olay olur. Kafede terör estiren genç, kız kardeşini ve arkadaş grubunu vurdu.

Kesinlikle böyle bir haber görürüz.

Az kalabileceğimi söyleyerek en baştan uyardım.

Taeyong çok samimi birisiydi. Beklediğim gibi soğuk değildi. Esprileri komikti ve bana sırnaşmadı. Yani benden hoşlandığını belli ediyor ama rahatsız edici hareketleri yoktu.

"Ee Yeon, Japon dilini neden seçtin?" dedi merakla. Diğerleri kendi aralarında sohbete dalmıştı. Limonatamdan bir yudum aldım.

"Bilmem, farklı bir şeyler yapmak istiyordum. Ya sen?"

Omuz silkerek güldü "Sanırım bende aynı sebepten."

Garson birden tepemde belirdi, önüme koyduğu ikinci limonata ile kaşlarımı çattım "Ben bir şey sipariş etmedim."

"Bir müşterimiz bunu size ikram etmemi istedi. Birde bu notu ekledi." dedi elime bir kağıt verirken.

Kağıdı açarken, içimi bir korku kapladı.

"Arkadaşlarınla eğlendiğine göre, oyuna hazırsın demektir. X"

Yazan şeyler beynimde resmen mekanik bir sesle yankılanıyordu.

"Kim verdi bunu?" dedim sinirli ses tonumla. Garson bir şeylerin ters gittiğini anlamış olacak ki, biraz panikleyerek kapıyı gösterdi. Kafasında siyah kapşonlu olan birisi kapıdan çıkıyordu.

Bu kesinlikle o.

Hızla yerimden kalkıp o tarafa koşmaya başladım.

"Yeon!" Jaehyun ve Taeyong aynı anda bağırdı. Birileri daha arkamdan koşuyordu ama kendimi çok kaptırmıştım.

Arabalara aldırmadan, karşıya geçen kapşonlunun peşinden bende koştum. Resmen ana yola bodoslama girmiştim ama şuan önemli olan bu değil.

Koşmaya devam ederken arabaları atlattım. Arkamdan birileri daha koşuyordu ama arkama bakmadım. Kaldırımda koşarken, tek hedefim siyah kapşonluydu. Bir başka caddeye girdiğinde kendime hayret ettim, süper koşuyorum!

Ardından koşarken bir ana yola daha girdim. Sanırım bu sefer o kadar şanslı değildim. Bir araba korna çalarak tam dibimde durdu. Bende panikle geri girmete çalışırken kendimi yere attım.

"Yeon!" tanıdık birkaç ses birbirine girdi. Kulaklarım çınlamıştı. Çok korktum. Cidden çok korktum. Araba neredeyse beni gökyüzüne çıkaracaktı!

"Yeon, iyi misin?" bu ses Taeyong ya da Jaehyun'dan değil bir başkasından geliyordu. Min Yoongi. Yanıma gelip birden yere çöktüğünde biraz zor nefes alıyordum. Hem koşmak hemde panik böyle yaptı.

"Yeon, biraz nefes al." derken beni inceliyordu.

"Araba çarpmadı değil mi?" hemen ardından Taeyong ve Jaehyun koşarak gelmişti. Taeyong'un sorusuyla kafamı salladım.

"Düştüm sadece."

Şoför ile biraz sorun yaşasakta sonunda adamdan özür dileyerek ikna etmiştim. Suç benimdi. Yola öylesine atlamıştım.

"Seni eve bırakalım." Dedi Taeyong yerden kalkmama yardım ederken.

"Gerek yok, ben bırakırım." Araya giren Yoongi oldu.

İkisi arasında kaldığım kısa sürede hemen karar verdim "Yoongi bıraksın, evlerimiz yakın." Diye de küçük bir yalan uydurdum. Yoongi ile gitmek istememin sebebi neler olduğunu en azından ona anlatabilirim. Taeyong'a ne diyecektim ki? Abimin peşinde olan bir psikopat var ve beni kaçırdı. Şimdide masama servis gönderiyor. Evet hiç ürkütücü değil cidden.

Taeyong ve Jaehyun ile vedalaştıktan sonra Yoongi'nin arabasına gittik. Diz kapaklarım, düştüğüm için kan olmuştu.

Arabasına bindiğimizde diz kapaklarımın acısı ve az önce yaşananların şoku beni etkilemişti.

"Neden öyle koştun?

Bu her kimse resmen beni takip mi etmişti? Ve bana içecek gönderecek kadar da cesur.

Neyse ki ev buraya yakındı da Yoongi ile aynı ortamda çok bulunmadım.

O da bir ayrı garipti zaten. Bir tuhaftı. Başta saçları. Buz mavisi saçlı birisi ne kadar normal olabilir ki? Yine de saçları güzel. Çünkü buz mavisi benim en sevdiğim renktir.

Saçmalamayı keserek arabadan indim. Tam apartmana girerken aklıma gelen şeyle Yoongi'ye döndüm. O ise arabadan inmiş, dibime gelmişti.

"Hop dur, nereye?" dedim merakla.

Omuz silkti "Bende yukarı geleceğim."

Ona alaylı bir gülüş attım "Babanın evi mi? Buraya kadar bıraktığın için teşekkürler. Gerisi bende."

Önüme dönüp yürüyeceğim sırada, beni geçip merdivenleri çıkmaya başladı. Aceleyle onu durdurdum "Tamam laftan anlayacağın yok en azından bunu abime söyleme."

Bana kaşları çatık bir şekilde baktı.

"Abim bunu öğrenirse deliye döner ve beni uzaya postalar. Söyleme, düştüğümü söylerim."

Bir süre düşündükten sonra yüzünde garip bir sırıtışla bana döndü "Ben yalandan hiç haz etmem," dedi gülerek. Kesinlikle şuan benimle uğraşıyor. "Yani böyle bir yalanın karşılığı olmalı."

"Tamam ne istiyorsun?"

Bir süre düşündükten sonra cevapladı "Bu sorunun cevabını sonra vereceğim. Anlaştık." Dedi ve beni yine umursamayarak önden gitti.

Eve girdiğimiz de Jimin beni görür görmez, kanadından vurulmuş kuş gibi paniklemişti. Onu sakinleştirmek biraz vaktimi alsa da başardım. Önce düştüğüme inanmasa da Yoongi'nin onaylamasıyla sonunda yelkenleri indirdi.

"Neyse ki şans eseri Yoongi oradan geçiyordu da yardım etti. Sahi senin ne işin vardı orada?" dedim şimdi aklıma gelen şeyle.

"Seni takip ediyordum."

Gülerek ona baktım. Ciddiydi. Kocaman bir oha, çünkü ciddi.

"Ne?" dedim şaşırarak. O ise dönüp Jimin'e baktı. Jimin şimdi onun üstüne atlayacak. Üç, iki bir... atlamadı. Atlamadı!

Dönüp Jimin'e baktım, o ise yerle bakışıyordu.

"Sen yine ne haltlar çevirdin?" bıkkın çıkan sesimle Jimin kocaman gülümsedi ve başını yana yatırdı.

"Şey çocukların teklifiydi, kabul ettim." Dedi sevimli sevimli. Oh hayır beni şuan kandıramaz.

"Ne çocukların fikriydi?"

Bu sefer araya Yoongi girdi "Seni takip etmek."

Oturduğum yerden kalktım "Sen ciddi misin? Beni mi takip ediyordun?"

Sadece sakince onayladı.

"Bak Yeon her an yanında olamıyorum ve Yoongi çoğunlukla boş bir insan," dedi ve Yoongi'ye baktı. Yoongi ise kafasıyla onayladı. "Bizde bir karar verdik. En azından böyle zamanlarda müdahale edecek biri olsun. Bak annemlere gitmeyi kabul etmedin ama bunun için seçenek sunmuyorum." Net sesi, dik duruşuyla Jimin kesinlikle önüne geçemeyeceğiniz birisiydi.

Yani olay şu: kabullendim.

X X X

Bugün fic güncelleme günüm falan olmalı ağdmsisö neyse Perşembe günü gelecek bölümü bugün attım bakın kıymet bilip oy verin benim gibisi yok bu piyasada

Resme besmele çekip bakın

Continue Reading

You'll Also Like

92.9K 7.4K 37
liskook,, nochu: nefesimi kesiyorsun, lalisa bunu kabullenmem zor oldu, seni sevdiğimi belki de siktiğimin gururunu bir kenara bırakabilseydim karşın...
92.9K 3.9K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
157K 10.3K 44
hayrankurgu #2 Her şey, ünlü bir eğlence şirketinin CEO'su Kim Seokjin'in, kendisini ölümden kurtaran bir lise öğrencisine aşık olmasıyla başladı. #1...
19.7K 1.6K 45
Çalışmak, yemek, uyumak ve yeniden çalışmak. Yoon Seul hayattaki tek gayesi yaşayıp gitmek olan, çalışmak ve harcamak arasındaki döngüye takılı kalm...