KELEBEK

By drunkonblood

11.9M 386K 53.8K

Mitolojide kelebek ateşi simgeler, ateşe koşan pervane böceğinin yanıp ateşle bağdaşmasıdır. Eski Yunan'da is... More

KELEBEK
1.Bölüm - Yağmur
2.Bölüm - İnek Tanrıçası
3.Bölüm - İstenmeyen
4.Bölüm - Shift+Delete
5.Bölüm - Uçak
6.Bölüm - Tercihler
7.Bölüm - Sistem Geri Yükleme
8.Bölüm - Bukalemun
9.Bölüm - Morpheus
10.Bölüm - İnfluenza
11.Bölüm - Makaron
12. Bölüm - 108 Numara
13.Bölüm - İnterfaz Evresi
14.Bölüm - Güncelleme
15.Bölüm - Profaz Evresi
16.Bölüm - Kabulleniş
17.Bölüm - Einstein-Rosen Köprüsü
18.Bölüm - Canavarlar
20.Bölüm - Anafaz Evresi
21.Bölüm - Telofaz Evresi
22.Bölüm - Soğuk Duş Etkisi
23.Bölüm - DNA Mutasyonu
24.Bölüm - Cep Evren
25.Bölüm - Persephone
26.Bölüm - Sona Kalan
27.Bölüm - Venüs
28.Bölüm - Senkron Tutturma Yeteneği
29.Bölüm - Argiphontes
30.Bölüm - Cinnet Algoritması
31.Bölüm - Juno
32.Bölüm - Protein Yıkımı
33.Bölüm - Vulturus
34.Bölüm - Guest Hesabı
35.Bölüm - Minerva
36.Bölüm - Negatif Yük Dağılımı
37.Bölüm - Stymphalian Kuşları
38.Bölüm - Pisagor Teoremi
39.Bölüm - Nar Taneleri
40.Bölüm - Yastık İnkübasyonu
41.Bölüm - Pluton
42.Bölüm - 'Fe' Oksitlenmesi
43.Bölüm - Holometabol
44.Bölüm - Drakaina
45.Bölüm - Tulpar
46.Bölüm - Pavola
47.Bölüm - Eddie
48.Bölüm - Lux
49.Bölüm - Zihin Kontrolü
50.Bölüm - Kelt
51.Bölüm - Generatio İnferiorum
52.Bölüm - Gollum
53.Bölüm - Radix
54.Bölüm - Cerebrum
55.Bölüm - İnsan Ormanı
56.Bölüm - Ön Hazırlık
57.Bölüm - Dindymon
58.Bölüm - Petal
59.Bölüm - Harpia Kulesi
60.Bölüm - Tenebris
61.Bölüm - Ara Ürün
62.Bölüm -2015
63.Bölüm - Habitat
64.Bölüm - Ametist
65.Bölüm - Finem
66.Bölüm - Serotonin
67.Bölüm - Báthory
68.Bölüm - Caravaggio
69.Bölüm - Lo!
70.Bölüm - Svizzera
71.Bölüm - Primo
72.Bölüm - Teumessian
73.Bölüm - Cauda
74.Bölüm - Pinna
75.Bölüm - Lamiosa
Kelebek Kitap Oluyor!
76.Bölüm - Fibonacci
77.Bölüm - Athene noctua
78.Bölüm - Lagos
79.Bölüm - Spero
Duyuru
Kesit - 1
Kesit - 2
Kesit - 03
Kitapla İlgili Önemli Duyuru!
Kapağımız Belli Oldu!
İstanbul Tüyap Kitap Fuarı ve Birkaç Küçük Not
-YILBAŞI ÖZEL-
*İkinci Kitap Hakkında*
KELEBEK II - DÖNÜŞÜM
*İkinci Kitap ve İzmir Kitap Fuarı ile İlgili*
Dönüşüm'den Bir Kesit ve Duyuru!
-Dönüşüm-
* Küçük Bir Sürpriz *
Dönüşüm Raflarda!
* Üçüncü Kitap ve Bir Sürpriz *
*Üçüncü kitap ve İzmir Kitap Fuarı ile ilgili*
*KOZA*
Koza Çok Yakında Raflarda!
Koza Çekilişi ve İmza Günü Duyurusu!
Kelebek - *ÖZEL BÖLÜM*

19.Bölüm - Metafaz Evresi

119K 4.6K 338
By drunkonblood

“Bugün planın var mı?” Hector bunu söylerken gözlerini bir saniye bile dışarıdan ayırmadığından, benimle konuştuğunu anlamam zaman aldı.

“Hayır. Niye sordun?” Hala bana değil de Martin’e demiş olma ihtimalini göz önünde bulunduruyordum.

“Çalışmadığın son gün olacak, iyi değerlendir.” Doğru söylüyordu. Ne yapacaktım ki? Ben de başımı arabanın camından dışarıya çevirdim.

“Uzun süredir hep işle ilgileniyoruz. Bence hepimizin biraz eğlenmeye ihtiyacı var. Bundan sonra da çalışmaya başlayacağımızdan, hiç boş zamanımız olmayacak. O nedenle bir önerim var.” Yeni cümlesine başlayacakken sözünü kesmek zorunda hissettim.

“Hector bunları hatırlatıp içimi karartıyorsun. Çalışacağımızı ben de biliyorum.” Yüzümü buruşturdum. Hayata biraz olumlu bakması gerekiyordu. Sinirle adımı söyleyince ona hissettirmeden koltukta ondan uzağa kaymaya çalıştım.

“Ne zaman, sözümü bölmemen gerektiğini öğreneceksin? Bu akşam benimle-” Bu kez ben değil, telefonumun zil sesi sözünü kesmişti. Yutkundum. Kıpırdamamayı tercih etmiştim ama telefon susmuyordu.

“Aç şunu.” Sesini yükseltince irkildim ve hemen çantamdan telefonumu çıkardım.

“Artık açacağın konusunda umudumu yitirmiştim.” Gülmeye çalıştım ama Hector hiç değişmeyen siniriyle yüzüme baktığı için tepki vermek zor oluyordu.

“Gelince konuşmaya ne dersin Isaac?” Gergin bir şekilde gülümsedim. Hector bakışlarını üzerimden alıp tekrar dışarıya dönünce rahat bir nefes almıştım.

“Gelince kesin bir bahane uyduracağını biliyorum. O yüzden şimdi konuşacağız. Akşam beraberiz. Sadece ikimiz olacağız. Ebeveynlerin yanında yokken daha rahat olacağımızı düşündüm.”  Gülmemi pek de bastıramamıştım. Hector göz ucuyla baktıktan sonra tekrar kafasını çevirdi.

“Tamam. Kapattım ben.” Başka bir şey demeden telefonu suratına kapattım.

“Ne dedi?” Hector yine bana bakmadan konuşuyordu. Bu kez sorunun Martin’e yöneltilmediğine emindim.

“Bana bugün için planın var mı diye sormuştun ya, varmış. Fakat benim şimdi haberim oldu.”

“Ben de hepimiz birlikte dışarı çıkalım diyecektim. Neyse, siz olmadan çıkarız.” Dışlanmış gibi hissetmem saçmaydı, sonuçta sırf benim için gitmeyecek halleri yoktu… Fakat dışlanmıştım işte. Konuyu değiştirmem en iyisiydi. Ojesiz tırnaklarımla oynarken söze başladım.

“Bu arada, Henry 0 – Hane 1.” Hiçbir şey anlamayacağından adım gibi emindim.

“Hane ne?” Tahmin ettiğim gibi.

“Bak şimdi, biz bir takım gibi kardeşini mağlup ettik ya, bizim takımımızın adı o. Senin baş harfini al, benim baş harfimi alma ve birleştir. Al sana Hane!” Elimle de bu çıkarımımı nasıl oluşturduğumu havaya çiziyordum.

“Daha önce hiç böyle bir şey duymadın-“ Konuşmama devam ederken bu kez o sözümü kesti.

“Sus.” İyi be. Konuşmam ben de.

*

Yatağımda uzanmış kıyafet seçen Dianna’yı izliyordum. Benim hüzünlü bakışlarımı fark edince elindeki tişörtü yatağına bırakıp yanıma geldi.

“Sen de hazırlansana. Siz Isaac ile nereye gideceksiniz?” Onun yüzünde de üzgün bir ifade vardı. Onun tadını kaçırmaya hakkım olmadığını düşünüyordum. Yatağımda doğruldum. Yanıma oturmuştu.

“Isaac bana bir şey söylemedi. Ne yapacağımızı bilmiyorum ama sizin yapacaklarınızı gayet iyi biliyorum.” Başımı eğdim. Dianna elini omzuma koydu.

“Siz de bizimle gelsenize. Hem, daha önce hiç buz pateni yapmamıştım. Bana yardımcı olursun.” Durdu ve yanıma yaklaştı. “Ayrıca Olenka düşerse çok güleriz.” Düşüncesi bile gülmemi sağladı.

“Eğer bu dediğin gerçekleşirse mutlaka fotoğrafını çekmelisin.” Yine ortamın neşesini sömürmüştüm.

“Isaac’i ikna etmeye çalışsana.” Bu neden aklıma gelmemişti, bilmiyordum! Aslında gelmişti ama ayıp olacağını düşünmüş ve sonra da vazgeçmiştim. Fakat birinin önermesi beni yine cesaretlendirmişti. Dianna’nın yanağına bir öpücük kondurup hızla odadan çıktım. Isaac ve Paulo’nun odasına vardığımda herhangi bir kötü durumla karşılaşmamak için kapıyı var gücümle çaldım. Yaklaşık 7 saniye sonra kapıyı Isaac açmıştı. Bütün kurbağa sevimliliğimi kullanarak, yüzümde geniş bir gülümsemeyle ona baktım. Elimden tutup odaya çekiştirmişti. Daha hiçbir şey diyemeden o konuşmaya başladı.

“Onlar dışarı çıktığına göre, biz evde kalabiliriz. Beraber yemek yapabiliriz, Paulo’dan izin aldım bile. Daha önce hiç kimseyle yemek yapmamıştım. Kız kardeşimi saymazsak tabi. Yemeklerimizi yedikten sonra bahçeye çıkıp oturur, konuşuruz. İstersen yürüyüşe de çıkabiliriz. Sen ne istiyorsan onu da yapabiliriz, sakın ben diyorum diye kabullenme. Senin de eğlenmeni istiyorum.” Şimdi ona nasıl diğerleriyle gitmeyi teklif edebilirdim ki? Onun heyecanını yansıtmaya çalıştım. Benim istemediğimi düşünmemeliydi.

“Harika olur. Çok iyi düşünmüşsün.” Cümlemi bitirdikten sonra Dianna’nın adımı seslendiğini duydum. Kapıyı açtığımda orada dikiliyor olduğunu görmüştüm.

“Biz çıkıyoruz. Siz çıkıyor musunuz peki?” Ben kaşlarımı kaldırdım. Yüz ifademle başarısız olduğumu Dianna’ya aktarmaya çalışıyordum. Gerçi buna gerek kalmamıştı.

“Hayır, biz burada kalacağız.”dedi Isaac bir kolunu belime sararken. Ben de kolumu onun beline attım. Dianna’nın yüzü düşmüştü. Paulo’nun Dianna’ya seslendiğini duyunca onu daha fazla bekletmek istemedim.

“Sen in. Biz de şimdi aşağı geliriz.” Dianna önden ilerlerken onu arkasından takip ettik. Bütün herkes aşağıdaydı. Kapıda, Dianna’nın gelmesini bekliyorlardı. Paulo merdivenin başında duruyor, İnci Fred ve Leonard ile konuşuyor ve tahmin ettiğim gibi Olenka Hector ile simbiyoz yaşama çoktan geçmiş, Dianna'nın gelmesini bekliyordu. Bizim gelmemizle hepsinin dikkati dağıldı. Dianna’ya fotoğraf çekmesini işaretlerimle anlatmaya çalışmıştım. Başıyla onaylayınca anladığına emin oldum.

“Siz de çıkmıyor musunuz? Gideceğiniz yere bırakalım mı?” Hector’ın sorusuyla ona döndüm. 

Tam cevaplayacakken Leonard’ın sorusuyla durmak zorunda kaldım. “Onlar bizimle gelmiyor mu?” 

“Hayır, gelmiyorlar. Evde kalacaklarmış.” dedi Dianna üzüntüyle bana bakarak. Son anda bile onlara katılmamızı umduğunun farkındaydım. Fakat eğleneceklerdi. Benim olmama gerek yoktu. Emily ile gittiğimiz her seferde nasıl bir yerlerini sakatlamayı başardığını düşünüp salak salak güldüm. Onsuz aynı olmayacaktı zaten. Hector benim yapmayı en çok sevdiğim şeyi nasıl bulmuştu, hala şaşkındım. Birer birer kapıdan çıkarlarken onların uzaklaşmasını izledim.

*

“Bunları nereye koyacağımı bilmiyorum. İlk hangisini ekleyecektik?” Isaac hüzünlü bir ifadeyle elindeki malzemelere bakıyordu. Daha önce hiç kimseyle yemek yapmamış, hatta daha önce  hiç yemek yapmamış gibi görünüyordu. Sol elindeki doğramış olduğum domatesi işaret ettim. Böylece neyi atması gerektiğini anlamış olacaktı. Yemek yapmaya çalıştığımız süre boyunca sürekli onu takip etmiştim. Bir şeyleri batırmaması ve Paulo’nun bize kızmaması için gözetim altında tutulmalıydı.

“Bence yer değiştirmeliyiz.” Yeşilliklerin elinde ağlıyor olması ruhumu yaraladı. Kendimi konuşmak zorunda hissetmiştim. Elindeki bıçağı alıp, yeşilliği doğramaya başladım. Hastayı hala kurtarabileceğimi düşünüyordum. Henüz tedavi için geç kalınmış sayılamazdı. Isaac başını omzuma koyup yeşilliklere yaptığım tıbbi müdahalemi izliyordu. Kurtarmıştım. Bütün malzemeleri tencereye yerleştirdiğime göre işlem tamamdı.

“Masayı ben hazırlamak istiyorum. Söz veriyorum ki bir şey kırmayacağım.” Gülüyordum ama içten içe de korkuyordum. Hector’ın tabaklarını kırma ihtimali bile ürkütücüydü. Ses çıkarmamamı evet olarak algılamış olmalıydı. Yemeğin yapımı tamamen bana ait olduğu için onun masayı hazırlamasını izledim. Neyse ki bir şeyi kırmamıştı.

“Beni burada bekle.” Nereye gittiğini anlamasam da onu dinleyip masaya tünedim. Yaptığım yemek gerçekten çok güzel kokuyordu. Kendimi tebrik etmem gerekirdi. Beklerken gerçekten sıkılmıştım. Simetri hastalığım olduğu için tabakları aynı hizaya getirdim. Isaac uzun bir aradan sonra gelmişti ve elinde bir şey taşıyordu. Yanıma yaklaştıkça onu daha iyi görebilmiştim.

“Bahçede gül bulamadığım için bu çiçekleri getirdim. Aslında gül yapraklarını masaya serpmek istiyordum ama bu mümkün olmadı. Bunlar senin için diyerek daha önceki açıklamamı unutmanı istiyorum. “ Mor ve mavi karışımı renklere sahip çiçeği bana uzattı. Aptalca sırıtıp elindeki çiçeği aldım.

“Hep bu renkte bir çiçeğim olsun istemiştim. Teşekkürler.”

“Aslında masada mum da olmalıydı.” Isaac etrafa göz gezdiriyordu. Başarısızlıkla sonuçlanan arayışından sonra bana döndü.

“Hector’ın odasında vardı.” Isaac kaşlarını çatarak baktı. Bunu şimdi ona açıklayamazdım. Onu umursamadan Hector’ın odasına ilerledim ve kapıyı açtım. İçeriye girdiğim anda, daha ışığı bile yakamadan ondan habersiz odasından eşyasını alacak kadar bir yüreğe sahip olmadığımı anlayıp geri döndüm. Isaac elimde mumu görmeyince üzülmüştü.

“Fener buldum. Mum gibi işe yarayabilir belki.” diyerek feneri masanın ortasına koydu.

“Yemekleri mükemmel yaptığımı biliyordum ama bugünkü farklıydı. Kendimi aşmışım.” Midemi küçük hareketlerle ovaladım. Isaac bu yaptığıma gülmüştü. Sırtımı ağaca yasladım. Herhangi bir böceğin ağaçtan üzerime çıkabileceği fikri beni eski konumuma ivedilikle geri döndürmüştü. Böcekleri düşündükçe sırtımdan bir ürperti geçiyordu. Isaac yanıma yaklaşıp elimi tuttu.

“Burada olduğum için çok mutluyum.” dedi gözlerimin içine bakarak. Mavi gözlerini inceledim. Çok derin bakıyordu ya da etraf karanlık olduğu için bana öyle gelmişti.

“Böceklerden korkmuyor musun? Ben korkuyorum da.” Etrafıma gergin bakışlar atıyordum. Isaac çenemi tutup yüzümü ona döndürdü.

“Mutlu olma nedenimin sen olduğunu biliyorsun. Şuan nerede olursak olalım, ben seninle yine de mutlu olurdum.” Elimi nazikçe öpmesi işleri kolaylaştırmıyordu. Aklımı kurcalayan bir soruyu düşünmeden direk söylemiştim.

“Biz sevgili miyiz? Yani,  şu an ne olduğumuzu merak ediyorum.” Isaac gülmeye başlamıştı ve bu canımı çok fena sıkıyordu.

“Aramızdaki çekimi göremiyor musun? Sen benim kız arkadaşımsın ve böylece ben de senin erkek arkadaşın olmuş oluyorum. Yani sonuç olarak-“

“Anladım.” Ona bakmamaya özen gösteriyordum.

Bir kadın sesi dikkatimi dağıttı. “Sizi ayırmayı asla başaramayacak mıyım ben?” cümlesini bitirir bitirmez işittiğim kendine has kahkahası midemi bulandırmıştı.

“Burada ne arıyorsun Bertilda?” Hızla ayağa kalktım. Eve nasıl bu kadar kolay girebilmişti?

“Merhaba Jane. Sende bana ait bir şey kalmış. Onu almaya geldim.” Başıyla Isaac’i işaret etti. Onu arkama çekip kendimce korumaya çalıştım. Bertilda’nın yüzündeki gülümseyiş genişledi.

“Eh, madem zorluk çıkarıyorsun… Biraz eğlenmenin kime zararı var?” Dediklerinden hiç hoşlanmamıştım. 

Continue Reading

You'll Also Like

26.8K 358 22
Şahsıma kurulan şeytani bir kumpas sebebiyle ayak kölesi oldum. Bu durumdan nasıl kurtulacağım..
190K 15.7K 41
Av oyunlarını bilir misiniz? Hani bir ormana hayvanları salarlar, en hızlı avcıyı bulabilmek için. Avcılar için bir zevk ve güç gösterisi olan bu oyu...
10.4K 32 7
Selam ben Asya 26 Ekim 2008 doğumluyum. doğduğum günden beri bir yurtta kalıyorum, annemi ve babamı hep çok merak etmişimdir. Neden bıraktılar beni b...
844K 9.8K 22
Eğer iki farklı hayat yaşıyorsanız hayat gerçekten zordu. Eğer o iki hayattan biri üst düzey bir bürokratın kızı, diğeri ise en çok aranan bir suç ör...