21.Bölüm - Telofaz Evresi

130K 4.5K 827
                                    

“Planın işe yarayacağından emin misin?” Sanki kapalı kapıdan görebilecekmişim gibi kapıya bakmayı sürdürdüm.

“Zorluk çıkaran kendisi. Eğer baştan konuşsaydı buna gerek kalmazdı.” Hector’ın sözleri biter bitmez içeriden Dan’in çığlığı duyuldu. Daha fazla dayanamayacaktım. Hızla kapıya ilerlerken kapı Leonard tarafından açıldı.

“Sadece seninle konuşacağını söyledi.” Leonard’ın niye bu kadar sinirli göründüğüne anlam verememiştim. Başımı sallayıp odaya girdim. Leonard da arkamdan gelmişti. Odanın ortasında duran bir sandalyeye bağlanmış adama doğru bir adım daha attım.

“Dan, benimle konuşmak istemişsin.” Eğik başını büyük bir sırıtışla kaldırdı. Yüzünden tişörtüne akmış kanı görünce somurttum ve arkamda duran Leonard’a sinirle baktım. Niye hemen dövmüştü ki?

“Evet, ekonomik boy sarışın, seninle konuşmak istedim. Hector’ın evcil, daha doğrusu yabani köpeğiyle pek de iyi anlaşamadık.” Leonard’ın neden hemen dövdüğünü anlamak zor değildi. Dayak yemekten hoşlanıyor olmalıydı. 

“Bertilda’yı nerede bulabilirim?” dedim sanki o az önce hiç konuşmamış gibi. Başını yana yatırdı.

“Evinde.” Yüzündeki alaycı gülüş hiç silinmiyordu. Derince iç çektim.

“Evi nerede?”

“Evinin olduğu yerde.” O devam ederse, ben de ederdim.

“Evinin olduğu yer neresi?” Kaşlarını kaldırdı.

“Isaac’in takımı bırakmamasına şaşmamalı. Sabırlısın ve takdir ediyorum, sana yeri söyleyeceğime dair hala inancın var. İnanç konusunda sorunların olduğunu düşünüyorum. Bak mesela, Hector’ın köpeği, bu konuda bana hiç inanmadı. Bir kemik daha kazandın dostum.” Son cümlesini Leonard’a bakarak söylemişti. Dayak yiyeceğinden adım gibi emindim ama yine de durdurmak istemiştim. Bence birilerini dövmek son çare olmalıydı. Hatta bir çare bile değildi. Hiçbir açıklaması da yoktu. Ben bunları düşünürken çoktan Dan’e ulaşmış olan Leonard’ı kolundan yakalayıp geriye çektim. Kolunu tutmayı bırakmamıştım. Her an saldırabilecek gibi görünüyordu. Taktik değiştirmemiz gerekiyordu. Dan’in konuşmayacağı çok açıktı. 

“Kirke’yi biliyor musun?” Başını salladı. Hector’ın notları ilk defa işime yarayacak gibi görünüyordu.

“O, bizimle birlikte. Başına gelebilecekleri az çok tahmin ediyorsundur herhalde.” Yüzündeki alaycı ifadenin tamamen silinmiş olması beni gülümsetmişti. Ona doğru bir iki adım attım.

“Büyücü Tanrıça… Yapabilecekleri seni korkutuyor mu? Çünkü korkutmalı. Benim iyi bir arkadaşımdır ve az önce dediklerini pek onaylamayacaktır.” Alnında yavaş yavaş ter damlaları belirmeye başladı.

“Ona nasıl ulaştınız? Onun olmadığını sanıyordum.” dedi kekeleyerek. Konuşabilmek için ağzını bulabilmesi uzun zaman almıştı. Gülüşüme engel olmaya gerek duymadım.

“Alay edemeyince ne kadar da komiksin. Neyse, gidip sana onu getireyim. Böylece ne kadar var olduğunu gözlerinle görürsün.” Zaman kaybetmeden kapıya doğru ilerledim.

“Ben Alay Tanrıçasının çocuğuyum. Bu elimde değil.” Acınası hale gelmişti.

“Köpeğe dönüştüğünde konuşamayacak olman çok yazık. Demek tek yeteneğin boş konuşmaktı.”  Durmadan kapıya doğru son bir adım daha attım. Kapının kulpunu çevirdiğimde adımı söyleyerek arkamdan seslendi. Ona doğru dönerken Leonard’ın güldüğünü görmüştüm.

“Charlestown, 13.sokağın sonunda bir ev göreceksiniz. Bertilda pis işlerini hep orada yapar. Muhtemelen Isaac’i de oraya götürmüştür.”

KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin