23.Bölüm - DNA Mutasyonu

125K 4.5K 625
                                    

“Hiç ağzını açma, zaten beni zorla bir yerlere götürüyorsun, iyice sinirimi bozma.” Camdan dışarıya bakıp tanıdık gelen binaları inceliyordum.

“Jane tek konuşan sensin zate-” Sözünü kestim.

“Tek konuşan ben olurum tabi. Konuşmaya yüzün var mı hala? Buna adam kaçırma denir. Hem de ikinci kez. Alıştın iyice. Yüz verdim, tepeme çıktın.” Nefesim tükenince derin bir nefes aldım. Sustum sanmıştı. Yanılıyordu.

“Hayır yani anlamıyorum ne diye kaçırırsın birini? Al karşına, konuş, ne istediğini söyle. Yoksa senin süründe yapmıyorlar mıydı böyle? Acaba tam olarak ne zaman ayrı düştünüz? Sürün ve senden bahsediyorum. Sen anca bana öyle bön bön bak. Yeşil yandı bile görmüyor musun? Tabi kafan buraya dönük, nasıl göreceksin?” Biraz sınırı aştığımın farkındaydım, fakat tehlike benim göbek adımdı. Arabayı bir ağaca falan çarparsa şaşırmazdım.

“Bant almayı nasıl unuttum?” Beni böyle susturacaktı demek…

“Ne oldu, elinle ağzımı kapatamadın değil mi?” Tüm dişlerimi göstererek sırıttıktan sonra sırtımı koltuğa yasladım. Halimden memnundum. Umarım şimdi beni böyle çağdışı şekilde bir yerlere götürdüğüne pişman edebilmiştim. Dizimin üzerindeki ellerimi incelemeye başladım. Her parmağımı saydıktan sonra hepsi yerinde olduğu için mutlu olduğumu hissettim. Bir kez de parmaklarımı tersten saymaya kalkınca artık bir şeylerin yanlış olduğunun ayırtına varmıştım.

“Bari çantamı verseydin. Nereye koydun?” Başımı bir kaplumbağa gibi ön koltuklara doğru uzattım.

“Geldik.” dedi cevaben. Ne dışarı bakıyor, ne arabadan iniyordum. Kıpırdamayı bile reddediyordum. Benim tarafımdaki kapı açılınca bir tavşan gibi öbür köşeye zarifçe hopladım.

“Nerede kaldınız ya, beklemekten bir hal oldum burada.” dedi sarışın bir yaratık arabaya binerken. Emily olduğunu anlamak zor değildi. Kapıyı kapattıktan sonra benimle konuşmayı akıl edebildi.

“Jane! Korktun mu sen?” Dizine doğru bir tekme savurdum. Acıyla inleyip dizini ovuşturdu.

“Topuklu mu giydin?!” Ayağımı yerinden çıkarırcasına kendine doğru çekince tek ayakla seker gibi ayağımı ondan kurtarmaya çalıştım. En sonunda başarılı olabilmiştim. Sorusuna cevap vermeyecektim, zaten yanıt aşikardı.

“En son eve geldiğimde yaptığın şeyin acısını hala çıkaramadım.” Sözlerimi bitirdikten sonra göz ucuyla Hector’a baktım. Emily kahkaha atmaya başladı.

“Hatırladım, ben senin Hector’dan hoşlandığını ona söylemiştim. Hem de senin ağzından! Bazen bu komikliğimin nereye varacağını bilemiyorum.” Sözü ara ara kahkahalarla kesiliyor fakat ısrarla susmuyordu. Karnını ovuşturarak arkasına yaslandığı anda bir sırtlan gibi üzerine atladım. Olmayan beynini hepten kaybetmesi riskine aldırmadan kafasına ardı arkası kesilmez şekilde vurmaya başladım. O da bir yandan kolumu ısırıyordu. ACI YOK JANE! Emily’e saldırmayı sürdürdüm.

“Sana ne yediriyorlar be? Evde bu kadar gücün yoktu senin. Sen şu… hah, Isaac’e de böyle vurduysan, çocuğun seni bırakmasına şaşmamalı.” Hector uyarırcasına Emily’nin adını söyledi. Emily’nin saçındaki elimi yavaşça çektim. Başımı yere eğince Emily beyinsizi bir pot kırdığını anlardı muhtemelen. Şimdi onun adını duymak bana hiç iyi gelmemişti. Ben onun varlığını yok saymak istiyordum. İnsanlar da unutsa olmaz mıydı? Eve gelmiş olmalıydık, acı bir frenle kendimi ön koltukla arka koltuğun arasındaki boşluğa yapışmış şekilde buldum. Emily hipopotamına neyse ki bir şey olmamıştı. Fakat beyninin olmadığına gerçekten inandığım su aygırı Emily, gülerken ayağıyla koltuk yerine kafamı tekmeliyordu. Acı çığlıklar atsam da bunu pek umursamadı. Bir insan bütün vücuduyla gülebilir miydi? Gücümü toplamaya çalıştım ve en azından kafamı yerden kaldırmayı başardım. Bir sorun vardı. Koltukların arasında sıkışmış, çıkamıyordum. Emily çoktan arabadan inmişti. Hiç mi yokluğumu hissetmemişti bunlar? Dizlerimin üzerinde oturmuş, kafamdan dakikaları saymaya çalışıyordum. Yarım dakikadır yokluğum fark edilmemişti. Bir dakika sonra kapı açılınca rahat bir nefes aldım. Kapıyı açan Leonard önce oluşturduğum acınası tabloyu süzdü. Ardından kendini tutamayıp gülmeye başlamıştı. Ben komik olduğunu düşünmüyordum.

KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin